HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, son dönemde tartışılmaya başlanan Suriye’ye kara operasyonuna ilişkin, “Bu Türkiye’nin varlığı ve kurtuluşu mücadelesi değildir. Savaşın tek bir nedeni vardır, sarayın kurtuluşu. Sarayı kurtarmak için, başkanlık heveslerini kurtarmak için bütün bir Türkiye halklarını kanlı bir maceranın içine sürüklemeye çalışıyorlar. Saraydaki zat başkan olmak istedi olamadı. Şimdi büyük bir savaş başlatıp başkomutan olmak istiyor. Türkiye halklarının demokratik iradesi ile başkan olamayacağını çok iyi bildiği için savaş çıkarıp başkomutan olma yoluyla başkan olma hevesi peşinde koşuyor. Ama kusura bakmasın, kusura bakmasınlar, başkan olamadı, başkomutan da olamayacak” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, partisinin Grup Toplantısında konuştu. Türkiye’de son günlerde yaşanan şiddet ve vahşet gündeminden bağımsız bir değerlendirme yapamayacaklarını kaydeden Yüksekdağ, “Son dönemlerde Türkiye siyasi yaşamı, şiddet ve vahşetin esiri haline getirilmeye uğraşılıyor. Kimin tarafından mevcut saray-AKP iktidarı tarafından. Dört bir yandan şiddet ve baskı ortamının ortaya çıkardığı sonuçlar, bir esaret rejimi ile karşı karşıya bırakmış durumda. Bu şiddete sessiz kalan herkes, bu vahşeti görmezden gelen herkes tarih hükmende ve tarih önünde cezalandırılacak. Cizre’de 3 vahşet bodrumunda Türkiye halklarının ve insanlığın değerleri katledildi. Büyük bir vahşet bu 21. Yüzyılda bu yüzyıla damgasını vuracak bir vahşet uygulandı” dedi.
-“CİZRE’DE OPERASYONLAR DEVAM EDİYOR”-
Siyasi iktidarın Cizre’deki operasyonların tamamlandığını açıkladığını anımsatan Yüksekdağ, “Bu süre içerisinde bu vahşet bodrumunda morglara taşınan cenazelere baktığımızda 145 kişinin katledildiğini görüyoruz. Ne yazık ki Cizre’deki toplam abluka süresi boyunca 258 kardeşimiz, yurttaşımız yaşamını yitirdi, katledildi. Tarihte az görülen sadece savaş ve kıyım süreçlerinde rastlanan yöntemlerle katledildiler. Sadece öldürülmeleri yetmedi aynı zamanda cenazeleri parçalandı, işkence edildi ve soyularak teşhir edildi” ifadelerini kullandı.
Cizre’de operasyonlarının bittiğinin söylendiğini fakat operasyonların devam ettiğini bildiklerini kaydeden Yüksekdağ, “Yine Cizre sokakları, o kentin yaşamları o halka dar ediliyor. Bugün Cizre Belediyesi polisler ve Özel Hareket birimleri tarafından basıldı. Cizre Belediyesi’ne yapılan bu baskın ile sağ kalan, yaşamayı başaran insanlarımızın da belediyeyle buluşması, belediyenin o halka yardım elini uzatması engellenemeye çalışılıyor” değerlendirmesinde bulundu.
-“HALKIN ONURLU DİRENİŞİ DE BİTMEDİ”-
Cizre’deki operasyonların ardından iktidarın, “devletin şefkat elini uzatıyoruz” dediğini aktaran Yüksekdağ, Cizre’de yıkılmış binaların resimlerini gösterdi. Burada uzanan bir şefkat eli olmadığını kaydeden Yüksekdağ, “burada halkın üzerine evlere, binalara, okullara doğrulmuş onlarca tankın namluları var. ‘Başarıyla bitirdik’ dedikleri operasyonunun sonuçları yıkılmış virana dönüştürülmüş bir kent. Bütün yaşam alanlarıyla katlettikleri bir kent. Binaları yıktılar, insanların yaşamına son verdiler. Çok kan akıttılar ama Cizre’deki yaşam iradesini alamadılar. Bilin ki efendiler, daha hiçbir şey bitmedi. Herkes sizin bu şiddet operasyonlarınızın bitmediğini de biliyor” diye konuştu.
Ortada hiçbir başarı olmadığını vurgulayan Yüksekdağ, “Ortada işlenmiş bir savaş suçu var. Bu savaş suçuna bütün Türkiye halkını ortak etmeye çalışıyorlar. Organize bir cinayet şebekesine dönüşmüş” dedi.
