Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Türk Talebe Birliği Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Millî Türk Talebe Birliği, yaklaşık 107 yıllık tarihiyle, ülkemiz gençliğinin önünde maziden atiye kurulan bir köprü olmayı sürdürmektedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) 62. Genel Kurulu’na katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmasında katılımcıları selamlayarak genel kurulun hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
Millî Türk Talebe Birliğinin çatısı altında bugüne kadar mücadele eden, görev alan, hizmet veren herkese teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün de aynı kutlu mücadeleyi sürdüren kardeşlerimizin her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Genel kurulumuzda hizmet bayrağını devralacak olan kardeşlerime Rabbimden başarılar diliyorum" ifadesini kullandı.
Birliğin kuruluşunun 1916'ya dayandığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet'in ilanından sonra da çalışmalarını sürdüren Birliğin Hatay meselesinin en hararetli günlerinde aldığı aksiyon sebebiyle 1936'da kapatıldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık 10 yıl sonra yeniden faaliyete geçen Millî Türk Talebe Birliğinin 1965'e kadar ismine ve temsil ettiği misyona pek de uyuşmayan bir yönetimin elinde kaldığını belirterek, şöyle devam etti: "Daha sonra yeniden isminde ifadesini bulan millî bir çizgiye yönelen Birliğimiz, benzer pek çok sivil toplum kuruluşu gibi 12 Eylül darbesinin enkazı altında kalmıştır. Kalbi ülkesine ve millete hizmet aşkıyla çarpan büyüklerimizin ve gençlerimizin ısrarlı takibiyle Birliğimiz 2008'de tekrar faaliyete geçmiştir.”
“BİRLİĞİMİZ, DAİMA MİLLETİMİZİN SALDIRI ALTINDAKİ DEĞERLERİNİN SAVUNUCUSU OLMUŞTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Millî Türk Talebe Birliği, yaklaşık 107 yıllık tarihiyle, ülkemiz gençliğinin önünde maziden atiye kurulan bir köprü olmayı sürdürmektedir. Çanakkale Savaşı döneminden başlayıp Millî Mücadele ve Cumhuriyet'in çeşitli evrelerine kadar uzanan süreçte Birliğimiz, daima milletimizin saldırı altındaki değerlerinin savunucusu olmuştur. Türkçe hassasiyetinden Bulgaristan'daki Türk mezarlarının tahribine karşı çıkmaya, Hatay'ın ana vatana katılması ısrarından Sovyet tehdidiyle mücadeleye, Kıbrıs meselesini sahiplenmekten Doğu Türkistan ve Kerkük'teki gelişmelere, Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması davasından büyük Türkiye vizyonuna kadar gerçekten çok geniş bir yelpazede bunun örneklerini görmek mümkündür."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de gençlik yıllarında Millî Türk Talebe Birliği çatısı altında pek çok faaliyete katıldığını anlatarak, "Pek çok kültür ve sanat programında bilfiil yer aldık. Fakir de burada Tesisler Müdürlüğü, Kültür Müdürlüğü yaptı" dedi.
“AYASOFYA'YI AÇMAK DA BİZLERE NASİP OLDU”
Necip Fazıl Kısakürek'in jübilesiyle ilgili şu an konuşma yaptığı salonda bir seçim yapıldığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Tabii bu koltuklar o zaman yok, tahta koltuklar. Burası tabii sahne ve iki arkadaş finale kaldık. Bir arkadaşım kendine göre çok uzunca bir üstadın takdimini hazırladı. Ben de şöyle bir A4'ün yarısı kadar bir takdim hazırladım. Tabii üstadımızın bazı ifadeleri çok ağırdı ve diğer arkadaşıma bunu yaptırmadı. Görevi fakire verdi. Jübilesini spor sergi sarayında yapıyoruz. Yani bugünkü Harbiye'de bulunan o salonun yerinde spor sergi sarayı vardı. İstanbul'un en büyük spor salonu orasıydı. Orada yapıyoruz. Tribünler çöktü. Muhteşem bir katılım ve üstadımızın orada başlayan o jübile serüvenini İzmir, Ankara, devam ettirdik. Tabii böyle bir süreç söz konusu. Şimdi Ayasofya'yı konuşuyoruz hep. Ayasofya'da su terazisinin Sultanahmet'te önünde bulunuyoruz, konuşmacılar orada. Miting meydanına tabii devasa. O meydandaki mitingde az önce de söylendiği gibi üstadımız orada 'Ayasofya açılacak, Ayasofya açılacak hem de nasıl açılacak ' diyerek o günden işaret fişeğini yaptı. Ve elhamdülillah Ayasofya'yı açmak da bizlere nasip oldu."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birliğin en önemli özelliğinin, ülkedeki milliyetçi ve mukaddesatçı gençlerin tamamını kucaklamayı başarabilmesi olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimi dönemlerde farklı ekollerin ağırlığı hissedilmiş olsa da Birliğin genel olarak bu vasfını korumaya özen gösterdiğini gördüklerini kaydederek, "Bugün de Birlikten beklentimiz, gençlerimizin siyasi, sosyal, kültürel ve teknolojik olarak yoğun bir küresel bombardıman altında kaldığı şu dönemde aynı kuşatıcılığı sergilemeye devam etmesidir" dedi.
