Öne Çıkanlar diyarbakır ORDU dolar bist Enerjisa Enerjinin marka değeri Anadolu Birliği Partisi CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin cumhurbaşkanı erdoğan 25 Eylül 2024 Çarşamba Gündem Özeti faruk çelik maliye bakanı naci ağbal thy

Dervişoğlu: “Siyaset Elbette Ki Bir Arenadır Ama Siyasetçi Gladyatör Değildir. Siyasetçi Rakibini Düelloya Davet Edemez”

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. "İktidar bu ülkeyi yönetemiyorsa, bu tablodan 'yeni bir iktidara ihtiyaç vardır' sonucu çıkar" diyen Dervişoğlu, İYİ Parti olarak en yakın takvimde gerçekleştirilecek seçime hazır olduklarını vurguladı. Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı'nın iki kez seçilebilmesine rağmen Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kez göreve geldiğine işaret eden Dervişoğlu, "Bu seçimde aday olamaması gerekirdi ama Erdoğan siyaset arenasından bir seçim mağlubiyeti yaşayarak gitmelidir." dedi. Yeni Anayasa tartışmalarına değinen Dervişoğlu, "Bizi yeniden parlamenter sistemle buluşturacaksa üzerinde konuşulabilir ama bu değişiklik tek adamlığı güçlendirerek, Anayasa'nın ilk 4 maddesini ve Türklüğü tanımlayan 66. Madde'sini tartışmaya açacak bir planlama ise İYİ Parti olarak bu duruma sonuna kadar direniriz" şeklinde konuştu. Biz izleyicinin "Ülkücülük MHP'de yapılır" yorumuna da yanıt veren Dervişoğlu, "O zaman MHP'nin AKP'nin yanında ne işi var?" diye sordu. 

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Derişvoğlu, Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı.

Küçükkaya’nın “Yeni Bir Sabah” programında bu röportaj vesilesiyle kullanmış olduğu #Eşitlikİçin hashtagini Müsavat Dervişoğlu’nun isminden esinlenerek belirlendiğini ifade etmesi üzerine isminin hikâyesini anlatan Dervişoğlu;

“Benim rahmetli babam bir hukukçuydu ve bütün bir ömür, adalet, hürriyet ve eşitlik için mücadele etti. Ablamın adı Adalet, küçük kız kardeşimin adı Hürriyet benim adım da Müsavat. Doğduğumuz gün evlenme cüzdanları o zaman böyle kalınca defterler, orada bizlere vasiyet niteliğinde kelamlar da sarf ederek bir metin kaleme almış ve ömrümüz boyunca ismimizin peşinde koşmamızı ifade etmiş. Ben o gün bugündür adaletin, hürriyetin de eşitliğin peşinde koşuyorum. Ankara'da doğumluyum. Ailem Fatsa Ordu’u aslen ama rahmetli babam bir askeri öğrenci olarak okuyor hukuk fakültesinde daha sonra iktisat tahsil ediyor, sonra da mecburi hizmeti bittikten sonra Fatsa’da avukatlık yapıyor. Vefatının üzerinden 47 yıl geçti ama. Hâlâ rahmetli babamın adıyla sokaklarda onurla dolaşabilmek bahtiyarlığına erişiyorum” dedi.

“BİZE BAZEN BAHTSIZ BİR KUŞAK DİYORLAR AMA ASLINA BAKARSANIZ BİZ ŞANSLI BİR KUŞAĞIZ”

Bütün ömrünü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi olan Türk milliyetçiliği fikriyatının içinde geçirdiğini belirten Dervişoğlu;

“Dolayısıyla çok önemli şahsiyetlerle de çalışabilme bahtiyarlığına eriştim. Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’ten başlayarak türk milliyetçiliği fikir sistemine emeği geçen hemen hemen herkesle tanıştım. Bize bazen bahtsız bir kuşak diyorlar ama aslına bakarsanız biz şanslı bir kuşağız. Şöyle şanslıyız, ben cumhuriyetin banisi Mustafa Kemal Atatürk ve Cemal Gürsel dışındaki bütün cumhurbaşkanlarını yüz yüze görebilme imkanına erişmiş biriyim. Belki benim yaşıtlarım içerisinde benim gibi çok kişi vardır. Dolayısıyla dünden bugüne kurulabilmiş köprülerin içinde özellikle kendi neslim için söyleyeyim laboratuvar görevi de yapabilecek özelliklere ve birikimlere sahip tecrübelere sahiptir. O neslin içinde olmaktan bahtiyarım” dedi.

