CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “terör örgütüyle aynı dili konuşuyor” söylemine Eğitim Çalıştay’ında yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Sanki Milli Eğitim Bakanlığı’nı FETÖ'ye biz teslim etmişiz gibi. MEB’i terör örgütüne teslim eden bir hükümete ne diyeceksiniz? Eğitim bir siyasal partiye militan yetiştirme yeri değildir. Eğer okulları bir siyasal partiye militan yetiştirmek gibi düşünürseniz kaybeden Türkiye olur. Kaybeden hepimiz oluruz, aynı gemideyiz. Yüzyıl sonrasını düşünmek ve ona göre politikalar oluşturmak zorundayız” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bilkent Otel’de düzenlenen Eğitim Çalıştayı’na katıldı. Çalıştay’da konuşan Kılıçdaroğlu, Milli Eğitim Bakanlığının, milli değerler ile evrensel değerleri buluşturmak zorunda olduğuna dikkat çekerek, bunun yapılması durumunda Türkiye’nin önünde hiçbir gücün duramayacağını belirtti.
Bir ülkenin geri bırakılması isteniyorsa o ülkenin işgal edilmesine gerek olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Sadece eğitim sistemini bozacaksınız. Eğitim sistemini bozduğunuz zaman o ülkenin geriye gittiğini görürsünüz. Tarih bunun örnekleriyle doludur” dedi. Osmanlı İmparatorluğunun başlangıç dönemlerinde bilime, eğitime verilen öneme dikkat çeken Kılıçdaroğlu, devletlerin yıkılmasındaki temel gerçeğin eğitimin iflas etmesinden geçtiğini anlattı. Kılıçdaroğlu, “Eğer bir ülkede eğitim gelecek yüzyılı belirlemiyorsa, gelecek yüzyılın alt yapısını oluşturamıyorsa, dünya ile rekabet edecek bir ortam oluşturamıyorsa toplum geriye gider ve bir süre sonra yok olur. Osmanlının batışına bakın bu gerçeği bütün çıplaklığı ile görürsünüz. Eğer tarihi iyi bilirsek tekerrür ettirmeyiz. Tarih bize çok şey öğretir. Yaşanmış gerçekler bunlar. Biz yaşanmış gerçeklerden ders alarak o geleceği inşa etmek zorundayız. Eğer yaşanmış gerçekleri tekrar edersek kendi sonumuzu kendimiz hazırlamış oluruz” diye konuştu.
“Eğitimde Reform İşini Uzmanlar, Araştıranlar, Sorgulayanlar Yapar”
20 ve 21. yüzyıllarda dünyada en stratejik ürünün insan beyni olduğunun tartışmasız olarak kabul edildiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, aklın merakı doğurduğunun, merakın gelişmeleri tetiklediğinin unutulmaması gerektiğini anlattı.
Eğitimde yaşanan sorunları çözmenin herkesin ortak görevi olduğunun altını çizen CHP lideri, eğitimin bir parti ve grupla ilgisinin olmadığını, hangi görüşten olursa olsun toplumun ortak sorunu olduğunu ifade etti. Eğitimde reformun süreklilik taşıması gerektiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Reformu bir kez yaptık ve her şey bitti hayır asla bitmiyor. Eğitimde reformu nasıl yapmalıyız? Bütün dünyanın bildiği bir gerçek var eğitimde reform işini uzmanlar, araştıranlar, sorgulayanlar yapar. Çocuklar sadece benim, sizin çocuğunuz değil, hepimizin çocuklarıdır. Her çocuğumuzun çok iyi eğitim almasını isteriz” dedi. Mahallesindeki okulundan memnun olmayan velilerin çocuklarını daha iyi ders alması için başka yerlerdeki okullara gönderdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, eğitimde reformun altına imza atanların liyakat sahibi kişiler olması halinde sorun yaşanmayacağını, aklın egemen olduğu bir masada sorunların çözüleceğini kaydetti. Eğitimde yaşanan sorunlara başka amaçlarla çözüm üretilmesi halinde sistemin perişan edileceğini belirten Kılıçdaroğlu, çağdaş uygarlığın yakalanarak aşılması gerektiğini söyledi.