“KUCAKLAYICI VASFINIZI ASLA KAYBETMEYİN”
Spor salonunda bulunan gençlerden bir istirhamı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aman ha şu kucaklayıcı vasfınızı asla kaybetmeyin. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız" ifadelerini kullandı.
Geleceğin sahibi ve teminatı olan gençleri, güçlü bir tarihî ve kültürel donanımla dünyaya hazırlamamanın işleri zora sokacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte şu anda İsrail-Filistin olayını hep birlikte dünyada takip ediyoruz. Neler olduğunu hep birlikte görüyoruz. 'Müslümanlar buna layık mı?' Değil. Ama yanlışlarımız, eksiklerimiz var. Bakın bütün Batı dünyası, haçlı emperyalist yapı bir arada. Birbirinden ayrı yanları yok" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dün akşamki ziyaretimde de ne yazık ki bunları gördüm. Cumhurbaşkanında da bunu gördüm. Diğerinde de. Yatıyorlar kalkıyorlar söyledikleri şey 'Hamas da Hamas. Hamas da Hamas.' Neymiş? '7 Ekim'de Hamas'ın o çıkışı işte bu hâli ateşledi.' diyorlar. Tabii kendilerine şunu söyledim. 'Şu anda 13 bin çocuk, kadın, yaşlı İsrail tarafından öldürüldü. Bunu niye konuşmuyorsunuz?' İşte İsrail'in elindeki rehineler ne olacak? 10 bine yakın İsrail'in elinde şu anda rehine var. Hadi Almanya olarak siz onları verme adımını atın, biz de şu anda Hamas'ın elindekileri almanın gayreti içerisine girelim. Var mısınız buna? 'Evet' diyemiyorlar" diye konuştu.
Bir hafta sonra Almanya Cumhurbaşkanı'nın İsrail'e gideceğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Atın bu adımı. Biz de karşı adımı atalım. Başka türlü bu olmaz. Ne olursa olsun dik duracağız, dik. Bundan taviz veremeyiz" dedi.
"Bireysel kariyeri peşinde koşmaktan başka ideali olmayan bir kitle, bizim istikbalimizi emanet edeceğimiz gençlik olamaz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birlik, beraberlik, inanç, cesaret ve istikrar içinde hareket eden, ülkesinin ve milletinin meselelerine kafa yoran, fikri ve bedeni yetkinliğiyle öne çıkan bir gençlik, inşallah bu çatı altında kendini gösterecektir" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birliğin sembol isimlerinden Necip Fazıl Kısakürek'in, "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir" sözlerini anımsatarak, "Bu şuura sahip bir gençliğin yetişmesi için üzerimize düşenleri yapmak bizim de boynumuzun borcudur" diye konuştu.
Salondaki büyüklerin ve kendi kuşağının burada misafir olarak bulunduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, asıl sahibin salondaki gençler olduğunu, kendilerinden büyük beklentileri bulunduğunu dile getirdi.
