TSKB ve sürdürülebilirlik alanında danışmanlık hizmeti veren iştiraki Escarus’un İklim Finansmanı Sponsorluğunu üstlendiği, 7. İstanbul Karbon E-Zirvesi gerçekleştirildi. “İklim Dirençli Türkiye İçin Yeşil Toparlanma: Atık ve Enerji Yönetiminin Rolü” başlıklı zirvede, Türkiye’nin iklim direncinin yükseltilmesine yönelik strateji ve uygulamalar ele alınırken, TSKB ve Escarus ‘Yeni Yeşil Yol: Fırsatlar ve Zorluklar’ başlıklı oturuma ev sahipliği yaptı.
Ülkemizin iklim krizine karşı direncini artıran kuruluşların ödüllendirildiği Zirve’de TSKB, “Yenilikçi Sürdürülebilir Finansman Çözümleri” kategorisinde ödüle layık görüldü.
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) ve sürdürülebilirlik çözümleri ile iş dünyasının dönüşümü yönünde danışmanlık hizmeti veren iştiraki Escarus’un İklim Finansmanı Sponsorluğunu üstlendiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği’nin (SÜT-D) ana destekçisi olduğu 7. İstanbul Karbon E-Zirvesi gerçekleştirildi. ‘İklim Dirençli Türkiye İçin Yeşil Toparlanma Atık ve Enerji Yönetiminin Rolü’ başlıklı zirvede, Türkiye’nin iklim direncinin yükseltilmesinin yanı sıra ekonomi ve iş dünyasına yönelik strateji ve uygulamalar ele alındı. Escarus moderatörlüğünde gerçekleşen ve TSKB, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası ile EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) yöneticilerinin panelist olarak yer aldığı ‘Yeni Yeşil Yol: Fırsatlar ve Zorluklar’ başlıklı oturumda yeşil strateji ve yaklaşımlar konusunda güncel yönelimler, fırsatlar, zorluklar ve beklentiler değerlendirdi.
Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği’nin karbon ayak izini düşürerek ülkemizin iklim krizine karşı direncini artıran kuruluşları ödüllendirdiği E-Zirve’de TSKB, “Yenilikçi Sürdürülebilir Finansman Çözümleri” kategorisinde ödüle layık görüldü.
Dr. Kubilay Kavak: “Avrupa Yeşil Mutabakatı sadece bir karbon ticareti meselesi değil, büyük bir zihni dönüşümün işaret fişeğidir.”
‘Yeni Yeşil Yol: Fırsatlar ve Zorluklar’ başlıklı oturumun moderatörlüğünü üstlenen Escarus Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na yönelik değerlendirmesinde, “Avrupa Yeşil Mutabakatı sadece bir karbon ticareti meselesi değil, büyük bir zihni dönüşümün işaret fişeğidir, bir iktisadi paradigma değişikliğine yönelik öncü göstergedir” ifadelerini kullanırken, panelin başlığına yönelik şu açıklamalarda bulundu: “Bütün bu süreci özetlemek için üç kritik kelime olduğunu düşünüyoruz: Birincisi ‘yeni’. Çok eskiden beri dünyanın çok çeşitli bölgelerinde birtakım yıpratıcı hava olayları meydana gelirdi. Artık bu olayların tekrarlanma sıklıkları ve şiddetleri artmaya başladı. Bu sene Akdeniz kuşağındaki birçok Avrupa ülkesi yangın felaketleriyle mücadele etti, Karadeniz Bölgesi çok şiddetli sel felaketleriyle karşı karşıya kaldı. Teksas’ta, eyaletin sakinlerini konfor standartları açısından neredeyse yüz sene öncesine döndüren, elektriksiz ve doğal gazsız bırakan ve bir anda bastıran dehşet kış şartları yaşandı. Dolayısıyla baştan aşağıya yeni bir durumla karşı karşıyayız. Neden ‘yeşil’? Çünkü bu yeni duruma üretilecek cevabın temel rengi yeşil. İklim Anlaşması’ndan AB Yeşil Mutabakatı’na ve IMF’nin yeşil toparlanma çağrısına kadar küresel düzeyde karşılık gören bütün politika metinleri yeşil bir tutum öneriyor. Son olarak ‘yol’. İklim değişikliğiyle mücadelede bir mutabakat sağlanması çok uzun süre aldı ama geldiğimiz nokta itibarıyla bu uzun ince yol, çok şeritli bir otobana dönüşüyor. Artık Biden yönetimiyle birlikte ABD’nin, yeni pozisyonu ile Çin’in, Kıta Avrupası’nın ve İngiltere’nin karşılıklı müzakere ve liderliği ile yürütülen yeni bir döneme girdiğimizi görüyoruz” dedi.
