Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye 2013 yılı Mayıs ayında IMF defterini kapatmıştır ve bir daha da açmayacaktır. Bizi yeniden Afrika, Asya, Güney Amerika ülkeleri konumuna geriletecek böyle bir yolun sözünü dahi etmek Türkiye’ye ihanettir” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) AK Parti Grup Toplantısı’na katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıda milletvekillerine ve partililere hitaben bir konuşma yaptı.
Konuşmasının başında İyi Parti’den istifa ederek AK Parti’ye katılan Manisa Milletvekili Tamer Akkal’a “Millete hizmet yolunda, birlikte vereceğimiz bu mücadelede hoş geldiniz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının parti ve ülke için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
“HEDEFİMİZ, TÜRKİYE’Yİ DÜNYANIN EN GELİŞMİŞ ON ÜLKESİ ARASINA YÜKSELTMEK”
Türkiye’nin her alanda olduğu gibi, yasama faaliyetlerinde de gecikmeye tahammülü olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletvekillerinden bir yandan seçim bölgelerindeki çalışmaları yakından takip etmelerini, diğer yandan da Meclis faaliyetlerinde aktif şekilde yer almalarını beklediğini söyledi.
Kendileri için asıl olanın milletin gönlünü kazanmak olduğunu, 31 Mart seçimleri için milletin karşısına ‘memleket işi gönül işi’ diyerek ve Cumhur İttifakı’yla girmelerinin sebebinin bu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşadığı şu süreçte, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkesi etrafında buluşan herkesle birlikte yol yürümeye hazırız” dedi.
Hedeflerinin, Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş on ülkesi arasına yükselterek bir üst sınıfa taşımak olduğunu, yılsonunda satın alma paritesine göre Türkiye’yi 13. sıradan 12. sıraya yükseltmiş olacaklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı başarıyı diğer alanlarda gösterebilmeleri için istikrar ve güven ortamının güçlü bir şekilde devamına ihtiyaçlarının olduğunu belirtti.
Seçim kampanyalarının ana fikrini ‘milletin gönlüne girmek’ hedefinin oluşturduğuna dikkat çekerek, “Peki, milletimizin gönlüne nasıl gireceğiz?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şunları ekledi: “Her şeyden önce AK Partinin geleceği ile ülkemizin geleceğini asla farklı görmediğimizi anlatacağız. Milletimiz varsa bizim de var olacağımızı, milletimiz mutluysa bizim de mutlu olacağımızı, milletimiz hüzünlüyse bizim de hüzne boğulacağımızı ifade edeceğiz. Türkiye büyürse, gelişirse, güçlenirse, zenginleşirse, bizim de daha büyük haller kurmaya, daha büyük hedefler belirlemeye cesaret bulacağımızı tüm kalplere nakşedeceğiz. Ayrıca, AK Parti’nin 16 yıllık birikimine, icraatlarına, hizmetlerine sahip çıkacak her fırsatta örneklerle, rakamlarla bunları anlatacağız. Hatta belediyecilik söz konusu olduğunda bu takvimi 1994 yılından başlatacağız. Türkiye’yi ve şehirlerimizi nereden alıp, nereye getirdiğimizi her fırsatta ifade edeceğiz.”
“BİZ ESERLERİMİZLE KONUŞACAĞIZ, GERÇEKLERİ ANLATACAĞIZ”
Tevazuuyla, samimiyetle, gayretle milletin hizmetine talip olduklarını ortaya koyacaklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim dünyamızda kibrin, büyüklenmenin, efelenmenin, grupçuluğun, hizipçiliğin, arsızlığın, hırsızlığın, yolsuzluğun, israfın, haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin yeri olmadığını bizzat kendi yaşantımızla milletimize göstereceğiz” ifadelerine yer verdi.
