Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Ankara’da Cumhuriyet Müzesi'nde düzenlenen "Millî Egemenliğin 100. Yılında Türk Kadını Özel Oturumu"na katıldı.
Program dolayısıyla tarihî mekânda bulunmaktan mutluluk duyduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, “Her şeyden önce, İdlib'de şehitlik makamına eren Mehmetçiğimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Rabbim ailelerine sabırlar ihsan eylesin. Milletimizin başı sağ olsun. Aziz vatanımız ve şanlı bayrağımız uğruna canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ilelebet minnetle anacağız” ifadelerini kullandı.
“Akif'in dediği gibi; sıksak şüheda fışkıracak bu toprakların her bir karışında, şehitlerimizin kanı var” diyen Emine Erdoğan, İstiklal Mücadelesinin Başkomutanı, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, kahraman silah arkadaşlarını ve kadınıyla erkeğiyle, vatanı canından üstün tutmuş tüm şehitleri rahmetle yâd ettiğini söyledi.
Emine Erdoğan, 2. Meclis’in insanda derin manevi hisler uyandırdığına işaret ederek, “100. yılında dimdik ayakta duran bu Meclis, Türk insanının bağımsızlık aşkının bir abidesidir. Bildiğiniz gibi, milletimiz tarihin hiçbir döneminde bağımsızlığını asla kaybetmemiştir. 'Ya istiklal ya ölüm', yaşamanın ancak hürriyetle mümkün olduğunu bilen şerefli ve haysiyetli bu milletin parolası olmuştur” diye konuştu.
“MİLLÎ MÜCADELE ZAFERİNE KADINLARIMIZIN CESARETİ, DİRAYETİ VE VATAN SEVGİSİ DAMGASINI VURMUŞTUR”
Bugün son derece özel bir karaktere sahip Türk kadınını konuşmak için bir araya geldiklerine dikkati çeken Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, kadınlarımızın Millî Mücadeleye verdiği hizmetleri anlatırken kurduğu şu cümleler, bu karakterin en güzide tanımıdır. 'Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının fevkinde kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur. Ve dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi halasa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gördüm' diyemez. Evet, şüphesiz ki Millî Mücadele zaferine kadınlarımızın cesareti, dirayeti ve vatan sevgisi damgasını vurmuştur. Onlar bir yandan tarlayı sürüp ailelerine bakarken, bir yandan kundaktaki bebeklerini sırtlarına bağlayıp cepheye kağnılarla malzeme taşıdılar. Yaralılara baktılar. Yeri geldi cephede savaştılar. Çocuklarına olduğu kadar, vatanlarına da ana oldular.”
Kadınların sadece cephede değil, fikir hayatında da istiklal düşüncesinin bayrağını dalgalandırdığını, Erzurumlu Kara Fatma, Halide Edip Adıvar, Nene Hatun, Halime Çavuş, Gördesli Makbule, Ayşe Çavuş, Nazife Kadın gibi nice İstiklal Harbi kahramanı kadının bulunduğunu anımsatan Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepsinin aziz hatırasını minnetle yâd ediyorum. Biz bu ruhu hâlâ dipdiri içimizde taşıyoruz. Öyle ki, 15 Temmuz'da, demokrasimize yapılan hain saldırıda bu cesur ruh adeta yüreğimizin derinliklerinden dışarı fışkırmıştır. Bir asır sonra yeniden, memleketin her bir köşesinde, Türk kadınının elinde bayrağı, kalbinde bağımsızlık sevdasıyla direndiğine şahit olduk. Demokrasimize göz dikenlerin hezimete uğratılmasında, Kara Fatmaların ve Nene Hatunların ölümsüz olduğunu, onlarla aynı ruhu taşıdığımızı gördük. Yazdıkları destan, milletimizin onurlu tarihine yeni bir dönüm olarak eklendi. Anladık ki, ay yıldız hepimizin kalbine dağlanmıştır. Vatan ve bayrak sevgisi, nesilden nesle çoğalarak geçen en değerli mirasımızdır. Bu miras, bekamızın da teminatıdır.”
Emine Erdoğan, Türk kadınına dünyanın birçok ülkesinden önce seçme ve seçilme hakkının 2. Meclis'te verildiğine ve bunun Türkiye için bir milat olduğuna işaret ederek, Türk kadınının da bu hakkın ne kadar önemli olduğunu kavradığını ve vatanı için çalışmaktan asla geri kalmadığını vurguladı.
“TOPLUMSAL İLERLEME; ANCAK KADINLARIN SOSYAL, SİYASİ VE EKONOMİK HAYATTA YER ALMASIYLA BAŞARILABİLİR”
Ülkenin kurulmasında olduğu gibi bugünkü Türkiye hâline gelmesinde de kadınların birçok alanda önemli işlere imza attığını aktaran Emine Erdoğan, şöyle konuştu: “Çünkü toplumsal ilerleme; ancak kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik hayatta yer almasıyla başarılabilir. Artık tüm kadınlarımız, kılık kıyafetine, etnik aidiyetine bakılmaksızın, hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan eğitim ve iş hayatına katılabilmektedir. Bakın bugün aramızda farklı etnik kökenlere, değişik yaşam tarzlarına sahip, siyasi tercihleri farklı kadın başbakan, bakan, milletvekillerimiz, muhtarlarımız, öğretmenlerimiz, girişimcilerimiz ve belediye başkanlarımız gibi, toplumun önde gelen kadınları var. Türkiye'nin ihtiyaçlarını kadın bakış açısıyla görüyor, Türkiye'yi hak ettiği geleceğe taşıyacak icraatları gerçekleştiriyorlar. Yaptıkları işler, ülkemizin başarı yoluna ekledikleri kilometreler ortada.”
