Öne Çıkanlar tsk CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut palandöken şehit CHP Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan kurban bayramı Hakkari binali yıldırım PENÇEKİLİT Operasyonu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık Barış Pınarı Bölgesi deprem

"Sosyal Medya Ulusal İradelerle, Milli Egemenlikle, Hukukla Kavga Eden Mekanizmaya Dönüşmeye Başlıyor"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ""Daha önce de söylediğim gibi sosyal medya şirketleri, birer özgürlük mecrası olarak ortaya çıktılar ama şimdi kafalarına göre yargı kararı olmadan subjektif kararlarla keyfi kararlarla birer kamu otoritesi gibi davranıyorlar. Örneğin şu soruyu soralım, PKK/PYD yöneticilerinin hesaplarına resmi onay verirken, mavi tık verirken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yöneticileri niçin bundan mahrum bırakılıyor bunu neye göre yapıyorsunuz? Şimdi en son Diyarbakır annelerinin eylemlerini anlatan Twitter hesabı engellendi. Buradaki keyfi kararın arkasındaki ilkeler nedir? 'Buradaki keyfi karar değil' diyorsanız, bunun arkasındaki ilkeler nedir? Hiçbir şekilde böyle bir şey gözükmüyor." dedi. 

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Genel Merkez'de, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi. 

MYK toplantısında kongre süreci ve çalışmaların ele alındığını aktaran Çelik, ekonomi, teşkilat çalışmaları, iç ve dış politikalar konusunda değerlendirilmelerin yapıldığını belirtti.

Çelik, çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eyleminin 526'ncı gününe girdiğini anımsatarak, şunları söyledi:

"Bu eyleme katılan evlatlarına kavuşmak için bu eylemde bulunan annelerin yaklaşık olarak aile sayısı 200'ü buldu. Aynı şekilde 22 haftadır da Şırnak'taki anneler bu eylemleri vicdan nöbetini ortaya koyuyorlar. Bu vicdan eyleminde çocuklarına kavuşanların yaşadıkları mutluluktan büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz."

Çelik, iç ve dış güvenlik operasyonlarının yoğun şekilde sürdüğüne işaret ederek, "Türkiye, terörle en ilkeli mücadele eden ülkedir, terör örgütleri arasında hiçbir ayrım yapmadan. Maalesef müttefiklerimiz, halen bu ayrımı yapmak ve bunu sağa sola kabul ettirmek konusunda yanlış bir ısrar içindedirler. PKK ile bu mücadeleyi sürdürdüğümüz gibi aynı şekilde geçen haftalarda DEAŞ'a göz açtırmayan güvenlik güçlerimizin çok önemli operasyonları gerçekleştirildi. PKK'nın yanı sıra DEAŞ ile ilgili de önemli operasyonlar oldu." ifadelerini kullandı.

Boğaziçi Üniversitesindeki olaylara ilişkin Çelik, şunları kaydetti:

"Çeşitli devletlerin açıklamalarını yakından takip ediyoruz. Bu açıklamalarda, Türkiye'nin egemenlik hakkına dönük olarak hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz birtakım yaklaşımlar, birtakım cümleler söz konusu oluyor. Bunların hiç birini kabul etmediğimizi bir kere daha ifade ediyoruz. Genelde kendi ülkelerindeki olaylarla ilgili detaylı anlayış bekleyenler maalesef bizim ülkemizdeki olaylarla ilgili olarak son derece kaba saba standart açıklamaları yapmakla yetiniyorlar. Türkiye'de bu açıklamaların ifade ettiği gibisinden bir durum söz konusu değil."

Çelik, Türkiye'de eylemlerde olduğu gibi Boğaziçi Üniversitesi eylemlerinde de demokratik protesto hakkının kullanıldığını vurgulayarak, şunları söyledi:

"Hatta sivil itaatsizlik hakkı kullanıldı fakat bir müddet sonra anayasanın, yasaların verdiği yetkiler çerçevesinde 'atanmış bir yöneticiyi biz yönetici olarak kabul etmiyoruz' ifadesinin ötesinde demokratik protesto hakkı ve sivil itaatsizlik hakkını da aşan bir biçimde fiziki engelleme, rektörlük binasını muhafaza altına alma ve üniversite yönetimini çalıştırmama gibi bir noktaya gelince eylemler, doğal olarak buna güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu olacaktır. Daha önceki üniversitelerde hangi metotla rektör atanmışsa bu üniversiteye de aynı metotla rektör atandı. Daha önceki üniversitelerle ilgili eleştirileri olanların bunu karar mekanizmalarını iletmek için yapabilecekleri pek çok şey varken daha önceki konularda herhangi bir şekilde bunu bu şekilde bir eylem dizisi ile ortaya çıkmayanların bu sefer bu atama yasaldır ama meşru değildir gibi argüman üretmesi doğru bir şey değil."