AK Partili belediyelerin nasıl yönetileceğini geçen hafta seçim manifestosunda 11 başlık altında özetlediklerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti belediyeciliğinde ‘şehir planları’nın, uzun vadeli ve hakkaniyete uygun şekilde hazırlanacağını, ‘altyapı ve ulaşım’ sorunlarının tüm şehirlerden kökten çözüleceğini, ‘kentsel dönüşüm’ çalışmalarının bölgenin özelliklerine ve vatandaşların ihtiyaçlarına göre, gönüllülük esasına göre yapılacağını açıkladı.
‘Benzersiz şehirler’ anlayışıyla şehirlerin kendi hikâyelerine uygun şekilde geliştirileceğini, ‘akıllı şehirler’ uygulamalarıyla teknolojinin tüm imkânlarının vatandaşın ve şehrin emrine sunulacağını, ‘çevreye saygılı şehir’ ile belediye hizmetlerinde tabiattaki canlı veya cansız tüm varlıklarla uyumun gözetileceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘sosyal belediyecilik’ anlayışıyla, doğrudan insana dokunan hizmetler ve projeler yaygınlaştırılacağını ifade etti.
‘Yatay şehirleşme’ anlayışıyla tabiatla bütünleşen aile, mahalle ve komşuluk kültürünü ihya eden örnek yerleşim alanlarının kurulacağını, ‘halkla birlikte yönetim’ ilkesiyle şehirle ilgili tüm önemli kararların orada yaşayanlarla birlikte alınacağını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “‘Tasarruf ve şeffaflık’ hassasiyetiyle belediyelerin kaynakları hem doğru hem de açık şekilde kullanılacak. ‘Değer üreten şehirler’ ile kültür ve ekonomi başta olmak üzere her alanda hayat kalitesini yükseltecek yaklaşımlar geliştirilecek” dedi.
Tüm AK Parti teşkilatlarından; halka belediyecilik dendiğinde AK Parti’nin akla geldiğini, 1994’te belediyecilikte Türkiye’de nasıl bir devrim gerçekleştirdiklerini, yönettikleri büyükşehirlerde yapılan hizmetleri anlatmalarını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani biz eserlerimizle konuşacağız, hayal değil, gerçekleri anlatacağız. Peki, bizim karşımızdakiler ne anlatacak? Ya yaptıkları bir şey yok ki anlatsınlar. Onun için biz yaptıklarımızla konuşacağız” sözlerine yer verdi.
“TÜRKİYE’NİN EKONOMİ ALANINDA VERDİĞİ MÜCADELE MİLLÎ BİR DAVADIR”
Geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin; ekonomik araçların kullanıldığı bir büyük saldırıya maruz kaldığını, kendilerinin yaşanan ekonomik dalgalanmanın milletin günlük hayatı üzerindeki olumsuzluklarını azaltıp ortadan kaldırmak çalıştıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yönde aldıkları tedbirleri, gerçekleştirdikleri uygulamaları, attıkları adımları hatırlattı. AK Parti döneminde ekonomi alanında elde edilen başarıları partililerin halka anlatmaları gerektiğini, bunu ana muhalefet partisi liderinin anlatmayacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bay Kemal anlatmaz, onun yanındakiler, onla dirsek dirseğe olanlar var ya, onlar anlatmaz, hele hele Kandil’le iş tutmuş olanlar hiç anlatmaz. Şimdi Kandil’deki terör örgütüyle iş tutanlarla kim iş tutuyor? CHP iş tutuyor, İyi Parti iş tutuyor, Saadet iş tutuyor; şu hale bak. Ya bunlar kıyamet alameti biliyor musunuz?” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ekonomi alanında verdiği mücadelenin millî ve yerli bir dava olduğunu ve kendisini bu ülkenin ve milletin mensubu hisseden herkesin bu mücadeleye destek vermesi gerektiğinin altını çizdi ve devamında şunları söyledi: “Ancak, CHP ve artık onun uyduları hâline dönüşmüş olan kimi partiler Türkiye’nin bu büyük mücadelesinde aynı onurlu duruşu sergileyemediler. Tam tersine, CHP ülkemizin yeniden IMF’e gideceği yalanını söyleyecek kadar alçak bir fırsatçılık peşine düştü. Yine televizyonları başında bizi izleyenlere sesleniyorum, aziz milletim, sevgili kardeşlerim; IMF’ye gidenlerin kim olduğu belli, işte CHP zihniyeti, diğerleri, bunlar IMF’ye gittiler. Biz ise iktidara geldiğimizde Türkiye’nin IMF’ye olan borcu 23,5 milyar dolardı, IMF’ye olan bu borcu biz kucağımızda bulduk. Bir taraftan dev yatırımlar yaparken, bir yandan da bu borcu ödemiş olan bir iktidarız. Türkiye 2013 yılı Mayıs ayında IMF defterini kapatmıştır ve bir daha da Allah’ın izniyle açmayacaktır. Bizi yeniden Afrika, Asya, Güney Amerika ülkeleri konumuna geriletecek böyle bir yolun sözünü dahi etmek Türkiye’ye ihanettir.”
