CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Tüketen değil, üreten belediyecilik istiyoruz, istihdam yaratan belediyecilik istiyoruz. Tarımla, kırla kent arasında, kırsalla kent arasında iyi bir gelir hareketini yapmak, gelir dağılımını olabildiğince dengeleyecek politikalar geliştirmek istiyoruz. Bunları yapacak olanda yine büyükşehir belediye başkanlarımız olacaktır. Yani özetle, rantçı değil halkçı belediyecilik istiyoruz. Halka hizmet eden belediyecilik istiyoruz." dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey için düzenlenen tanıtım toplantısına katıldı.
Tanıtım toplantısında konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Bursa tarihsel derinliği, kültürü çok görkemli bir kent. Bursa herkesin gelip yaşamak istediği bir kent. Bursa’da olmak, Bursa’da yaşamak gerçekten de bir ayrıcalık" dedi.
"Birlikte huzur içinde yaşamak istiyoruz kendi ülkemizde"
Toplantımıza Nilüfer Belediyesinin Halk Oyunları ekibiyle başladık diyen Kılıçdaroğlu, "Halk oyunlarını izlerken, görkemli Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne kadar büyük bir kültüre sahip olduğunu gördük. İster Van, ister Tekirdağ, ister İzmir, ister Erzurum, ister Yozgat’ın orta Anadolu’nun bozlakları, isterseniz bu ülkenin uzun havaları, hareketli Karadeniz oyunları deyin bütün bunlar bizim kültürümüzdür. Ben kendim bizzat bu görkemli kültürün küçük bir parçası olduğum için son derece mutluyum. Birlikte huzur içinde yaşamak istiyoruz kendi ülkemizde. Kavgadan uzak yaşamak istiyoruz, birlikte yaşamak istiyoruz, demokrasi içinde yaşamak istiyoruz. Ben inanıyorum ki, benim gibi düşünmeyenlerin düşünceleri de çok değerlidir. Çünkü akıl akıldan üstündür. Olur ya, ben yanlış düşünebilirim ama bir başka kişi benden daha iyi düşünebiliyorsa veya düşüncesini özgürce ifade edebiliyorsa, o zaman ben kendi ülkemde demokrasi içinde yaşıyorum diye düşüneceğim" dedi.
"Bursa demek, aynı zamanda bir cumhuriyet demektir"
Büyükşehir Belediye Başkanı adayımız yaşadığı kenti yaşanabilir kılmak istiyor diyen Kılıçdaroğlu. "Onun mücadele azminin özünde bu var. Eğer bir kentte beraber yaşıyorsak, ortak yaşıyorsak, ortak alanlarımız ve ortak paydalarımız var. Belediye Başkanı bu ortak alanı ve ortak paydaları büyütmek ve onları huzur içinde topluma yaşatmak ister. Bursa’nın görkemli bir tarihi olduğunu söylemiştim. Gerçekten de tarihiyle, doğasıyla, oyun havalarıyla, çalışkan insanlarıyla, Osmangazi’siyle, Orhangazi’siyle, ulu camisiyle, kapalı çarşısıyla olağanüstü görkemli bir tarihi var. Ama Bursa demek, aynı zamanda bir cumhuriyet demektir. Cumhuriyete sahip çıkan bir kent demektir Bursa." dedi.
"Toplumun bütün değerlerine saygı gösteren bir kent kimliğini Mustafa Bozbey kardeşimiz yeniden inşa edecek"
Biz siyasetin ve siyasetçilerin toplumun değerlerine saygı duymasını istiyoruz diyen Kılıçdaroğlu, "Hem siyasetin, hem siyasetçinin toplumun bütün değerlerine saygı göstermesini istiyoruz ve bunu bu saygıyı sağlayacak olan da Belediye Başkanımız. Belediye Başkanımız bu kültürün kentte yerleşmesini sağlayacaktır. Bursa’ya ister Van’dan gelsin, ister Karadeniz’den, Artvin’den gelsin, ister Tekirdağ’dan gelsin, ister İzmir’den gelsin bütün bu değerler korunacak, bu değerlere saygı gösterilecek. Burada yaşayan kişi, ben Bursalıyım diye övünecek, çocuklarım Bursa’da büyüyecek diye övünecek. Dolayısıyla toplumun bütün değerlerine saygı gösteren bir kent kimliğini Mustafa Bozbey kardeşimiz yeniden inşa edecek. Bu yeterli mi? Hayır. Aynı zamanda biz şunu istiyoruz, kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun Belediye Başkanı hiç kimseyi ötekileştirmeyecek. Herkesin kimliğine, herkesin inancına, herkesin yaşam tarzına saygı gösterecek. Böylece hiç kimsenin ötekileştirilmediği bir kent kültürü kendiliğinden ortaya çıkacak." dedi.
