AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Bu operasyon başladığında Türkiye'ye karşı sözler edenler, bu operasyon başladığında işgal gücü olduğumuzdan bahseden, oralarda katliam gerçekleştireceğimizden bahsedenler, bu kara propagandaya imza atanlar, bu yalan makinesini yeniden çalıştıranlar bir kere daha mahcup olmuşlardır." dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Son 10 günde yaşanan diplomasi trafiğini hatırlatan Çelik, ABD ve Rusya ile yapılan mutabakatların, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Barış Pınarı Harekatı'nın stratejik amaçlarına ulaştığının göstergesi olduğunu söyledi.
Çelik, PYD/YPG'nin bir terör örgütü olduğunun, Suriye'nin kuzeyinde herhangi bir şekilde barınmasının doğru olmadığının, bir terör örgütü olarak orada bir terör devletçiği oluşturmaya çalıştığının, halka zulmeden terör örgütünün uzaklaştırılması gerektiğinin hem ABD hem de Rusya tarafından kabul edildiğinin altını çizdi.
"Pozisyonumuz hem ABD hem Rusya tarafından teyit edilmiştir"
Sahada ve masada gösterilen kararlılığın, Barış Pınarı Harekatı ile başlayan terör örgütünün bu bölgelerden çıkartılma hedefinin stratejik olarak elde edildiğini gösterdiğini ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanımızın, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yürüttüğü müzakere çerçevesinde varılan mutabakat, Türkiye'nin milli güvenliğinin korunması bakımından başlayan Barış Pınarı Harekatı'nın stratejik amaçlarına ulaşmasının son merhalesinin teşkil etmiştir. Böylece Suriye topraklarında milli güvenliğimize yönelik oluşturulmaya çalışılan tehdit organizasyonu ve ayrılıkçı gündemlerin boşa çıkarılması bu son merhale ile tamamlanmıştır. Barış Pınarı Harekat alanındaki pozisyonumuz bu şekilde hem ABD hem Rusya tarafından teyit edilmiştir." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yürüyen bu müzakere sürecinin, bütün dünya tarafından bir başarı olarak kabul edildiğinin altını çizen Çelik, Türkiye'de bunu eleştirenler olsa da dünyanın her tarafında birtakım Türkiye karşıtlarının kendi hükümetlerini, Türkiye'nin başarısı karşısında etkisiz kalmakla suçladığına işaret etti.
Türkiye karşısında PYD/YPG terör örgütünü destekleyenlerin kendi hükümetlerini PYD/YPG terör örgütünün yeterince korumamakla suçladığını anlatan Çelik, yabancı yayın organlarının da "Türkiye'nin diplomatik zaferi olarak" bu işi tanımladıklarını aktardı.
"Terör örgütü üzerine kurulan bütün planlar boşa çıkarılmıştır"
Türkiye sınırında terör örgütlerinin olmayacağını dile getiren Çelik, Münbiç, Tel Rıfat ve Kobani'den tüm PYD/YPG terör unsurlarının çekilmesinin temin edileceğini vurguladı.
Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde ülkelerine dönmeleri konusundaki kolaylaştırıcı çalışmaların, Rusya ile yapılacağının altını çizen Çelik, "Terör örgütü üzerine kurulan bütün planlar boşa çıkarılmıştır. Türkiye, bu bakımdan amaçlarına ulaşmıştır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin sadece kendi milli güvenliğini korumakla kalmamış, bölge halklarını da büyük bir beladan kurtardığını kaydeden Çelik, hem ABD hem Rusya ile ayrı ayrı müzakere yürütme başarısının 10 günde yapıldığını söyledi.
"Bunun açık kaybedeni terör örgütüdür"
Bunun açık bir başarı olduğunun dünyada önemli basın yayın organlarının manşetlerinde görüldüğünü ifade eden Çelik, "Her zaman olduğu gibi bunun açık kaybedeni terör örgütüdür. Terör örgütü kaybedecektir ve kaybetmeye devam edecektir." dedi.
Parti Sözcüsü Çelik, "Bu operasyon başladığında Türkiye'ye karşı sözler edenler, bu operasyon başladığında işgal gücü olduğumuzdan bahseden, oralarda katliam gerçekleştireceğimizden bahsedenler, bu kara propagandaya imza atanlar, bu yalan makinesini yeniden çalıştıranlar bir kere daha mahcup olmuşlardır." yorumunu yaptı.
