Yenilik Partisi Divan Kurulu, mersin e-scort, Disiplin Kurulu, Egemenlik Meclisi ve İl Başkanları Yenilik Partisi Öztürk Yılmaz’ın başkanlığında Ankara’da toplandı. Cumhurbaşkanlığı adaylığı, seçim strateji ve ittifakların ele alındığı toplantıda Öztürk Yılmaz, Türkiye’nin merakla beklediği Cumhurbaşkanlığı adaylığı açıklamasını yaptı. Yılmaz açıklamasında, “Türkiye'de artık bir değişimin kaçınılmaz, zorunlu olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmayan bir insanın siyasette yerini olmaması gerektiğini düşünüyor ve söylüyorum. Evet, bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin 13. Cumhurbaşkanlığına adayım.” dedi.
Yenilik Partisi kurultayının ardından seçime girme hakkı kazanması sonrasında Başkent Ankara’da Genel Kurulu, Disiplin Kurulu, Egemenlik Meclisi ve İl Başkanları Yenilik Partisi Öztürk Yılmaz’ın başkanlığında bir araya geldi.
ÖZTÜRK YILMAZ’DAN BEKLENEN AÇIKLAMA
Toplantıda Cumhurbaşkanlığı adaylığı, seçim strateji ve ittifaklar konusu partililer tarafından masaya yatırıldı. Görüşmelerin yapılması sonrasında Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz tarafından herkesin merakla beklediği açıklamalar geldi.
YENİLİK PARTİSİ YENİLİK İÇİN KURULDU
“Biz hiçlik makamından geliyoruz.” diyen Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz, “En önemli makamlar için hiçlik makamıdır. Çünkü hiç olduğunu kabul edip yol almak en büyük hedeftir. Benim için hayatta 2 şey vardır; bir dürüstlük, ikincisi namuslu olmak. Namussuzlar ile yalancıların canı cehenneme. Bu parti bir değişim için bir yenilik için kuruldu. Bir başkaldırı, bir meydan okumak amacıyla bu parti kuruldu. O nedenle de toplumda bu parti yer etmeye başladı. Seçime girme yeterliliği aldı. Biz hesap sormak istiyoruz. Biz kaybolan geleceğimizi aramak istiyoruz. Yeniden bir başlangıç yapmak istiyoruz. Hesap sormak istiyoruz. Bu parti hesap sormak isteyenlerin partisi.” dedi.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
2018 yılında CHP içinde cumhurbaşkanlığı adaylık süreci anlatan Öztürk Yılmaz, “Aynen bugün yaşadığımız konular o gün de konuşuluyordu. Aday hakkında konuşuluyordu işte şu olsun bu olsun diye ve ne oldu biliyor musunuz? En son Abdullah Gül'ün ismi gündeme getirdiler. Şok olduk. Allah Allah ne alakası var dedik? Sonra başka isimler gelmeye başladı. Yani yüzde 100 kaybedecek isimler gündeme geliyor. Sürekli kulislerde işte şu olacak, bu olacak diye konuşuluyor ama bir türlü aday açıklanmıyor. Bir taraftan da diğer partilerin Genel Başkanı çıkıyor diyor ki işte, şöyle bir aday olmalı, donanımlı olmalı, dil bilmeli, lisan bilmeli, dünyayı bilmeli, şunu bilmeli, bunu bilmeli diye. Abdullah Gül gibi bir insanın gelip muhalefetten aday olmasını bir intihar olarak görülür. O zamanki genel başkanına dedim ki; “Kardeşim, aday olacak sensin. Buyur ol. Sen bu partinin genel başkanısın, buyur adaylığını açıkla.” Dedi ki, “E ben açıklamam.” E açıklamayacaksan, niye burada duruyorsun? Yani bu sistem genel başkanın aday olmasını esas alıyor. Dışarıdan içeriden yapılan yönlendirmelerle Abdullah Gül'ün adaylığı konusunu gündeme taşıdı. Tabii biz buna karşı çıktık. O arada ben aday adayı olmak istedim. O gün mecliste açıklama yapmak için gittiğimde aynı dakikada aynı saniyede şunu gördüm. AKP'deki trollerle CHP’deki troller aynı adamlar. Düğmeye bastılar ve itibar suikastine