Aralarında İsmail Kahraman'ın da bulunduğu büyüklerin, kendisinden Millî Türk Talebe Birliği binasının yıkılıp yerine yenisinin inşa edilmesi için ricada bulunduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda Fatih Belediye Başkanımız başta olmak üzere böyle bir adımın atılması için inşallah kısa sürede, cebi şişkin olan kardeşlerin de tabii bu işe destek vermesi suretiyle bu adımı atmak lazım" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan kendilerine düşen görevin, adına "Türkiye Yüzyılı" dedikleri büyük, güçlü, müreffeh Türkiye'nin inşası için gereken altyapıyı kurmak ve imkânlarını sağlamak olduğunu belirterek, "Yani burada fiziki bir yapı inşa edilmesi, bu kurumun ideallerine yakışan bir adım olacaktır" diye konuştu.
“İNSANLIĞIN EN ESKİ MİRASLARINI BÜNYESİNDE BARINDIRAN BİR COĞRAFYADA HÜKÜM SÜRÜYORUZ”
Vatan topraklarındaki bin yıllık varlığın ve binlerce yıllık medeniyet mirasının binlerce yıl daha devam edebilmesini ancak bu şekilde temin edebileceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "İnsanlığın en eski miraslarını bünyesinde barındıran bir coğrafyada hüküm sürüyoruz. Bu büyük ve şanlı mirasın sahibi olmak aynı zamanda pek çok sorunu, sıkıntıyı, krizi göğüslemeyi de gerektiriyor. Sizlerin de takip ettiği gibi ülkemiz âdeta bir ateş çemberiyle çevrilidir. Türkiye, bu ateş çemberi içinde siyasi, ekonomik, askerî, kültürel, sosyal her alanda dünyanın en ileri ülkelerinden biri olma hedefiyle yoluna devam ediyor. Fakat şunu unutmayalım. Haçlı-hilal anlayışı bitmiş değil. Bu aynen devam ediyor."
Bu ateş çemberini yakanların ve sürekli körükleyenlerin tek bir gayesinin olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "O da Türk ve İslam dünyasının lokomotif ülkesi Türkiye'nin hedeflerine ulaşmasının önüne geçmektir. Ama müsaade etmeyeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sınırlarımız içinde ve çevresinde yaşanıp da ülkemiz aleyhine sonuçlar doğuran her faaliyetin gerisinde milletimizi bu topraklardan söküp atma niyeti olduğundan zerre kadar şüpheniz olmasın. Tabii bu topraklar derken kastımız geniş manada gönül coğrafyamızdır. Türkiye'nin sadece kendi sınırlarından ibaret bir ülke olmadığını hâlâ kabul etmek istemeyen varsa ya gafildir ya da kafası ve kalbi başka mahfillere kiralanmış hain" diye konuştu.
“TÜRKİYE'Yİ ROTASINDAN SAPTIRMAK İSTEYEN HER GİRİŞİM MİLLETİMİZİN CESARET DUVARINA ÇARPIP AKAMETE UĞRAMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çevreye gönül coğrafyasının ufkuyla bakmaları, yaşanan hadiseleri ona göre değerlendirmeleri gerektiğini söyledi.
Suriye, Irak, Kıbrıs ve Kafkaslar, Balkanlar, Güney Asya'daki her meselenin böyle olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Doğu Akdeniz kıyılarından başlayıp Afrika'nın derinliklerine kadar inen her mesele böyledir. Hatta çeşitli ülkelere dağılmış olarak yaşayan 7 milyon vatandaşımız itibarıyla Avrupa'daki her mesele bizim için böyledir. Ve elbette Gazze'de yaşananlar ve Kudüs meselesi de böyledir. Her kim 'Suriye'den bize ne, Irak'tan bize ne, Karabağ'dan bize ne, Libya'dan bize ne, Bosna'dan bize ne, Kudüs'ten bize ne?' diyorsa, aslında bilerek veya bilmeyerek büyük Türkiye yürüyüşüne çelme takıyordur" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir bilim insanının "Eğitimi asla zekâ ile karıştırmayın. Doktoranız bulunabilir ve yine de bir cahil olabilirsiniz" dediğini hatırlatarak, "Ülkemizde de epeyce okumuş cahilin bulunduğu bir gerçektir. Buna karşı en büyük güvencemiz, milletimizin o köklü irfanıyla ülke ve dünya meselelerini deruni bir şekilde kavrayabiliyor olmasıdır. Türkiye'yi rotasından saptırmak isteyen her girişim, her senaryo, her tuzak, her oyun, önünde sonunda milletimizin iman ve cesaret duvarına çarpıp akamete uğramıştır" ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONUYLA ÜLKEMİZİ ÇOK DAHA BÜYÜK HEDEFLERE YÖNELTTİK”