“TÜRKİYE’NİN TÖKEZLEMESİNİ BEKLEYENLER BİR KEZ DAHA HÜSRANA UĞRAYACAK”
Ana muhalefet partisine yönelik eleştirilerinde, İş Bankası’nın Hazine’ye devredilmesi konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazi Mustafa Kemal’in İş Bankası’nı CHP’ye değil, Hazine’ye tahsisi vardır ve bu İş Bankası, evet, Hazine’nin malı olacaktır Allah’ın izniyle. Bu Parlamento bu tarihî kararı da Allah’ın izniyle alacaktır” dedi.
Söz konusu partinin, lafa gelince solcu ve demokrat olduğunu söylediğini; ancak Venezuela’da ülkenin seçilmiş başkanının uluslararası bir darbeyle görevinden uzaklaştırılma girişimine içten içe destek verdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili partinin, aynı durumun Türkiye’de de yaşanmasını istediğini dile getirdi.
“Açıkçası CHP ve onunla aynı kayığa binerek bir meçhule doğru yelken açan diğer partilere gönül veren insanlarımız adına da doğrusu üzüntü duyuyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu partilere gönül verenlerin parti yönetimlerinin politikalarındaki tutarsızlıkları, yetersizlikleri, yeri geldiğinde ihanete varan yalpalamaları gördüklerini biliyorum. İyi Partililer, 12 Eylül’ün zalim başsavcısına yapılan güzellemeleri mutlaka görüyorlardır. Kandil’deki eli kanlı terör baronları HDP’nin CHP ve İyi Parti’yle yaptığı ittifaka desteklerini açıkça ifade etmekten çekinmiyorlar. Bu zillete ne CHP’ye, ne de İyi Parti’ye, ne de Saadet Partisi’ne oy veren temiz yürekli vatandaşlarımızın rıza göstermediğini tahmin ediyoruz. Karşımızdaki muhalefetin vizyonu geçen seçimde soğan, patatese bu seçimde patlıcan, bibere umut bağlayacak kadar kısırdır. Şayet biz bu partilerin tabanlarına kendimizi anlatmayı başarabilirsek küçük bir marjinal kesim dışında partilerinden umudunu kesen herkesin gönlünü kazanabileceğimize inanıyorum.”
CHP ve ilgili partiler başta olmak üzere, Ağustos ayındaki sıkıntıların ardından, ellerini ovuşturarak Türkiye’nin tökezlemesini, hatta yere kapaklanmasını bekleyenlerin bir kez daha hüsrana uğradığına ve uğrayacağına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sebze ve meyve fiyatlarıyla ilgili, belediyeler aracılığıyla ve tanzim satış uygulamasıyla gerekli adımları atabileceklerini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü vatandaşımıza ucuz, sağlıklı ürünler vermeye mecburuz. Türkiye kendi imkânları ve kabiliyetiyle böyle bir krizin üstesinden Allah’ın izniyle gelir” dedi.