başladılar. İnanılır gibi değil. Yani her iki tarafta aynı çalışıyormuş meğer alttan yani aynı cümleler aynı şekilde sürekli bir itibar suikasti ile karşılaştım ve şok oldum. Bu nasıl bir şey ya? Normalde bundan sayın Erdoğan'ın rahatsızlık duyması lazım. Peki, burası niye rahatsızlık duyuyor? Bir de aday değiliz, aday adayı olmak istiyoruz. Ve benim ihraç sürecim başladı. Korkunç bir kampanya başladı ve inanılmaz bir karalama kampanyası başlattılar. Ve şunu gördüm ki aslında muhalefet yok Erdoğan ve onun propagandasını yapan troller var. Aslında muhalefet hiçbir şekilde yok. Bunu kabul etmek inanın dünyanın en zor şeyi. Şu anda aynı dönemi yaşıyoruz. Bakınız inada çıkmıyor. Dikkat edin yine oyalanıyor ve yine itibar suikastleri olacak birbirlerine karşı ve yine Erdoğan'a teslim etmek istiyorlar. Bu konuda adınız gibi emin olun bakınız. Türkiye'de 1-2 tane ittifak yok, bir tane ittifak var. O da cumhur ittifakı da değil aslında Erdoğan'ın kurmuş olduğu bir ittifak var bir de karşısında Erdoğan'a bağlı muhalefetin oluşturduğu kuklalar var. Ben sizin hayal kırıklığı yaşamanızı istemiyorum. Ben sizin dizinizi dövmenizi istemiyorum. Ben sizin başınızı duvarlara vurmanızı istemiyorum. Gerçeği kabul edelim, gerçek budur. Gerçek budur. Erdoğan var ve onun siyasette kurguladığı bir kukla muhalefet var. Bakın ben 2018 de yaşanan süreçte şu andaki süreci aynı görüyorum. Erdoğan, 2018 de anayasa değişikliği yapmıştı. Anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanı seçilmek istiyordu, sistemini kuklalar üzerinden dizayn etti. Şimdi ise sistemi değiştirmesine rağmen sıkışmış, zayıf bir aday istiyor. Önce bu Erdoğan'ın ne yapmak istediğini anlamak lazım. Erdoğan güçlü olduğu zaman ittifaklara ihtiyaç duyuyor muydu? Duymuyordu. Güçsüz olduğu zaman ne oldu? Önce etrafına kendi resmi koltuk değneklerini aldı. Bir de henüz kadroya girmemiş taşeron çalıştırdıkları var. Taşeronlar henüz daha kadroya girmiş. Orada tutuyor ki onlar üzerinden zayıf bir aday çıkaracak ve o zayıf adaylar gelip buna yenilecek ve o da tekrar saltanatını devam ettirecek, olay budur.
CUMHURBAŞKANI ADAYI NASIL OLMALI?
Bir kere aday nasıl olmalı? Adayın kellesi koltuğunda olacak bu dönemde. Bakın öldürülme riski yüksektir. Öldürülmeyi yani vurulmayı, dövülmeyi göze alacak çünkü olağanüstü şartlarda seçim olacak. İki, linç kampanyaları başlayacak, buna dayanıklı olacak. Linç kampanyaları başlayacak itibar suikasti başlayacak, basın olmayacak, yayın olmayacak. Aynen burada olduğu gibi hiç söylediğinizi kimse duymayacak. Bir tane Allah'ın kulu gelip sizin toplantınızı takip etmediği zaman siz bu toplantıları topluma duyurmak zorunda kalacaksınız. Yenecek, yenmek zorunda ve yenecek bir adam olması gerekiyor. Mutlaka yenmesi lazım. Yani Erdoğan'ı yenmesi lazım. Toplumu hayal kırıklığına uğratmayacak, yani verdiği sözleri iki gün sonra şartlar değişti deyip vazgeçmeyecek, insanları peşine takıp u dönüşü yapmayacak. Korkak olmayacak cesur olacak. Olağanüstü şartlarda seçim olacak. Normal bir seçim mi bekliyorsunuz? Yani normal seçim olacağını düşünüyor musunuz? Türkiye'de her türlü kabalık, her türlü fırıldak, her türlü oyun, her türlü tuzak ve her türlü itibar, suikasti ve hatta suikast olacak. Çünkü Türkiye'de gücü hiç bırakmak istemeyen bir adam var. Bakın bütün her şeyi kontrol altına almış ve bu kontrolü bırakmak istemiyor.