“SOSYAL HAYATIN MERKEZİNDEN SİYASETİN MERKEZİNE DOĞRU UZANAN BİR KÖPRÜDÜR İYİ PARTİ”

İYİ Parti’nin de Türk milliyetçili esas alarak kuruluş bir merkez parti olduğunun altını çizen Dervişoğlu;

“Bizim için merkez, cumhuriyetin kuruluş felsefesinin ta kendisidir çünkü sosyal hayatın merkezinden siyasetin merkezine doğru uzanan bir köprüdür İYİ Parti. Bir taraftan baktığımızda Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini benimser ve dolayısıyla Türk milliyetçiliği fikrini merkeze alır. Diğer taraftan da huzuru, refahı ve kalkınmayı hedeflemiş olması bakımından da kimileri tarafından merkez, büyük bir kesim tarafından da merkez sağ bir parti olarak değerlendirilebilir” dedi.

İYİ Parti’deki Genel Başkanlık süreciyle birlikte partide derlenip toparlanmaya ve bir birlik havası vermeye çalıştığına ilişkin konuşan Dervişoğlu;

“Travmalı dönemler yaşadık. Özellikle 2024 yerel seçimlerinde ya almış olduğumuz kararlar tartışıldı. Ya almış olduğumuz kararları doğru bir biçimde uygulayamadık. Bunun üzerine milletin tepkisini göğüslemek adına zaten demokrasilerde çok özellikle Türkiye’de emsaline çok az rastlanır bir biçimde bir lider değişikliği söz konusu oldu. Partimizin kurucu lideri siyaseti bıraktığını açıklayarak inşa ettiği çatıyı tüm İYİ Partililere bıraktı, İYİ Partililer de beni birleştirici, toparlayıcı vasfını nazarı itibaren alarak bilgimi, birikimimi ve tecrübemi de önemseyerek partinin liderliğine getirdi. O günden itibaren de gecemizi gündüzümüze katarak arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz. Eksikliklerimiz varsa ikmal etmeye çaba sarf ediyoruz. Bazı alanlarda yapılması icap eden işler, atılması gereken adımlar ve hamleler söz konusu, onları da planlıyoruz. Türkiye'nin aydınlık geleceğini aslında planlıyoruz ve Türkiye’de demokrasinin hakim kılınabilmesi konuşabilen bir Türkiye’nin yeniden inşa edilmesi, bilim müesseselerinin hürriyet içerisinde faaliyetlerini sürdürebilmesi Türkiye’de hüküm süren açlığın sefaletin ortadan kaldırılabilmesi, kalkınmanın sağlanabilmesi yolunda da kadrolarımızla birlikte önemli bir yeni başlangıç yapıyoruz diyebiliriz.” ifadelerini kullandı.

“DIŞ POLİTİKADA ÖZEL İLİŞKİLER ÜZERİNE YA DA ÖZEL HIRSLAR ÜZERİNE, O ÖZEL SEMPATİLER ÜZERİNE BİR MÜNASEBET TESİS EDİLMEZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır Devlet Başkanı Sisi ile görüşmesine istinaden görüşleri sorulan Dervişoğlu;

“Efendim şimdi önemli olan burada diplomasinin neden olması gerektiği meselesidir. Maalesef bu hükümet iş başına geldi ve 2018 yılından sonra da sistem tek adamlığa evrildiği için ortaya çıkan olumsuz sonuçlarla ilgili akılla bağdaşmayan birtakım sonuçlarla karşı karşıya kalıyoruz. Yaşadığımız coğrafya belli ve bu coğrafyada Mısır’ın taşıdığı önem Suriye’nin taşıdığı önemde herkesin malumu. Dolayısıyla devletlerin birbirleriyle olan münasebetlerinde zaman zaman çelişkiler olabilir. Zaman zaman çatışmalar olabilir ama burada özel ilişkiler üzerine ya da özel hırslar üzerine, o özel sempatiler üzerine bir münasebet tesis edilmez” dedi.

