Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle finans ve insan kaynaklarını kurutarak mücadele edilmesi gerektiğini belirterek, “İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında teröre ve diğer suçlara karşı işbirliğini güçlendirecek ve kurumsallaştıracak bir yapı oluşturulması isabetli olacaktır. Bu anlayışla Türkiye olarak getirdiğimiz İstanbul merkezli bir İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi kurulması önerisi kabul gördü” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Zirvesi’nde konuştu. 12. İslam Zirvesi Dönem Başkanı Mısır’a dönem başkanlığı sürecinde ortaya koyduğu çabalar ve faaliyetler için teşekkür eden Erdoğan, 6-7 Mart’ta gerçekleştirilen Filistin ve Kudüs konulu İslam İşbirliği Teşkilatı 5. Olağanüstü Zirvesi’ne ev sahipliği yapan Endonezya’ya şükranlarını sundu.
Dünyanın dört bir yanından mağdurların, mazlumların çığlıklarının yükseldiğini, maktullerin yürek parçalayan görüntülerinin geldiğini ifade eden Erdoğan, “Maalesef, bu çığlıkların ve görüntülerin kahir ekseriyeti Müslümanlara aittir” dedi. Erdoğan, İslam Dünyası’nın şu an yüzünü İstanbul’a ve bu zirveye döndüğünü, buradan çıkacak güzel haberlere kulak açtığını söyledi.
“BİZİM PEYGAMBERİMİZ BARIŞ ELÇİSİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında mezhep ayrılıklarına dikkat çekerek, tüm farklılıkların İslam insancının gerisinde olduğunu şu sözlerle ifade etti:
“Müslümanlar olarak üstesinden gelmemiz gereken sorunlarımızın başında mezhepçilik fitnesi geliyor, ırkçılık fitnesi geliyor. Benim dinim Sünnilik de değildir, Şiilik de değildir. Benim dinim İslam’dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, sıfatımın gerisindedir. Şayet biz Müslümanlar olarak Peygamber efendimizin veda hutbesinde hitap ettiği gibi, Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümana kardeşinin canı da, malı da helal olmaz emrine kulak vermezsek yaşanan acılar dinmez. Sözün ona, İslam adına Müslümanlık adına her gün mazlumlara saldıran, onların canlarına kast eden, mallarını yağmalayan terör örgütleri asla bu mukaddes dinin temsilcisi olamaz. Çünkü bizim dinimiz barış dinidir. Bizim Peygamberimiz barış elçisidir.”
“DÜŞMALIKLARDAN ZARAR GÖREN SADECE MÜSLÜMANLARDIR”
İslam ülkelerinin birbirine düşmesi sonucunda zararın ve zulmün yine Müslümanlara yapıldığını, İslam ülkelerinin birbirine düşmesiyle masum insanların sıkıntılarının arttığını belirten Erdoğan, “Böyle bir vebali üstlenemeyiz” dedi. Erdoğan, “Bunun için bölücü değil, birleştirici olmalıyız, ihtilafları değil ittifakları, husumeti değil muhabbeti güçlendirmeliyiz. Çünkü yaşanan çatışmalardan, çekişmelerden, düşmanlıklardan zarar gören sadece Müslümanlardır, sadece İslam ülkeleridir. Dostları çoğaltmak, düşmanları da azaltmak durumundayız. Müslümanlığımızın kardeşliğimize verdiğimiz önem kadar olduğumu unutmayacağız. Afganistan’ın nasıl tahrip edildiğini, nasıl yüzbinlerce Müslümanın katledildiğini, milyonlarcasının da mağdur edildiğini çok iyi hatırlıyoruz” dedi. Şimdi Irak’ta ve Suriye’de belirli bölgeleri kontrol altına alan, Libya’da etkinlik kurma çabası içinde olan IŞİD’in de aynı kirli gayeye hizmet ettiğini ifade eden Erdoğan, Afrika’nın çeşitli bölgelerinde terör eylemleri düzenleyen Boko Haram ve Eş-Şebab gibi örgütleri de aynı kapsamda gördüklerinin altını çizdi. Erdoğan, “Birkaç şov amaçlı eylem dışında bu terör örgütlerinin tüm zulümleri tüm zararı Müslümanlaradır. Biz dünyanın hiçbir yerinde masum insanlara yönelen hiçbir eylemi tasvip etmiyoruz. Bu tür eylemleri tevessül edenleri inançlarına kökenlerine söylemlerine bakmaksızın terörist olarak nitelendiriyoruz” ifadelerini kullandı.