Dünyanın her yerinde PYD/YPG terör örgütüne karşı verilen bu mücadelenin mazlum halkları koruma mücadelesi, milli güvenliğini temin etmek için atılmış bir adım olduğunun net bir şekilde ortaya çıktığını dile getiren Çelik, "Hiç kimse Türkiye'nin milli güvenlik endişelerinin yanlış ya da eksik endişeler olduğunu ifade edememiş." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin geçmişte yapılmış hataların tekrarlanmasını önleyerek, terörle mücadele konusundaki ilkesel tutumunu sürdürdüğünü belirten Çelik, DEAŞ terör örgütüne karşı sahada en güçlü mücadeleyi veren Türkiye'nin bugün PYD/YPG terör örgütüne karşı da verdiğini söyledi.
Dünyadaki birtakım aşırı sağcı grupların, Türkiye düşmanlarının eleştirilerini ortaya koyarken, Türkiye'nin birlik ve bütünlük içinde duruşunu sürdürdüğüne dikkati çeken Çelik, terörle mücadele konusunda dimdik ayakta durarak, bütün dünyaya karşı Türkiye'nin haklı pozisyonun en büyük enerji ve kuvvet kaynağı olduğunu ifade etti.
CHP'nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Soçi'de siyasi müzakere yürütürken trajik bir tavır ortaya koyduğunu söyleyen Çelik, Soçi'de Türkiye bir başarıya imza atarken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı grup konuşmasıyla bir siyasi sabotajı gerçekleştirmeye çalıştığını kaydetti.
Çelik, bütün siyasi süreçlerde her başkentin sesinin, sözünün Kılıçdaroğlu'nun dilinde zikredildiğini, bir tek Ankara'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, hükümetin yanında duruşunun olmadığını dile getirdi.
Türkiye Cumhurbaşkanına karşı yabancı bir devlet başkanının diplomatik teamülleri aşan, saygı sınırlarını zorlayan bir mektubunu CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısında okuduğunu anımsatan Çelik, şöyle devam etti:
"Bunun geçmişte örneklerini görmüştük. Daha önce aynı kürsüden bu Genel Başkan FETÖ'nün tapelerini okumuştu. FETÖ'nün sözcüsü olan bu tapelerin dünyaya yayılmasına maalesef olanak sağlayan bir duruş sergilemişti. Şimdi de Soçi'de Barış Pınarı Harekatı'nın stratejik hedeflerine ulaşması için bu kapsamlı siyasi mücadele yürütülürken maalesef aynı şeye bir kere daha imza atmıştır. Bir siyasi sabotajın gerçekleşmesini sağlamaya çalışmıştır."
Parti Sözcüsü Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı, devletimizin ve milletimizin birlik ve bütünlüğünü ifade eder. Devletimizin ve milletimizin temsili Cumhurbaşkanlığı makamında mündemiçtir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı makamına saygı esastır. Cumhurbaşkanlığı makamına dönük olarak, dünyanın neresinden ve kimden gelirse gelsin saygı sınırlarını aşan her mesaj yok hükmündedir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Mektubu unutmadık, gereken karşılık verilecektir." sözüne atıfta bulunan Çelik, Kılıçdaroğlu'nun bu mektubu dillendirmesinin trajedinin aynen devam ettiğini gösterdiğini söyledi.
CHP'nin Suriye meselesi başladığından beri oradaki halkların zarar görmemesi için yürütülen mücadelede Esed rejiminin sözcüsü gibi davrandığını dile getiren Çelik, "Şimdi de bizim açımızdan yok hükmünde olan bir mesajı gelip bir grup konuşmasında söz konusu ederek maalesef bu şekilde bir siyasi sabotajı tekrar gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Burada açık bir seviye sorunu olduğunu, net bir seviyesizlikle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek isterim." diye konuştu.
Çelik, milletin, Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefinin nasıl korunduğunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yürütülen müzakerelerde, gerekirse askeri hareket seçeneğinin nasıl kullanıldığını gördüğünü söyledi.
