CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, deprem felaketiyle büyük bir yıkım yaşayan Hatay’da gerçekleştirilen MYK toplantısı öncesinde gazetecilere açıklamalarda bulundu. “Son 10 aya bakın; neredeyse bütün televizyon kanallarında deprem uzmanlarının konuştuğunu görürsünüz, ‘Önlem alın’ diye hocaların yakardığını görürsünüz” diyen Kılıçdaroğlu, “Ne yapıldı? Bol miktarda imar affı çıkarıldı. İnsanların oturdukları konutu, insanlara mezar ettiler. Bir de üstüne para aldılar. Ve bunun adı da devlet yönetimi oluyor. Batsın böyle devlet yönetimi” ifadelerini kullandı.
“BAZI ŞEYLERİ AÇIK VE NET KONUŞMAK LAZIM”
“Depremi yaşayan il ve ilçelerimizi dolaşırken makam aracı kullanmadık. Yarım otobüsle dolaştık. Sıcaklıkların eksiklere düştüğü ortamda insanların ailelerini, komşularını beklediğini görünce o dramın bir parçası oluyorsunuz. Milletvekili arkadaşlarımızın yakınları da hayatlarını kaybettiler. Yaşamını yitiren ilçe başkanımız oldu. Bütün yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet dilemek isterim. Bazı şeyleri açık ve net konuşmak lazım. Genel Başkan olduktan sonra en çok telaffuz ettiğim sözcük, liyakatti. Liyakatin devlet yönetiminde ne kadar önemli olduğunu, gittiğim her yerde söyledim. Önce pişersiniz, aşama aşama yükselirsiniz. Devlette liyakati yok ettiğiniz zaman, devlette çürüme başlar. Aşağıdan getirdiğiniz birisi, ülke sorunlarını bilemez ve bir sorunla karşılaştığında o süreci nasıl yürüteceğini de bilemez. ‘Devlette çürüme var’ dediğim zaman, bazıları öfkelendi. Bu felaket bize, devlette çürümenin nelere mal olduğunu gösterdi. Kurtarılması gereken hayatların kurtarılamadığını gördük.”
“HALK, ‘SORUNUMU KİM DİLLENDİRECEK’ DİYE YAKAMA YAPIŞIYORSA, SORUNU DİLLENDİRMEK ZORUNDAYIM”
“’Bunları bu ortamda dile getirmek doğru değildir’ diyenler oldu. ‘Ssiyaset zamanı mıdır’ diyenler oldu. Yediğiniz ekmeğin fiyatını belirleyen siyasettir. İçtiğiniz sudan tutun, aldığınız ekmeğe kadar her şeyi siyaset belirliyorsa, bir sorun var ve bu sorunu halk yaşıyor ve ‘Sorunumu kim dillendirecek’ diye yakama yapışıyorsa, sorunu dillendirmek zorundayım. Aksi halde ben niye siyaset yapıyorum? Hangi gerekçeyle siyaset yapıyorum ben? Halkın sorununu dillendirmeyeceksin. Derdini dillendirmeyeceksin. O zaman niye siyaset yapıyorsun? Halkın kafasına balyozla vurmak değildir siyaset. O ayrı. Ama siyaset halka hizmettir. Hizmet ediyorsanız halka, gerçek anlamda siyaset yapıyorsunuz demektir. Siz her türlü baskıyı yaparsanız, tehditler savurursanız onun adı siyaset değildir. O, ayrı bir yönetimdir. Siyaset, dünyanın bütün demokrasilerinde halka hizmet yarışıdır. Siyasal partilerin varlık nedeni de budur. ‘En iyi hizmeti ben veririm’ diye ortaya çıkmalarıdır siyaset.”