KORKMAYACAK, HIRSIZ OLMAYACAK!
Cumhurbaşkanı adayı korkmayacak. Bunlar şerefsiz, namussuz diyecek sen şerefsizsin, namussun en büyüğü sensin diyecek. Üzerine gelecekler, o da onların üzerine yürüyecek başka şekilde asla kazanması mümkün değildir. Aday hırsız olmayacak arkadaşlar, toplum hırsızlardan bıktı. Hırsız ailesini zengin eden, akrabalarının zengin eden, 2-3 maaş verdiren, millet çöpten beslenirken, bunlar Firavun gibi Nemrut gibi milleti ezen olmayacak. Ayrımcılık olmayacak. Kimseyi ayrıştırmayacak. Oy kazanmak için bir grubu güçlendirip diğer grubun üzerine havlattırmayacak. Vatandaşlığı esas alacak yandaşlığı esas almayacak. Zorbalığı değil hukuku işletecek. Mahkemelerin karar vermesine karışmayacak. Parlamentoya gelip hesap verecek. Eşini dostunu akrabasına kamu ihalelerinden kupon arazilerden bir avantaj sağlamayacak. Hak için, adalet için Allah'ın rızasını kazanmak için aday olacak.
Sırtını halka dönmeyecek. Gücü ele geçirdiği zaman despotlaşmayacak. Millete parmak sallayıp milleti usandırmayacak, bezdirmeyecek. Toplumda kurumsallığı öne çıkaracak ve devlet olma bilincini öne çıkaracak. Tek adamlığı yıkıp diktatörlüğe son verecek. Basını özgür bırakacak ve eleştiriyi kabul edecek.
TARİH İTİRAZ EDENLERİ YAZAR
Aday Erdoğan’la yarışmayacak. Erdoğan'ın MİT’i ile, İçişleri Bakanlığıyla, iletişim başkanlığıyla, Anadolu Ajansıyla, TRT’siyle yarışacak bütün kanallarıyla yarışacak. Çünkü diktatörlüklerde kimin kalabalık yürüdüğü önemli değildir. Kimin dirayetli ve cesur yürüdüğü önemlidir. Şili'deki diktatörya cesurlarla yıkılmış. Ve tarih biat edenleri değil, itiraz edenleri, başkaldıranları ve bedel ödeyenleri yazar.
ERDOĞAN BİR DEVLETTİR!
Erdoğan bir siyasi parti değil, bugün bir devlettir. Tüm maliye, bütün kaymakamlar, mahkemedeki karar vericiler onundur. Peki bu seçim neyin seçimi? Arkadaşlar bu seçimler Türkiye'de diktatörlükle demokrasi arasında, her şeyi ben belirlerim diyenlerle, her şeyi sen belirleyemezsin diyenler arasındaki bir seçimdir. Bu Mecliste cumhurbaşkanlığı da benim, mahkemede benim diyenlerle, hayır bunlar ayrıdır diyenlerin seçimidir. Daha da önemlisi özgürlükle diktatörlük arasında bir seçim. Bu seçim başka hiçbir şeyle karşılaştırılamaz. Bu seçim özgürlüğü savunanlarla diktatörlüğü savunanlar arasında bir seçim. Bugün diktatörlüğün yıkılmasıyla toplum bir nefes alacaktır; ama emin olun diktatörlük öyle bir şeydir ki gelir dini kullanır, mezhepleri kullanır, milliyetleri kullanır an gelir dış tehdidi kullanır, an gelir x tehdidi kullanır ama amacı aynıdır, değişmez amacı orada kalmaktır. Bu seçim koltukta kalmak isteyenler ve onları yerinden etmek isteyenlerin bir seçimi olacaktır. Bu yeni dönem zor olacak çok büyük bir sorumluluk olacak ama ben zorluklardan geliyorum. Ben Musul'da İŞİD'le çalıştım. Geldim burada, beni ihraç etmek isteyen partiden kovmak isteyenlerle çatıştım. Geldim Erdoğan'a çatıştım ve şimdi de bize parmak sallayan ne kadar daha adam varsa onlarla çatışıyorum. Ben, açıkçası savaşçı bir insanım. Kimseden korkmuyorum. Allah bana bir ömür vermiş eğer bu ömür orada geçecekse geçsin. Bu işin içinde öldürülme var, zehirlenme var, yalandan kaza süsü verip itibarsızlaştırma var, var oğlu var. Şimdi ben size söylüyorum, bu bütün bu saydıklarımı bilerek bir insanın kurgu yapması gerekir, değil mi? Siz bunların hiç toplumda konuşulduğunu görüyor musunuz? Şu anda buraya katılanlar ilk defa gerçek bir tablo ile karşılaştı.