Emine Erdoğan, kadınların artık sadece birer çalışan değil, ekonomiye yön veren girişimciler de olduğunun altını çizdi. Kadınların ihracatta elde ettikleri başarılarla, ekonomik büyümenin lokomotifi olduğunu, bilim alanında yaptıklarıyla, millî teknoloji hamlesine ivme kattıklarını dile getiren Emine Erdoğan, “Akademilerde, medeniyetimizin muhafızı münevver kadınlar yetişiyor. Kadın sporcularımızın başarıları sayesinde, İstiklal Marşımızı tüm dünya dinliyor. Kadın sanatçılarımız, doğudan yükselen ışığı parlatıyor. Sivil toplum gönüllüsü kadınlarımız, toplumuzu güçlendirmek yanında, dört kıtada dökülen gözyaşlarını siliyorlar. Ne kadar gurur duysak az” şeklinde konuştu.
“GÜÇLÜ TÜRK KADINLARI, ÜLKEMİZİ 21. YÜZYILIN PARLAYAN YILDIZI YAPACAK ÖNCÜLER OLACAKLAR”
Emine Erdoğan, tüm bu kadınların binlerce yıllık tecrübenin, irfanın ve Anadolu ruhunun taşıyıcıları olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu: “Bizi bir araya getiren, dün olduğu gibi bugün de tartışılmaz ortak noktamız olan vatanımızın birliği, devletimizin bekası, milletimizi muasır medeniyetler seviyesine taşıma ülkü ve heyecanıdır. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefimizi, birbirimize omuz vererek yakalayabileceğimize inanıyorum. O nedenle bilhassa karar verici mekanizmalarda kadınlarımızın sayısının hızla artmasını diliyorum. Kadın aklının coğrafyası, engindir. Geleceğin dünyası, bu coğrafyanın fikriyatıyla şekillenecektir.”
Emine Erdoğan, “Türkiye, 'benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var' diyen insanlarıyla çok büyük bir ülkedir. Tarih boyunca olduğu gibi, bugün de aleyhimize oynanan tüm oyunlara rağmen, bulunduğumuz coğrafyada dimdik ayakta kalmaya devam edeceğiz. Bundan yüz yıl önce olduğu gibi, bugün de inancımızdan ve medeniyet değerlerimizden aldığımız güçle, geleceğe millî şuurla yürüyeceğiz. Ve bu yürüyüşte, güçlü Türk kadınları, ülkemizi 21. yüzyılın parlayan yıldızı yapacak öncüler olacaklar” ifadelerini kullandı.
Bu vesileyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü de kutlayan Emine Erdoğan, konuşmasını, “Tüm milletimizi, özellikle gençlerimizi, bu tarihî mekânı, Cumhuriyet Müzesi’ni ziyaret etmeye davet ediyorum. Eminim ki, şu duvarlar hepimize çok şey fısıldayacak, millet olmanın şuurunu bizlere yeniden hatırlatacaktır” sözleriyle sonlandırdı. Emine Erdoğan ve katılımcılar tüm şehitlerin ruhu için Fatiha okudu.
Konuşmaların ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Emine Erdoğan'a Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını elde ettiği günün Resmi Gazete'sinin bir nüshasının replikasını hediye etti.
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ile Türkiye'nin ilk kadın Başbakanı Tansu Çiller'in de konuşma yaptığı oturumda, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da yer aldı. Oturuma ayrıca alanında ilklere imza atan kadınlar ile kadın muhtarlar da katıldı.
Emine Erdoğan ve katılımcılar, programın ardından, Cumhuriyet Müzesi'nde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım ve kardeşi Makbule Hanım'ın özel eşyalarının yer aldığı ve ilk kez ziyaretçilerle buluşturulan sergiyi ziyaret etti. Sergide, Zübeyde Hanım ve kardeşi Makbule Hanım'ın özel eşyalarının yanı sıra 1925 yılında Meclis Genel Kurul Salonu kürsüsünde konuşmacının arkasında bulunan ve 1928 yılına kadar Meclis çalışmalarına tanıklık eden Osmanlıca “Hâkimiyet Milletindir” levhası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gün yüzüne çıkmamış kişisel eşyaları, kendi el yazısı ile soyadı kanunu sonrası Yozgat Milletvekili Sırrı Bey'e bizzat vermiş olduğu “İçöz” soyadı metni yer alıyor.
Mart ayı boyunca ziyaret edilebilecek sergide, Atatürk'ün 1923 yılında kendisine mektup gönderen Amerikalı çocuk Curtis LaFrance'a cevaben yazdığı mektup da gün yüzüne çıkan yeni eserler arasında bulunuyor.