Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD ile olan ilişkiler için “Dün akşamdan bu yana ortaya koyduğumuz iradeyle esasen ilişkilerimizi tekrar normalleştirme konusunda bir mutabakata vardık. Elbette bunun için atılması gereken adımlar var, her iki tarafın da beklentileri var” dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara Palas’ta ABD’li mevkidaşı Rex Tillerson ile biraraya geldi. Görüşmelerin ardından gerçekleşen ortak basın toplantısında Çavuşoğlu, ABD ile Türkiye arasında geçmişte de ilişkilerde inişler çıkışlar hatta krizler olduğunu ifade ederek, “Her zaman orta ve uzun vadedeki bu stratejik ortaklık vizyonumuzu ön planda tutarak diyalog yoluyla, samimi ortamda tüm sorunları konuşarak geçmişte bu kritik aşamaları birlikte geçtik” dedi.
Yine bir kritik aşamada olunduğunu belirten Çavuşoğlu şöyle konuştu:
“Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanımızın kabulünde, üçlü yaptığımız toplantıda yine aynı samimi ortamda her iki tarafta düşüncelerini, beklentilerini ve hatta kaygılarını açık bir şekilde dile getirmiştir ve yaklaşık 3 saat süren toplantıda sadece ikili ilişkiler değil, bölgesel konulardaki işbirliğimiz ve yaklaşımlarımız da birlikte değerlendirilmiştir.
“KAYGILARIMIZIN CİDDİYE ALINDIĞINI DÜŞÜNMEK İSTİYORUZ”
Daha önce de söyledim, ilişkilerimiz kritik aşamada ya bu ilişkileri tekrar yoluna koyacaktık ya da daha kötüye gidecekti. Dün akşamdan bu yana ortaya koyduğumuz iradeyle esasen ilişkilerimizi tekrar normalleştirme konusunda bir mutabakata vardık. Elbette bunun için atılması gereken adımlar var, her iki tarafın da beklentileri var. Biz FETÖ konusunda, FETÖ’yle mücadele konusunda, ABD’nin YPG’ye verdiği destek konusunda ve PKK gibi terör örgütleriyle mücadele konusunda beklentilerimizi net bir şekilde dile getirdik ve elbette bu yaşamsal güvenlik kaygılarımızın ciddiye alındığını düşünmek istiyoruz.
“SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN MEKANİZMALAR OLUŞTURMA KARARI ALDIK”
Fakat bugüne kadar verilen sözler, konuştuğumuz konular oldu. Tutulmayan sözler de oldu o nedenle ‘bundan sonra sonuç odaklı adımları nasıl atabiliriz, konuştuğumuz konuların sözde kalmaması için birlikte neler yapabiliriz’ bunları da konuştuk. Tüm bu konuları kapsayacak ve birlikte değerlendirebileceğimiz mekanizmalar oluşturma kararı aldık. Bir tanesi genel konular, konsolosluk konuları, FETÖ konusu gibi. Esasen vize krizinden sonra bir çalışma grubu oluşturduk ama burada tüm bunların kapsamını genişleterek bu sorunları nasıl çözeceğimizi birlikte konuşacağız. Örneğin ‘FETÖ konusunda delil var mı yok mu, ilave delile ihtiyaç var mı gönderilen delil yeterli mi değil mi’ bunları kamuoyunda uzun uzun konuşmak yerine bu mekanizma içerinde delillerin paylaşılması ve yeterli olup olmadığı da konusunda değerlendirmeleri de birlikte yapmamızda fayda var.
“BU MEKANİZMALAR TOPU TACA ATMA DEĞİLDİR”
Aynı şekilde Suriye konusunda da oluşturduğumuz mekanizmayla ‘endişelerimiz nasıl karşılanacak hangi adımlar atılacak, terör örgütleriyle mücadele nasıl olacak, terörden arındırılmış şehirlerin istikrarı nasıl tesis edilecek, buraları kim yönetecek, Irak’ın sınır, toprak bütünlüğünü nasıl sağlayacağız’ ve en önemlisi de ‘Cenevre Süreciyle beraber siyasi çözüme nasıl gideceğiz, birlikte bu süreçte nasıl çalışacağız’ tüm bu konuları, kurumlarımızla ve uzmanlarımızla somut adımlar atarak, çalışarak bu konuları aşmak istiyoruz. Eminim ki bu çalışmalar, bizim için önemli sonuçlar doğuracaktır. Bu mekanizmalar topu taca atma değildir, yani süreci savsaklama değildir tam tersi anlaştığımız gibi sonuç alıcı mekanizmalar olacak. Her iki tarafın beklentilerini karşılayacak çalışmalara yapacak oyalama yok. İnşallah ilk toplantı da Mart ayının ortasından önce gerçekleşecek bu konuda da mutabakatımız var.