“TÜRKİYE, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN İNŞA ETTİĞİ BİR DIŞ POLİTİKA İLE HEM AKTİF OLMAYI BECEREBİLMİŞ HEM DE İHTİYATLI DAVRANMAYI GÜNCELLENMİŞTİR”

İktidarın iş başına geldiği günden bugüne devlet aklını kaybederek şahsi ilişkiler üzerine inşa edilmiş bir dış politika anlayışını benimsediğini ve bu konuda da iktidarı uyardıklarını söyleyen Dervişoğlu;

“Devlet haklarının egemen olmadığını düşünüyorum. Özel ilişkiler üzerine bina ediliyor. Özel ilişkiler üzerine bina edilince bir gün kardeşim dediğimiz kişiye ertesi gün düşmanım diyebiliyorsunuz. Ama toptancı bir tarih şuuruyla meseleye yaklaşıp yaşadığınız coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklı riskleri nazarı itibare alıp olumsuzlukları, dezavantajları avantaja çevirebilecek hamleleri düşünüp bu ilişkilerin ortak bir akılla oluşmuş ki Türkiye bu konuda çok ciddi bir mirasın sahibidir. Bu coğrafyada uzunca bir zamandan beri Mustafa Kemal Atatürk’ün inşa ettiği bir dış politika ile hem aktif olmayı becerebilmiş hem de ihtiyatlı davranmayı güncellenmiştir. Türkiye bugün bu özel ilişkiler üzerinden sürdürülmüş. Dış politikanın sonucunda bir gün işte Mursi’ye dost oluyoruz, o gidiyor. Mursi'nin gidişine bağlı olarak Sisi’yi düşmanlaştırma olabiliyoruz. O düşmanlık üzerinden ilişkileri kesiyoruz ve bunun maliyetini de Türkiye Cumhuriyeti Devleti maalesef ödemek durumunda kalıyor. Aynı şey Suriye konusunda da malum söz konusu oldu. Esad'la müşterek tatil yapan Cumhurbaşkanımız daha sonra Suriye’nin Devlet Başkanı’nı düşman ilan etti. Ayrıca uygulanan stratejik derinlik denen bir politikayı da yanlış uygulamaları yüzünden bataklığa çevirerek Türkiye’nin başına büyük sıkıntılar açılmasını vesile olundu.” dedi.

“BU ZAMANA KADAR YAPILMIŞ YANLIŞLIKLARDAN DÖNÜLMESİ BİR ZARURET OLARAK KARŞIMIZDA”

Türkiye’nin makul bir dış politika anlayışına dönmesi gerektiğini bu sebeple de Erdoğan- Sisi görüşmesinin iyi bir başlangıç olduğunu belirten Dervişoğlu;

“Devletin bu zamana kadar ki bütün tarihi birikimlerinin doğru bir biçimde kullanarak ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin de bölge coğrafyasında hedeflerinin yine doğru bir biçimde belirlenerek makul bir dış politika anlayışına dönülmesi lazım. Bunu iyi bir başlangıç olarak görüyorum. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı’nın yaşadığımız kritik coğrafyada çok büyük öneme sahip Mısır ile bu zamana kadar görüşmemesi. En büyük sınır komşumuzla bu zamana kadar ilişkilerini askıya alması ve ihtilaflarının çözümsüz hale getirilmesi yaşadığımız çağda Türkiye'nin hedeflerine ve beklentilerine uygun davranışlar değildir. Dolayısıyla bu alanda bu zamana kadar yapılmış yanlışlıklardan dönülmesi bir zaruret olarak karşımızda” ifadelerini kullandı.

“MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ OLMAYACAK DA KİMİN ASKERİ OLACAK?”

Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulundaki yemin törenindeki görüntülerine ilişkin yaşanan tartışmalara dair Dervişoğlu şu şekilde konuştu:

“Bu yeminin hiçbir şey yok, önce onu söyleyeyim net bir biçimde bu yemin ilk defa edilmiyor. Bu zamana kadar edilen bir yemin bu. Bunlar daha önceden kürsüden ediliyordu. Dönem birincileri çıkıyor ve orada bu yemin ediyorlardı. 2023 yılından sonra böyle bir değişiklik söz konusu oldu. Bu yemini, bütün Harp Okulu öğrencileri yapar. Yani Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri olmayacak da kimin askeri olacak? Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir subayı, yani Atatürk’ün hatıralarıyla büyüyecek, Atatürk'ün savaş anılarını okuyacak askeri dehasının ve zaferlerinin şahidi olacak, kurduğu cumhuriyetin yaşatılması ve sürdürülmesi üzerine eğitim alacak, yetişecek ve sınır güvenliğini emanet edeceğimiz insanlar. Dolayısıyla elbette ki Mustafa Kemal’in askeri olacak”

