CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: "Sarayda oturanlar halkın derdini bilemezler. 3 bin kişilik koruma ordusuyla gezenler halkla yan yana gelemezler" dedi.
"Neyse bereket versin ben varım yoksa konuşacağı hiçbir şey kalmayacak"
CHP Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Burdur'da STK temsilcileri ve iş insanlarıyla bir araya geldiği toplantıda; "Bizlerle iktidar partisi arasındaki farkı bilmenizi isterim. Bizim belediye başkanlarımız her yerde, katıldığım her toplantıda, önce ne yaptıklarını ve gelecekte neleri yapacaklarını anlatırlar. Miting de olsa, toplantı da olsa ilk sözü biz onlara veriyoruz. Çünkü o kentle ilgili olarak, yani belediye başkanı olarak görev yaptıkları veya görev alacakları bir kent için ne düşünüyorlar, neler yaptılar, neleri hedefliyorlar vatandaşın bilmesi lazım. Onlar ne yapıyorlar? Bir kişi çıkıyor, o konuşuyor, sözünü bitiriyor. Bütün dilinde ne var? Ben varım. Bütün dilinde ne var? Cumhuriyet Halk Partisi var. Neyse bereket versin ben varım yoksa konuşacağı hiçbir şey kalmayacak." dedi.
Biz bir kenti yönetirken o kentte mutlu insanların olmasını isteriz, huzurlu insanların olmasını isteriz, her evde bereketin, her evde huzurun olmasını isteriz. Aramızda çok sayıda muhtar kardeşim var, sivil toplum örgütlerinin saygıdeğer yöneticileri var, işbirliği yaptığımız İYİ Partinin Sayın İl Başkanı var, değerli arkadaşlar var ve siz Burdurlular buradasınız. Mustafa Kemal Atatürk’ün Burdur’a gelişinin 89’uncu yılında, bu yılda sizlerle birlikte olmaktan şeref ve onur duyuyorum, sağ olun, var olun diyorum diyen Kılıçdaroğlu, "Bir belediye nasıl yönetilir? Burdur’a defalarca geldim, bürokrat olarak da geldim, siyasetçi olarak da geldim. Bu sabah duygularımı açıklayım size, uçaktan indim ve bir otobüsle buraya geldik. Burdur’a girdiğimiz andan itibaren şöyle bir tabloyu gördüm. Bir Avrupa kentine girer gibi bisiklet yolları, güzel yollar, tertemiz bir kent gördüm ve gerçekten de görünce evet dedim Belediye Başkanımız çalışmış. O kentte yaşamayan birisi o kente girdiği zaman yollarını, caddelerini gördüğünde, güler yüzlü esnafını gördüğünde, el sallayan esnafını gördüğünde, sevgi gösterisi yaptığında mutlu olmaz mı? Mutlu olursunuz. Dolayısıyla ben Belediye Başkanınıza hepinizin huzurunda teşekkür etmek isterim." dedi.
"Bizim siyaset anlayışımızda belediye başkanlarımız millete hesap verirler"
Kılıçdaroğlu, "Bir belediye başkanı ne yapmalı? Bir belediye başkanı şunu yapmalı. Bir, harcadığı her kuruşun hesabını kendini seçen vatandaşa vermeli. Ne söyledi Belediye Başkanımız? “Ben Burdurlulara hesap vereceğim” dedi. Siz hiç iktidar partisinden bir belediye başkanının çıkıp da ben millete, ben vatandaşa, ben belediyede beni seçen vatandaşlar hesap vereceğim dediğini duydunuz mu? Niye hesap vermiyorlar? Malum, biliyorsunuz. Bütün çabaları meydanda. Bakın, siyaset kurumunda hesap verme farklı bir şeydir. Siyaset kurumunda hesap vermek, vatandaşla belediye başkanı arasındaki güven ilişkisini yükseltmektir. Vatandaş diyor ki, sen benim paramı harcıyorsun; doğru sizler belediyeye harç ödüyorsunuz, vergi ödüyorsunuz, belediye başkanı bu parayı harcıyor. Nereye harcıyor? Vatandaş için harcayacak ve harcarken de nereye ne kadar harcama yaptığının da hesabını verecek. O zaman ne olur? Belediye başkanı kul hakkı yememiş olur. Belediye başkanı doğru hareket etmiş olur. Belediye başkanı hesap vermenin onurunu yaşamış olur. Siyaset kurumunun özelliği budur. Siyaset halka adanmışlıktır, cebini doldurmak değildir. Bizim siyaset anlayışımız da budur. Bizim siyaset anlayışımızda belediye başkanlarımız millete hesap verirler, her kuruşun hesabını verirler." dedi.