“ONLARI SÖYLERKEN ANKARA’YI, İSTANBUL’U, LAHOR’U NİYE SÖYLEMİYORSUNUZ?”
Batılı devletlerin terör örgütlerine karşı ikircikli tutum izlediğini ifade eden Erdoğan, şöyle açıkladı:
“Nükleer Güvenlik Toplantısındaki konuşmacıların bazı ifadeleri dikkatimi çekti. Paris’teki, Brüksel’deki terör eyleminden bahsediyorlar ama Ankara’daki, İstanbul’daki, Lahor’daki terör eylemlerinden bahsetmiyorlar. Kaldı ki Ankara, İstanbul, Lahor’daki terör eylemlerinde yüzlerce insan öldü. Brüksel’de ve Paris’te de, 9-10 tane bir tanesinde, 30 tane bir tanesinde öldü. Fark etmez bir kişi de olsa tüm insanlığın ölümü gibidir. Ama onları söylerken Ankara’yı, İstanbul’u, Lahor’u niye söylemiyorsunuz? Bu ikircikli davranış bizleri üzmektedir. Terör örgütlerinin tamamına karşı aynı kararlılıkla mücadele edilmek zorundadır. Bizim terör konusunda yaptığımız dosya ikazlara kulak vermeyen bu ülkeler, bu tecrübeyi bizzat yaşamak mecburiyetinde kalacaktır, nitekim kalıyorlar da.”
“TERÖRLE FİNANS VE İNSAN KAYNAKLARI KURUTARAK MÜCADELE ETMEK GEREKİYOR”
İstanbul merkezli bir İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi kurulması önerisinin kabul edildiğini söyleyen Erdoğan, zirveye katılan ülkelere destek verdikleri için teşekkür etti. Erdoğan konuşmasına uluslararası topluma, şu çağrıda bulundu:
“Buradan bir kez daha uluslararası topluma terör örgütlerinde yaklaşımlarını gözden geçirmeleri çağrısında bulunuyorum. Terör tehdidiyle arazide operasyon yürütmenin, özellikle de bunun yanında finans ve insan kaynaklarını kurutarak da mücadele etmek gerekiyor. Bunun için uluslararası işbirliği büyük önem taşıyor. İslam işbirliği teşkilatı üyesi ülkeler arasında teröre ve diğer suçlara karşı işbirliğini güçlendirecek ve kurumsallaştıracak bir yapı oluşturulması isabetli olacaktır. Bu anlayışla Türkiye olarak getirdiğimiz İstanbul merkezli bir İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi kurulması önerisi kabul gördü. Bu hususta verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum.”
“İSLAM ÜLKELERİ İÇİNDE YAŞANAN KRİZLERİ KENDİMİZ ÇÖZMELİYİZ”
Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurulan Teröre Karşı İslam İttifakı girişimini de destekleyerek etkin bir yapı haline dönüştürülmesi gerektiğini belirten Erdoğan, “İslam ülkeleri içinde yaşanan terör olaylarını ve benzeri krizlere karşı başka ülkelerin müdahil olmasını beklemek yerine Teröre Karşı İslam İttifakı girişimi aracılığıyla çözümü kendimiz üretmeliyiz” dedi. “Niçin biz Müslümanlar olarak aramızdaki bu tür ihtilaflarda bu tür terör eylemlerinde başkalarından yardım bekliyoruz” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Biz bunu kendimiz çözmeliyiz. Biz etmiyoruz, başkaları müdahale ediyor. Onlar müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyorlar. Aramızdaki huzuru sağlamak için değil. Onun için de burada hassas olmamız lazım. Bu girişimin herhangi bir ülkeye değil tüm ülkelerin ortak sorunu olan teröre karşı olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum. Şayet bu girişim arzu ettiğimiz etkinliğe ve kapasiteye ulaşırsa İslam Dünyasının önünde yeni bir dönem açılacağına inanıyorum.”
“KADINLARLA İLGİLİ SORUNLARI BİZ Mİ KONUŞACAĞIZ?”
Erdoğan, konuşmasında Müslüman kadınlar için Kadın Konseyi Örgütlenmesi oluşturulmasını şu sözlerle teklif etti:
“İnsanlığın ve Müslümanların yarısını oluşturan kadınların, ailenin taşıyıcısı olma vasıflarını güçlendirme yanında eğitimden iş hayatına kadar her alanına çok daha etkin roller üstlenmesi için hep birlikte gayret etmeliyiz. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bir teklifim var. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir Kadın Konseyi Örgütlenmesi yapılmamıştır. İstanbul’da düzenli aralıklarla toplanacak bir Kadın Konferansı oluşturulmasını teklif ediyoruz. Zira Müslümanların kendi kadınlarının dertlerini ortaya koyabilecekleri bir teşkilatının, konseyinin olması şarttır diye düşünüyorum. Kadınlarla ilgili sorunları biz mi konuşacağız? Bırakalım da onları da hanımlar konuşsun. Onlar anlatsınlar. Birleşmiş Milletler’de, her yerde anlatsınlar. Bunun adımını atmamız lazım.”