Teğmenlerinin yemin töreni üzerinden darbe iddilarının çıkarılmasına ilişkin Dervişoğlı,,

“Buradan bunları nasıl çıkarıyorlar bilmiyorum. Hatta bütün o şeyleri süslemek adına da efendim askerlik yeminin üzerine başka şeyler söylendi. Askerlik işte kara, deniz, hava, jandarma, bunların hepsinin kendi içlerinde askerlik yemininden başka özel yeminleri de vardır. Mesela jandarmada bir yemin vardır; ‘ol deyince olduran gönülleri iman ile dolduran’ diye jandarma bu yemini eder, televizyonlarda da görülür. Ayrıca özel kuvvetlerin komandonun kendine has antları vardır, yeminleri vardı ama benim üzüldüğüm şu; şimdi bir Genelkurmay Başkanı’nın, bir Savunma Bakanı’nın, bir Cumhurbaşkanı’nın aslında bu dönem mezun olmuş bu Harp Okulu öğrencilerine, geleceğe dair bir sahiplenme duygusu taşımaları lazım. Onları yalnız ya da damgalı bir devreymiş gibi tanımlamaktan uzak durmaları lazım” dedi.

“GÜZELLİĞİ TARİF ETMEK DURURKEN SANKİ BİR FARKLILIK VARMIŞ GİBİ KAMUOYUNDA BİRTAKIM OLAYLAR YARATMANIN ÜLKEMİZE HİÇBİR FAYDASI YOK”

Bu konuyla ilgili öne çıkarılması gereken esas şeyin, deniz hava ve kara okullarının birincilerinin kız öğrenciler olduğunu daha önce kendi X hesabından da söylediğini ifade eden Dervişoğlu;

“Bu güzelliği tarif etmek dururken sanki bir farklılık varmış gibi kamuoyunda birtakım olaylar yaratmak. Daha sonra işte birtakım kalemşörler ve televizyon yorumcuları delaletiyle bunları köprürtmeye kalkışmanın ülkemize hiçbir faydası yok. Yani bu yemin her zaman hatta onun dışında başka şeyler de olur. Yani bir subay evlenirken onu dönem arkadaşları kılıçların altından geçirirler. Yani bunlar meslekten kaynaklı birtakım teamüllerdir. Birtakım ritüeller, geleneklerdir. Yani bu gelenekler güzelliklere vesile oluyor demek dururken acaba arkasında ne vardır diye aramak maalesef kabul edilebilecek bir şey değil” dedi.

“MUSTAFA KEMAL’İN MİRASI ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞ BÜTÜN YEMİNLERE KARŞI BİR KISIM ÇEVRELERİN ALERJİSİ VAR”

Esas itibariyle Mustafa Kemal Atatürk’ten rahatsız olan bir kesimin varlığına işaret eden Dervişoğlu;

“Mustafa Kemal’in mirası üzerine inşa edilmiş bütün antlara karşı, bütün yeminlere karşı bir kısım çevrelerin alerjisi var. Aslında o alerjinin sebebinin ortadan kaldırılması lazım ve ben buna sebep olanların bugün Türkiye’nin yönetiminde bulunan kişilerin arasında olmasından da rahatsızlık duyuyorum. Yani ‘keşke Yunan kazansaydı’ diyenin hastanede ziyaretine giden bir Cumhurbaşkanı. Ve yine ‘Yunan kazansaydı’ diyenin cenazesine katılarak kıyama duran birtakım bakanların ve üst düzey siyasilerin varlığının olduğu yerde bundan elbette ki toplumun bazı kesimleri etkilenecektir.