"Her başarı bunlarda travma yaratmaktadır"
"Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamına karşı saygısızlık içeren, bizim açımızdan yok hükmünde olan ve bize gönderilmeye çalışılan mesajı, hiçbir şekilde kabul etmediğimiz bir mesajı sahiplenerek o mesajdan yana duruş sergileyerek Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına karşı tavır almaya çalışıyor." diyen Ömer Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
"Buradaki hastalıklı psikoloji, konuşmayı dinleyenlerin bir kısmının da bu çirkin ifadeleri alkışlamasıdır. Bu Cumhuriyet tarihi boyunca siyasi hayatımızdaki maalesef en net hastalıklı psikolojilerden birinin tanımı olarak kayıtlara geçmiştir. Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye Cumhuriyeti'nin her başarısı maalesef bunlarda travma yaratmaktadır. Eğer onur ve itibara sahip çıkma konusunda gerçekten samimilerse, o zaman CHP Genel Başkanı'nın iç siyasetteki siyasi müttefikinin yani terör örgütünün sözcülüğünü yapan siyasi organizasyonun Türkiye Cumhuriyeti devletine, TSK'ya iftiralarına dönük olarak yüksek sesle bir şeyler duymak isteriz. Bu parti, Türkiye Cumhuriyeti'nin en haklı terörle mücadelesinde 'Türk askerinin orada katliam yaptığını, terör örgütünün meşru bir organizasyon olduğunu' söyleme gibisinden dünyanın hiçbir yerinde kabul edilmeyecek terör örgütünden yana olan tavrını sürdürmektedir."
"Kendisinin verdiği namus sözünü hatırlatıyoruz"
Parti Sözcüsü Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan TSK, Cumhurbaşkanı ve devlete dönük iftira içeren sözlere karşı herhangi bir şey duymadıklarını bildirdi.
Erdoğan'ın Soçi'de Türkiye açısından önemli bir müzakere yürütürken Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantı salonundan oradaki tezleri sabote etmeye dönük tutum içerisine girdiğini vurgulayan Çelik, terör örgütünün sözlerini ve tezlerini dillendirenlerin Türk askerinin orada işgalci olduğunu söylediğini, hem ABD hem de Rusya'nın TSK'nin 32 kilometrelik derinlikte var olmasının Barış Pınarı Harekatı çerçevesinde meşru olduğunu kabul ettiğini ancak bu teze karşı sadece Kılıçdaroğlu'nun direnmeye devam ettiğini dile getirdi.
Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin imza attığı bir başarı söz konusu olduğunda dünyadaki başka yerlerden önce sabotaj faaliyeti maalesef CHP'nin Genel Başkanlığı tarafından ortaya koyulmaktadır." ifadesini kullandı.
"Cumhurbaşkanımıza yönelik hiçbir şekilde kabul etmediğimiz saygısız ifadeler bulunan ve bizim için yok hükmünde olan mektubun sızdırılması, aslında tüm bu diplomatik başarı süreçlerini sabote etmek için kullanılmak istendi." diyen Ömer Çelik, Türkiye'nin bunu yok hükmünde sayarak, Barış Pınarı Harekatı'nın siyasi ve stratejik amaçlarına ulaşması için bu müzakereyi güçlü bir şekilde yürüttüğüne dikkati çekti.
Kılıçdaroğlu'nun namus kavramından sık sık bahsettiğini hatırlatan AK Parti Sözcüsü Çelik, "İkide bir karşısındaki siyasi rakiplerinin namusunu sorgulayan tutum içiresine giriyor. Kendisinin verdiği namus sözünü hatırlatıyoruz. Seçimlerden önce 'belediyelerde hiçbir işçi atılmayacak' diye namus sözü vermişti. Şimdi İstanbul Belediyesi başta olmak üzere atılan işçiler karşısındaki namus sözünü kendisini bir kere daha hatırlatıyoruz."
