Öne Çıkanlar diyarbakır CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin bugünün gündemi terörist dolar chp MSB AİLE gündem özeti ORDU kılıçdaroğlu abd

“Kurdaki Yükselişten Kaynaklanan Kaygılarını Gidermek İsteyen Vatandaşlarımıza Yeni Bir Finansal Alternatif Sunuyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, "Tasarruflarını değerlendirirken kurdaki yükselişten kaynaklanan kaygılarını gidermek isteyen vatandaşlarımıza yeni bir finansal alternatif sunuyoruz. Dövizin muhtemel getirisine Türk Lirası varlıklarda kalarak ulaşılabilmesini sağlayacak bu yeni araç şöyle işleyecektir: İnsanlarımızın bankadaki Türk Lirası varlığının mevduat kazancı kur artışından yüksekse bu getiriyi elde edecek. Ama kur getirisi mevduat kazancının üstünde kalırsa, aradaki fark doğrudan vatandaşımıza ödenecek. Üstelik bu kazanç stopaj vergisinden de muaf tutulacak. Ayrıca, Türk Lirası varlıklarını yeni bir döviz talebi oluşturmayacak şekilde değerlendirilmesini temin edecek araçları devreye alacağız. Dolayısıyla bundan sonra hiçbir vatandaşımızın kur daha yüksek olacak diye mevduatını Türk Lirasından dövize geçirmesine ihtiyaç kalmayacak." dedi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara dair açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

AFRİKA İLE TİCARET

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da çok geniş bir katılımla Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ni gerçekleştirdik. Daha önce 2008’de İstanbul’da ve 2014’te Malabo’da yaptığımız iki zirvenin ardından Afrikalı liderleri bir kez daha ülkemizde misafir ettik.

Birlikte kalkınma ve refah için güçlendirilmiş ortaklık temasıyla düzenlediğimiz 3. Türkiye-Afrika Zirvesi de hamdolsun öncekiler gibi son derece başarılı ve verimli geçti. Zirve marjında Afrikalı mevkidaşlarımla ikili ilişkilerimizi ve bölgesel meseleleri değerlendirme fırsatımız oldu. İki gün boyunca kıtanın farklı ülkelerinden 15 devlet ve hükûmet başkanı ile baş başa görüşmeler gerçekleştirdik. Bakanlarımızın iştirakiyle düzenlenen oturumlarda önümüzdeki 5 yılda kıtanın eğitim, sağlık, güvenlik, tarım ve insan kaynakları kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik atılabilecek adımları konuştuk.

Salgın şartlarına rağmen başarıyla icra ettiğimiz bu zirveyle Türkiye-Afrika ortaklığında artık yeni bir döneme girdiğimize inanıyorum.  Afrika ile ticaretimizi 5,4 milyar dolardan bu senenin ilk 11 ayında 30 milyar dolara çıkardık. Şimdi hedefimiz, ticaretimizi önce 50 milyar dolara, ardından da inşallah 75 milyar dolara taşımaktır. Şirketlerimiz Afrika genelinde toplam değeri 78 milyar doları geçen 1686’dan fazla proje üstlendi.

Biz ülkemizdeki ve Batıdaki kimi oryantalistler gibi Afrika’yı bir sorun ve tehditler yumağı olarak görmüyoruz. Bilakis kıtayı uluslararası sistemde ağırlığı giderek artan, 21. yüzyıla damga vuracak yükselen bir güç olarak değerlendiriyoruz. Tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir millet olarak kazan-kazan ve eşit ortaklık temelinde iş birliğimizi daha da güçlendirmeye çalışıyoruz.

Kritik bir dönemde gerçekleştirdiğimiz 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen ve katılan herkese ülkem ve milletim adına buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.

2022 BÜTÇESİ

Aziz milletim; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri geçtiğimiz Cuma günü tamamlayarak kabul edilen 2022 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Meclis’teki bütçe maratonu 15 Ekim’de başlayıp 17 Aralık’ta sona eren oldukça uzun, zorlu ve yüksek tansiyonlu bir süreçtir. Cumhurbaşkanlığı adına Cumhurbaşkanı Yardımcımız Fuat Oktay’ın nezaret ettiği 225 kamu idaresinin bütçelerinden oluşan bu yılki görüşmeler toplamda 385 saati aşkın sürmüştür. Bütçemiz, üzerine oturttuğumuz 67 stratejik programla Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat yoluyla büyütme hedefimize katkı sağlayacaktır. Gelecek projeksiyonlarımızın odağını oluşturan 2053 vizyonumuzun ilk ve en iddialı hedefi olan yeşil kalkınma devrimine uygun adımları da içeren bütçemiz, yenilikçi ve çevreci yönleriyle öne çıkmaktadır. Bugüne kadar olduğu gibi 2022 bütçesini de belirlediğimiz gelir ve gider tabloları çerçevesinde ülkemizin hedeflerine ve milletimizin refahına hizmet edecek şekilde hayata geçireceğiz.

Rakamlarla ifade edecek olursak; 2022 bütçemizin giderleri bir önceki yıla göre yüzde 30 artışla 1 trilyon 751 milyar lira. Gelirleri 1 trilyon 473 milyar lira olarak öngörülmüştür. Buna göre faiz dışı açık 38 milyar lira olarak hesap edilmektedir. Bütçenin 425 milyar lirası personel, 69 milyar lirası sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi katkısı, 128 milyar lirası mal ve hizmet alımları, 290 milyar lirası sosyal güvenlik sistemi için olmak üzere 657 milyar lirası cari transferler, 150 milyar lirası mahalli idare payı olarak belirlenmiştir. Yine bütçede tarımsal desteklere 26 milyar lira, kurumlara verilecek görev giderlerine 23 milyar lira, yatırım harcamalarına 148 milyar lira kaynak ayrılmıştır. Kalkınma planımızda öncelik verilen sektörlere tahsis edilen ödenekler, ortalama bütçe artışlarının üzerinde tutulmuştur.

