Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’na ilişkin yaptığı açıklamada, “Libya’da bizim önceliğimiz, çatışmaların bir an önce durması, bir ateşkes ilan edilmesi ve bütün tarafların, yani öncelikli olarak Hafter tarafının, Nisan ayındaki pozisyonlarına geri dönmesidir” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’na ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda ele alınan konular ve gündemdeki gelişmelere dair açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, basın mensuplarının sorularını da cevapladı.
“ÇEVREMİZDE YAŞANAN BÜYÜK KRİZLERE RAĞMEN 2019’DA ÇOK ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI”
Kamuoyu ile canlı olarak paylaşılan toplantıda, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şunları söyledi: “Bugünkü 2020 yılının ilk Kabine Toplantısı’nda Sayın Cumhurbaşkanımız takdim konuşmalarında öncelikle 2019’un bir genel değerlendirmesini yaptılar. Ayrıca 2020 yılına ilişkin de öngörülerini paylaştılar. Özellikle tabii bu çerçevede ilgili bakanlıklarımıza, kurumlarımıza direktifleri ve talimatları oldu.
2020 tabii büyük zorluklarla başladı. Gördüğünüz gibi, bölgemizde yaşanan birtakım siyasi krizler gündemin merkezine oturmuş durumda. 2019’da da benzer krizlerle karşı karşıya idik. Buna rağmen hem güvenlik alanında hem ekonomi alanında hem de genel manada sosyal politikalar alanında aldığımız tedbirler sayesinde nispeten çevremizde yaşanan büyük krizlere rağmen 2019’da çok önemli adımlar da atıldı.
Bütün bu 2019 icraat programlarıyla ilgili de Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay Bey’in de bir takdimleri oldu. İnşallah Allah’tan bir mani olmazsa da bu 2019 yılında yapılan icraatlarla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın 16 Ocak’ta kamuoyuyla bir paylaşım toplantısı planlanıyor. Burada kendileri 2019 yılının başından hedef olarak koyduğumuz projeleri, faaliyetleri, bunların gerçekleşme oranlarını kamuoyuyla paylaşacaklar. Böylece 2019 yılı içerisinde ekonomide, ticarette, savunmada, ulaştırmada, sağlıktı, eğitimde ve diğer alanlarda atılan önemli adımları da vatandaşlarımızla paylaşma imkânları olacak. Dolayısıyla inşallah 16 Ocak’ta böyle bir programının yapılması ve 2019 icraat programının kamuoyuyla paylaşılması planlanıyor.
“BÖLGEMİZ SAVAŞLARDAN YORULDU”
Tabii ikinci olarak; İran-ABD gerilimi bugün Bakanlar Kurulu’nun da önemli gündem maddelerinden bir tanesiydi. 3 Ocak’ta meydana gelen bu hadise, yani Kasım Süleymani’nin ve Mühendis’in öldürülmesiyle birlikte başlayan süreci biz de yakından takip ediyoruz. Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız ilk günden, hatta ilk saatlerden itibaren yoğun bir diplomasi trafiği başlattılar. Almanya, Fransa, İngiltere, hemen öncesinde Amerika Birleşik Devletleri, Katar ve en son olarak da bugün bildiğiniz gibi Birleşik Krallık Başbakanıyla, devlet ve hükûmet başkanlarıyla yoğun diplomasi görüşmeleri, telefon görüşmeleri oldu. Yarın ülkemizi ziyaret edecek olan Sayın Putin ile de bu konu da dahil olmak üzere diğer gündem başlıklarını ele alacaklar.
Tabii bu gerilimin bölgenin tamamını etkilemesi kaçınılmaz görünüyor. Biz Cuma gününden itibaren, bu hadisenin meydana geldiği 3 Ocak’tan itibaren bütün taraflara sükunet ve itidal tavsiyesinde bulunduk. Atılacak yeni provokatif adımlar, saldırılar bölgedeki gerginliği daha da artıracak, kırılganlıkları daha da derinleştirecektir. Bu savaşın kazananı olmayacaktır. Bölgemiz gerçekten savaşlardan yoruldu, çatışmalardan yoruldu, özellikle dış müdahalelerden, vekâlet savaşlarından yoruldu. Artık bu çatışmaların sona ermesi geriyor. Ama maalesef şu anda tarafların, Amerika Birleşik Devletleri’nin olsun, İran tarafının pozisyonlarının giderek keskinleştiğini maalesef görüyoruz. Bunu minimize etmek için de bizim itidal ve sükûnet çağrımız devam edecek. Önümüzdeki günlerde de Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili temas trafiğini yoğunlaştırarak devam edecekler.