"Yaratılan rantlar, oluşan rantlar kentin ve kentlinin hakkıdır ve o hakkı teslim edecek olan da Mustafa Bozbey’dir"
Kılıçdaroğlu, "Bir kent eğer sadece yüksek binalardan oluşuyorsa o kent değildir. Bursa son 15 – 20 yılda bir beton ormanına dönüştü. Hani biz yeşil Bursa diyorduk, hani güzel Bursa diyorduk, hani ilk uçağı 1926’larda ilk uçağı Bursalılar satın alırken adını Yeşil Bursa koymuşlardı. O zaman Belediye Başkanlarımızın görevlerinden birisi de Bursa’yı tarihsel kimliğine ve kültürüne uygun olarak yeniden bir Yeşil Bursa atmosferini yaratmak olacaktır. Bunu kim yapacaktır? Onu da Mustafa Bozbey yapacaktır. Yeterli mi? Hayır. Açlığın ve yoksulluğun olmadığı bir kent, altını çiziyorum açlığın ve yoksulluğun olmadığı bir kent. Eğer bir kentte açlar varsa, açlık sınırının altında yaşayan insanlarımız varsa, Türk-İş’in belirlemelerine göre bu rakam 1942 lira. Dört kişilik bir ailede 1942 liralık gelirin altında bir gelir varsa, o aile açlık sınırının altında yaşıyor demektir. Yani çocuklar yatağa aç giriyor demektir. Bu insanlık onuruyla bağdaşan bir şey değildir. O zaman ne yapacak Mustafa Bozbey ve arkadaşları? Şunu yapacaklar, Bursa’da hiçbir ailenin geliri 1942 liranın altında olmayacak. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Huzuru ve barışı sağlamanın yolu buradan geçiyor. Yeterli mi? Hayır. Bir yerde insanlar yaşıyorsa orada rant oluşur. İnsanların yaşadığı yerde rant oluşur. Rantın oluşması ayıp bir şey değildir. Kentler planlanırken rantlar oluşur, caddeler yaparsınız caddelerin hemen yanında olan binaların değeri artar. Peki sorun nedir? Sorun şudur, rantı kime vereceksiniz? Rantı siyasetçiye ve yandaşlarına mı vereceksiniz, yoksa o rantı hakça kentte yaşayanlara mı vereceksiniz? Biz neyi düşünüyoruz? Yaratılan rantlar, oluşan rantlar kentin ve kentlinin hakkıdır ve o hakkı teslim edecek olan da Mustafa Bozbey’dir." dedi.
"Metropoller, yani büyük kentler kendi aralarında ayrıca yarışırlar"
Üretim merkezleri, daha doğrusu üreten bir toplum dünyada güçlü bir toplumdur. Bir toplum üretiyorsa ister fabrikada üretsin, ister tarlada üretsin, ister lokanta gibi hizmet sektöründe üretsin ama bir toplum üretiyorsa, katma değer yaratıyorsa o toplum dünyada bileği bükülmeyen toplumdur. O toplum dünyanın her tarafında saygınlık uyandıran bir toplumdur. Biz üreten belediyecilik derken aslında bunu bir anlamda kastediyoruz. Çünkü metropoller, yani büyük kentler kendi aralarında ayrıca yarışırlar. Bursa’nın diyelim Milano’yla yarışması lazım, Londra’yla yarışması lazım, Paris’le yarışması lazım, başka metropollerle yarışması lazım. Bu yarışta kim atbaşı giderse, koçbaşı giderse oraya turistte gelir, oraya sanatta gelir, oraya kültürde gelir, oraya yabancılarda gelir ve herkes kazanır.
"Silah fabrikalarının özelleştirilmesi vatanın pazarlanması, satılması anlamına gelir"
Dolayısıyla bu değeri yaşatmak hepimizin ortak görevlerinden biri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Üretim derken özelleştirmeden söz ediyorum. Bir şey özelleştirilebilir, bez fabrikası yapmışsınız özelleştirebilirsiniz, bir bankanız vardır, beş bankanız vardır birisini özelleştirebilirsiniz, pamuk fabrikası vardır, çırçır fabrikası vardır özelleştirebilirsiniz. Et Balık Kurumunun bilmem işte üç tane, beş tane üretim yeri vardır özelleştirebilirsiniz. Ama dünyada silah fabrikalarını özelleştiren devlet yoktur arkadaşlar. Silah namustur, milli kurtuluş savaşını neyle kazandık? Lafla mı kazandık? Milli kuruluş savaşını nasıl kazandık bunu en iyi Bursalılar bilirler. Nasıl mücadele ettiğimizi, hangi kavgaları verdiğimizi, kimlerle masaya oturduğumuzu, buyurun Mudanya hemen yanınızda. Dolayısıyla silah fabrikalarının özelleştirilmesi vatanın pazarlanması, satılması anlamına gelir. Biz buna şiddetle ama şiddetle karşıyız.
O nedenle Sakarya’daki işçilerin yanındayız. Fabrikalarını korumak istiyorlar. Hele bir fabrika obüs toplarını yapan fabrika, fırtına toplarını yapan fabrika, tank palet fabrikasını şimdi özelleştiriyorlar. Kime veriyorlar? Yabancılara veriyorlar, Katar ordusuna veriyorlar yüzde 49.9 payını. Efendim bu bir özelleştirme değil diyorlar. Allah büyük ya, diyorum ya Allah büyüktür. 20 Aralık 2018’de bizzat kendi kararnamesi resmi gazetede yayınlandı tank palet fabrikasının yılsonuna kadar yani 2019 sonuna kadar özelleştirilmesi gerektiğini söylüyor kendi kararnamesinde. Yani kendi kendisini yalanlıyor." dedi.