Demokrasiler açısından siyasi namusun en temel ilkesinin teröre karşı olmak olduğunu belirten Çelik, demokrasinin kurallar ve kurumlar içerisinde siyasetin yapılması, gücün dağıtılması ve gücün el değiştirmesi olduğunu ifade etti. Çelik, bunu şiddet yoluyla yapmaya çalışan terör örgütlerinin demokrasinin en büyük düşmanı olduğunu dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "YPG terör örgütü değil. Vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum." sözlerine değinen Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu'na YPG'nin nasıl bir örgüt olduğunu tekrar hatırlatma ihtiyacı hissediyoruz. Sizin 'terör örgütü değil' dediğiniz bu organizasyon, son Barış Pınarı Harekatı takviminden itibaren sadece hudutlarımızdaki yerleşim yerlerine bu terör örgütü unsurları tarafından bin kadar havan, top, roket saldırısı olmuştur. Bu organizasyonun saldırıları karşısında 20 şehit verdik, 187 yaralı masum, sivil vatandaşımız var. Şu ana kadar icra edilen harekatta 7 kahraman askerimiz şehit oldu, 90 askerimiz yaralandı. Yine kardeşlerimiz olan Suriye Milli Ordusu mensuplarından 96 şehit verdik, 369 kardeşimiz yaralanmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
"Bu terör örgütüyle ilgili olarak Kılıçdaroğlu'nun söylediği sözü, siyasi namusun neresine koyacağız?" diyen Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu, bu sözlerle, YPG konusundaki bu angajmanınızla yüzleşmeden, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şan ve şerefini korumak için yürüttüğü müzakerelere liderlik ettiği süreçleri kritik etmek sizin herhangi bir durumda hak ve had meselesi değildir." diye konuştu.
Çelik, Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının utanç verici olduğunu, bunun CHP mensupları tarafından da reddedilmesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"CHP Genel Başkanının bu kadar şehit vermemize ve yaralımız olmasına yol açan eylemlere imza atan YPG ile ilgili olarak 'Terör örgütü değildir.' ifadesiyle yüzleşmeden, Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı Soçi'de müzakere yürütürken siyasi namustan laf açması önce aynaya bakmasını gerektiren en önemli meseledir. Siyasi namusun en temel ilkesi, terör örgütlerine karşı olmaktır. Terör örgütlerini meşrulaştıran sözler söyleyenler, eğer siyasi namustan bahsediyorlarsa önce kendi sözleri konusunda öz eleştiri vermelidir, bunu açıklamalıdırlar." dedi.
"AB, Türkiye'yi anlamaktan aciz"
Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'yi anlamaktan aciz olduğunu vurgulayan Çelik, bu tavrın ısrarla sürdürülmesinin sağlıklı bir yaklaşım olmadığını söyledi. Çelik, "Avrupa Birliği ülkelerinin sınırları ve demokrasileri, Türkiye tarafından korunmaktadır. Eğer Türkiye, bu göç meselesinde bu kadar yük alan fedakarca insani davranış ortaya koymasaydı, bu kadar insan Avrupa sınırlarına dayanmış olsaydı aşırı sağcıların ve ırkçıların bu göçmenlerin gelişini istismarı karşısında Avrupa demokrasileri yerle bir olacaktı." dedi.
Türkiye'nin sınır ötesinde terör örgütleriyle güçlü mücadele vermesinin, Avrupa'nın güvenliğini sağladığını dile getiren Çelik, müteşekkir olması gereken Avrupa'nın, iki yüzlü tavrının sürdürülebilir olmadığının altını çizdi.
Çelik, şunları söyledi:
"Terörle mücadele konusunda en güçlü desteği vermesi gereken, eğer orada bir toprağın işgali söz konusu ve terör örgütleri tarafından gerçekleşiyor, terör örgütlerinin temizlenmesiyle ilgili olarak en güçlü desteğin Arap Birliğinden gelmesi gerekiyor. Niçin bu sesleri duymuyoruz? Gelinen noktada, Arap Birliği meseleye sadece Arap toprağı üzerinden bakıyorsa, o zaman bu Arap toprağının birtakım terör örgütleri, gerek DEAŞ, gerek YPG/PYD tarafından işgal edilmesi karşısında fiziki mücadeleyi vermesi gereken kendileri değil mi? Ama DEAŞ, PYD/YPG ile fiziki mücadeleyi veren Türkiye'dir."
Burada Arap Birliği'nin destekleyici tutum almak yerine, eleştirel bir tutum aldığını vurgulayan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün oradaki Arapların korunması konusunda bir hassasiyetten bahsediyorsa Arap Birliği, bu terör örgütlerine karşı Arapları, Kürtleri, Türkmenleri, Müslümanları, Hristiyanları, Ezidileri bütün oradaki halkları koruyan, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Terör örgütlerine etnik şemsiye biçmeye çalışanlar, Kürt kardeşlerimize de bu dönemde PYD/YPG terör örgütüyle özdeşleştirmek gibi bir siyaset peşinde olmuşlardır. Buna çok dikkat etmek gerekiyor. Biz nasıl DEAŞ'tan bahsederken 'Araplar' demiyorsak, 'Arapların terör örgütü' diye bahsetmiyorsak, PYD/YPG için de Kürtler denmemesi gerekir. Birileri PYD/YPG ile ilgili konuşurken Kürtler diyorsa o zaman DEAŞ ile ilgili konuşurken Araplar gibisinden yanlış bir yaklaşımın içine düşer."