"Hepimizin göz bebeği"

Boğaziçi Üniversitesi eylemlerinde, terörle iltisaklı bazı grupların eylemlerin içine girmesi gibi meselelere karşı son derece hassas olunması ve bu hassasiyetin korunması gerektiğini vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:

"Aksi halde hiç istemediğimiz birtakım durumlar ortaya çıkabilir. Nitekim güvenlik güçleri de bunu sağlamak için elinden gelen gayreti gösteriyor. Bu tip meselelerde herkesin sağduyu üretmesi gerekir. Yani öğrencilerin içerisine bu grupların sızması konusunda işte valilik açıklama yapıyor, kimler ne kadar süre içerisinde hangi eylemlere katılmış bunların iltisakları nedir, bu grupların durumları nedir gibisinden. Burada sağduyu meselesiyle hareket etmek zorunludur. Herkes demokratik protesto hakkını kullandı. Ondan sonra engelleme, işte kampüsün şu bölümünü işgal etme, rektörü dışarı çıkarmayız, rektöre hesap sorarız gibisinden yaklaşımlar demokratik protesto kavramı içine girmiyor. Boğaziçi Üniversitesi, hepimizin göz bebeği bir üniversite, Türkiye'nin en büyük kazanımlardan bir tanesi. Dolayısıyla bundan sonrasında artık eğitim-öğretim hayatının orada sağlıklı bir şekilde işlemesine odaklanmak gerektiği herkesin en önemli hassasiyeti olmalıdır."

Çelik, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye Twitter tarafından uygulanan sansüre ilişkin, şunları kaydetti:

"Daha önce de söylediğim gibi sosyal medya şirketleri, birer özgürlük mecrası olarak ortaya çıktılar ama şimdi kafalarına göre yargı kararı olmadan subjektif kararlarla keyfi kararlarla birer kamu otoritesi gibi davranıyorlar. Örneğin şu soruyu soralım, PKK/PYD yöneticilerinin hesaplarına resmi onay verirken, mavi tık verirken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yöneticileri niçin bundan mahrum bırakılıyor bunu neye göre yapıyorsunuz? Şimdi en son Diyarbakır annelerinin eylemlerini anlatan Twitter hesabı engellendi. Buradaki keyfi kararın arkasındaki ilkeler nedir? 'Buradaki keyfi karar değil' diyorsanız, bunun arkasındaki ilkeler nedir? Hiçbir şekilde böyle bir şey gözükmüyor."

Hollanda'daki aşırı sağcı siyasetçi Geert Wilders'ın en büyük nefret suçu üreticisi ve en büyük nefret siyaseti üreticisi olduğuna dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:

"Peygamberimize, İslam'a ve Müslümanlara, göçmenlere dönük nefret suçunun direkt merkezine oturan tweetlerini niçin engellemiyorsunuz? Buna dönük bir engelleme niye gerçekleştirmiyorsunuz? Bütün bunları yaparken de hangi mahkeme kararı ya da hangi ilkeler bütününe göre hareket ediyorsunuz? Bu kararı verenler neye göre hareket etmiş oluyorlar bunların net bir şekilde bilinmesi lazım. Sosyal medyalar, bir özgürlükçü casino siteleri mekanizma olarak çıktı ama şimdi ulusal iradeleri aşan ulusal iradelerle kavga eden milli egemenlikle kavga eden, hukukla kavga eden birer mekanizmaya dönüşmeye başlıyor. Tabii bu arkasından bir dijital faşizm getirecektir bir dijital diktatörlük getirecektir. Artık yeni mücadele alanı, yeni kriz alanı siber alandır."

Bu müttefiklere Fransa'nın da dahil olduğunu ifade eden Çelik, Türkiye ve Fransa'nın çok eskiden bu yana birer müttefik ve pek çok konuda ortak siyasetlere imza atmış köklü bir tarihe sahip olduğunu belirtti.