“KRİTİK BİR ZİYARET VE GÖRÜŞME OLDU”
Neticede dün ve bugün yaptığımız toplantılar ikili ilişkilerimizin geleceği, endişelerimizin karşılanması bakımından ve bölgesel konulardaki işbirliğimiz bakımından kritik bir ziyaret ve görüşme olmuştur. Ben inanıyorum ki ilişkilerimizin tekrar yoluna girmesi için önemli olan bu ziyaret ve toplantılar neticesinde birlikte geleceğe yönelik ortak adımlar atarız ve neticeleri alırız, iki müttefik gibi güveni yeniden tesis ederiz ve bu güven zeminin de işbirliğimizi güçlendiririz.”
"TÜRKİYE VE ABD ARASINDAKİ İLİŞKİ SON DERECE DERİN"
Davutoğlu’ndan sonra söz alan ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, son derece kapsamlı ve iki tarafın da endişelerinin dile getirdiği, gelecekle ilgili birçok konunun ele alındığı, nasıl ilerleneceğinin konuşulduğu toplantı serisi gerçekleştirildiğini belirtti.
Tillerson, “Türkiye ve ABD arasındaki ilişki son derece derin ve önemli bir ilişki. Bu sadece çıkarlara dayalı bir müttefiklik ilişkisi değil, testlerden geçmiş olan bir ilişki. Türkiye NATO’ya katılan ilk ülkelerden birisi. Tabi ki Türk birlikleri Kore’de diğer ülkelerle çalıştılar, Afganistan’da, Bosna’da birlikte çalıştık, çok büyük fedakarlıkları beraber üstlendik. Türkiye’nin terörizme karşılaştığı sorunları aşabilmesi için çok önemli sorunları olduğunu biliyoruz. Hem DEAŞ, hem PKK hem diğer terörist örgütlerin tehdidi ile karşı karşıya. Özellikle NATO’nun bu konudaki desteğini de önemsiyoruz” dedi.
"TÜRKİYE’NİN SINIRLARINI KORUMASI TALEBİNİ CİDDİYE ALIYORUZ"
Türkiye’nin 3 kıtanın orta noktasında, kavşakta bulunan çok önemli bir ülke olduğunu belirten Tillerson, şunları kaydetti:
“Bu anlamda Suriye ile ilgili işbirliğimiz, DEAŞ’la ilgili olarak çalışacağımız konular, güvenli bölgelerin oluşması ve bağımsız, birleşmiş bir Suriye’nin kurulması için birlikte çalışmamız gerekiyor. BM’nin 2254 sayılı kararı ile bu sürecin sonuca ulaşmasını ümit ediyoruz. Suriye halkı için Cenevre Konferanslar dizisinin de bir sonuç getirmesini ümit ediyoruz. Suriye’nin demokratik olarak bir anlamda yeniden kurulması ve DEAŞ’ın tekrar ortaya çıkmaması ve aynı zamanda Esad rejiminin Suriye halkı üzerine getirmiş olduğu kötü etkisinin üstesinden gelinmesi için son derece önemlidir. Türk halkı ve Türk hükümeti şimdiye kadar göstermiş oldukları misafirperverlikle hepimize örnek oldular. 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyorlar. Bu çerçevede Türkiye’nin güvenli bir biçimde sınırlarını koruması talebini ciddiye alıyoruz. NATO ittifakında herhangi bir üyemizin böyle bir güvenlik endişesi olduğunda bunu ciddiye alıyoruz. Bu anlamda bu çalışmaları gerçekleştirirken özellikle sivil halka herhangi bir zarar gelmemesi için Türkiye’den bazı ricalarımız var. Bu anlamda gerilimin de artmamasını sağlamaya çalışıyoruz.”
"SDG’LE SAĞLADIĞIMIZ DESTEK BELLİ BİR MİSYONA ODAKLI"
Suriye’deki hedefler konusunda başından itibaren Türkiye’ye son derece açık davrandıklarını belirten Tillerson, “NATO çerçevesinde müttefik ilişkilerimiz son derece stratejik bir çerçevede gelişmekte, hem dün yaptığım toplantıda Sayın Erdoğan’a hem de Sayın Dışişleri Bakanına bu konudaki mesajları ilettik. Her zaman Suriye Demokratik Güçlerine sağlamış olduğumuz desteğin kısıtlı, belli bir misyona odaklı olacağını, herhangi bir şekilde askeri hedefleri daha ileriye taşınmasının engelleyecek bir destek olduğunu belirttik. Tabi Türk demokrasini hep destekledik, her zamanda destekleyeceğiz, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve basının bağımsızlığı ve özgürlüğü konusunda her zaman desteklemeye devam ediyoruz. Türkiye bu ilkelere tabi ki sağdık kalmaya devam ettikçe bizim ortaklığımızda ilerlemeye devam edecek” diye konuştu.