“HEP HAK’TAN VE HAKLIDAN YANA OLDUK”
Türkiye’nin son 16 yıldaki duruşunun en bariz özelliğinin, her yerde ve her zaman Hak’tan, haklıdan, vicdani olandan yana tavır sergilemesi olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye, Irak, Libya, Filistin, Kudüs, Arakan, Türkistan, Kırım, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve Güney Amerika’da hep haktan ve haklıdan yana olduklarını söyledi. Türkiye’nin bu duruşu sergileyebilecek imkâna, cesarete, birliğe, beraberliğe, siyasi, diplomatik, askerî, ekonomik güce sahip olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerektiğinde bu duruşun bedelini ödeyebilecek gücümüz de var. 1990’larda birkaç milyar dolarlık manipülasyonlarla yerle yeksan edilen Türkiye’den her biri milyar dolarlık onlarca projeyi aynı anda yürüten bir Türkiye’ye kavuştuk” vurgusunda bulundu.
Dünyada ve bölgede tarihî bir dönüşümün yaşandığına, Suriye’nin bu büyük dönüşümün en kritik yeri olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet Suriye sahasındaki planlar hayata geçirilebilirse bu büyük dönüşümün yeni hedeflerine de sıra gelecektir, bunlardan birinin Türkiye olduğu da şüphesiz bir gerçektir” ifadelerini kullandı. Bu yüzden Suriye meselesini hayati bir yere oturttuklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Meseleyi ülkemizdeki Suriyelilerden ibaret görecek kadar kör veya idraksiz olanlara zaten sözümüz yok. Ama bu gerçeği göre göre Türkiye’yi bu yeni emperyalist düzene boğun eğdirmeye çalışanlar taammüden ülkeye düşmanlık yapıyorlar. Suriye davasının Türkiye davası olduğunu bilmeyecek kadar ülkesine yabancılaşmış olanlara sadece yazıklar olsun diyoruz.”
“GÜÇLÜNÜN HAKLI OLDUĞU BİR DÜNYAYI BİZ KABULLENMİYORUZ”
Venezuela ilgili olarak yaşananlara değinerek, seçimle iş başına gelmiş bir kişiye ‘burayı terk et git’ denemeyeceğini, seçime dahi girmemiş olana devletin başkanlığının teslim edilemeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği’nin de bu süreçte ne olduğunun ortaya çıktığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güçlünün haklı olduğu bir dünyayı biz kabullenmiyoruz, haklının güçlü olduğu bir dünyayı kabulleniyoruz, bunun üzerinde durmamız lazım. Ve bizler bu anlayışla yolumuza devam etmemiz lazım. Zira güçlülerin egemen olduğu yapı bizim medeniyet anlayışımızın yapısı değildir ve biz bu emperyalist yapılara kesinlikle karşıyız ve bunları da kabullenmemiz mümkün değildir” açıklamasında bulundu.
“FIRAT’IN DOĞUSU VE MÜNBİÇ SURİYE GÜNDEMİMİZİN EN ÖNEMLİ KONULARIDIR”
Konuşmasında Suriye konusuna da yer vererek Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, siyasi bütünlüğüne ve halkının kendi geleceğini kendi belirleme hakkına saygılı olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bununun için yeni anayasa yapımı ve serbest seçimler sürecini samimiyetle desteklediklerini belirtti.
Suriye’de insanların gerçek anlamda güven ve huzur içinde yaşadıkları yerlerin, Türkiye’nin kontrolündeki bölgeler olduğuna, Türkiye’den Suriye’ye sadece Türkiye’nin kontrolündeki yerlere geri dönüşlerin yaşandığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer bölgelerin terör örgütlerinin ya da hâlâ halkına güven vermeyen rejimin zulmü altında olduğuna işaret etti.