"Kürt kardeşlerimize yapılmış en büyük haksızlık"
"Kim PYD/YPG'ye 'Kürtler' diye bahsederek atıfta bulunuyorsa şunun bilinmesi gerekir, Kürt kardeşlerimizin en büyük düşmanı bu tabiri kullananlardır." ifadesini kullanan Ömer Çelik, "Onlar aynı PYD/YPG'ye yaptıkları gibi kendi çıkarları için Kürt kardeşlerimizin tamamını birer robot terörist haline getirmeye, kendi vekalet savaşlarının birer lejyoneri haline getirmeye çalışıyorlar. Açık ve net şekilde söylüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti devleti, bölgedeki Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin en büyük dostudur. Kürt çocukların bölgeye hançer gibi sokulmuş birtakım terör örgütleri eliyle yürütülmeye çalışılan yabancı projelerin lejyoneri haline getirilmesine müsaade etmeyecek olan da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. PYD/YPG'den 'Kürtler' diye bahsedenler Kürtlerin kendi projelerinin birer lejyoneri olması için yaklaşım içerisindedirler. Bu Kürt kardeşlerimize yapılmış en büyük haksızlık, iftiradır." değerlendirmesinde bulundu.
PYD/YPG gibi terörist unsurların, Kürtleri temsil hakkına sahip olmadığına dikkati çeken Çelik, Kürtlerin, Araplar ve Türkmenlerle bölgede kardeşçe yaşama arzusunda olduğunu, PYD/YPG'nin bu katliamlarından kesinlikle sorumlu olmadığını belirtti.
Parti Sözcüsü Çelik, "Kürt kardeşlerimiz PYD/YPG ile bağlantılı olan herhangi bir etiketle etiketlenemez. Bu bölgenin çocukları için o mutlu, nurlu ve soylu geleceği yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi çabalarıyla temin edecektir. Onların, yabancı projelerin aracı haline getirilmesine müsaade etmeyecektir." dedi.
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun, hakkında kırmızı bülten çıkarılan YPG'nin sözde komutanı "Mazlum Kobani" kod adlı Ferhat Abdi Şahin ile görüşmesine ilişkin soruya Çelik, bu durumun, demokratik değerler ve insan hakları açısından büyük bir kırılma noktası olduğunu söyledi.
"Afganistan'da yapılan hataların aynen tekrarlandığını gösteriyor"
Terörist Şahin'in örgüt tarafından verilen kod adının, "ileri demokrasi"lerin liderleri tarafından kullanıldığına dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"Terör örgütü tarafından verilmiş isimle bu kişiye hitap edilmesi, geçmişte Afganistan'da yapılan hataların aynen tekrarlandığını gösteriyor. Bu olaylar başladığından beri diyoruz ki 'Terör örgütleriyle herhangi bir şekilde müzakere olmaz, mücadele olur.' Dolayısıyla terör örgütünü siyasi bir muhatap gibi kabul etmek meselesi, baştan aşağıya bütün demokratik değerlerin kırıldığı bir noktadır.
İkincisi, bu çok kötü bir örnek teşkil edecek. Bundan sonra hiç kimse terör örgütüyle iş yapan bir devleti herhangi bir şekilde suçlayamayacak. Çünkü burada verilen örnek şudur: Bazı ülkeler, 'biz kafamıza göre kimin terör örgütü mensubu olduğuna, kimin olmadığına kendimiz karar veririz' diyor. Böyle yaptığınız zaman geçmişte yapılan hatalar yeniden gündeme gelecek, birileri gidecek başka devletlere karşı vekalet savaşları yürütmek için terör örgütleriyle iş birliği yapacak. Dolayısıyla bu tutumların tamamen yanlış olduğunu değerlendiriyoruz."