“Eğitimde Reform Diye Önümüze Konan 4+4+4”
4+4+4 sistemini eleştiren Kılıçdaoğlu, “Bizde eğitimde reform diye önümüze konan 4+4+4. Kimler yaptı? İbretlik bir olaydır. 4+4+4 eğitim sistemini parlamentoya bir kanun teklifi olarak verildi. 4+4+4 sistemi Bakanlar Kurulunda, Milli Eğitim Bakanlığında, şuralarda görüşülmedi, kalkınma planlarında yoktu. 5 milletvekili imza attı altına hiçbirisi eğitimci değildi. Bu tablo başlı başına eğitimin nasıl katledildiğini gösteriyor bize. Buna itiraz ettik, Anayasa Mahkemesine kadar götürdük olayı. Bugün bütün anneler çocuklarını huzur içinde okula göndermiyor. Parası olan çocuğunu özel okula gönderiyor, yoksul olan ise devlet okuluna gönderiyor. Varsıl ile yoksul arasındaki eğitim harcamasının farkı 78 kat. Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Bu işin sağı-solu-ortası yok. Bu işi akıl masasına yatırmak ve orada görüşmek, çözüm üretmek zorundayız. Yapmazsak görevimizi yerine getirmemiş oluruz” dedi.
Türkiye’de eğitim seviyesinin geldiği noktaya ilişkin Sabahattin Zaim Üniversitesinin eski Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı’nın “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır” açıklamasını anımsatan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Nereye gidiyoruz geliyoruz arkadaşlar bunun sorgulanması lazım” dedi.
“Çocukların Yeteneklerini Eğitimle Köreltiyoruz”
UNİCEF’in yaptığı çalışmaya göre, Türkiye’nin eğitim kalitesi bakımından 41 ülke arasında sonuncu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bizim çocuklarımız mı yeteneksiz. Çocukların yeteneklerini eğitimle köreltiyoruz. Çocukları yanlış eğitiyoruz, bilimsel eğitmiyoruz. İşin uzmanı eğitim politikalarını belirlemezse sonuç böyle olur. Adı milli olan bir bakanlıkta gayri milli bir eğitim yapılırsa bu olmaz. Kendi tarihine saygı duyması lazım. Eğitim konusunun önemini kavrayan bu cumhuriyeti kuranlardır. Cumhuriyetin kuruluş değerlerine dönmeniz gerekir demememizin temelinde yatan da budur” diye konuştu.
“Kaybeden Hepimiz Oluruz, Aynı Gemideyiz”
Türkiye’nin iyi bir insan potansiyeli olduğunu, öğretmenlerin önünün kesildiğini, üniversitelerin bilgi üretemez hale geldiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “terör örgütüyle aynı dili konuşuyor” söylemine şu ifadelerle yanıt verdi:
“Biz okulların öğrencilerin hangi noktaya geldiğini dillendirdiğimizde bize ‘siz terör örgütüyle aynı dili konuşuyorsunuz’ diyorlar. Sanki Milli Eğitim Bakanlığı’nı FETÖ’ye biz teslim etmişiz gibi. Daha düne kadar Milli Eğitim Bakanlığı FETÖ terör örgütünün elindeydi. Onlar yönetiyordu MEB’i. Onlar ne istedilerse verdiler. Kendileri de itiraf ettiler. Okul istediler okul verdiler, öğretmen istediler öğretmen verdiler, arsa istediler arsa verdiler, ihale istediler ihale verdiler, üniversite istediler üniversite verdiler. Allah aşkına söyler misiniz devlet okullarında çalışan öğretmen neyi istedi de neyi vermediler? Ne istediyse hiçbir şeyi vermediler. Paralel eğitim sistemi kurdular. Biz bunu dile getirince rahatsız oluyorlar. Zaten siz rahatsız olun diye dillendiriyoruz. MEB’i terör örgütüne teslim eden bir hükümete ne diyeceksiniz? Hala sorun tam çözülmüş değil. Biz çocuklarımızın güzel bir eğitim almasını istiyoruz. Çağdaş bilimsel bir eğitim almasını istiyoruz. Eğitim bir siyasal partiye militan yetiştirme yeri değildir. Eğer okulları bir siyasal partiye militan yetiştirmek gibi düşünürseniz kaybeden Türkiye olur. Kaybeden hepimiz oluruz, aynı gemideyiz. Yüzyıl sonrasını düşünmek zorundayız ve ona göre politikalar oluşturmak zorundayız.”