CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Kızılcahamam’da bir toplantı yapıyorlar. Erdoğan kürsüde konuşuyor, ‘özel sektörümüzün bu krizi fırsata çevirecek maharete sahip olduğuna inanıyorum’ diyor. 18 dakika sonra aynı Erdoğan, aynı kürsü, aynı salon, aynı milletvekilleri ve Erdoğan konuşuyor, ‘Türkiye’de ekonomik kriz yok, manipülasyon var’. Ne diyeyim, fırıldak bile bu kadar hızlı dönemez. Ekonomik kriz var diyorsun, ekonomik kriz yok diyorsun. ‘Manipülasyon var’ diyor, manipülasyonu yapıyorlarsa sen sarayda pişpirik mi oynuyorsun?” dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
“Emeklilikte yaşa takılanlar aramızda. Kanun teklifini verdik. Önümüzdeki günlerde parlamentoda Genel Kurul’a indireceğiz. Ak mı, kara mı her şey belli olacak? Kim destek veriyor, kim destek vermiyor her şey ortaya çıkacak.
“TERÖR ÖRGÜTÜYLE MASAYA OTURUP PAZARLIK YAPANLARI HİÇ KİMSE UNUTMASIN”
Bugün Hakkari Çukurca’dan bir şehit haberimiz daha geldi, Allah’tan rahmet diliyoruz. Geçen hafta 8 şehidimiz vardı. Onlara da Allah’tan rahmet diliyoruz. Terör örgütüyle masaya oturup pazarlık yapanları hiç kimse unutmasın. Defalarca uyardık kendilerini, tuttuğunuz yol yol değildir, dedik. Şimdi bizi suçluyorlar. Bütün şehitlerimizin vebali, günahı onların boynunadır. PKK terör örgütüne her türlü moral desteği verenler bugün iktidar sahipleridir.
Türkiye’de 20 Temmuz’dan sonra bir dikta yönetimi vardır ve o dikta yönetiminin başında oturan zat şu anda sarayda oturmaktadır. Hava Harp Okul öğrencileri. Her yıl Yalova’da eğitim kampı yapılır. 14 Temmuz’da saat 23’de gece diyorlar ki tam teçhizatlı derhal çıkacaksınız. Darbecilerin büyük bir kısmı dışarıda. Darbecilerin dayıları, amcaları dışarıda, darbecilerin yakınları büyükelçi… Bu öğrenciler bunların paraları yok. Bunlar gariban, yoksul Anadolu çocukları.
“TÜRKİYE BİR ÇADIR DEVLETİ OLMAMALI”
Yabancı bir gazeteci, Suudi kökenli Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki Başkonsolosluğuna gidiyor. Gidiş o gidiş, çıkamıyor bir türlü. Ne oldu? Rivayetler çok; içeride öldürüldü, parçalandı, cesedi götürüldü, cesedi taşındı. Nasıl bir ülkeyiz biz? Bir gazeteciyi sen koruyamıyorsan, yabancı bir gazeteciyi güvence altına alamıyorsan onun güvenliğini bu ülkede sağlayamıyorsan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden söz edilebilir mi? Demokratik hukuk devletinden söz edilebilir mi? Cemal Kaşıkçı’nın ne olduğunu kimse bilmiyor. Öldürüldüğü konusunda kesin rivayetler var, öyle deniyor. Ama ne kadar kesin bilmiyoruz. Cemal Kaşıkçı’nın başkonsolosluğa gidişiyle ilgili fotoğrafı yabancı bir haber ajansı yayınlıyor. Ne oldu bu adama? Yapılması gereken; bir, Suudi Arabistan ile ilişkilerimizi derhal gözden geçirmeliyiz ve söylemeliyiz, ne oldu bu gazeteciye? İki, sorumluluğu olanlar bulunarak yargıya teslim edilmeli, Türkiye bir çadır devleti olmamalı. Üç, dokunulmazlığı olan tüm diplomatların derhal sınır dışı edilmesi lazım.
“SENİN FERİŞTAHIN GELSE BİR TOPLU İĞNE UCU KADAR AÇIK BULAMAZ”
Siyasetçinin de ahlak kuralları olması lazım. Türkiye’de bu yok. Siyasetçinin kesinlikle halkına yalan söylememesi lazım. Yalan söyleyen siyasetçinin de sokağa çıkmaması lazım.
16 yıldır iktidardalar. Ne zaman canını acıtsam, ne zaman yalan söylediğini ispat etsem, ne zaman bir yanlışını ortaya koysam, ‘Ey Kılıçdaroğlu sen SSK’yı batırdın’ der. Ben cumhurbaşkanı değilim, ben başbakan değilim, ben bakan değilim, benim görevim yasaları uygulamak. 'Acaba bir açık bulabilir miyiz' diye bir ordu müfettiş görevlendirdiler. Senin feriştahın gelse bir toplu iğne ucu kadar açık bulamaz.
Benim dönemimde üç kurumun toplam açığı 2 milyardır. Şimdi bunların yeni ekonomi programı çıktı, 2017’deki açık 16 milyar 700 milyon, 2018’de 21 milyar 500 milyon. Bu açığı kim yaptı? 'Dış güçler', diyecek büyük bir ihtimalle. Damadın hazırladı bunu kardeşim, ben hazırlamadım. Damadının yayınladığı kitap.