Bütün İslam ülkelerinde ortak bir Kızılay yapısı oluşturulması gerektiğini de belirten Erdoğan, şu önerilerde bulundu:
“İslam Dayanışma Fonu’nun kapasitesini genişleterek, hep birlikte mağdurların ve mazlumların yanında daha güçlü şekilde yer almalıyız. Bunun için aramızdaki İşbirliği mekanizmalarını çeşitlendirmeliyiz. Örneğin Küresel Ekonominin İşleyişinde önemli rolü olan tahkim sistemini kendi aramızda da oluşturmalıyız. Biz, dışımızdaki dünyada kurulu tahkim sistemlerine kendi sıkıntılarımızı kendi sorunlarımızı havale ediyoruz. Bunu kendi aramızda oluşturduğumuz tahkim sistemiyle çözelim. Bunun için İstanbul’da bir Uluslararası Tahkim Müessesi kurulmasını teklif ediyoruz. İslam Kalkınma Bankasını tüm bu çalışmaların desteklenmesi konusunda daha aktif olarak kullanmalıyız.”
“İSEDAK’IN 2025 EYLEM PROGRAMI TAKİBİNİ DE BİZZAT YAPACAĞIM”
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin 10 yıllık kalkınma hedeflerini ortaya koyan eylem programı belgesinin bu zirvede kabul edilmesini beklediğini söyledi. Başkanlık görevini yürüttüğü İSEDAK’ın 2025 Eylem Programının uygulanmasına ilişkin görevlerinin takibini de bizzat yapacağını kaydeden Erdoğan, “İSEDAK 2012 yılında kabul edilen yeni stratejisi ve statüsüne uygun şekilde faaliyetlerini yürütmesini sağlamakta kararlıyız” dedi.
“KKTC’YE KARŞI YILLARDIR UYGULANAN İZOLASYONU HEP BİRLİKTE KIRMALIYIZ”
İİT olarak diğer coğrafyalardaki Müslüman toplumlara daha fazla sahip çıkılması gerektiğini dile getiren Erdoğan, “KKTC’ye karşı kardeşlerimize karşı yıllardır uygulanan izolasyonu hep birlikte kırmalıyız. Adada Türk tarafı aleyhine adaletsiz bir şekilde bozulan dengelerin bir ölçüde düzeltilmesi suretiyle kalıcı ve adil bir çözüme katkıda bulunmak tüm Müslümanların ortak sorunudur diye düşünüyorum. Aynı şekilde Balkanlardan, Güneydoğu Asya’ya ve Afrika’ya kadar dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Müslüman toplumlar İslam aleminin güçlü desteğine ihtiyaç duyuyor” diye konuştu.
“KIRIK DÖKÜK GEMİLERLE, AVRUPA’YA GİTMEYE ÇALIŞANLARIN MÜSLÜMANLARDAN OLUŞMASI UTANÇ KAYNAĞIDIR”
Ukrayna’daki Kırım işgaline sessiz kalmanın mümkün olmadığını aktaran Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle noktaladı:
“Akdeniz’de, Ege’de botlarda, kırık dökük gemilerle, Avrupa’ya gitmeye çalışanların neredeyse tamamının Müslümanlardan oluşması bizim için bir utanç kaynağıdır. Sayıları milyonlarla ifade edilen bu insanlar, güvenlikleri ve gelecekleri için hayatları pahasına böyle bir yolculuğa çıkmaya mecbur kalmışlarsa hep birlikte oturup düşünmek zorundayız. Bizim sadece Ege’de kurtardığımız insan sayısı 100 bine ulaştı. Bu bizim İslami, insani ve vicdanı görevimiz olduğu için bunu yaptık. Bir zamanlar benzer gerekçelerle Avrupa’dan bizim coğrafyalarımıza yaşanan göçün tersine dönmüş olmasının sebeplerini çok iyi analiz etmeliyiz. Burada bulunan ülkelerin liderleri bir aradayız hepimize çok büyük görevler düşüyor. Tüm meseleleri burada görüşmeli ve alacağımız kararları süratle hayat geçirmeliyiz.”