“CUMHURBAŞKANI, MİLLİ SAVUNMA BAKANI VE GENELKURMAY BAŞKANI TARAFINDA PIRIL PIRIL EVLATLARIMIZIN MUTLAK SURETTE SAHİPLENİLMESİ LAZIM”

“Bunun dostluk ve düşmanlık üzerinden sürdürülmemesi lazım. Behemahal zaman kaybetmeden Cumhurbaşkanı, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı özellikle 2023-2024 öğretim yılında harp okulundan mezun olmuş bu yavrularımızın bu istikbal dolu, pırıl pırıl evlatlarımızın mutlak surette onlar tarafından sahiplenilmesi lazım”

“NEZAKET SINIRINDA KALARAK YAPILAN BİR UYGULAMA DEĞİL”

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen İzmir’in 93. Enternasyonel Fuarı’nın açılış tarihinin erkene çekilmesi üzerine Dervişoğlu’nun tepkisini Özgür Özel’in haklı gördüğünü ama üzüldüğünü ve Özel’in; ‘Protokol hatası oldu. Keşke bana söyleselerdi, Müsavat Bey’i arardım beraber giderdik’ dediğini söyleyen İsmail Küçükkaya tarafından görüşleri sorulan Dervişoğlu;

“Yüksek bir tepki göstermedim ama aslında bir tepki göstermeyi gerektiriyordu. Ama İzmir enternasyonal fuarı sadece İzmir’in değil ülkemizin de bir değeri. Dolayısıyla onu sekteye uğratmamak adına sınırlı bir tepki gösterdiğimi söyleyebilirim. Aksi halde daha fazla şey söylemeyi icap ettiren bir şey. Bunun da Özgür Bey’le ne kadar ilgisi var, ne kadar ilgisi var ben onu bilmiyorum ama bir fuar açılışı için bir davet geldi bizi 31 Ağustos’ta. 29 Ağustos akşamı saat 20:40’da bir elektronik posta geldi. Fuar açılış törenlerinin 30 Ağustos’a alındığına dair. 30 Ağustos biliyorsunuz bir millî bayramın resmi tatili. 30 Ağustos’ta Sayın Özgür Özel’in katıldığı fuar açılışı esnasında vali vilayette resepsiyon veriyordu. Yani Özgür Bey'in fuar açılışı diye katıldığı ve konuşma yaptığı yerde başka devlet erkanından da kimse yoktu. Dolayısıyla yani biz onunla 31 Ağustos’ta beraber olacaktık. Özgür Bey’in bir programına bağlı olarak onun 30 Ağustos’a çekildiğini ve bunun da ciddiyetle bağdaşmayacağı ben ifade ettim. Yani dediğim gibi bunu köpürterek çok büyütmek istiyorum. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın da sekteye uğramasını arzulamadım ama ertesi gün yapılan açılış resepsiyonuna katılmadık. Yani takvimle oynandı bana sorarsanız nezaket sınırında kalarak yapılan bir uygulama değil” dedi.  

“BEN OTURDUĞUM YERDE KENDİ ŞAHSİ HIRSLARIMLA KARAR VERMİYORUM”

Bu olaylar üzerinden İYİ Parti’nin ilerleyen dönemlerde CHP ile ilişkilerinin ne yönde olacağı sorulan Dervişoğlu;

“Bu tür olaylar beni etkilemez. Bu tür olaylar beni etkilese şayet ben Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politikalarında karşı karşıya kaldığı sorunlarla karşı karşıya kalırım. Onlarla karşı yani özel ilişkilerim benim hem makamından kaynaklı ağırlığıma halel getirmez. Hem de ben oturduğum yerde kendi şahsi hırslarımla karar vermiyorum. Arkadaşlarımızla birlikte yetkili organlarımızla birlikte karar vereceğiz. Dolayısıyla olumsuz etkilemez” dedi.

“BİR PARTİNİN İLÇE KONGRESİ GİBİ FUAR AÇILIŞI OLMAZ”

Fuar açılışında üzüldüğü esas şeyin açılışın bir partinin ilçe kongresine dönüşmüş olması olduğunu ifade eden Dervişoğlu şu şekilde konuştu.