"BU İLİŞKİYİ BİR SONRAKİ AŞAMAYA TAŞIMAMIZ İÇİN NE KADAR MÜTEŞEKKİRİM"
15 Temmuz darbe girişimi suçlularının şeffaf bir biçimde yargılama süreçlerinin yerine getirilmesi gerektiğini belirten Tillerson, “İnsan hakları ve temel özgürlüklere saygı duyarak bunların takip edilmesi gerekiyor. Türkiye’deki konsolosluğumuzun yerel çalışanlarının tutukluluğu konusundaki endişelerimiz dile getirdik. OHAL çerçevesinde tutuklu sayısının yüksek olduğu konusunda endişeleri dile getirdik. Türkiye ile ilgili olarak bu davaların başarılı bir biçimde sonuçlanmasını ümit ediyoruz. Göstermiş oldukları işbirliğinden dolayı da bu ilişkinin bir sonraki aşamaya taşımamız için ne kadar müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum. Türkiye ilişkilerimize büyük bir önem atfediyor bu ilişkiyi daha da güçlendirebileceğimizi geleceğe doğru yönelebileceğimize inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bu süreçte önce Menbiç’ten başlayacağız. YPG’nin Fırat’ın doğusuna gitmesi konusunda emin olmamız lazım, uygulamayı birlikte görmemiz lazım. YPG buradan çıktıktan sonra, biz güvene dayalı, ABD ile bu konularda adım atabiliriz” dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ise Menbiç’in stratejik olarak son derece önemli şehir olduğunu belirterek, “DEAŞ’ın oradan çıkarılması önemliydi ama coğrafi anlamda da büyük önemi olan bir şehir. Dolayısıyla ABD, orada o şehrin, kesinlikle bizim müttefik kuvvetlerimizin kontrolü altında olduğundan emin olmak istiyor” diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara Palas’ta ABD’li mevkidaşı Rex Tillerson ile bir araya geldi. Görüşmelerin ardından gerçekleşen ortak basın toplantısında, Tillerson ve Çavuşoğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Tillerson, Suriye konusunda Amerika ve Türkiye’nin hedeflerinin ortak olduğunu vurgulayarak, “DEAŞ’tan kurtulmak, ülkeyi istikrara kavuşturmak, sonra mültecilerin evlerine dönmesini sağlamak, aynı zamanda siyasi çözümü desteklemek, bu çerçevede bağımsız, demokratik Suriye’yi, Suriye içinde bölünmeler olmadan gerçekleştirmek istiyoruz. Bu konudaki çalışmalarımızı koordine edeceğiz. Koordinasyon çerçevesinde o bölgelerde kim daha egemen olacak bunlara da karar vereceğiz ve sonra orada daha önce yaşayan insanlara bu şehirleri geri teslim edeceğiz” dedi.
ÖNCELİK MENBİÇ
Öncelikle Menbiç konusunun ele alacağını kaydeden Tillerson, “Ancak sadece bu değil. Kuzey Suriye’nin tamamı üstünde çalışmaya devam edeceğiz. Çalışmalarımızı yakın sürdürüp Cenevre sürecini destekleyeceğiz. Bu, çünkü barışçıl ve istikrarlı bir Suriye’ye ulaşmamızın yegane yöntemi” diye konuştu.
“ENDİŞEMİZ DOĞRUDAN YPG”
Çavuşoğlu ise Türkiye’nin endişesinin doğrudan kendisine yönelik tehditlerle yani YPG’nin saldırılarıyla ilgili olduğunu vurgulayarak, “İnsanlarımız ölüyor. Bugüne kadar 100 civarında, bizim vatandaşımız ya da bizde yaşayan Suriyeliler, YPG’liler tarafından gelen silahlarla, roketlerle öldürüldü, şehit oldu. Dolayısıyla elbette tüm bu bizim endişelerimizi de kapsayan bu çalışma grubu ve bu çerçevede atılacak somut adımlar çok önemli. Bu YPG ile ilgili de önemli DEAŞ ile ilgili de önemli, FETÖ ile ilgili tüm konular” dedi.
Menbiç’le ilgili Çavuşoğlu, geçmişte ABD tarafından verilen sözlerin tutulmadığını ifade ederek, “Şimdi bu süreçte önce Menbiç’ten başlayacağız ve artık bundan emin olacağız. Atacağımız adımlar konusunda da YPG’nin Fırat’ın doğusuna gitmesi konusunda da emin olmamız lazım, uygulamayı birlikte görmemiz lazım. Buraların istikrara kavuşması için bu şehirleri kimin yöneteceği ve güvenliğini de kimin sağlayacağı çok önemli. YPG buradan çıktıktan sonra, biz güvene dayalı, ABD ile bu konularda adım atabiliriz” diye konuştu.