Bütçe hazırlık sürecinde emeği geçen kurumlarımız ile bütçenin yasama safahatında teklifleri, tenkitleri, değerlendirmeleri ile sürece katkı veren milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Bir kez daha 2022 bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

“2021’İ DE ÇİFT HANELİ RAKAMLARA DAYANAN BÜYÜMEYLE KAPATACAĞIZ”

Aziz milletim; Türkiye geçtiğimiz 19 yılda ortalama yüzde 5,1’lik büyüme başarısı göstermiş bir ekonomiye sahiptir. Küresel finans krizinin etkisiyle 2009 yılında yaşadığımız yüzde 4,8’lik küçülme dışında her yıl ekonomimizi büyüterek Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir başarıya imza attık. Salgının tüm dünyayı kasıp kavurduğu 2020 yılında herkes küçülürken, biz yüzde 1,8 büyüdük. İnşallah 2021’i de çift haneli rakamlara dayanan büyümeyle kapatacağız. Hükûmetlerimiz döneminde ülkemizin nüfusu 65 milyondan 84 milyona çıkmasına rağmen istihdamımızı 19 milyondan 29 milyona yükseltmek suretiyle milletimizin iş ve aş sahibi olmasını sağladık. Ülkemizin her karış toprağını kapsayacak şekilde yaptığımız 3,5 trilyon dolarlık altyapı ve üstyapı yatırımı sayesinde bölgesinde ve dünyada yıldızı parlayan bir Türkiye inşa ettik. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, tarımda, dış politikada, velhasıl tüm dünyada her alanda önemiyle gerçekten herkese dudak ısırtacak adımları attık.

Bu süreçte attığımız her adımda hangi engellerle karşılaştığımızı en iyi aziz milletimiz biliyor. Vesayetin tuzaklarından darbe girişimlerine, terör saldırılarından uluslararası ambargolara kadar nice engeli aşarak ülkemizi bugünkü seviyesine getirdik. Şimdi de Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokarak küresel gelişmişlik liginin en üstüne çıkarmanın mücadelesini veriyoruz. Biz her hesabın üzerinde bir hesap olduğuna, medeniyetimizden ve tarihimizden aldığımız güçle üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir mesele bulunmadığına, üstünlüğümüzün de buradan kaynaklandığına inanan insanlarız. Demokraside, kalkınmada, güvenlikte, diplomaside hak ettiği yere getirdiğimiz Türkiye’yi ekonomide de aynı başarıya ulaştırmakta kararlıyız.

“ÇALIŞANLARIMIZI HAYAT PAHALILIĞI ALTINDA EZDİRMEME SÖZÜMÜZÜ YERİNE GETİRİYORUZ”

Ekonominin rasyonel işleyişiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan finans hareketlerinin ve buna bağlı fahiş fiyat artışlarının yol açtığı sıkıntılar elbette hepimizin canını yakıyor. İnancı, onuru, vatanı ve onlar kadar aziz bildiği değerleri uğruna gerektiğinde hayatını bile ortaya koyan bir millet olarak bu konjonktürel sıkıntılarla başa çıkabilecek iradeye biz sahibiz. Hükûmet olarak bu çerçevede gereken adımları atıyoruz. Stokçuluk ve fahiş fiyatla milletimizin günlük hayatını zorlaştıranlar hakkında bakanlıklarımız ve ilgili kurumlarımız harekete geçmişlerdir. Meclisimiz de stokçuluk yapanlara verilen cezaları artıran bir kanunu geçtiğimiz hafta kabul ederek bu mücadeleye katkı sağladı. Çalışanlarımızı hayat pahalılığı altında ezdirmeme sözümüzü yerine getiriyoruz.

Asgari ücrette yüzde 50’nin üzerinde artış yaparak en düşük gelir rakamını 4 bin 250 liraya çıkardık. Asgari ücretten alınan gelir vergisini ve damga vergisini kaldırarak işverenlerimizin yükünü de 450 lira azalttık. Yeni asgari ücretin bir kez daha ülkemize, milletimize, çalışanlarımıza, işverenlerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Üretimi ve istihdamı desteklemek için çeşitli başlıklar altında çok sayıda paketi hayata geçiyoruz. Kurdaki dalgalanmayı durdurarak nispi bir istikrarı sağlamak için serbest piyasa ekonomisi kuralları çerçevesinde yeni araçları devreye alıyoruz. Şimdi sizlere bu çerçevede önümüzdeki günlerde hayata geçireceğimiz yeni tedbirleri başlıklarıyla ifade etmek istiyorum. Daha sonra ilgili kurumlarımız bu hususlarla ilgili detaylı bilgileri kamuoyuyla paylaşacaklardır.

“İNSANLARIMIZIN BANKADAKİ TÜRK LİRASI VARLIĞININ MEVDUAT KAZANCI KUR ARTIŞINDAN YÜKSEKSE BU GETİRİYİ ELDE EDECEK”

Tasarruflarını değerlendirirken kurdaki yükselişten kaynaklanan kaygılarını gidermek isteyen vatandaşlarımıza yeni bir finansal alternatif sunuyoruz. Dövizin muhtemel getirisine Türk Lirası varlıklarda kalarak ulaşılabilmesini sağlayacak bu yeni araç şöyle işleyecektir: İnsanlarımızın bankadaki Türk Lirası varlığının mevduat kazancı kur artışından yüksekse bu getiriyi elde edecek. Ama kur getirisi mevduat kazancının üstünde kalırsa, aradaki fark doğrudan vatandaşımıza ödenecek. Üstelik bu kazanç stopaj vergisinden de muaf tutulacak. Ayrıca, Türk Lirası varlıklarını yeni bir döviz talebi oluşturmayacak şekilde değerlendirilmesini temin edecek araçları devreye alacağız. Dolayısıyla bundan sonra hiçbir vatandaşımızın kur daha yüksek olacak diye mevduatını Türk Lirasından dövize geçirmesine ihtiyaç kalmayacak.