Tulu Ertem: “Enerji ve kaynak verimliliği ile döngüsel ekonomiye odaklandığımız takdirde uluslararası finansmandan aldığımız pay yükselecektir.”
İklim krizindeki eğrinin nasıl değişeceğine yönelik değerlendirmelerde bulunan Tulu Ertem, “Bugün geldiğimiz noktada iklim problemi her birimizin hayatına yansımaya ve şirketlerin finansal boyutunu etkilemeye başladı. Artık finansmanlara ulaşmak için iklim risklerini devlet ve özel sektör olarak gündemimize almamız gerekiyor. Enerji ve kaynak verimliliği ile döngüsel ekonomi önümüzdeki dönemde yatırım yapmamız gereken alanlar. Bu konulara odaklandığımız takdirde uluslararası finansmandan aldığımız pay yükselecektir. Bu dönemi bir fırsat olarak görmeliyiz. Öte yandan iklim değişikliği artık dört mevsim gibi bir gerçek haline geldi. İklim değişikliğini mutlaka çocuklarımızın eğitimine bir ders olarak girmesi gerekiyor” dedi.
Şirketlerin bu alanda yapması gereken çalışmalara da değinen Ertem, “Proseslerimizde enerji ve kaynak verimliliği, yenilenebilir enerji kullanımı, kirlilik önleme ve döngüsel ekonomi alanına odaklanmak gerekiyor. Adaptasyon yatırımlarını yapmak ve sera gazlarını ölçmek önemli başlıklardan biri. En başta üretimimiz kaynaklı emisyonları azaltmamız şirketlerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için önemli bir konu haline geldi. Yurt dışında ürünlerimizi raflarda görmek istiyorsak bunları yapmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Bilim temelli hedefler kapsamında da birçok çalışma yürüttüklerini belirten Ertem, “Temel amacımız emisyonu yerinde azaltmak olmalı. Aslında çok basit önlemlerle çok ciddi azaltımlar sağlayabiliyoruz. Örneğin yangın söndürücü gazı. Mevcut gaz yerine sera gazı etkisi daha düşük gaza geçiş yaparak gaz kaçakları nedeniyle ortaya çıkan emisyonlarda ciddi azaltımlar sağlayabileceğimizi gördük. Ayrıca elektrikli araca geçiş ve mevcut makine ekipmanlarımızı yenileme gibi önlemlerle kısa sürede hedeflerimize ulaşabileceğimizi öngörüyoruz” dedi.
Tulu Ertem: “Kredilerimizin yüzde 90’ı Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına yönelik”
TSKB Mühendislik ve Teknik Danışmanlık Bölümü Grup Yöneticisi Tulu Ertem, oturumda yaptığı konuşmasında TSKB’nin çalışmaları hakkında detaylı bilgi verdi. TSKB’nin kredi portföyünün yüzde 90’ının BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına dokunan yatırımlardan oluştuğunu söyleyen Ertem şöyle konuştu: “TSKB bugüne kadar hidroelektrik santral, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyogaz olmak üzere 375 adet yenilenebilir enerji projesini finanse etti. Bu da yaklaşık 7150 MW, yani Türkiye’nin kurulu gücünün yüzde 13-14’ü gibi bir rakama denk geliyor. Finanse ettiğimiz projelerin dağılımlarına bakıldığında rüzgâr ve güneş enerjilerinin artış trendinde olduğunu söyleyebiliriz. 2021 yılında Türkiye İklim Riskleri Raporu’nu yayımladık ve bu rapor kapsamında finansal etki ve hedeflerimizi oluşturduk. 2030 yılına kadar sürdürülebilir kalkınma amaçlı kredilerimizin 8 milyar doların üzerinde olmasını hedefliyoruz. Aynı süre içerisinde iklim değişikliği ve çevre odaklı SKA’lara dokunan kredi portföyümüzü de yüzde 60 seviyesinin üzerine çıkarmak bir diğer hedefimiz. Faaliyetlerimizin yarattığı etki boyutuna ilişkin olarak bilim temelli hedeflerimizi belirledik. Dünyada henüz Science Based Target Initiative tarafından hedefleri onaylanan herhangi bir finans kuruluşu bulunmuyor. TSKB olarak bu onayı almak için çalışmalar başlattık ve kapsam 1 emisyonlarımızı 2030 yılına kadar yüzde 42, 2035 yılına kadar da yüzde 63 azaltmayı taahhüt ettik. Öte yandan, finanse ettiğimiz yatırımların karbon emisyonlarını nasıl ölçeceğimize dair çalışmalara da başlamış bulunuyoruz.”