Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, “Böyle bir referandumdan en büyük zarar ve acıyı da dost ve kardeşimiz Kuzey Irak Kürt halkı görecektir” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon yetkisi veren Başbakanlık tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplandı. Genel Kurul’da hükümet adına konuşma yapan Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, “Şu anda Suriye’de küresel güçler arasında çok tehlikeli yakınlaşmalar olduğunu görüyoruz. Öyle bir çalışma, referandumdan sonra bu tehlike çok daha görünür ve yakın hale gelebilecektir. Bu hususun da hiç unutulmaması gerekir. Böyle bir referandumdan en büyük zarar ve acıyı da dost ve kardeşimiz Kuzey Irak Kürt halkı görecektir” dedi.
- Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, “İsrail hariç bütün dünyanın karşı çıktığı referandumun yapılması bir akıl tutulmasıdır. Bölge halkı için tehlikeli bir maceradır. Böyle bir referandum bizim açımızdan her zaman yok hükmünde olacaktır ve hiçbir kıymet-i harbiyesi bulunmayacaktır. Türkiye bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için uluslararası hukukun ve uluslararası anlaşmaların verdiği hak ve sorumluluklarının gereğini yapacaktır. Bütün araç ve yöntemler masadadır. Buradan bir kez daha bu maceradan vazgeçilmesi, referandumun iptal edilmesini talep ediyoruz” dedi.
TBMM Genel Kurulu, Türkiye’nin güney sınırlarına mücavir alanlarda oluşabilecek risklere karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesinde operasyon yapabilmesinin önünü açan Başbakanlık tezkeresini görüşmek üzere Meclis Başkanı İsmail Kahraman başkanlığında olağanüstü toplandı.
“Terör Örgütlerinin Ortaya Koyduğu Tehdit Başka Bir Boyuta Taşınmıştır”
Tezkere üzerinde hükümet adına Bakan Canikli konuştu. Sözlerine şehitleri ve gazileri anarak başlayan Bakan Canikli, “Son yıllarda ülkemizin karşı karşıya kaldığı güvenlik tehdidinin boyutu hem artmış hem de küresel ölçeğe taşınmıştır. Bugüne kadar Türkiye bu mücadelede çok büyük bedeller ödemiş ve ödemeye devam etmektedir. Bugün itibariyle terör örgütlerinin ortaya koyduğu tehdit başka bir boyuta taşınmıştır” dedi.
“100 Yıl Öncesinin Defterleri Yeniden Açılmıştır”
Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyanın siyasi sınırlarının yeniden dizayn edilmeye çalışıldığını söyleyen Canikli, şöyle konuştu:
“Esasında proje 1990’lı yılların başında hayaya geçirilmeye başlanmıştı. Ülkemizin de içinde bulunduğu bu coğrafyada devletler küçültülmek, güçsüzleştirilmek, etkisizleştirilmek ve sürekli birbirleriyle kavga eden aralarında derin ayrılıkların olduğu yeni devletçikler kurulmak istenmektedir ve bu şekilde coğrafya dizayn etmeye çalışanlar tarafından çok daha kolay yönetilebilir hale gelecektir. Bu açıdan bakıldığında bölücü terör örgütleri, tüm terör örgütleri bu projenin realize edilmesi için birer taşerondan, paravandan ibarettir. Bu proje küresel ölçekli bir projedir. 100 yıl öncesinin defterleri yeniden açılmıştır. Esasında küresel senaristler bu projeyi 30 yıl öncesinde yani 1990’lı yılların başında hayata geçirmeye çalışmışlardır. Onlar açısından hedeflerinin bir hayli gerisinde bulunmaktadırlar.
“Türkiye’ye Yönelik Saldırılar Da Artmaktadır”
Bu oyunu bu açıdan Türkiye bozmuştur. Terör örgütleri bu dönemde bu projenin hızla sonuçlandırılması için her türlü desteği bazı ülkelerden ve çevrelerden görmektedirler. Bu terör örgütlerinin ağızlarına iki parmak bal sürülmüştür ve onlar da bu maşalık fonksiyonuna razı olmuşlardır. Bölücü terör örgütünün küresel desteğindeki artışla birlikte Türkiye’ye yönelik saldırılar da artmaktadır. Tehdidin kaynağı daha önce ve büyük oranda Kuzey Irak’tan beslenmekteyken bugün bu ölçeğin boyutu, büyüklüğü ve derinliği maalesef artmış ve şimdi Suriye’nin Kuzeyi de bu tehdit unsurlarına ilave edilmiştir.
“Pyd/Ypg İşgalci Bir Anlayışla Bir Yapılanmanın Önünü Açmaya Çalışmaktadır”
PKK’nın Suriye yapılanması olan PYD/YPG terör örgütü bugün Suriye sınırları boyunca siyasi bir oluşum peşindedir. Özellikle ABD’nin yoğun silah, mühimmat, araç, gereç, istihbarat ve her türlü lojistik desteği ile bu bölgelerden Arap ve Türkmen nüfusu çıkarılarak onları topraklardan ederek bu emeline yani Suriye’nin Kuzeyinde ülkemizin Güneyinde, etnik yapı üzerine kurulu terör örgütü tarafından yönetilecek bir siyasi oluşumu gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu çerçevede PKK terör örgütünün bir parçası, Suriye uzantısı olan PYD/YPG terör örgütü, özellikle ifade etmeye çalıştığım gibi bu bölgedeki topraklardan uzun yıllardan beri o topraklarda yerleşmiş halkları o topraklardan çıkararak etnik yapı üzerine işgalci bir anlayışla bir yapılanmanın önünü açmaya çalışmaktadır. Münbiç ve Rakka örneklerden ikisidir. Aynı şekilde Kerkük ve Telafer’de de burada uzun yıllardan beri buranın sahibi bu halklar, buralardan koparılmaya çalışılmaktadırlar. Elbette burada hemen ifade etmemiz gerekir ki bu şekilde bir çalışmaya hiçbir şekilde müsaade edilmeyecektir.”