Bir müjdemiz de ihracatçılarımıza var. Döviz kurundaki dalgalanma sebebiyle fiyat vermekte zorlanan ihracatçı firmalarımıza doğrudan Merkez Bankası aracılığıyla ileri vadeli kur rakamı verilecek. Bu işlem sonunda ortaya çıkabilecek kur farkı ise Türk Lirası olarak ihracatçı firmamıza ödenecek.

Fon büyüklüğü 250 milyar liraya ulaşan bireysel emeklilik sistemimizin cazibesini artırmak için devlet katkısı oranını yüzde 5 daha artırarak yüzde 30’a çıkartıyoruz.

Hâlihazırda eurobond faiz gelirlerinde stopaj geliri yüzde sıfır iken devlet iç borçlanma senetlerinde bu oran yüzde 10 olarak uygulanmaktadır. Devlet iç borçlanma senetlerine talebi artırmak için buradaki stopajı da yüzde sıfıra indiriyoruz.

“KURUMLAR VERGİSİNDE 1 PUANLIK İNDİRİM PLANLIYORUZ”

Kurum kazançları üzerindeki vergi yükünü azaltarak uluslararası rekabeti desteklemek ve yatırımı teşvik etmek amacıyla ihracat ve sanayi şirketleri için Kurumlar Vergisinde 1 puanlık indirim planlıyoruz.

Katma Değer Vergisini etkinliği, adaleti ve basitleştirmeyi sağlamak amacıyla yeniden düzenliyoruz. Bu adımla amacımız, kayıt dışı ekonomiyi azaltmak, iş ve yatırım ortamını iyileştirmek, ihracatı özendirmek ve firmalarımızın KDV iadesi yoluyla finansmana hızlı erişimini sağlamaktır.

Kar payı üzerinden yapılan vergilendirme ve bu gelirin beyanı yatırımcılar açısından caydırıcı bir mahiyet arz eder hâle gelmiştir. Bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak için şirketler tarafından yapılacak temettü ödemeleri üzerindeki stopajı yüzde 10’a indiriyoruz.

Yatırım fon ve ortaklılarının kazançları Kurumlar Vergisinden istisna olmasına karşılık diğer fon ve ortaklıklardan elde edilen kar paylarının iştirak kazançları istisna kapsamı dışındaydı, bu farklılığı da ortadan kaldırıyoruz.

Kamu iktisadi teşebbüslerinden elde edilen ve bütçeye aktarılan gelir paylarına endeksli kamu borçlanma senetleri çıkartılarak yatırımcıların Türk Lirası bazlı varlıklara yönelimleri teşvik edilecektir.

Ülkemizde yastık altında 280 milyar dolar değere sahip 5 bin ton altın bulunduğu bilinmektedir. Bu altınların finansal sisteme dâhil edilerek ekonomiye kazandırılması için piyasa paydaşlarıyla birlikte yeni araçlar geliştirilecektir.

“TEDBİRLERİ İLGİLİ KURUMLARIMIZLA, MECLİSİMİZLE BİRLİKTE SÜRATLE HAYATA GEÇİRECEĞİZ”

Kamu bankalarının toplam kredilerinin belli bir oranını şeffaf bir şekilde her yıl ilan edilecek öncelikli sektörlere kullandırmasını sağlayacak bir yapı kurulacaktır.

Kredi Garanti Fonu desteğiyle uzun vadeli istihdamı korumak ve geliştirme öncelikli işletme kredilere verilecektir.

Proje bankacılığı konusunda atılan adımlar hızlandırılacaktır.

Evet, ülkemizdeki istikrar ve güven iklimini güçlendirecek tüm bu tedbirleri ilgili kurumlarımızla, Meclisimizle birlikte süratle hayata geçireceğiz. Bu tedbirlerin ekonomimize, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye’yi geçmişte defalarca olduğu gibi küresel ekonominin yeniden yapılanma sürecinin dışında bırakmaya yönelik hiçbir oyuna, hiçbir tuzağa itibar etmedik, etmeyeceğiz. Hedeflerimiz doğrultusunda azimle, cesaretle, kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz.

Bu vesileyle, bir müjde de memurlarımıza vermek istiyorum. Bilindiği gibi asgari ücretin gelir vergisi ve damga vergisinden muaf olması uygulamasını tüm çalışanlarımızı da kapsayacak şekilde genişletmiştik. Böylece aldığı ücret ne olursa olsun tüm çalışanların asgari ücret miktarı kadarki kazancının gelir vergisi ve damga vergisinden muaf olmasını temin etmiştik. Memurlarımızı da kapsama dâhil ederek fiilen aldıkları ücretlerin artmasını sağlıyoruz. Bu kararın memurlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Aziz milletim; ekonomi programımıza yönelik her eleştiriyi dikkatle dinliyor, inceliyor, önüne, arkasına bakıyoruz. Kurdaki dalgalanmadan ve fahiş fiyat artışlarından canı yandığı için söylenen vatandaşlarımızı anlıyoruz. İyi niyetle yapılan her eleştiriyi saygıyla karşılıyoruz, hayırhahlıkla yapılan her teklifi de samimiyetle değerlendiriyoruz.

“SİNSİ ÇELMELERE EYVALLAH ETMİYORUZ, ETMEYECEĞİZ”

Bununla birlikte, sureti haktan görünerek Türkiye’nin siyasette, diplomasi ve güvenlikte olduğu gibi ekonomide de hak ettiği konuma gelmesinin önünü kesmeye yönelik sinsi çelmelere eyvallah etmiyoruz, etmeyeceğiz. Ülkenin ve milletin hayrına yapılan hiçbir işe destek vermemiş, desteği bir kenara bırakalım şöyle yarım ağız bir takdir ifadesi kullanmamış olanların insanımızın derdiyle dertleniyor edasıyla yaptıkları riyakârlığın bizim nezdimizde hükmü yoktur.