Fırat’ın doğusu ve Münbiç’in, Suriye gündemlerinin en önemli konuları olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, güvenle bölge konusuyla ilgili olarak, “Türkiye’nin kontrolünde, diğer ülkelerin ise sadece lojistik destek verdiği bir güvenli bölge modeli dışındaki hiçbir teklifi kabul edemeyiz. Güya uluslararası güçler tarafından kurulan hiçbir güvenli bölgenin başarılı olmadığı, kalıcı huzur getirmediği ortadayken, aynı formülün bize dayatılmasında kasıt ararız” açıklamalarında bulundu.
“MÜNBİÇ’İN İHTİYACI VE TALEBİ NE AMERİKA’NIN KOLLAMASINDAKİ TERÖRİSTLERDİR NE DE REJİMİN ZULMÜDÜR”
Münbiç ile ilgili olarak, şimdilik ABD’nin Türkiye’ye verdiği sözlerin yerine getirilmesini beklediklerini dile getirerek, “Münbiç’in ihtiyacı ve talebi ne Amerika’nın kollamasındaki teröristlerdir ne de rejimin zulmüdür” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölge halkının, Türkiye’nin güvencesinde kendi geleceklerine kendilerinin sahip çıkmak istediğini ve Türkiye’ye güvendiğini söyledi.
Bir an önce burayı da bölge halkının kendi yönetimine geçirmeyi hedeflediklerini, siyasi ve diplomatik mücadelenin yanı sıra, askerî hazırlıkları da sürdürdüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet Amerika bize verdiği sözleri tutup bölgeyi teröristlerden temizlemez ve Türkiye’nin kontrolünde bir güvenli bölgenin tesisine katkı sağlamazsa, kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’la bu konularda verimli ve ümit verici görüşmeler yaptıklarını; ancak, alt düzeyde diplomatik ve askerî görüşmelerde aynı verimi elde edemediklerini, şu ana kadar somut olarak önlerine konulan tatmin edici bir planın olmadığını açıkladı.
“MÜNBİÇ’TEKİ TERÖRİSTLER BİRKAÇ HAFTA İÇERİSİNDE ÇIKARTILMAZSA, BİZİM BEKLEME SÜREMİZ SONA ERER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili açıklamalarına şöyle devam etti: “Anlaşmalarımıza elbette sadığız, sözümüz sözdür, ama sabrımız da sınırsız değildir. Münbiç’teki teröristler birkaç hafta içerisinde buradan çıkartılmazsa, bizim bekleme süremiz sona erer. Aynı şekilde Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin desteğiyle bölge halkının kendi yönetimini tesisi birkaç ay içinde sağlanmazsa, bekleme süremiz yine sona erer. Bu durumda Türkiye muhataplarına verdiği sözleri tutmuş, ancak karşılığını bulamamış olacaktır. Bir başka ifadeyle, kendi planlarımızı hayata geçirme hakkımız doğacaktır. Meselenin uluslararası iş birliğiyle çözümü herkes için ideal olan yoldur, biz bu yolu sonuna kadar zorluyoruz. Suriye’deki gelişmelerin ülkemizin geleceği açısından taşıdığı önem, bizi her yolu ve yöntemi kullanmaya mecbur bırakıyor. Ancak, bıçak kemiğe dayandığında yapacağımız işler için ne kimseden izin almak, ne de kimseye hesap vermek mecburiyetinde değiliz, bu böyle biline. Yaptırım listesi dâhil hiçbir tehdit bizi bu yoldan geri çeviremez.”
Bugün bu tavrı göstermeyip gereğini yerine getirmedikleri takdirde şehitlere, gazilere ve gelecek nesillere hesap veremeyeceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün kendimiz nasıl geçmişteki eksikler ve yanlışlar için birilerini sorguluyor, eleştiriyorsak, vazifemizi yapmadığımızda biz de aynı duruma düşmekten kurtulamayız” diye konuştu.
Suriye politikasında millete ilan ettikleri taahhütlerine pahasına olursa olsun yerine getireceklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki aşiretlerin sürekli Türkiye’nin ne zaman geleceğini sorduğunu, kendisinin de görüşmeleri yürüten yetkililere tüm bu talimatları açıkça verdiğini aktardı.