“Bu Silahlar Türkiye’ye Yöneltilecektir”
YPG’ye verilen silahlara dikkat çeken Bakan Canikli, “Bu silahlar bu yapı içerisinde er veya geç Türkiye’ye yöneltilecektir. Bunu da biliyoruz, görüyoruz ve bunu olabilecek en kararlı şekilde muhataplarımıza her fırsatta ifade edilmektedir” dedi. TBMM’nin geçen yıl kabul ettiği tezkere ile başlatılan Fırat Kalkanı operasyonunu anımsatan Canikli, “Fırat Kalkanı operasyonu ile Türkiye’nin güneyinde oluşturulmak istenen terör örgütü kontrolündeki siyasi yapılanmanın kalbine çıkarılamayacak bir hançer saplanmıştır. Güvenliğimizi tehdit eden bu riskler halen aktiftir ve bu tezkere ile talep edilen yetkilere ihtiyaç vardır” şeklinde konuştu.
“Bu Referandum Uygulaması Zincirleme Reaksiyonlara Yol Açabilecektir”
IKBY’de 25 Eylül’de yapılacak bağımsızlık referandumuna değinen Bakan Canikli, referandumun çok tehlikeli sonuçları beraberinde getirebileceğinin altını çizerek şunları kaydetti:
“Referandum, bölgedeki fay hatlarının yeniden ve güçlü bir şekilde aktive olmasına neden olacaktır. Bu referandum kararı ve uygulaması zincirleme reaksiyonlara yol açabilecek, böyle bir sorumsuz adım bölgede önü alınamaz bir yangına neden olabilecektir. Zaten şu anda Suriye’de küresel güçler arasında zaman zaman çok tehlikeli yakınlaşmalar olduğunu görüyoruz. Böyle bir çalışma, referandumdan sonra bu tehlike çok daha görünür ve yakın hale gelebilecektir.
“Bu Sorumsuz Karar Bölgeyi Ateşe Atacaktır”
Şu hususun da hiç unutulmaması gerekir, böyle bir referandumdan en büyük zarar ve acıyı da dost ve kardeşimiz Kuzey Irak Kürt halkı çekecektir. Biz bugüne kadar her zaman oradaki kardeşlerimizin yanında olduk. Zulümlerden kaçarken her türlü desteği verdik, kapılarımızı sonuna kadar açtık. Daha sonra ekonomik, kültürel ve güvenlik anlamında her türlü desteği sağladık. Bugün orada barış ve huzur içerisinde Kürt kardeşlerimiz hayatlarını idame ettirebiliyorlarsa Türkiye’nin verdiği destek ve katkı sayesindedir. Ancak yönetimin aldığı bu yanlış, sorumsuz karar bölgeyi ateşe atacaktır. Bölge halkını ateşe atacaktır. Şahsi, siyasi ikbal uğruna yangına adeta körükle gidilmektedir. Bu bölgede anahtar kural şudur, hiçbir yerde demografik, etnik, mezhepsel ve siyasi yapıda en ufak bir değişiklik yapılmaması gerekir. Çok hassas ve kırılgan dengeler üzerine kurulu bir yapıda bir tuğlanın dahi yerinden çekilmesi tüm dengeleri bozacak, yeni kin, nefret, çatışma tohumlarının atılmasına neden olacaktır ve ne zaman biteceği tahmin edilemeyecek ve küresel ölçeğe taşınma ihtimali olan çatışmaları da beraberinde getirecektir.
“Referandumun Yapılması Bir Akıl Tutulmasıdır”
Referandum, hele siyasi sınırların değişmesi sonucunu doğuracak bir adım daha büyük tehlike ve tehditlerin önünü açabilecektir. Referandum bölgedeki çatışmaların boyutu ve taraflarını artıracak hatta küresel boyutlu bir çatışma ortamına kapı aralayacaktır. Referandumun yapılması ve uygulanması ulusal güvenliğimiz açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. İsrail hariç bütün dünyanın karşı çıktığı referandumun yapılması bir akıl tutulmasıdır. Bölge halkı için tehlikeli bir maceradır. Böyle bir referandum bizim açımızdan her zaman yok hükmünde olacaktır ve hiçbir kıymet-i harbiyesi bulunmayacaktır.
“Gerekli Tüm Tedbirler Alınmaktadır”
Türkiye bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için uluslararası hukukun ve uluslararası anlaşmaların verdiği hak ve sorumluluklarının gereğini yapacaktır. Bütün araç ve yöntemler masadadır. Gerekli tüm tedbirler alınmaktadır ve alınacaktır. Bütün bu araçların, yöntemlerin kullanılması konusunda da en ufak bir tereddüt ortaya çıkmayacaktır. Bu husus dünkü MGK ve Bakanlar Kurulu toplantılarının sonucunda en yüksek kararlılıkla ifade edilmiştir. Irak’ın toprak bütünlüğü, siyasi sınırlarının değişmezliği ve Irak Anayasası çerçevesinde kalınması gerektiği bir kez daha vurgulanmıştır. Buradan bir kez daha bu maceradan vazgeçilmesi, referandumun iptal edilmesini talep ediyoruz. Bölgede kalıcı güvenliğin ve istikrarın sağlanması için sorunların Irak Merkezi Hükümeti ve Bölgesel Yönetim arasında Irak Anayasası temelinde çözülmesi dışında başka bir yol yoktur.”