Şair Mehmet Akif Ersoy'un "İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür/İmansız olan paslı yürek sinede yüktür" dizelerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Maruz kaldığımız her saldırının mutlaka bir maliyeti olmuştur. Zor da olsa ülkemizi büyük ve güçlü Türkiye rotasında tutabilmemiz, bize kayıpları telafi etme imkânı sağlamıştır. Biz İstanbul'da 1994 Mart'ından, ülke genelinde 2002 Kasım'ından itibaren işte bunun mücadelesini verdik. Sadece milletimizin iki asrı aşkın süredir yaşadığı kayıpların ve mahrumiyetlerin ikamesiyle kalmadık, bunun yanında önce 2023, ardından 'Türkiye Yüzyılı' vizyonuyla ülkemizi çok daha büyük hedeflere yönelttik. Hamdolsun, milletimiz bu mücadelede hep yanımızda yer aldı, bizleri destekledi."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye güçlendikçe, her alanda kendi iddiasını ortaya koydukça üzerine çektiği husumetlerin büyüklüğünün de arttığına işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu: "Güya aynı ittifaklar içinde yer aldığımız, aynı anlaşmalara taraf olduğumuz ülkelerin gizli veya açık blokajlarıyla karşı karşıya kaldık. Bilhassa son on yıldır önümüze çıkan siyasi, ekonomik, diplomatik, askerî engellerin sebebi işte bu tablodur. Bir de bunların içerideki uzantıları vardır. Bugüne kadar ne yaptıysak, hangi projeyi hayata geçirdiysek, hangi ilerlemeyi kaydettiysek işte bu dış ve iç sabotajcılara rağmen bunları başardık."
Gençlere bırakacakları en önemli miras olarak gördükleri büyük ve güçlü Türkiye'nin temellerini böylece yükselttiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gençlerimizin bu temel üzerinde ülkemizi ve milletimizi dünyada hak ettiği seviyeye çıkartacağından şüphe duymuyorum" dedi.
“AVRUPA VE AMERİKA KENDİ GÜVENLİK VE REFAHLARI DIŞINDA HİÇBİR ŞEYİ UMURSAMIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin mutlaka güçlü olmak zorunda olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Bunun en bariz ispatı, yakın çevremizde son yıllarda ardı ardına yaşanan insani krizler ve çatışmalardır. Suriye darmadağın, Irak kırılgan, Libya bütünlüğünü hâlâ sağlayamadı. Ukrayna topraklarındaki savaş sürüyor. Balkanlar'daki gerilim hiç düşmüyor. İsrail, bölgedeki her devleti tahrik eder hâle geldi. İşi gücü bu. Avrupa ve Amerika kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir şeyi umursamıyor. İslam ülkeleri maalesef Kudüs meselesi gibi en temel konularda bile güçlü bir duruş sergileyemiyor. Türk Devletleri Teşkilatı giderek güçlenmekle birlikte henüz arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamadı. Tüm bu fotoğraf içinde Türkiye, her alanda ve her konuda birlik, beraberlik, dayanışma sağlamak için çırpınıyor, uğraşıyor, çalışıyor. Karabağ'da elde edilen netice, birlik ve beraberlik hâlinde hareket edilmesinin nasıl sonuçlar doğurabileceğini Allah'a hamdolsun bizlere gösterdi."
“İSRAİL, GAZZE'DE HUNHARCA İNSAN ÖLDÜREBİLİYORSA BUNUN SEBEBİ İSLAM ÂLEMİNİN DAĞINIKLIĞIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze meselesinde böyle bir güç birliğinin henüz oluşturulamamasından duyduğu üzüntüyü ifade ederek, şunları kaydetti: "Şayet bugün İsrail, Gazze'de ve diğer Filistin şehirlerinde hatta buralara komşu ülkelerde hunharca insan öldürebiliyorsa bunun sebebi onun gücü değil, İslam âleminin dağınıklığıdır. Batılı ülkelerin yönetimleri âdeta İsrail'in esiri olmuş durumdayken, aynı ülkelerin halklarında yaşanan uyanış ve giderek yükselen itirazlar bize insanlık adına umut veriyor. İngiltere'de caddelerin hâlini görüyorsunuz. Fransa'da görüyorsunuz. Amerika'da görüyorsunuz. Dün Berlin'de görüyorsunuz. Demek ki 'Ya Kahhar' ismi şerifiyle bir başka uyanış tecelli ediyor."