Geçmişte gazete ilanlarıyla hükûmet devirip hükûmet kurmayı alışkanlık hâline getirenlerin, genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli diyerek sergilediği karın ağrısının sebebini gayet iyi biliyoruz.

Aynı şekilde ülkenin geçtiği tarihî dönüşüm sürecine destek vermesi gerekirken, piyasaların ivedilikle istikrara kavuşmasını sağlayacak acil önemler alınması çağrısıyla olumsuzluğu körükleyerek safını şaşıranları da yakından takip ediyoruz.

Yine Merkez Bankasının faiz indirimi kararıyla dövizdeki akıl dışı yükselişi önlemek için yaptığı müdahalelere aynı paranteze alarak kendilerince cinlik yapanları dikkatle izliyoruz.

Kambiyo rejimi türü tartışmalar açarak ülkesini ve milletini sırtından hançerlemeye çalışanların hangi sinsilikler peşinde koştuklarının farkındayız.

Swap anlaşmalarının önceden belirlenmiş kur düzeyinden yapıldığı dedikodularını ortaya yayanların hangi alçak hesaplara hizmet ettiğini de biliyoruz.

Açıklamalarıyla analiz adı altında dolaşıma soktukları art niyetleri yorumlarıyla milletimizi, ülkeleri, yönetimleri, gelecekleri konusunda kötümserliğe sürüklemek isteyenleri dikkatle not ediyoruz.

İnşallah bir süre sonra dengeler yerine oturup ülkemiz hedeflerine bir adım daha yaklaştığında bu felaket tellalı muhterislerin her sözlerini, her beyanlarını alınlarına yaftalayacağız.

Biz her zamanki gibi milletimize bakıyoruz, milletimizin ne dediğine, ne istediğine bakıyoruz.

“BİRKAÇ AY SONRA ENFLASYON DA NASIL DÜŞMEYE BAŞLAYACAK BUNU HEP BERABER YAŞAYACAĞIZ”

Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisinden ve kambiyo rejiminden en küçük bir geri adım atmaya ne niyeti vardır, ne de böyle bir ihtiyacı vardır. Biz bu oyunu kendi kurallarıyla oynayarak hedeflerimize ulaşacağız. Aksini iddia eden veya düşünen dönüp kendini sorgulamalıdır. Bunca zamandır faizleri yükseltilmesinden başka tek bir çözüm teklifi sunamayanların Türkiye’yi de, dünyayı da doğru okuyamadıkları ortadadır. Amerika’ya baksınlar, tüm Batıya baksınlar, şu anda onların faiz politikaları nasıl çalışıyor onu izlesinler. Çin’e baksınlar, Hindistan’a baksınlar, onların faiz politikaları nasıl çalışıyor onu görsünler. Görecekler ki, Amerika başta olmak üzere sıfır faiz, eksi, bu tür faizler var. Öbür tarafta bakıyorsunuz Çin, Hindistan, buralarda 6-7-8, buralarda aynı şeklide faiz politikaları var. Ve biz şu anda faizdeki indirimle beraber, evvel Allah zaman bunu gösterecek,  birkaç ay sonra enflasyon da nasıl düşmeye başlayacak bunu hep beraber yaşayacağız.

Türkiye’nin geçtiğimiz 19 yıl nereden nereye geldiğini ve artık böyle bir ekonomik dönüşüme hazır olduğunu her fırsatta teorik çerçevesiyle, verileriyle örnekleriyle anlatıyoruz. Biz dün bu ülkede yönetime gelmedik. 19 yıl önce göreve geldiğimizde faiz neredeydi, enflasyon neredeydi ve biz faizi nereden nereye indirdik, enflasyonu nereden nereye çektik lütfen şöyle bir geçmişi incelesinler, baksınlar ve bunu da hangi yönetim yaptı bunu da görsünler. Biz yaptık ve şimdi yine aynısını biz yapacağız. Ve biz burada kalkıp da evet, ülkedeki ekonomi nedir, bundan anlamayanların ağzına bakacak hâlimiz yok. Biz yaşadık, biz uyguladık ve yaşayışımızla, uygulayışımızla da faizi de, enflasyonu da nereden nereye çektiğimiz ortada.

Milletimize söz verdiğimiz şekilde ülkemizi eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, spordan sosyal yardımlara kadar her alanda işte bugünler için hazırladığımızı ifade ediyoruz.

“KÜRESEL GÜÇLER YAKIN TARİHİN EN BÜYÜK EKONOMİK KAVGASINI VERİYOR”

Ülkemizde durum bu iken, dünyadaki vaziyet nedir? Tekrar ediyorum, dünya ekonomisinin yüzde 80’ini oluşturan küresel güçler yakın tarihin en büyük ekonomik kavgasını veriyor. Küresel finans krizinin yaşandığı 2008 yılından bu yana tüm büyük ekonomilerin tek amacı, kendi ülkelerindeki istihdamı korumaktır. Çok güçlü finans yapılarına sahip olmalarına rağmen sürekli parasal genişlemeye giden gelişmiş ülkelerin kendi aralarındaki görünmez savaşın sebebi budur. Avrupa Merkez Bankası’nın da, Amerika Merkez Bankası’nın da, Japonya Merkez Bankası’nın da, Çin Merkez Bankası’nın da, diğerlerinin de para politikaları istihdamı koruma merkezli olarak belirlenmektedir. Çılgınca para basan, faizleri sıfıra yakın ve hatta ekside tutan merkez bankası bilançolarını neredeyse millî gelirleri seviyesine çıkartan bu ülkeler, belirsizlik batağından hâlâ kurtulamadıklarını bizzat kendileri itiraf ediyorlar. Geçmişte ülkemizi hazırlıksız şekilde Gümrük Birliğine girmeye zorlayanlar, ekonomimizin beklenmedik bir şekilde bu sürece uyum sağlamasıyla umdukları kadar vakit kazanamamışlardı.