"NATO müttefiklerimizin bizim yanımızda olmasını istiyoruz"

Üslup meselesinin son derece önemli olduğuna dikkati çeken Çelik, şunları söyledi:
"Sayın Macron'un en son Atlantik konusunda yaptığı açıklamalar, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüyen Türk dış politikası ile ilgili olarak, işte Karabağ'da, Suriye'de, NATO'ya karşı olduğumuz gibisinden yaklaşımları doğru bulmamız mümkün değil. Daha hassas bir yaklaşım bekliyoruz. Bu hassasiyetimizi kilit noktalarından bir tanesi Fransa'dan ya da başka bir müttefikimizden hiçbir şekilde PYD ya da PKK'yı meşrulaştıracak bir söylemin olmamasıdır. Makron son açıklamalarında PYD'den 'bizim uzantımız' diye bahsediyor. Bunu anlamak hiçbir şekilde mümkün değil. Bizim mücadele ettiğimiz şey, terör örgütüdür. NATO müttefiklerimizin bizim yanımızda olmasını istiyoruz."

"Makron kendisine 'Libya'daki Türk askeri işgalini bitirmek, Türk askerini oradan çıkarmak' gibisinden bir hedef koyuyor. Bu çok yanlış bir ifade." diyen Çelik, meşru Libya devletinin daveti üzerine Türk askerinin Libya'da olduğunu bildirdi.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"'Türk askeri, orada olmasın' demenin manası, 'Hafter, katliamlarını serbestçe yapsın' demektir. Eğitici güç olarak oradayız. BM'nin desteklediği meşru yönetimi desteklemek üzere oradayız. Bu konularda son derece sağduyulu açıklamalar yapılması gerekir. Bu, beraber yürüteceğimiz müttefikliğe yakışan işlerin yapılması açısından son derece elzemdir. Sürekli olarak Cumhurbaşkanımızı ve Türkiye'nin politikalarını karşıya alan bir yaklaşım NATO müttefikliği ve köklü ilişkilerle bağdaşmıyor."

Çelik, son olarak Afrin, Azez, Tel Abyad, ve El Bab'da meydana gelen saldırılarda 20'ye yakın sivilin PYD/YPG unsurlarınca öldürüldüğünü, bunun kabul edilemez olduğunu, Türk askerinin de buna mukabelede bulunduğunu söyledi.
Libya ve Suriye'deki süreçleri de yakından takip ettiklerini anlatan Çelik, "Libya'da yapılan seçimler, başkanlık konseyinin ve başbakanlığın ortaya çıkması son derece önemli bir aşamadır. Maalesef Suriye'de anayasa komitesinin Cenevre'deki beşinci toplantısı rejimin uzlaşmazlığı yüzünden başarılı olamamıştır. Suriye'deki kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Çelik, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin, 1967'den bu yana İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs dahil, topraklarda kendisinin yargı yetkisinin bulunduğunu açıkladığını, bunun son derece önemli olduğunu bildirdi.

Türkiye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlığı sırasında BM Genel Kurulu'nda öncülük yaparak Filistin halkına korunma sağlamasına ilişkin kararın hayata geçirilmesine katkı sağladığını anlatan Çelik, "Uluslararası Ceza Mahkemesinin bu açıklaması orada İsrail tarafından yapılan bazı zulümlerin durdurulması açısından hayati rol oynayacaktır. Bu kararı memnuniyetle karşıladığımızı ifade ediyorum." dedi.

Bu yılın, Türkçe açısından son derece önemli olduğunu aktaran Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla 2021 yılının "Yunus Emre ve Türkçe yılı" olarak kutlanmasına ilişkin genelge yayınlandığını söyledi.
Yunus Emre'nin vefatının 700. yılı münasebetiyle UNESCO tarafından anlama ve kutlama yapılacağını belirten Çelik, "Türkiye'de 'Dünya Dili Türkçe' adı altında Türkçemizin kutlandığı, bütün dünyada gündeme getirildiği bir dönemi hep beraber idrak etmiş olacağız." ifadesini kullandı.