TİLLERSON: “MENBİÇ MÜTTEFİK KUVVETLERİMİZİN KONTROLÜ ALTINDA OLMALI”
Tillerson’ın sorular üzerine bu konudaki açıklaması ise şöyle oldu:
“Menbiç stratejik olarak son derece önemli şehir. DEAŞ’ın oradan çıkarılması önemliydi ama coğrafi anlamda da büyük önemi olan bir şehir. Dolayısıyla ABD, orada o şehrin, kesinlikle bizim müttefik kuvvetlerimizin kontrolü altında olduğundan emin olmak istiyor. Başka herhangi bir gücün girmesini istemiyoruz. Bu tabi ki bizim tartışmalarımızın temel noktalarından biri olacak çünkü önemli bir şehir ve bizim potamız altında olmasını değerlendiriyoruz” dedi.
“OSMANLI TOKADI” SORUSU: “TÜRK MİLLETİNİN HİSSİYATLARINI AÇIKÇA SÖYLEMELİYİZ”
Çavuşoğlu, yabancı bir gazetecinin “Niçin iki müttefik ülkenin bir araya gelip anlaşması bu kadar uzun süre aldı? ‘Osmanlı Tokadı’nı gerektirmeyecek aşamaya neden gelemedik?” sorusu üzerine ise şunları kaydetti:
“Sorunları sadece bizden gelen açıklamalara bağlarsanız bu gerçekçi olmaz. Bizim açıklamalarımız herhangi bir millete ya da ülkeye düşmanlık yapmak için yapılmış açıklamalar değil. Var olan endişelerimizi ve gördüklerimizi açıklayan sözlerdir. Aynı şekilde biz siyasetçiler olarak bazen attığımız adımlarla, sözlerimizle kamuoyunun duygularını pozitif anlamda yönlendirebiliriz ama yeri geldiği zaman bu her siyasetçi için geçerlidir, Türkiye’de biz, Cumhurbaşkanımız, şahsım da dahil Türk milletinin hissiyatlarını, düşüncelerini de açıkça söylemeliyiz. Yaptığımız açıklamalar bundan ibarettir.”
TİLLERSON: “GERİYE DÖNMEK YARARLI DEĞİL”
Tillerson ise “İlişkilerimizde bir kriz noktasındaydık. Geri dönüp tartışabiliriz ama bunun yararlı olacağına inanmıyoruz. İlerleyebileceğimiz noktada çalışmaya başlamak istiyoruz. Hedefimiz konusunda netleştik, artık kâğıda döküp uygulamaya başlayacağız” diye konuştu.
“YARGILAMA SÜREÇLERİ KANUNLAR ÇERÇEVESİNDE DEVAM EDİYOR”
Çavuşoğlu, Türkiye’deki tutuklamalarla ilgili ise, bunun OHAL ile ilgili bir ilgisi olmadığını belirterek, “Bu OHAL, vatandaşlarımızın ya da Türkiye’de yaşayan insanların temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan bir OHAL değildir. Şu andaki Türkiye’deki yargılama süreci, 15 yıldır AB, Avrupa Konseyi kriterleri, AİHM kararlarıyla oluşturulan içtihatlar ve çıkardığımız demokratik kanunlar çerçevesinde devam eder. OHAL içinde bu yargılama süreçlerini belirleyecek bir kanun kabul edilmemiştir. O yüzden bağımsız mahkemeler mevcut olan ve evrensel kanunlar çerçevesinde yürür” dedi.
“BİZ TEHDİT DİLİNİ KULLANMAYIZ”
Çavuşoğlu, yabancı bir gazetecinin, Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400 füzeleriyle ilgili Tillerson’a sorduğu “Türkiye’nin yaptırımlara maruz kalabileceğiyle ilgili bir uyarıda bulundunuz mu?” ve ardından kendisine yönelttiği “Böyle bir tehdit sizi S-400 füzelerinden vazgeçirir mi?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Öncelikle kullandığınız terminolojiye karşı olduğumu söylemek isterim. ‘Tehdit’ kelimesini kullandınız, o doğru bir kelime değildir çünkü biz tehdit dilini kullanmayız.
Bu konuyu sadece dün akşam ve bugün konuşmadık. Kongre’de çıkan bir yasa var, onu bize izah ettiler, dün akşam da. Fakat diğer taraftan da bir konu var ki bu da bizim ulusal güvenliğimiz için çok önemli. Hava savunma sistemine Türkiye olarak benim acil olarak ihtiyacım var, müttefiklerimizden almak istiyoruz, yok. Rusya da bu konuda bize cazip önerilerde bulundu, biz başka ülkelerle de görüştük. Bizim müttefiklerle ilgili bir sorunumuz yok, biz neden NATO içinde bu ihtiyacımızı karşılamayalım? Ama bu ihtiyaçlar karşılanmazsa biz de başka seçeneklere bakmak zorundaydık.”