Operasyonların bitmediğini vurgulayan Yüksekdağ, “Ama halkın onurlu direnişi de bitmedi. Nefes aldığımız her yerde, mazlum insanlık değerlerinin olduğu her yerde, yaşamın olduğu her yerde bizler de varız. Büyük insanlığın değerleri de var. Büyük insanlık değerleri bize direnmeyi ve dik durmayı öğretti. İşte bunun için bu halkın mücadelesini bitiremiyorsunuz” ifadelerini kullandı.
-“YIKIP VİRAN ETTİKLERİ KENTLERİ YENİDEN KURMAYI BİLDİK”-
Halkın yıkılmış evlerinin imar edileceğine yönelik açıklamalar yapıldığını söyleyen Yüksekdağ, “Aylar boyunca bu kentleri, bu evleri niye yıktınız? Bu acı ve gözyaşı, siz bugün çıkıp, ‘yardım eli, destek eli uzatıyoruz, kocaman kocaman mastır planlar yaptık, dersimizi iyi çalıştık’ diyesiniz diye miydi? Yıktıkları, viraneye, enkaza çevirdikleri kentlerin içerisinde doğrulmaya çalışan halkın gözyaşını, acısını istismar etmeye çalışan bunu siyasi bir ranta çevirmeye çalışan kir bir anlayış var. Biz onların kirliliğini çok iyi biliyoruz” diye konuştu.
Halkın bu kirli oyuna düşeceğinin zannedildiğini belirten Yüksekdağ, “Halkın bu zülüm içerisinden kendi öz gücüyle ayağa doğrulabileceğini çok iyi biliyorlar. Bizler nice enkazın içerisinden öz birliğimizle, dayanışmamızla ayağa kalkmayı bildik. Yıkıp viran ettikleri kentleri yeniden kurmayı bildik. Bugün de onların yıktıklarını bizler yeniden kurabilecekler, inşa edebilecek güce ve özgüvene sahibiz. Yeter ki gölge etmesinler. Pervasız ve ahlaksız zülüm siyaseti bu. Hiçbir ahlaki kriteri tanımıyorlar, hiçbir ahlaki değere bağlı hissetmiyorlar kendilerini” değerlendirmesinde bulundu.
-“BİZİM GÜNDEMİMİZDEN HİÇ ÇIKMAYACAK”-
İçişleri ve Sağlık Bakanları hakkında gensoru verdiklerini kaydeden Yüksekdağ, “Ama ne yazık ki karşımızdaki siyasi iktidar hiçbir suçun Cizre’deki suçun hesabını vermeye hatta bunun açıklamasını yapmaya dahi yanaşmıyor. Meclis tamamen işlevsizleştirilmiş durumda. Bu süre içerisinde verdiğimiz 50 önerge, gensoru önergesi, araştırma teklifi geri çekildi. Geride bıraktığımız dönem içerisinde 19 önerge geri çevrilmiş, bugün 50 önergeyi geri çevirdiler. Şimdi bunun da ne kadar kayıtlara gireceğini, ne kadar Meclis’in gündemine yaklaşacağını bilmiyoruz. Ama Meclis bunu gündemine almasa dahi bizim gündemimizden hiç çıkmayacak”
-“IŞİD ÇETELERİ TUTUNACAK YER BULAMAYA ZORLANDIĞI AŞAMADA DEVREYE GİRİYOR”-
İçerideki şiddet sarmalı yetmezmiş gibi siyasi iktidarın bölgesel bir savaşa hazırlandığını savunan Yüksekdağ, “Şimdi bölgesel bir savaşın, Suriye’de bir müdahalenin düğmesine basmaya çalışıyorlar. Bu bütün Türkiye halklarını çok daha büyük çaplı bir savaş açmazının içerisine sürüklemek demektir. Siyasi iktidar kendisi bir çıkmaza sürüklenebiliyor olabilir. Kendisi yarınını ve önünü göremiyor olabilir ama Türkiye halklarını böyle bir çıkmaza sürüklemeye hakkı yok. Hazırlıklar yapılıyor, Meclis gündemine açıklama, izahat olarak gelecek. Suriye’ye dönük bir kara operasyonu tartışılıyor. Bir taraftan PYD alanlarına dönük kesintisiz topçu ateşi yapılıyor. Ne için? Onların vermediği, vermediği veremediği cevabı biz veriyoruz. Çünkü Suriye topraklarında IŞİD ve türevi faşist çete yapılanları temizleniyor sökülüp atılıyor. IŞİD mevzi kaybediyor. Demokratik Suriye Güçleri ve PYD’nin IŞİD’e karşı başlattığı bu kurtarma operasyonu başarıyla ilerliyor. Ve Türkiye’deki siyasi iktidar tam da bu noktada IŞİD çeteleri artık Suriye’de tutunacak yer bulamaya zorlandığı aşamada devreye giriyor ve operasyon başlatıyor” dedi.