İsrail'in Gazze'de, diğer Filistin şehirlerinde uyguladığı devlet ve işgalci terörün bir insanlık suçu, soykırım olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşleri paylaştı: "Şu anda iki bini aşkın avukatla inşallah bu soykırımı bizler gerekli olan yerlere şikayetini yapacağız. Bunun takipçisi olacağız. Bu işi yarı yolda bırakamayız ve bu bedel ödenecek. Ama ne yazık ki parlamentomuza bakıyorsunuz bir siyasi partinin genel başkanı aynen Netanyahu gibi konuşuyor. Şimdi bunlara cevabı verecek olan biziz. Neyle vereceğiz? Duruşumuzla vereceğiz. Haddini bildireceğiz. Zira bu parlamentonun çatısı altında Netanyahu gibi konuşanlar olamaz, olmamalı."
“DEĞİŞİM TALEBİNİ DÜNYA GÜNDEMİNE TAŞIYARAK ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMANIN GAYRETİ İÇİNDEYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in bir terör devleti olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu terör devletinin başında olan kişi de ne yazık ki İsrail'i şu anda âdeta İsrail halkını isyan ettiriyor ve onları kendine karşı isyan ettirir hâle getirmiştir. Onun için eceli yakındır. Bu suçun mutlaka uluslararası düzeyde takip edilmesi, soruşturulması ve zalimlerin hak ettikleri cezaları almaları şarttır. Aksi takdirde dünyada hiçbir birey, hiçbir toplum kendini güvende hissedemez. Arkasına Amerika ve Avrupa gibi güçleri alan her terör oluşumu, insanları dilediği gibi katledecek, soykırıma varan vahşetler uygulayacaksa dünya düzeni tümden bozulmuş demektir. Her bozuk düzen gibi bu düzenin de değişmesi kaçınılmazdır. Biz bu hakikatleri dile getirerek, değişim talebini dünya gündemine taşıyarak ve görüştüğümüz her ülke temsilcisiyle paylaşarak üzerimize düşeni yapmanın gayreti içindeyiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zulme karşı duruşlarını, kalpleriyle buğzetme yanında dilleriyle de ifade etmeye çalıştıklarını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır üzerinden Gazze'ye gönderdikleri insani yardımların, Gazze'den Türkiye'ye getirdikleri hastaların, gösterdikleri gayretin bir ifadesi olduğunu dile getirdi.
Yanlarında refakatçileriyle birlikte şu anda 27 kanser hastasını Türkiye'ye getirdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cerrahi müdahale yapılması gerekenleri de bir an önce almanın gayreti içerisindeyiz. Şu anda Mısır'la görüşmelerimiz bu istikamette devam ediyor" dedi.
Gazze'ye gemiyle 666 ton ve 10 uçak dolusu insani yardım gönderdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah Gazze'de yaşanan vahşet ve orada şehit olan 12 bini aşkın kardeşimizin fedakârlığı dünyada yeni bir uyanışa, yeni bir silkinişe vesile olacaktır. Allah'ın izniyle Gazze'de dökülen tek bir damla kan, akan tek bir damla gözyaşı bile boşa gitmeyecektir. Rabbimizin 'Sizlere şer gözükenlerde hayır, hayır gözükenlerde şer olabileceği' ikazının mucizesine inşallah bir kez daha şahitlik edeceğiz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Türk Talebe Birliğinin tarihi boyunca hep olduğu gibi bu silkinişin, uyanışın, dirilişin, inkılabın da gençler nezdinde bayraktarlığını yapacağına inandığını aktararak, kuruluşundan bugüne Birliğe emeği geçenleri şükranla yâd edip, genel kurulun hayırlara vesile olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Türk Talebe Birliği 62. Genel Kurulu'nun ardından Sultan II. Abdülhamid Han'ın türbesine ziyarette bulundu.