Avrupa ülkeleri avroya geçiş sürecinde paralarını bir gecede yüzde 50 devalüe ederlerken, Türkiye bunun dışında tutulmak suretiyle sanayimize ve ticaretimize görünmez engeller konmuştu. Buna rağmen, özellikle hükûmetlerimiz döneminde verdiğimiz emekler ve yaptığımız fedakârlıklar sayesinde sanayimize ayakta tutmayı, ticaretimizi ve ihracatımızı geliştirmeyi başardık. Şimdi de aynı amaçla farklı argümanlar ve araçların devreye sokulduğu bir süreç yaşıyoruz.

Dünya 90 trilyon doları kamuya ait olmak üzere toplamda 220 trilyon doları geçen bir borç batağında yüzerken, Türkiye’ye ısrarla faizlerin yükseltilmesini dayatmak, insanların aklıyla dalga geçmekten öte anlam taşımaz. Enflasyonlarıyla faiz oranları arasında 10 kata varan farklar bulunan ülkeleri görmezden gelerek, bizdeki tabloyu bir felaket habercisi olarak anlatanların niyetlerini sorgulamak bizim de hakkımızdır.

Salgın döneminde yaşadığı sağlık krizine ve toplumsal kırılmalara karşı yetersiz kalan, siyasi ve ekonomik sorunlara çözüm bulmakta zorlanan bir sisteme umut bağlayanları tüm bu hakikatleri görmeye davet ediyoruz. Mesela Hazinemizin borçlanma faizlerini belirleyen risk primlerinin yüksekliğinin Türk ekonomisinin gerçekleriyle hiçbir ilgisinin olmadığını vicdan sahibi her iktisatçı teslim ediyor. Dünya ekonomisinin önündeki riskler artarak sürerken, Türkiye’nin önündeki fırsatları değerlendirmesini engelleyecek yaklaşımlardan herkes kaçınmalıdır.

Küresel ekonominin değişen yapısı içinde üretim, inovasyon, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm gibi konular öne çıkarken, hâlâ eski dünyanın kalıplarıyla ülkemizi değerlendirenler önce kendilerini yenilemelidir. Biz zamanın ruhunu okuyarak milletimize yeni bir vizyon teklif ediyoruz. Yegâne malzemesi istemezükçülük olanların milletimize teklif ettiği tek şey ise eski Türkiye’yi geri getirmektir. Biz milletimize eski Türkiye alışkanlıkları değil, 2023 hedefleri, 2053 vizyonu Türkiye’si doğrultusunda hizmet etmeyi sürdüreceğiz. Elimizdeki imkânlara bakacağız, potansiyelimize bakacağız, gerçekleşmelere bakacağız, verilere bakacağız, dünyaya bakacağız, ihtiyaçlara bakacağız, tüm bunların ışığında politikalarımızı sürekli geliştirerek yolumuza devam edeceğiz, döviz kurunu da bu şekilde istikrara kavuşturacağız, enflasyon da bu şekilde dizginleyeceğiz, hedeflerimize de bu şekilde ulaşacağız.

Sevgili milletim; biz sizi seviyoruz, size inanıyoruz. Siz bize inanın; bugüne kadar inandınız, güvendiniz ve 19 yıl Türkiye’nin altyapısıyla, üstyapısıyla nereden nereye geldiğini gayet iyi biliyorsunuz, biliyoruz.

“AMERİKA VE AVRUPA YAKIN TARİHLERİNDE GÖRMEDİKLERİ ENFLASYON RAKAMLARIYLA YÜZLEŞMEKTEDİR”

Küresel ekonomide bir süredir yaşanan gelişmelere baktığımızda karşımıza şu tablo çıkıyor: Dünyadaki para bolluğu önce maliyetleri, sonra da fiyatları artırmaya başlamıştır. Nitekim Amerika ve Avrupa yakın tarihlerinde görmedikleri enflasyon rakamlarıyla yüzleşmektedir. Buna rağmen hiçbir ülke Türkiye’ye teklif edildiği, hatta dayatıldığı şekilde faiz düzeyini enflasyonun üzerine çıkarmıyor. Küresel metal, enerji ve gıda ham maddelerinin fiyatlarında son dönemde gizlenen aşırı artışlar para bolluğunun yol açtığı tehditlerden kaçınma refleksinin ürünüdür. Bizim ekonomide de dünya 5’ten büyüktür dememizin sebebi, tüm bu sorunların merkezinde kendilerini büyük olarak tarif eden ülkelerin yer almasıdır.

Sözde büyük ekonomiler kendi aralarındaki kavganın faturasını diğer ülkelere kesmek istiyorlar. Biz işte bu oyuna gelmeyeceğimizi söylüyoruz. Bunun için yatırım diyoruz. Bunun için istihdam diyoruz. Bunun için üretim diyoruz. Bunun için ihracat diyoruz. Bunun için cari fazla diyoruz. Bunun için cari fazlayla büyüme diyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak ülkemizde yatırımları durduracak, istihdamı azaltacak, üretimi düşürecek, ihracatı engelleyecek hiçbir adımın atılmasına izin vermeyeceğimi buradan bir kez daha ilan ediyorum.

Artık bu ülke, yüksek faizle parasına para katanların cenneti olmayacak. Artık bu ülke, ithalata cenneti olmayacak. Artık bu ülke, kendi alın teriyle elde ettiği kazancıyla başkalarının istihdamını, refahını finanse eden bir ülke olmayacak. Artık bu ülke, IMF programları yoluyla ekonomisini ve siyasetini dışarıya rehin veren bir ülke de olmayacak.