"Milletin parasını millet için harcayacak"
Kılıçdaroğlu, "Diyor ya birileri, bizim belediye başkanımız diyor ki, “öğrencilere indirim yapacağım, suyun fiyatını düşüreceğim”, saraydaki zat ne diyor? “Kimin parasını harcıyorsun?” Meraklanma uçak benzininin parasını harcamıyor. Milletin parasını millet için harcayacak. Yani vatandaşa bir şeyi ucuz vereceğiz, ona bile isyan ediyorlar nasıl ucuz verirsiniz diye.
Bakın, varlık kuyrukları oluştu şimdi malum biliyorsunuz. Soğan kuyruğu, domates kuyruğu, sivri biber kuyruğu… Varlık kuyruğu oldu bunlar. Ama ben size şunu söyleyeyim, en büyük varlık kuyruğunu Şanlıurfa yaşadı. 10 bin kişilik yere 40 bin kişi başvurdu, görkemli bir kuyruk, en büyük işsizlik varlık kuyruğu oldu. Böyle bir akıl olabilir mi, böyle bir mantık olabilir mi? Bu milletin aklıyla dalga geçmek senin haddine mi? Nasıl söylüyorsunuz siz bunu? Söylüyorlar.
Türkiye bir yangın yeri ekonomik açıdan... İşsizlik var, yoksulluk var, çiftçi memnun değil, hanelerde huzursuzluk var, alınan aylıklarla geçim olmuyor. Dolayısıyla bütün bu sorunları bir şekliyle çözmemiz lazım. Kavgadan uzak çözmemiz lazım. Halkın ferasetine güvenerek çözmemiz lazım. Halkın desteğiyle çözmemiz lazım. Kavgadan uzak çözmemiz lazım. Beraber oturup düşünerek çözmemiz lazım." dedi.
"Neden yana kullanacağız? Ya saraydan yana, ya halktan yana"
Türkiye'nin gerçekten de bir ekonomik krizin ortasında olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Her yerde kriz var, bir yerde kriz yok. Nerede? Sarayda kriz yok. Sarayda kriz olmadığı için Türkiye’de kriz yok diyor. Yazlık sarayın var, kışlık sarayın var, uçan sarayın var, yetmiyor mu Allah aşkına? Bizler, bu ülkede yaşayanlar, birlikte yaşama arzusunu, iradesini ortaya koyanlar hiçbir ayrım yapmadan, hiç kimseyi ötekileştirmeden, kimsenin inancını, kimliğini sorgulamadan, birlikte yaşamak, bütün farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek birlikte yaşama iradesini ortaya koyanlar, yani bizler kendi ülkemize sahip çıkmak zorundayız. Kendi demokrasimize sahip çıkmak zorundayız.Kırsalda yaşayan çiftçinin derdini biliyorum, acısını da biliyorum. Onlar unuttular, sarayda oturanlar halkın derdini bilemezler. Hele hele 3 bin kişilik koruma ordusuyla gezenler halkla yan yana gelemezler. Bunları bilmemiz lazım. Bakınız, her yerde perişanlık var, büyük paralar ödeniyor. Hanımlar, musluğu açarken evde 5 çeşit vergi ödüyorsunuz. Elektriğin düğmesine bastığınız andan itibaren 4 çeşit vergi ödüyorsunuz. Nereye gidiyor bu paralar? 16 yılda Londra’daki bir avuç tefeciye ödenen faiz 149 milyar dolar. Yanlış dış politika nedeniyle Türkiye’deki Suriyelilere ödenen para 35 milyar dolar. Peki çiftçiye niye ödenmiyor, nedir bu yoksulluk? Kim ödüyor 35 milyar doları? Sizler ödüyorsunuz. Bu seçimler o açıdan önemlidir. Sandığa gideceğiz ve oylarımızı kullanacağız. Neden yana kullanacağız? Ya saraydan yana, ya halktan yana. Benim gönlüm halktan yana oy kullanmaktır." dedi.