“GÜVENLİ BÖLGEYLE İLGİLİ ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDİYOR”
Suriye konusu da bugün yine Kabine’nin gündemindeki başlıklardan bir tanesiydi. Orada da bildiğiniz gibi yürüttüğümüz bir siyasi süreç var. Hem Cenevre hem Astana başlıkları altında. Burada özellikle İdlib bölgesindeki kritik durum masaya yatırıldı. Bu konu bildiğiniz gibi son günlerde tekrar sadece bizim değil bütün bölgenin ve dünyanın gündeminde, çünkü Rusya destekli rejim saldırıları yoğun bir şekilde devam ediyor. Bu bizim geçen sene vardığımız Astana ve İstanbul Mutabakatlarına aykırı bir uygulama. İdlib mutabakatı ve İstanbul’da ulaştığımız mutabakatın ihlali anlamına geliyor. Bu konuda biz rejime tekrar bu saldırıları derhal durdurması çağrısında bulunurken, aynı zamanda Rusya tarafına da özellikle rejimi durdurma noktasında gerekli adımları atması çağrısında bulunuyoruz. Çünkü orada açıkçası Rusya Federasyonu’nun hava desteği olmadan rejimin karada bir ilerleme sağlamasının mümkün olmadığı açık bir gerçek. Orada yaşanacak siyasi kriz, insani kriz, yeni bir mülteci dalgası bütün bölgeyi sıkıntıya sokacaktır. Ülkemize dönük olarak harekete geçmiş olan on binlerce Suriyeli zaten şu anda bizim için öncelikli gündem maddelerinden birisi. Biz onlara insani yardım ve muamele anlamında gerekli tedbirleri almış olmakla birlikte bu meselenin, İdlib’in Türkiye’nin ötesine geçeceği de bir hakikat. Dolayısıyla İdlib meselesi de hem sahada takip ettiğimiz bir konu hem de yarın Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin’le görüşeceği öncelikli konu başlıklarından bir tanesi olacak.
Güvenli bölgeyle ilgili de çalışmalarımız devam ediyor. Bununla ilgili de ilgili bakanlıklarımız son durumu Kabine’ye sundular. Özellikle bizim Barış Pınarı Harekâtı çerçevesinde güvenliği hâle getirdiğimiz Rasulayn, Tel Abyad bölgesinde sükûnetin hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Daha önce Zeytin Dalı Harekâtı çerçevesinde gene güvenli bir bölge hâline getirdiğimiz Afrin bölgesinde de sükûnetin hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Buralara insanlar yavaş yavaş dönmeye başlıyorlar. Daha önce de de bu rakamları size vermiştim: 363 bin civarında Suriyeli gönüllü olarak bu bölgelere dönmüşlerdi; buna bizim daha önce başlattığımız Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesi de dâhil.
Ama burada özellikle PYD-YPG terör örgütünün faaliyetlerinin de devam ettiğini ve onların hamisi konumunda olan Amerika Birleşik Devletleri’nin bu konuda daha fazla çaba göstermesi gerektiğini de tekrar ifade etmek istiyorum.
Aynı şekilde Rusya’nın kontrolünde olan Kamışlı gibi, Haseke gibi, Kobani ya da Aynel Arap gibi bölgelerde de Rus tarafının üzerine düşen birtakım sorumluluklar var. Bunları da tekrar bu vesileyle hatırlatmak istiyoruz.
