Bugünlerde vaka sayılarının tırmanışa geçmesiyle birlikte kendimiz ve ailemiz için en çok korktuğumuz şey koronaya yakalanmak. Sıralamaya giren diğer korkularımızsa, depremden zarar görmek ve işsiz kalmak. BAREM’in Türkiye temsili gerçekleştirdiği “endişelerimiz” konulu araştırmada, insanların kendileri ve aileleri için risk olarak gördükleri güncel kaygılar incelendi. Koronaya yakalanma, her beş kişiden üçü için (yüzde 61) endişe edilen ilk üç riskten biri olarak çıktı. İkinci sırada depremden zarar görme gelirken (yüzde 42), işsiz kalmaktan korkanların oranı ise yüzde 36.
BAREM Araştırma ve Danışmanlık’ın Türkiye temsili gerçekleştirdiği araştırmada katılımcılara güncel endişeleri ve korkuları üzerine sorular yöneltildi. Sonuçlara göre insanların ilk kaygısı koronaya yakalanmak. Koronaya yakalanma her beş kişiden üçü için (yüzde 61) endişe edilen ilk üç riskten biri olarak çıkıyor. Toplumun tüm kesimlerinde insanların yarıdan çoğunun korona kaygısı mevcut. Kadınlarda bu oran yüzde 65, ev kadınlarında yüzde 69 ve orta sosyoekonomik gruptaysa (C1) yüzde 67 daha fazla. Dile getirilen diğer endişeler; deprem, işsiz kalmak, geçinememek, kadına şiddet, savaş, iklim felaketleri ve terör.
Kısa vadede koronadan kurtulma ümidi pek yok!
Katılımcılara dünyanın koronadan kurtulması için gereken süre de soruldu. Tahminlerin ortalaması 25 ay. Süre tahmininde birbirinden çok farklı cevaplar geldiği için ortalamanın yanında ortanca değere de bakıldı. Medyan 1 yıl, diğer bir değişle görüşülen kişilerin yarısı koronavirüs salgınından en geç bir yılda kurtulmayı bekliyor, diğer yarının verdiği süreyse bir yıldan daha uzun. Koronavirüs salgınının bir yıldan az sürede biteceğini düşünen iyimserler görüşülen kişilerin yalnızca yüzde 17’si. Bir yılda biteceğini düşünenler yüzde 35, 2 yılda kurtulacağız görüşünü ifade edenler yüzde 31 oranlarında. Daha karamsar yüzde 18’lik grup ise bu sürenin 3 yıl veya daha uzun olacağı kanısında.
İstanbul’da deprem, en az korona kadar korkutuyor
Deprem, Türkiye genelinde yüzde 42 oranda ilk 3 endişe arasına giriyor. İstanbullular’ın yüzde 54’ü korona kaygısı taşıyorken deprem korkusu olanlar yüzde 56 oranında. Esnaf yüzde 49, ev kadınları yüzde 48 ve alt orta sosya ekonomik statü grubu (C2) yüzde 48 oranlarında depremden toplum geneline göre daha çok endişe eden kesimler olarak görünüyor.
İşsizlik gençleri daha çok korkutuyor
Görüşülen kişilerin yüzde 36’sı işini kaybetmekten veya iş bulamamaktan korkuyor. Gençlerin (18-34 yaş grubu - yüzde 47) korkusu daha fazla. İşsizler, öğrenciler ve en düşük gelir gruplarında bu korkuyu taşıyanların oranı yüzde 50’ye yükseliyor.
Üç kişiden biri geçinememe endişesi taşıyor
Görüşülen kişilerin yüzde 34’ü geçinememeyi ilk 3 endişesinin arasında ifade ediyor. Bu oran tüm kesimlerde benzerken en düşük gelirli kesimde yüzde 47’ye kadar çıkıyor.
Kadına şiddet beşinci sırada
Kadına şiddeti ilk 3 endişeden biri olarak sayanların oranı yüzde 34. Doğal olarak bu oran kadınlarda (yüzde 43) ve ev kadınlarında (yüzde 45) daha yüksek. Öğrenciler (yüzde 44) ve en düşük gelir grubu (yüzde 40) bu oranın toplumun geneline göre yüksek olduğu kesimler. Kadına şiddet kaygısının düşük olması beklenen kesimlerde bile 4 kişiden biri bunu ilk 3 endişe arasında ifade ediyor. Oran; üst sosyoekonomik statü grubunda (AB ses) yüzde 25, üniversite ve üzeri eğitimli kesimde yüzde 26.
Savaş ve terör, daha çok erkekleri korkutuyor
Toplumun dörtte biri (yüzde 24) olası bir savaşı ilk 3 endişesi arasında sayıyor. Erkeklerde (yüzde 28), üst eğitim (yüzde 30) ve üst sosyoekonomik statü gruplarında (AB ses - yüzde 29) bu oran biraz daha yükseliyor. Terör için de benzer bir durum söz konusu. Terör olayları her 5 kişiden birinin (yüzde 19) ilk 3 endişesi arasında yer alıyor. Oran üst sosyoekonomik statü (yüzde 31), üst eğitim (yüzde 25) grupları ve erkeklerde (yüzde 24) daha yüksek.
Küresel iklim değişikliği
Toplumun yalnızca yüzde 22’si küresel iklim değişikliğinin yaratacağı kuraklık, sel gibi felaketleri kendisi ve ailesi için bir tehdit olarak algılıyor. Bu konuda yaş arttıkça bilinç artıyor. Oran 18-35 yaş gençlerde yüzde 17 iken, 35-54 yaş grubunda yüzde 23’e, 55 üstü grupta ise yüzde 29’a çıkıyor.
“Kaos ortamı sonuçları etkiliyor”
BAREM Genel Müdürü Sencer Binyıldız araştırmayı şu şekilde yorumladı: “Korona söz konusu olduğunda altyapı, yaşanılan yer, bilgi kaynakları, kişinin kendisinin veya ailesinden birinin riskli grupta olup olmaması gibi çeşitli kriterlere göre segmentler devreye giriyor. Aynı korona salgınına karşı farklı segmentlerde çok farklı bilgi, inanç, tutum, davranış ve ruh halleri söz konusu. Aslında korona pandemisi tüm dünya için yeni bir sorun ve bu nedenle sürekli araştırma yapılıyor, sürekli yeni ve bazen birbiriyle çelişen bilgiler geliyor. Öğrenip uyguluyoruz ama bir taraftan da bildiklerimizin ve yaptıklarımızın doğruluğundan tam olarak emin olamıyoruz. Sağ kurtulanlarda dahi virüs; akciğer, kalp ve beyin gibi organlarda kalıcı hasar bırakması veya zeka seviyesini düşürmesi gibi sorunlar doğuruyor. Araştırmamız, tüm bu sebeplerle birlikte ve kaos ortamının da etkisiyle koronavirüse yakalanma riskinin en önemli endişe kaynağı olduğunu söylüyor. Diğer yandan ekonomi kaygısı da çok önemli. Listede 3. sırada işsiz kalma, 4. sırada ise geçinememe var. Bu iki ekonomik kaygıdan en az birini ifade edenlere baktığımızda ekonomik kaygının koronanın hemen ardından ikinci sıraya yerleştiğini görüyoruz”.
Araştırma Künyesi: Araştırma CATI (Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi) yöntemiyle Türkiye’yi temsil eden 1000 kişi ile 22 Eylül - 08 Ekim 2020 tarihleri arasında gerçekleşti.