Sevgili milletim; göreve geldiğimizde IMF’e olan borcumuz neydi? Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim, 23,5 milyar dolar. 2013 Haziran’ında ne yaptık? Biz bu 23,5 milyar dolar IMF’e olan borcu sıfırladık, bizim şu anda IMF’e borcumuz yok. Bay Kemal, hadi bakalım, nereden aldık biz bu borç yükünü? Sizlerden aldık.

Merkez Bankamızın döviz rezervi neydi? 27,5 milyar dolar. Hamdolsun, şimdi 120 milyar dolar civarındayız. Başbakanlığım dönemimde 135 milyar dolara kadar da çıkmıştık, bu arada malum bir düşüş var, ama biz yine o 135’leri, 150’lileri yakalayacağız, biz buna inanıyoruz, buna güveniyoruz, bizim bu gücümüz, bu imanımız var.

Artık bu ülke sıcak para hülyasıyla avutulup ekonomisi asıl ihtiyaç duyduğu atılımlardan uzak tutulan bir ülke olmayacak. Bunun yerine kaynaklarımızı, yatırımcımızın, sanayimizin, turizmcimizin, girişimcimizin, çalışanlarımızın emrine vereceğiz.

“ÜLKEMİZDE BİR KESİMİN HÂLÂ DÖVİZ KURUNDAN KAZANÇ ELDE ETME PEŞİNDE KOŞTUĞUNU ÜZÜNTÜYLE TAKİP EDİYORUZ”

Bak burada sesleniyorum, bütün yatırımcılarımız lütfen kamu bankaları onların her zaman yanındadır, emrindedir; amma kamu bankasından krediyi alıp bunu bir başka yere aktarmak suretiyle paradan kazanma yoluna, yöntemlerine başvuranların da alnını karşılarız. Projeye bağlı her türlü yatırıma destekte varız, proje bazlı olacak, buyursunlar yatırımlarını yapsınlar. TUSKON, bu konuda TÜSİAD, hadi gidin yatırımlarınızı yapın bakalım, biz önünde miyiz, yoksa destekçi miyiz, bunları da göreceksiniz.

Üretimimizin bir kısım ithalata bağımlı olduğu için sanayimizin ve tarımımızın henüz arzu ettiğimiz esnekliğe ulaşamadığını biz de biliyoruz; inşallah adım adım bunları da çözeceğiz. Tabi bu topyekûn bir inanmışlığı, topyekun bir mücadeleyi, topyekun bir fedakarlığı gerektirir.

Ülkemizde bir kesimin hâlâ döviz kurundan kazanç elde etme peşinde koştuğunu üzüntüyle takip ediyoruz. Onun için de başta tabi Hazine ve Maliye Bakanımız buraları gayet iyi takip ederek -dün akşam da toplantısını bu işin geç saatlere kadar yaptık- buradan taviz vermeyeceğiz. Yeter ki yatırımcı karşımıza bu tür spekülatif adımlar atmak için gelmesin, samimi olarak projesiyle gelsin ve biz bu proje bazlı adımlara destek vermekte her an hazırız. İnşallah bu kötü alışkanlıkların sonunu da getireceğiz.

Körfez sermayesi başta olmak üzere çeşitli kaynaklarla çok ciddi rakamlarda yatırım ve finans iş birlikleri yapıyoruz. Son dönemde sadece 2 ülkeyle yaptığımız yatırım anlaşmaları 30 milyar dolarlık bir hacme sahiptir. Yerli ve uluslararası yatırımcılar milyar dolarla ifade edilen projeleri hayata geçiriyor. Bunun son örneği geçtiğimiz günlerde yapılan kamu-özel sektör iş birliğiyle gerçekleştirilecek Antalya Havalimanı kapasite artırımı ihalesidir. Yapım süresi 36 ay, işletme süresi 25 yıl olan bu ihaleyi, evet, buradan milletime sesleniyorum, 8 milyar 555 milyon avro ile en yüksek teklifi veren Girişim Grubu kazanmıştır. Türkiye burada, Türkiye çökmedi ya. Ey TÜSİAD, bak Türkiye nerede. Ve bu ihalenin içinde yerlisi var, Fransa’sı var, Almanya’sı var. Siz hâlâ acaba biz bu iktidarı nasıl indiririz diye bunun hesabını yapıyorsunuz. Bir taraftan da utanmadan, sıkılmadan Bay Kemal’le bir araya gelip hâlâ erken seçim konuşuyorsunuz. Boşuna sayıklamayın, bunlar rüyadır rüya, Haziran 2023’ü bekleyeceksiniz.

Ve ifade ettiğim rakamın KDV’siyle birlikte 2 milyar 138 milyon avroyu bulan yüzde 25’i 90 gün içinde peşin olarak ne yapılacak, ödenecektir. Biz bu ülkeyi böyle yönettik.

“ÜLKEMİZE YENİ ESERLER KAZANDIRMANIN MÜCADELESİNİ VERİYORUZ”

Ve PPP, Bay Kemal diyor ki, bu nedir, bize bunu niye açıklamıyorlar? Öğren ya, hani senin ekonomistlerin vardı, sor onlara ya bu PPP ne? Bu yap-işlet-devret ne, öğren onlardan. Biz bu ülkeye bugünlere böyle getirdik. Ve bugün birçok yerde, havalimanlarımızdan tutunuz tüm otobanlarımıza, otoyollarımıza varıncaya kadar bunları biz bu sistemle yaptık ve hâlâ da bu şekilde yapmaya devam ediyoruz. Yoksa bunlar öyle Hazine’deki parayla, hazır para, al kullan, bunlar, bunları o zaman siz yapsaydınız ya. CHP’nin iktidarları döneminde niçin bu tür şeyleri yapamadınız, niye? Aklınız o işlere ermez de onun için. Biz dünyada Antalya G-20’de bu kardeşinize o zaman bütün liderler siz bu PPP ile ne yaptınız, bize bunu bir anlatın. Ve ben orada, Antalya’da bütün liderlere yap-işlet-devret’in ne olduğunu örnekleriyle anlattım. Çünkü öyle para hazır gelmiyor, kaynak üreteceksiniz kaynak. Para kaynaklarını ne yapacaksınız? Çeşitlendireceksiniz. Eğer lider olarak bu para kaynaklarını çeşitlendiriyorsanız netice alırsınız.