Falan aday olsun diyorlar ama olsun kardeşim olsun da iyi de, yani bir de gerçek var. Sen buna cesaretin var mı? Yol yürüyebilecek mecalin var mı, kuvvetin var mı? Kudretin var mı? Sen gerçekten toplumda halk için bir bedel ödemek istiyor musun? Kendini yakmak istiyor musun? Aileni yakmak istiyor musun? İçeri atılmaktan korkuyor musun? Korkmuyor musun? Kapına dayandıkları zaman, “Ben bundan vazgeçtim. Valla öyle demedim” mi? diyorsun yoksa, “Evet, ben bunu dedim. Ne gerekirse de yapın” diyor musun, ne diyorsun? Zor bir karardır.
BENİM KADAR CESUR BİR ADAM BULAMAZSINIZ!
Altılı masa ve onun dışındakilerin bir çağrım var. Bak elinizi vicdanınıza koyun, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Akşener, Sayın Babacan, Sayın Davutoğlu, Sayın Uysal ve Sayın Karamollaoğlu. Sizi ben siyaseten eleştiriyorum çünkü yanlış yerde duruyorsunuz. Bu toplum sizin yüzünüzden çok büyük bir irtifa kaybetti. Ama ben yine de sizin vicdanen bu söylediğime kulak verebileceğinizi düşünüyorum. Sayın hatta Bahçeli'ye, Destici'ye ve bunların dışında olan ama siyaset yapan kişilere de sesleniyorum. Lütfen bu söyleyeceklerimi dikkatle not alın ve değerlendirin. Bakın kardeşim siz Cumhurbaşkanı falan çıkaramazsınız. Erdoğan'ın oradaki stratejisine hizmet ediyorsunuz, bilerek veya bilmeyerek. Siz tekrar yenileceksiniz ama bu toplumun yenmeye ihtiyacı var. Ben size açık söyleyeyim çağrım şudur; “Gerçekten siz Erdoğan'ı yenmek mi istiyorsunuz? Yener gibi yapıp yenilmek mi istiyorsunuz?” İlk defa bu kadar sağlıklı ve realist bir değerlendirme ile karşılaşan kardeşlerime soruyorum. Benim söylediğim bu bir abartı veya yanlış görüyor musunuz? Bakın karşımızda bir devlet var ve o devleti tepe tepe kullanıyorlar. Bütün muhaliflere karşı. Eğer Kılıçdaroğlu ve ekibi ve onun dışındakiler ve hatta Sayın Bahçeli, eğer diyorlarsa ki bu Erdoğan’ın rejimi yeter. Biz bir millet olarak çok büyük bir irtifa kaybetti. Resmen toplum bölündü. Toplumun bir bölümü tamamen artık küsmeye başladı. Siyasete küstü, ekonomiden çekildi, yurt dışına kaçtı. Eğer siz gerçekten bunu bir sorun olarak görüyorsanız. O zaman size bir çağrım var. Kimi getirirseniz getirin, siz kimi sunarsanız sunun. Benim kadar cesur bir adam bulamazsınız. Siz kim ile anlaşırsanız anlaşın. O en nihayetinde Erdoğan'a perde arkasında yine anlaşabilir sizi satabilir. Eğer yenmek istiyorsanız? Ben savaşmak istiyorum. Evet, ben hesaplaşmak istiyorum. Ben korkunun üzerine yürümek, cesaretle ve korkuyu iki elimle paramparça etmek istiyorum. Ve ben Erdoğan'ın kurmuş olduğu sistemi A’dan Z’ye değiştirmek istiyorum. Benim şahsi bir kinim yok. Benim ne Sayın Erdoğan'a ne Sayın Bahçeli'ye ve Kılıçdaroğlu'na herhangi bir kimseye şahsi bir konuda herhangi bir düşmanlığım yok ama siyasi olarak Türkiye'de artık bir değişimin kaçınılmaz, zorunlu olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmayan bir insanın siyasette yerini olmaması gerektiğini düşünüyor ve söylüyorum. Evet, bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin 13. Cumhurbaşkanlığına adayım.
