MHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu İzmir Körfezi'nde yaşanan kirlenmenin boyutları ve kaynaklarının araştırılması, kirliliğin önlenmesi ve giderilmesi için alınabilecek tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesini TBMM Başkanlığı’na sundu.
Prof. Dr. Hasan Kalyoncu’nun Meclis Araştırma Önergesinin gerekçesinden başlıklar şöyledir;
İzmir Körfezi Yüzden Fazla Kanal ve 12 Akarsudan Gelen Atıklarla Kirletilmiştir!
İzmir Körfezi ekonomik gelişme, şehirleşme ve nüfus artışı ile sanayileşme etkisiyle çevre kirliliği olgusunu yaşamaya başlamıştır. Şehrin gelişmede sergilediği başarının şehirleşmeye yansımaması, örneğin kanalizasyonun olmaması, oluşan atık suların İzmir Körfezi’ne verilmesi, Gediz Nehrinin Körfez’e ulaşırken kirleticileri de taşıması ve iç kesimden atık su boşaltımlarını taşıyan küçük derelerin etkisi ve arıtma tesislerinin yeterli düzeyde olmaması ve yağmur suyu ile kanalizasyon sistemlerinin ayrılmaması Körfez’in başlıca kirlenme nedenleridir. 1960’lı yıllardan bu yana süregelen ve hızla artmaya devam eden kirlenme, başta Körfez olmak üzere İzmir’i olumsuz etkilemektedir. İzmir Körfezi, yıllarca Körfez’e açılan yüzden fazla kanal ve çeşitli kapasitede 12 akarsudan gelen atıklarla doğrudan kirletilmiştir.
Büyük Kanal Projesi Yetersiz Kalıyor!
Gediz Nehri Yönetim Planı Hızla Hayata Geçirilmelidir!
Kirlenmenin artmasıyla birlikte kirlilikle mücadele bilincinin de yaygınlaşmasına rağmen, yaklaşık 4.4 milyon insanın Körfez civarında yaşadığı günümüzde evsel, endüstriyel ve tarımsal atıkların ve diğer atıkların Körfez’e ulaşması sonucu özellikle iç kesimlerde biyolojik çeşitlilik giderek azalmıştır. Halbuki Körfez, denizin Batı Anadolu’nun içine doğru girmesiyle oluşan, jeolojik, morfolojik ve biyolojik özellikleriyle hem Körfezde hem de iç kesimlerde canlılığın gelişmesi ve üremesi için uygun bir ortam sağlamaktaydı. Günümüzde Büyük Kanal Projesi aracılığıyla İzmir’in kanalizasyonları, denize akan evsel ve endüstriyel atıklardan arıtılarak Orta Körfez’e verilmektedir. Fakat aşırı yağış durumlarında arıtma tesislerinin yetersiz kalması atık suların bütün kirletici yüklerini doğrudan Körfeze ulaştırmaktadır. Ayrıca çevre illerin atık sularını taşıyan Gediz Nehri ve 12 akarsudan gelen atıklar da denize akıtılmaktadır. Maalesef İzmir’deki kontrolsüz fosseptik de toprak, içme suyu havzaları ve Körfezi kirletmektedir. Bunun için Bakanlık tarafından yürürlüğe konulan Gediz Nehri Yönetim Planının hızla hayata geçirilmesi beklenmektedir.
Derelerin ıslahı ve temizlenmesinde uygulanan dere tabanının betonla kaplanması yöntemi hem su yatağını hesapsız şekilde daraltılmakta hem de derelerde taşınan kirliliğin önlenmesine katkı sunamamaktadır. Körfezdeki canlıların derelerden gelen doğal ve organik besinlere ihtiyaç duyduğu gerçeği, bugün biyo çeşitliliğin azalması ve deniz marulunun aşırı çoğalması, Red Tide olayları görülmekte olup gelecekte büyük sıkıntıların olacağının işaretidir. Bu kötüye gidiş, İzmir Körfezinin müsilaj oluşumuna ve benzer olaylara açık olduğunu göstermektedir.
Bu nedenlerle hızlı kentleşme, sanayileşme ve arıtma tesislerinin imkân ve ihtiyaçları doğrultusunda İzmir Körfezindeki kirlenmenin boyutları ve kaynaklarını tespit edilip, kirliliğin önlenmesi ve giderilmesi için alınabilecek tedbirleri belirlemek amacıyla bir komisyon kurulması gerekmektedir.