Suriye'de yakalanan DEAŞ'lıların akıbetine ilişkin soru üzerine Çelik, "Her ülke kendi vatandaşını almalı, almıyorlarsa 'DEAŞ'la mücadele ediyoruz' anlamına gelmez. Özellikle AB ülkeleri sorumluluklarından kaçıyor." yanıtını verdi.
Çelik, bazı ülkelerin, bu durumdaki vatandaşlarını vatandaşlıktan çıkarma yoluna gittiğini belirterek, terör örgütüyle bu şekilde mücadele edilemeyeceğini vurguladı.
"İstikrar temin edilene kadar çekilme söz konusu değil"
Barış Pınarı Harekatı alanındaki teröristlerin bölgeden çekildiğine ilişkin, ABD'nin mektubuna itimat ettiklerine değinen Çelik, "Hiçbir şekilde TSK unsurları bu bölgeden çekilmeyecek. İstikrar temin edilene kadar herhangi bir çekilme söz konusu değildir." ifadelerini kullandı.
Ömer Çelik, Suriye Milli Ordusu (SMO) kastedilerek, "Türkiye'nin cihatçı gruplara destek verdiği" yönündeki eleştiriler hakkındaki soruyu ise şu şekilde cevaplandırdı:
"SMO, Suriye halkının bir parçasıdır. Bu insanlar kendi topraklarında öldürülmeye, zulme karşı bir direniş sergilediler. SMO, DEAŞ ile mücadele ederken herkes onu çok olumlu etiket ve sıfatlarla anıyordu. Fakat PYD/YPG terör örgütüyle mücadele ettiği durumlarda, PYD/YPG terör örgütü hemen Batı'daki birtakım kimselerin oryantalist zihin yapısına uygun bir şekilde SMO'yu 'cihatçı', 'cihadist' ve 'selefi' gruplar gibi etiketlemeye çalışıyor. Bu da PYD/YPG'den yana olan zihinler tarafından satın alınıp kullanılmaya çalışılıyor. SMO'nun bahsedilen olumsuz etiketlerle ilgisi yoktur. Suriye halkının önemli bir kesimini temsil etmektedir, parçasıdır. Son derece meşru bir organizasyondur."
"Geri dönüşler gönüllü olacak"
Suriyelilerin geri dönüşlerine ilişkin çalışmalara ilişkin Çelik, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunu biz rejimle değil Rusya ile konuşuyoruz. Burada dönüş kesinlikle zorlayıcı olmayacaktır, belli garantiler çerçevesinde gönüllü olacaktır. Zaten onlar dönmeyi ancak bu şartlarda arzu edebileceklerdir. Burada garip olan, Avrupa Birliğinden yaklaşımlar geliyor, hemen açıklama yapıyorlar, 'dönüşler gönüllü olmalı' diye. Sınırlarını tel örgülerle ve askerlerle mültecilere kapatanlar, 'dönüşler gönüllü olmalı' diye Türkiye'ye akıl vermeye kalkıyorlar.
Tabii ki gönüllü olacak, bu insanlar herhangi bir şekilde can kaygısı içerisinde olurlarsa herhangi bir zorlayıcı durumla kesinlikle karşı karşıya kalmayacaklar. Döndüklerinde orada nasıl yaşayacaklar? Cumhurbaşkanımızın buradaki teklifi, bir donörler toplantısı yapılması. Orada bu insanlar için güvenli yerleşim alanları kurulması ve bu insanların herhangi bir şekilde bir taciz ve saldırıyla karşı karşıya kalmayacağı garantisinin ortaya çıkması çerçevesindedir. Bununla ilgili görüşmeler zaman alacaktır. Şu anda bunun kolaylaştırılması için Rusya ile bir mutabakata varılmıştır. Bu çalışmalar yürütülmektedir."
Barış Pınarı Harekatı bölgesinde hayatın normale dönmeye başladığını aktaran Çelik, sosyal, siyasi ve güvenlik istikrarının sağlanması için diğer harekat bölgelerinde yapılan çalışmaların, Rusya'nın kolaylaştırıcılığı çerçevesinde bu bölgede de yapılmasını öngördüklerini ifade etti.
Ömer Çelik, teröristlerin çekildiği bölgedeki ağır silahların ABD tarafından geri alınması gerektiğine dikkati çekerek, alınmayan ağır silahlara teröristlerin erişiminin TSK tarafından engelleneceğini sözlerine ekledi.