“SEN SARAYDA PİŞPİRİK Mİ OYNUYORSUN?”
Bakın yalan, birkaç saniye içinde. Kızılcahamam’da bir toplantı yapıyorlar. Saat 10.30, Erdoğan kürsüde konuşuyor, ‘özel sektörümüzün bu krizi fırsata çevirecek maharete sahip olduğuna inanıyorum’ diyor. 18 dakika sonra aynı Erdoğan, aynı kürsü, aynı salon, aynı milletvekilleri ve Erdoğan konuşuyor, ‘Türkiye’de ekonomik kriz yok, manipülasyon var’. Söyleyen aynı adam. Ne diyeyim, fırıldak bile bu kadar hızlı dönemez. Ekonomik kriz var diyorsun, ekonomik kriz yok diyorsun. ‘manipülasyon var’ diyor, manipülasyonu yapıyorlarsa sen sarayda pişpirik mi oynuyorsun. Manipülasyonu yapanı yakala yargıya teslim et. Yakalayamaz çünkü yandaşları köşeyi dönenler, onlar. Şimdi esnaf stokçuluk yapıyor diye ihbar mekanizması başlatıyor. Efendim kriz yokmuş. Bu bölümü doğru. Niçin, sarayda vallahi kriz yok. Kriz nerede, vatandaşın mutfağında kriz var.”
"SEVGİLİ ERDOĞAN DAMADIN HAKKINDA DA TAZMİNAT DAVASI AÇACAK MISIN?"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Damat diyordu ki ‘McKinsey için yapılan yorumlar cehaletten değilse ihanettendir’. Peki kayınpederin bunu iptal etti, cehaletten mi, ihanetten mi? Erdoğan’a soruyorum, sevgili Erdoğan damadın hakkında da tazminat davası açacak mısın? Sana hain dediği için, sana cahil dediği için” diye sordu.
“Kızılcahamam’da Erdoğan konuşuyor; ‘Bu zat ekonomi yönetimimize hizmet vermek üzere ücreti mukabil tutulmuş bir danışmanlık firması üzerinden sorduğu sorularla bizi güya köşeye sıkıştırmaya çalışıyor’ diyor. ‘Bundan böyle tabii ona bu fırsatı vermemek için geçen gün bakan arkadaşlarıma söyledim yani bunlardan fikri danışmanlık hizmeti de almayacaksınız dedim, hiç gerek yok, biz bize yeteriz’. Teşekkür ederim. Demek ki 10 soru hedefini buldu. Bilal’in oku değil ama bizim okumuz. Kendi Sözcüsü Erdoğan’ı yalanladı, dedi ki 'McKinsey ile herhangi bir sözleşme yok, ödemede yapılmadı', hangisi doğru?
Damat diyordu ki 'McKinsey için yapılan yorumlar cehaletten değilse ihanettendir'. Bunu ben üstüme almadım çünkü Erdoğan dedi ki 'artık fikir mikir almayacaksın.' Peki kayınpederin bunu iptal etti, cehaletten mi ihanetten mi? Erdoğan’a soruyorum, sevgili Erdoğan damadın hakkında da tazminat davası açacak mısın? Sana hain dediği için, sana cahil dediği için.
“ŞEREFİN VARSA UÇAĞI YARIN SABAH İADE EDERSİN”
Devletin odacısına, devletin müdürüne, devletin genel müdürü için getirilen bu kurala devletin tepesindeki adam uymuyor. Şerefin varsa onurun varsa haysiyetin varsa uçağı yarın sabah iade edersin.
CUMHURBAŞKANI’NA YANIT VERDİ
Beni tanımıyor. Tanıyor da tanımak istemiyor, işine gelmiyor. Özür dileyerek kendimden bahsedeyim, o sağır da duysun. Benim atalarım, benim dedelerim İran’ın Horasan’ından Türkiye’ye gelmiş. Benim dedelerim, benim atalarım Selçuklu döneminde buraya gelmişlerdir. Anadolu erenleri olarak geldiler Anadolu’ya. Benim büyük dedemi bilmek istiyorsan söyleyeyim, mekanı Akşehir’dedir. Sen kim oluyorsun da benim Müslümanlığımı sorguluyorsun? Bir şey de haklı benim Müslümanlık anlayışım ona asla benzemez. Çünkü ben yalan söylemem, o yalan söyler. Ben kul hakkı yemem. O kul hakkı yer. Ben haram yemem. O haram yer. Benim inancımı sorgulamak için sana yetkiyi kim verdi? Haramzadelerden bu ülkeye hayır gelmez. Sen kim oluyorsun da benim inancımı sorguluyorsun?
İNÖNÜ YANITI
45 yıl önce hayatını kaybetmiş. Hayatı savaş meydanlarında geçmiş. Türkiye’nin tapusu Lozan’ın kahramanıdır. Siz kalkıyorsunuz İnönü üzerinden beni vurmaya çalışıyorsun. İlber Oltaylı’nın dediği gibi devlet geleneğidir yabancı birisi geldiği zaman Türk ve o ülkenin bayrakları birlikte taşınır. Adam devlet geleneğini dahi istismar edecek kadar acziyet içinde.”