-“CİHATÇI ÇETELERİN KOMŞU OLMASINI KABUL EDİYOR, KÜRTLERİ KABUL ETMİYOR”-
TSK’nın aldığı operasyon kararının iç hukukta da uluslararası hukukta da suç teşkil edeceğini kaydeden Yüksekdağ, “Bu suçu bilerek ve isteyerek işliyor. Ama bizler bu suça ortak olamayacağız teşhir etmeye devam edeceğiz. Suriye’ye müdahale hazırlıklarının alevlenmesinin çok önemli bir nedeni var. Suriye’de Kürt halkının etkin bir güç haline gelmesi ve Türkiye’deki siyasi iktidarın Kürt düşmanlığı. Suriye sınırında IŞİD ile El-Nusra ile cihatçı çetelerle komşu olmayı içine sindirebiliyor bunu meşru görüyor ama Suriye sınırında Kürtlerle komşu olmayı istemiyor. Bu fikrini, bu anlayışını, siyasetini, Suriye’de Kürt halkına yönelik başlattığı operasyonlarla pratiğe dönüştürüyor” ifadelerini kullandı.
-“ŞİMDİ BÜYÜK BİR SAVAŞ BAŞLATIP BAŞKOMUTAN OLMAK İSTİYOR”-
“Şuan Türkiye dünyada bütün ülkelerde teröre destek veren ülke konumuna gelmiştir” diyen Yüksekdağ, “Bu süreçte ortaklaştıkları devletlere bakın, Suudi Arabistan, Katar kendi ülkelerinde vahabi, faşizan, diktatör anlayışı, baskıcı anlayışı uygulayan ülkeler. Şam rejimini ‘diktatör’ deyip devirmeye çalışıyorsun, Suudi, Katar rejimi demokrat mı? Dünyada ortaklaşabildikleri 2-3 tane devletle bölgede çok büyük bir savaşın ve kaosun kapısını açıyorlar. Bu süreç içerisinde Türkiye halklarına sormuyorlar. Basın ve medya aygıtlarına baktığınızda Türkiye çok büyük bir varlık yokluk meselesine girmiş. Adeta ikinci bir kurtuluş savaşına girmişler, adeta Türkiye’nin varlık ve bekası için bu savaşı çıkarıyorlar ve bu savaşı çıkarıyorlar. Yalan. Savaşın olduğu yerde en önce gerçekler vurulur diye boşuna dememişler. Gerçeklerin başını kaldırmasına izin vermiyorlar. Bu yalanlarla bütün Türkiye halklarını büyük ve kanlı savaşa doğru 4 nala götürüyorlar. Gerçekte bu Türkiye halklarının kurtuluş savaşı değildir. Türkiye’nin varlığı ve kurtuluşu mücadelesi değildir. Savaşın tek bir nedeni vardır, sarayın kurtuluşu. Sarayı kurtarmak için, başkanlık heveslerini kurtarmak için bütün bir Türkiye halklarını kanlı bir maceranın içine sürüklemeye çalışıyorlar. Saraydaki zat başkan olmak istedi olamadı. Şimdi büyük bir savaş başlatıp başkomutan olmak istiyor. Niye, bir savaş hali ortaya çıkarırsa, seferberlik ilanı ile sıkıyönetim ile başkomutan olup, başkanlığa terfi etmesi çok daha mümkün olacak. Türkiye halklarının demokratik iradesi ile başkan olamayacağını çok iyi bildiği için savaş çıkarıp başkomutan olma yoluyla başkan olma hevesi peşinde koşuyor. Ama kusura bakmasın, kusura bakmasınlar, başkan olamadı, başkomutan da olamayacak” ifadelerini kullandı.
-“BAKAN OLMAK SOYLU OLMAK ANLAMINA GELMİYOR”-
DİSK Genel Kurulu’nda atılan sloganlar üzerine Çalışama ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun salonu terk etmesi ve salondakilere soruşturma açılamasını değerlendiren Yüksekdağ, “İşçiler böyle bir cehennem azabını yaşarken, bir protesto sloganı atsın, buna tahammül edemiyorlar. İşçileri madenlere, cehenneme gömenler, bir işçi federasyonu kongresinde protesto sloganı atılmasına tahammül gösteremiyorlar. Kongreye katılan bütün işçilere soruşturma açıldı şimdi. Sonra hükümetin bakanı diyor ki, ‘bana slogan atsalardı dert değildi ama cumhurbaşkanına söyledikleri için ben dert ettim kendime’ diyor. Aynı bakan 2009 yılına kadar aynı cumhurbaşkanına söylemediğini bırakmadı. Ben tekrar etmiyorum hepsi yazılı. Demek ki bakan olmak soylu olmak anlamına gelmiyor. Soyluluk bir insan özelliğidir” diye konuştu.