Sağlıkta bu şehir hastanelerinin niye yapılmasını istemiyorlar? İstemiyorlar, çünkü benim halkım, benim vatandaşım modern bu hastanelere kavuşmasın ve biz bunları yaptık, hâlâ yapmaya devam ediyoruz. Şu anda önümüzde 5-6 tane yine yapılmakta olan şehir hastanesi var, proje safhasında olanlar var. Aynı şekilde altyapıyla ilgili devam ediyor, şu anda beş tane havalimanı var önümüzde, bunlar da yapılıyor. Daha yapacağımız çok şeyler var. Ama bunları siz hazır kasadan yapmaya kalkarsanız, orada tıkanırsınız. Ama biz bu konuda kaynakları çeşitlendirerek yol alıyoruz, ama buna muhalefetin aklı ermez. İş bilenin, kılıç kuşananındır. Birileri yatırımcıları tehdit ederken, biz işte bu tür projelerle ülkemize yeni eserler kazandırmanın mücadelesini veriyoruz.

Aynı şekilde geçtiğimiz günlerde ülkemizin uzaydaki aktif 8. uydusu olarak Türksat 5B’yi semalardaki yolculuğuna uğurladık. Böylece son 1 yılda uzaya iki uydu fırlatan bir ülke hâline geldik. Türksat 5B karasal olarak ulaştırılması mümkün olmayan hava, deniz, kara, internet ve iletişim altyapısına kesintisiz erişimi sağlayarak Ortadoğu’dan Güney Afrika’ya kadar geniş bir alana hizmet verecektir; işte Türkiye bu, modern Türkiye bu, biz bunun altyapısını oluşturduk, oluşturuyoruz. Görüldüğü gibi Türkiye ne patinaj yapıyor, ne geriliyor, tam tersine sürekli yeni ataklarla hedeflerine doğru ilerliyor.

Kurdaki dalgalanmanın yol açtığı belirsizlik ülkemizin gerçek görünümünü yansıtmıyor. Her şeyden önce vatandaşlarımızın ve firmalarımızın bankalarda yüzlerce milyar dolarlık mevduatı bulunuyor. Yastık altındaki dövizi saymıyoruz bile. Yani aslında ülkemizde döviz kıtlığı değil döviz bolluğu var. Sorun, ekonomik gerekçelere dayanmayan, kimi kısa vadeli kazanç gayesi güden, kimi daha farklı amaçlar taşıyan döviz taleplerinin dönemsel yükselişidir. Hâlihazırda böyle bir süreç yaşıyoruz. Döviz alımına yönelik psikolojik eğilim ortadan kalktığında hep birlikte bu bolluğun nimetlerini görmeye başlayacağız.

Yine ülkemizde belli kesimlerin dövizdeki yükselişi bahane ederek ne kurdaki, ne küresel mal fiyatlarındaki artışla orantılı olmayan fiyatlandırmalar yapmak suretiyle haksız kazanç peşinde koştuğunu görüyoruz.

“ÜRETİMİMİZ ARTIYOR, FABRİKALARIMIZ HARIL HARIL ÇALIŞIYOR”

Birilerinin özellikle canını yakma pahasına bunların da önünü keseceğiz. Dün vesayetle mücadele ederken, darbecilere karşı koyarken, terör örgütlerinin başını ezerken, nasıl kimsenin gözünün yaşına bakmadıysak, şimdi de ekonomide aynı yöntemi izleyeceğiz. Buradan açıkça ilan ediyorum; her kim kur spekülasyonuyla, fahiş fiyat oyunuyla, faiz baskısıyla dünyadaki gelişmeleri tersyüz ederek ülkemizi artık geçerliliği kalmamış ekonomi modellerine yönlendirerek bizi yolumuzdan döndürebileceğimizi sanıyorsa yanılıyor. Bu yoldan dönüş yok.

İşte görüyorsunuz, yatırımlar artıyor. Parası, finansa erişimi olan herkesi yatırıma, üretime davet ediyorum. İstihdamımız artıyor. Sanayisiyle, tarımıyla, turizmiyle, hizmetler sektörüyle her alanda istihdamı güçlü şekilde destekliyoruz. Üretimimiz artıyor, fabrikalarımız harıl harıl çalışıyor. İhracatımız artıyor. Açık söylüyorum, ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; araçlarınızla Anadolu’ya giderken herhalde otobandaki tırları görüyorsunuz değil mi? Bu tırlar nereye gidiyor, ne taşıyor, ne getiriyor, işte bunların hepsi ihraç ürünlerini taşıyor ve yollarımız tırlarla dolu. Geçmişte tenhaydı bu yollar, ama şimdi durum farklı. Yollardaki, gümrük kapılarındaki kamyon ve tır trafiği, kargo uçakları, yük trenleri mal taşımaya yetişemiyor.

Cari açığımız azalıyor, inşallah önümüzdeki yıl cari fazlaya geçmiş olacağız. Kamu maliyemiz gücünü koruyor. Bütçe disiplininde ve gerçekleşmelerinde en küçük bir sapma yok. Bankacılık sektörümüz sapasağlam. Hedeflerimize ulaşma konusunda umutlu olmak için her şeye sahibiz. Ülkemizi asırlardır bir cendereye hapsederek yerinde saydıranlar tarihi bu defa tekerrür ettiremeyecekler.