TROLLERİNİZLE SULANDIRMAYA ÇALIŞMAYIN
Bütün Türkiye'de barışçıl bir dönüşümü destekleyenlere çağrıda bulunuyorum, çünkü bizim amacımız ülkemize zarar vermek değil. Barışçıl bir şekilde yani kavga etmeden çünkü benim alanım bu, ben burdan geliyorum. Ben diktatörlüğün olduğu ülkelerde görev yaptım, iç savaşın olduğu yerlerde görev yaptım. Değişim olduğu zaman o değişim toplumu kaosa mı götürüyor, istikrara mı götürüyor. Bunu bilen bir insanım. Altılı masaya da, Sayın Erdoğan'ın yanında olanlara da çağrım, hiç trollerinizle bunu sulandırmaya çalışmayın. Benim dışımda doğru dürüst yapabilecek birini çıkarın ben ona teslim olacağım.
KAPIMIZ HERKESE AÇIKTIR!
Dil istiyorsunuz, artık saymayı unuttum. O kadar dilimiz var. Eğitim istiyorsunuz, dünyanın en iyi üniversitelerinde eğitim aldım. Devlet tecrübesi istiyorsunuz, Büyükelçisiyiz.Siyasi tecrübe istiyorsanız, seçim almış bir insanım. Eğer gerçekten yenilmek istemiyorsanız o zaman siz de zor karar vereceksiniz. Bakın, Türkiye’yi 2018’de köşeye tozlattınız. Ve sırf egonuz yüzünden 2018’de eğer o tartışmalar olduğu zaman, getirip bana adaylığı teslim etmiş olsaydınız bugün Erdoğan orada olmayacaktı. O seçimi söke söke alacaktım. Türkiye kaybetti. Bugün Türkiye'nin önüne parti olarak bir vizyon çıkaracağız. Ve kapımızı bu konuda bizimle görüşmek isteyen herkese açacağız. Niye? Çünkü biz küçük olsun benim olsun diyen bir ekip değiliz. Biz hiçlik makamından geliyoruz. Gururumuzu, onurumuzu, bütün her şeyimizi koruyarak aynı zamanda da bir hiç olduğumuzu yani hiçlik makamından geldiğimizi biliyoruz.
Ben kendime güveniyorum. Sizden bir söz istiyorum, il başkanlarımızdan, teşkilatımızdan.
Bana bir kere çok çalışacağına ilişkin söz veriyor musunuz?
Bakın, çok açık söylüyorum; troller itibar suikastine linç suikastine ve fiziki tacize başladığı zaman arkamda duruyor musunuz?
Bunların üretmiş olduğu yalanlara değil, siz emeğinizin sonucu oluşturmuş olduğunuz etik değerlerimize bağlı kalacağınıza söz veriyor musunuz?
Ben de size namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum. Bana vereceğiniz bu yetkiyle asla bir şeyden korkmayacağım. Bana yapılan her tehdide başkaldıracağım boyun eğmeyeceğim. Gelen her tehdidi ayağımın altına alıp hınçla ezdiğimi sizin gözlerinizin önünde ilan edeceğiz.
TÜRKİYE’Yİ MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNE ÇIKARACAĞIM
Yüce Rabbim, her şeyi yaratandır. O her şeye kadirdir. Her şeyi en iyi bilen, en iyi gören ve en iyi değerlendirendir. Bizim söylediklerimizi de bilen söyleyemediklerimiz de bilen ve yolu kimin yürüyeceğini önceden o bilen, tasarlayandır, her şeye kadirdir, Kadir'i mutlaktır, ben ona inanıyorum. Ve içimizdeki yurtseverlik duygusunun bu toplumu özgürleştirme, bu topluma yeniden bir dizayn, bir nefes, yeniden bir umut olabilmek için yüce Atatürk'ümüzün ilkelerinden onun göstermiş olduğu yoldan yürümek için ve daha daha da önemlisi onun hedefine ulaşabilmek için muasır medeniyet seviyesine ulaşabilmek için üretebilmek için adaletli olabilmek için hakkaniyetli olabilmek için dünyanın bütün ülkeleri gelsin, Türkiye'yi merkez saysın diyebilmek için adayım.