İMAR AFFI TEPKİSİ: “İNSANLARIN OTURDUKLARI KONUTU, İNSANLARA MEZAR ETTİLER, BİR DE ÜSTÜNE PARA ALDILAR”
“Siyaset, geleceği görebilmektir, geleceği okuyabilmektir. Son 10 aya bakın; neredeyse bütün televizyon kanallarında deprem uzmanlarının konuştuğunu görürsünüz, ‘Önlem alın’ diye hocaların yakardığını görürsünüz. Ne yapıldı? Bol miktarda imar affı çıkarıldı. İnsanların oturdukları konutu, insanlara mezar ettiler. Bir de üstüne para aldılar. Bu mudur siyaset Allah aşkına? Böyle bir siyaset olur mu Allah aşkına; İnsanın evini dayanıklı hale getirmek, o evde insanın rahat oturabilmesini sağlamak, siyasetin konusu değil midir? Ev kaçak, depreme dayanıksız, ‘Oturabilirsin’ diyorsunuz. Üstüne bir de para alıyorsunuz. Yıkılıyor ve kendi mezarı oluyor. Ve bunun adı da devlet yönetimi oluyor. Batsın böyle devlet yönetimi. Böyle bir devlet yönetimi olamaz. Depremde evleri yıkılanlara bakın. Kolonlar kesilmiş, binalar çökmüş. İmar affı çıkarırken, vicdanlarının sesini dinlediler mi? Para için sen kalkıp da hala o kişinin evini başına yıkar mısın ya?”
ÜNİVERSİTELERDE EĞİTİMİN ÇEVRİMİÇİ YAPILMASI KARARINA TEPKİ: “DEVLET YÖNETMEYİ BİLMİYORLAR”
“Bütün bunların dışında; yurtların kapatılmasına, üniversite öğrenimin online yapılmasına karar verildi. Üniversitelerden, öğrencilerden ne istiyorsunuz? O yurtlar, depremzede aileler için çok uygun değildir. 5 yıldızlı otellere bak. Sen devlet yönetiyorsan, depremzedeleri o otellere koy, bütün masraflarını karşıla kardeşim. Devlet yönetmeyi bilmiyorlar. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu, eğitimsiz bir toplumun nerelere sürüklendiğini bunlar bilmiyor. İşin özeti; devletin adaletle yönetilmesi gerektiğini, yönettikleri halka hesap vermek zorunda olduklarını ve bunun da adının demokrasi olduğunu kimsenin unutmaması lazım. Yazıktır günahtır, böyle bir yönetimi hak etmiyoruz. Eğer deprem kuşağında olduğumuzu bildiğimiz halde, o deprem kuşağındaki kentlerde gerekli önlemleri alamıyorsak, siyaset kısır bir anlayışla devleti yönetmeye kalkıyorsa bugün felaketler daima kapımıza gelecektir. 500'ün üzerinde deprem raporu vardır. Bakanlıklar, belediyeler, meslek kuruluşları, üniversiteler yaptı bu çalışmaları. Meclis'te en az 7-8 tane deprem raporu var. Bunlar okuma yazma bilmiyorlar. Alıp bakmıyorlar bile.”
CHP’Lİ BELEDİYELERİN YARDIM MİKTARLARINI AÇIKLADI
“Hep birlikte depremin yaralarını sarmak için belediye başkanlarımız büyük çaba harcıyor. 142 belediyemiz var. 4 bin 577 araç gönderildi deprem bölgelerine. 12 bin 163 personel şu anda deprem bölgelerinde görev yapıyor. Toplam 2 bin 439 tır ve kamyon, 4 uçak, 5 gemi, 2 tren vagonu ile deprem bölgelerine yardım gönderilmiştir. Günlük 200 bin öğün kapasiteli 34 mobil mutfak, 140 bin kapasiteli 14 ikram aracı, 95 bin ekmek kapasiteli 9 mobil fırın faaliyete geçmiştir. 245 tır içme suyu, 1 milyon 24 bin battaniye, 52 bin 360 ısıtıcı soba, 4 bin 726 çadır ve konteyner, 398 jeneratör deprem bölgelerine gönderilmiştir. Belediyelerimiz, özellikle çadır, ısınma ve hijyen desteklerine ağırlık vereceklerdir. Burada, her deprem bölgesinde, bir Genel Başkan Yardımcısının başkanlığında, milletvekili arkadaşlarımız görev yapıyorlar. Arkadaşlarımız deprem bölgelerinden hiç ayrılmadılar. Ankara'daki Deprem Koordinasyon Merkezi’mizle iletişim halinde oldular. Belediye başkanlarımızla iletişim halinde oldular. Neye ihtiyaç varsa süratle duyuruldu. Ve o ihtiyacı gereği, belediye başkanlarımız tarafından yerine getirildi.”