“LİBYA’DA HAFTER TARAFI SALDIRILARINI PERVASIZ BİR ŞEKİLDE DEVAM ETTİRİYOR”
Bir diğer önemli konumuz tabii Libya meselesiydi. Libya’da da son günlerdeki gelişmeleri takip ediyorsunuzdur. Sirte’de yaşanan hadiseler, dün sabah bir askerî okula yapılan saldırı aslında bizim çağrılarımızın ve uyarılarımızın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Burada Nisan ayında imzalanan Trablus ile Bingazi arasındaki anlaşmayı ihlal eden Hafter tarafı saldırılarını pervasız bir şekilde devam ettiriyor. Buna bir dur denilmezse Libya’da siyasi sürecin işletilmesi elbette mümkün olmayacak ve daha fazla kan dökülecektir. Burada özellikle Türkiye’nin Libya hükûmetiyle yaptığı anlaşmaya itiraz edenler yahut eleştiri getirenlerin öncelikle, burada saldırgan tarafın kim olduğunu, anlaşmaları kimin ihlal ettiğini, dün askerî okula saldırarak 40’a yakın gencecik askeri öğrenciyi kimin öldürdüğünü açık bir şekilde ortaya koymaları ve kınamaları gerekir. Türkiye aslında oradaki çatışmaya denge getiren ve siyasi sürecin önünü açan hamleler yapmaktadır. Ama bazen içeriden, bazen dışarıdan buna yönelik birtakım eleştirilerin, itirazların geldiğini de görüyoruz.
Peki, çözüm nedir dediğimizde, BM süreci ya da BM şemsiyesi altında yürütülen faaliyetler sahada nasıl gerçekleyecek dediğimizde, bunun da bir cevabının olmadığını görüyoruz. Yani Hafter’in yaptığı her tür saldırı, her türlü ihlal âdeta yanına kalmakta, uluslararası toplumdan bir kınama dahi çıkmamakta. Ama buna mukabil Türkiye’nin barışçıl girişimlerin, diplomasinin ve siyasi sürecin önünü açacak meşru iki hükûmet arasında imzalanmış anlaşmaların sağladığı çerçevede atılacak adımlar eleştiri konusu olabiliyor. Biz bu süreci tabii yakından takip etmeye devam edeceğiz. Libya’da bizim önceliğimiz, çatışmaların bir an önce durması, bir ateşkes ilan edilmesi ve bütün tarafların, yani öncelikli olarak Hafter tarafının Nisan ayındaki pozisyonlarına geri dönmesidir. Daha önce Abu Dabi’de yapılan Nisan ayı anlaşması da zaten bunu kayıt altına almış idi. Bu anlaşmayı ihlal eden Hafter olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Taraflar o pozisyonlarına geri çekildikleri zaman siyasi sürecin de önü açılacak. Berlin’de yapılması planlanan liderler düzeyindeki Libya Zirvesi de o zaman bir netice alma imkân ve ihtimaline kavuşacak. Ama bu süreç devam ettiği müddetçe, Libya’daki gerilimin, çatışmaların, saldırıların daha da derinleşeceği ve süreci daha da kırılgan hâle getireceği de açıkça ortada bulunmakta.
“TÜRKAKIM TÜRKİYE’NİN ENERJİ İHTİYACINI KARŞILAMA NOKTASINDA DA ÖNEMLİ BİR RAHATLAMA GETİRECEK”
Bir diğer önemli konumuz, tabii Sayın Putin’in yarın ülkemize yapacağı ziyaret. Bildiğiniz gibi yarın TürkAkımı’nın lansman programı da gerçekleşecek. Enerji haritalarında çok önemli bir değişime işaret eden TürkAkımı artık fiilen, yarın resmen başlatılmış olacak. Bu Rus gazının Avrupa’ya ulaştırılması noktasında Türkiye’nin bir transit ülke olarak çok önemli bir konuma sahip olmasını sağlayan bir projedir. Bildiğiniz gibi iki boru hattı var. Bu sadece Avrupa’ya gitmeyecek, aynı zamanda bizim de bu boru hattından gaz alma imkânımız olacak. Dolayısıyla Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılama noktasında da önemli bir rahatlama getireceğini ifade edebiliriz.
Tabi TürkAkımı münasebetiyle ülkemize bazı başka ülkelerin devlet ve hükûmet başkanları da gelecekler, nihai liste bugün, yarın şekilleniyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın önce Sayın Putin’le yarın bir görüşmesi olacak. Baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından TürkAkımı lansman programı olacak. Ondan sonra da konuk devlet ve hükûmet başkanlarına Sayın Cumhurbaşkanımızın bir akşam yemeği ikramı olacak. Bu vesileyle o gelen konuklarla da kendileri görüşecekler.