“CUMHURİYET TARİHİNDE İLK DEFA BİZİM DÖNEMİMİZDE 20 YILA YAKIN SÜREN KESİNTİSİZ BİR KALKINMA HAMLESİ YAŞANDI”

Gazi Mustafa Kemal’in 1923 İzmir İktisat Kongresiyle başlattığı kalkınma atılımının ömrü ancak 6 yıl sürmüştü. Rahmetli Menderes’in büyük bir şevkle giriştiği kalkınma hamlesi 10 yıl sonra darbe duvarına çarpmıştı. Rahmetli Özal’ın ülkemize çağ atlatmak için hayata geçirmeye çalıştığı dönüşüm 10 yıla kalmadan siyasi istikrarsızlık bataklığına saplanmıştı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bizim dönemimizde 20 yıla yakın süren kesintisiz bir kalkınma hamlesi yaşandı. İnşallah bu başarıyı ekonomideki büyük değişimle taçlandırarak nihai hedefimize ulaşacağız.

Bu işler seçime yakın zamanda olmaz diyerek aba altında bize sopa gösterenler olduğunu müşahede ediyoruz. Bunlar, Türkiye’nin bugün hamle yapmazsa yeniden çeyrek asırlık, yarım asırlık bir kayıp yaşayacağını ya bilmiyorlar ya da özellikle böyle olmasını istiyorlar. Biz de diyoruz ki; Türkiye ekonomide sınıf atlayacaksa harekete geçmenin tam vaktidir. Ülkemizin ve milletimizin çıkarları hesaplarımızı seçime kadar değil 2053 vizyonumuza göre yapmamızı gerektiriyor, biz de öyle davranıyoruz. Dünyanın dengelerinin küresel finans krizi ve ardından salgın kriziyle alt-üst olduğu, ülkemizin altyapısının en uygun şartlara sahip bulunduğu bir dönemde bu hamleyi yapmayacaksak ne zaman yapacağız?

Evet, her alanda inşa ettiğimiz güçlü altyapıyla, geniş siyasi etki alanımızla, terörü yenerek sağladığımız güvenlik ortamıyla bu atılımın tam vaktidir. Cumhuriyetle temelini attığımız uzun demokrasi ve kalkınma yolculuğunda cefasını çektiğimiz, son 19 yılda özenle geliştirip büyüttüğümüz ağacımızın artık meyvelerini toplama vaktidir. İleride keşke dememek için şimdi risk alıyoruz. Milletin sancısını, sıkıntısını, derdini küresel para baronlarının çıkarlarına meze etmeye çalışanlara aldırmadan yolumuza devam edeceğiz. Çalışacağız, mücadele edeceğiz, sabredeceğiz ve Allah’ın izniyle başaracağız. Unutmayın, ‘men sabera zafera’ sabreden kimse zafere ulaşacaktır. Yeter ki bir olalım, iri olalım, diri olalım, hep birlikte kardeş olalım, Türkiye olalım, emin olun gerisi kendiliğinden gelecektir.

BURS VE KREDİ ÖDEMELERİ

Sözlerimi bitirmeden önce bir müjde de üniversite öğrencilerimize vermek istiyorum. Ülkemiz dünyada devlet eliyle verilen en kapsamlı burs ve kredi sistemine sahiptir. 2021 yılında 449 bin 355 öğrencimize burs, 1 milyon 32 öğrencimize de kredi verdik. Her yıl ortalama 150 bin yeni öğrenci burs almaya hak kazanıyordu. Bu yıl yüzde 20 artışla 180 bin evladımız ilk defa burs imkânından faydalanacaktır.

Şimdi ben buradan tüm gençliğe sesleniyorum; bu ülkede üniversite harçlarını kim kaldırdı? Biz kaldırdık, biz. Hatırlayın o günleri, harçlardan dolayı yapılan eylemleri hatırlayın. Biz harçları kaldırdık, şu anda var mı harç? Yok. Burs, kredi, 45 liracık burs veriyorlardı ya, 45 liracık; biz onlardan aldık bu iktidarı.

Sosyal devlet anlayışımız gereğince şehit ve gazi çocuklarına, yüzde 40 ve üzeri engelli gençlerimize, anne ve babası vefat etmiş evlatlarımıza, millî sporcularımıza, Sevgi Evleri ve Darüşşafaka’da büyüyen çocuklarımıza, koruma altındaki öğrencilerimize öncelikli burs veriyoruz. Bunun yanında üniversiteye yerleştirme puanlarında ilk 100’e giren öğrencilerimizle millî sporcularımıza aylık tutarın üç katı kadar burs sağlıyoruz.

Kredi alan tüm öğrencilerimizin bunun geri ödemesini mezuniyet sonrası 2 yıl erteleme hakkı vardır, hatta bu süre gençlerimizin sigortalı bir işe girdiği tarihe kadar da uzatılabiliyor.

Geçtiğimiz yıl lisans öğrencilerine ne verdik? 650 lira. Yüksek lisans öğrencilerine ne verdik? Bin 300 lira. Doktora öğrencilerine bin 950 lira burs veya kredi vermiştik. Önümüzdeki yıl bu rakamları lisans öğrencilerinde 850 liraya, yüksek lisans öğrencilerinde bin 700 liraya, doktora öğrencilerinde 2 bin 550 liraya çıkartıyoruz.

Üniversite harcı ödemeyen, kredi ve burs imkânından faydalanan, barınma ihtiyacını yurtlarımızda karşılayan evlatlarımızdan tek beklentimiz; kendilerine, ailelerine, ülkelerine hayırlı birer insan olarak yetişmeleridir. Yeni burs ve kredi rakamlarının öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını diliyorum." dedi. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.