Çelik, kongrelerle ilgili sürecin devam ettiğini, ay sonuna kadar bütün kongreleri tamamlayacaklarını, ondan sonra da büyük kongre sürecinin başlayacağını, pandemi tedbirlerine dikkat ederek süreci tamamlayacaklarını dile getirdi.
Bir gazetecinin, "Boğaziçi Üniversitesine ABD el koyabilir şeklinde haberler çıktı. Buna ilişkin değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine, "Bu tip haberlerin gazetecilikle alakası yok. Bazen bu tip haberleri yaparken bunu temenni mi ettiği yoksa haber mi yaptığı birbirine karışıyor. Türkiye egemen bir devlettir. Böyle bir haberin yapılmasının idrak ve izanla da ilgisi yoktur. Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden bir tanesidir. Yabancı bir devleti bu işin içine karıştırarak bu şekilde haber yapmak bile yadırganması gereken bir durumdur." değerlendirmesinde bulundu.

Yunanistan ile yapılan istikşafi görüşmeler ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis'in KKTC'de Türk askeri varlığına ilişkin sözlerinin sorulması üzerine, Çelik, istikşafi görüşmelerin sağlıklı şekilde yürümesi için hassasiyet göstermeye çalıştıklarını vurguladı.

Daha önce görüşmeler güçlü bir şekilde devam ederken Yunanistan'ın olumsuz yaklaşımıyla durduğunu anımsatan Çelik, şunları kaydetti:

"Bunca yıl sonra görüşmeler başladı. Herkesin gündemi iyi değerlendirmesi ve gündeme katkı sağlaması beklenir. Müttefiklerimiz, dostlarımız Cumhurbaşkanımız ile görüştüklerinde Yunanistan ile olan pozitif gündemden memnun olduklarını söylüyorlar. Türkiye'nin bu gündeme katkı yapması gerektiğini söylüyorlar. Türkiye, bu gündeme yapabileceği en olumlu katkıyı yapıyor. Asıl müttefiklerimizin ve Avrupalı dostlarımızın Yunanistan'a telkinde bulunmaları gerekir. Yunanistan, bu radikal dil kullanımından vazgeçmelidir. Türk askeri Kıbrıs'ta işgal gücü değildir, barış gücüdür. Türk askerinin oradaki varlığı kalıcıdır, Türk askeri oradan çekilmeyecek. İşgal gücü olarak nitelendirilemez Türk askeri. Ne garantörlüğün modası geçti ne de Türk askerinin orada bulunmasının sebepleri ortadan kalktı. Doğu Akdeniz'deki gaz kaynaklarını bile paylaşmak istemeyen, KKTC'de kardeşlerimizle eşit iki egemen toplum olarak yaşamak istemeyen, eşit iki egemen devlet düşüncesine karşı çıkan bir yaklaşım bizzat Rum kesimi tarafından resmen ifade ediliyor."
Çelik, daha önce Doğu Akdeniz'deki gaz kaynaklarıyla ilgili problemin çözülmesi için bir mekanizma kurulmasını istediklerini ancak bunu kabul etmediklerini ifade etti.

Rum tarafı ve Yunan tarafının sürekli hiçbir şey vermeden her şeyi almak istediğini, Türk tarafının egemenlik haklarını gasbetmek istediğini, Türk tarafından toprak istediğini anlatan Çelik, şunları söyledi:

"Her seferinde Rum kesimi yüzünden müzakereler tıkanıyor. Onların maksimalist taleplerine rağmen. Asıl modası geçmiş olan bu döngüdür. Modası geçmiş olan bu şekilde masa kurulmasıdır. Artık bu şekilde masa kurulmasının ve bu mantıkla müzakere yapılmasının varacağı hiçbir yer yoktur. Artık iki devletli, iki eşit devlete dayanan müzakere modeli masaya gelmelidir ve bu ciddi bir şekilde müzakere edilmelidir. Bu açıklamalardan görüyoruz ki niyet orada barış sağlamak, bir arada yaşama modeli oluşturmak eşit iki egemen topluma dayalı bir model ortaya koymak değil. Buradaki maksat KKTC'yi gasbetmek. Bu ne KKTC ne de Türkiye Cumhuriyeti izin verecek. İstikşafi görüşmeler, kendi mantığı içinde devam edecek. Arzu ederiz ki Yunan tarafı daha olumlu açıklamalar yapsın, gerilimi, tansiyonu yükseltmek yerine daha pozitif yaklaşımlar içine girsin. Maalesef Miçotakis, Anastasiadis ile İsrail'e gitmeden önce yaptığı toplantıda maalesef bu şekilde bir açıklama içine girdi. Açıklamanın tamamını reddediyoruz."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.