“TÜRKİYE, 2019 YILINDA İHRACAT ARTIŞINDA DÜNYADA YEDİNCİ SIRAYA YÜKSELDİ”
Bugünkü Kabine’nin önemli başlıklarından bir tanesi de ekonomi idi. Burada Ticaret Bakanlığımızın ve Hazine Maliye Bakanlığımızın, bakanlarımızın da kapsamlı sunumları oldu. Özellikle makroekonomi ve dış ticaret alanında yaşanan gelişmeler, 2019 değerlendirmesi ve 2020 öngörüleri detaylı bir şekilde masaya yatırıldı. Yani gerek işsizlik gerek enflasyon gerek ticaret ve diğer alanlarda cari denge alanlarında önemli verilerin paylaşıldığını ifade edebilirim.
Bir veriyi özelikle burada paylaşmak isterim, bugün Kabine Toplantısı’nda da ilgili bakanlarımız bunu dile getirdiler. 2019 yılında ihracat artışında Türkiye dünyada yedinci sıraya yükseldi. Reel değer anlamında, parasal ya da nominal değer anlamında ise beşinci sırada bulunuyor. Bu tabii Türk ekonomisinin özellikle bu toparlanma ve artık pozitif bir hamle yapma sürecinin önemli göstergeleri. 2020’de de bu trendin devam edeceğini, hem enflasyonun düşmesi hem faizlerin düşmesi hem büyüme oranlarının yükselmesi anlamında bu olumlu trendin devam edeceğini ifade edebiliriz. Bakanlarımız da zaten bu konuda çalışmalarını çok detaylı bir şekilde yaptılar, sunumlarını yaptılar, bundan sonra da bunları takip edecekler.
İki diğer önemli konu da gene bugün Kabine Toplantısı’nda gündemimize gelen elektrikli otomobil. Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla lansmanı yapılan bu proje hamdolsun ülkemizde, vatandaşlarımızda çok güzel bir karşılık buldu. İnsanımızın bu otomobili sabırsızlıkla beklediğini görüyoruz. Biz de dahil olmak üzere inşallah bu hayalin gerçekleşmesi için sabırsızlıkla bekliyoruz. Çok uzun bir vadede değil, iki yıl gibi bir süre içerisinde inşallah Türkiye’de paradigmayı değiştirecek. Türk ekonomisini, teknolojisini, otomobil sektörünü A’dan Z’ye dönüştürecek devrim niteliğinde bir hayal gerçekleşmiş olacak. Bununla ilgili de çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor.
Son olarak da Kanal İstanbul’la ilgili çalışmaların da devam ettiğini ifade edebiliriz. Bu da biliyorsunuz bizim öncelik verdiğimiz projeler arasında yer alıyor.
“DIŞ MÜDAHALELERİN, BÖLGENİN KADERİNİ DAHA YANLIŞ YÖNLERE SEVK ETTİĞİNİ HEPİMİZ GÖRDÜK”
Tekrar ben katılımlarınız için teşekkür ederken şunu ifadeyim, başta da kısaca söyledim: 2020 yılına zorlu sınamalarla girdik. Tabii bu sınamalara karşı bizim uygulayacağımız politikalar, alacağımız tedbirler belirleyici olacak. Bunlar sadece kendi ulusal çıkarlarımız açısından değil, bölgenin barış ve istikrarı açısından büyük önem arz ediyor.
Daha önce de ifade ettik, teselsülen yapılan hatalar yüzünden özellikle Irak’ın bir nüfuz alanı, etki alanı bölgesi hâline gelmesi bizim için endişe vericidir. Irak’ın toprak bütünlüğü, siyasi birlik ve beraberliği bu süreçte giderek daha da önem kazanmış görünüyor. Hangi taraftan gelirse gelsin dış müdahalelerin, suikastların, mezhepçi yaklaşımların bölgenin kaderini daha da yanlış yönlere sevk ettiğini hepimiz gördük, görüyoruz. Bu çatışma ve gerilim ortamında herkesin aklıselimle, sükûnetle hareket etmesi gerekiyor. Biz özellikle bu İran-Amerika Birleşik Devletleri arasında yükselen gerilim çerçevesinde bu çağrımızı yenilemeye devam edeceğiz. Daha fazla tahrikkâr, daha fazla provokatif eylemlerin hiç kimseye bir faydasının olmayacağını burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.” dedi.