“Koskoca İzmir Fuarı yani 93’üncüsü yapılıyor bu sene onun bir açılış fotoğraflarına bakın. Yani bir partinin ilçe kongresi gibi fuar açılışı olmaz. Sadece Özgür Bey’le gelen kendi partilerine mensup insanlar protokolün ön sıralarında oturuyor. Bunu böyle yapmaya kimsenin hakkı Büyükşehir Belediyesi’nden kaynaklı olduğunu da ifade ediyorlar işte. Bir programa uydurmak için bu konuyla ilgili rivayetler muhtelif. Ve bazı insanlar birbiriyle yan yana gelmek istemediği için de bunun olabileceğini söylüyorlar”

“ALINGANLIK GÖSTERMEYE GEREK YOK AMA MUTLAKA DEVLET HAYATINDA CİDDİYET GEREKLİDİR”

“Ben Özgür Bey’i çok iyi tanırım. Biz onunla birlikte uzun dönem grup başkanvekilliği yaptık Türkiye Büyük Millet Meclis’inde belki de siyasiler içinde en rahat oturup müzakere yapabileceğimiz karşılıklı hatta münakaşa yapabileceğimiz ama doğruyu konuşarak arayı bulabileceğimiz bir siyasi parti Genel Başkanı. Dolayısıyla buradan da söyleyeyim, alınganlık göstermeye gerek yok ama mutlaka devlet hayatında ciddiyet gereklidir. Onun da altını çizmek istiyorum.”

“SAYIN AKŞENER, MİLLETE VERDİĞİ SÖZÜN GEREĞİNİ YERİNE GETİRDİ”

İYİ Parti kurucu Genel Başkanı Meral Akşener’in, şuan mevcut koşullarda işin neresinde olduğunun merak edildiğine dair kendisine yöneltilen soruya cevap veren Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı:

“Oradaki bu konuyla ilgili istihkamın kaynağını ben doğrusunu isterseniz anlayabilmiş değilim. Çünkü benim karakterimin ne olduğunu bilenler hem Sayın Kurucu Genel Başkan Meral Akşener’in hem de benim ne tür bir tavır takılacağımı da çok iyi bilirler. Şimdi bunlar konuşuluyor. O bu işin neresinde? Öteki bunun neresinde? Sayın Akşener, millete verdiği sözün gereğini yerine getirdi ve dolayısıyla ben kongreden kendisiyle yarışmadım. Başka siyasi partilerdeki kongrelerine bakarak yapılmış değerlendirmelerin İYİ Parti için yapılmaması lazım. Yani ben Kurucu Genel Başkanı’na karşı yarışıp onu kongrede mağlup ederek onun makamına oturmadım. Sayın genel başkan siyaseti bıraktığını bize bir çatı kurduğunu, o çatıyı artık bizim yaşatmamız gerektiğini ifade ederek kongre salonundan ayrıldı”

“BU DAVRANIŞLARINDA ISRAR EDERLERSE BEN GELECEĞE BAKAMAM, ARKAYA BAKARAK DA SİYASET YAPAMAYIZ.”

“Müsavat Dervişoğlu’nun genel başkanlığını yapmış olduğu bir siyasi partide geçmişe yönelik tartışmalardan temin edilecek murat nedir? İYİ Parti'nin içinde herhangi bir tartışma kalmamıştır demek yerine bir taraftan tartışmaya vesile olabilecek satır başlarını açmaya kalkışmayı çok yerinde ve anlamlı bulmuyorum ben. Bazı arkadaşlarımız bunu yapıyorlar. Yani dışarıdan bakıldığında ben onların iyi niyetini biliyorum ama dışarıdan bakıldığında art niyetli gibi görülüyorlar. Onların bir kısmı istiyor ki Müsavat Dervişoğlu işte şu dönemde birtakım şeylerle alakalı o dönemin yönetimiyle kavgalı ve tartışmalı ise şayet o tartışmaya katılanları ne yapacak? Bu partinin kuruluş harcında teri ve emeği olan herkese, kalbimin, gönlümün, kollarımın ve genel başkan olduğum partinin kapılarının açık olduğunu söyledim. Eğer bu davranışlarında ısrar ederlerse ben geleceğe bakamam, arkaya bakarak da siyaset yapamayız. Siyaset sollama yaparken dikiz aynasına bakabileceğiniz maziye bakabileceğiniz bir alandır. İleriye doğru giderken niye ben şimdi çıkıp durup dururken herhangi bir tartışmanın zeminini oluşturmak isteyenlere o fırsatı verelim?”

“22 YILLIK DÖNEMDE ZANNEDERSİNİZ Kİ SANKİ 5 TANE, 6 TANE FARKLI HÜKÜMET GELMİŞ”

Bugün Türkiye’de iktidarın bitmiş durumunda olduğunu ifade ederek konuşmasına devam eden Dervişoğlu;

“Bu iktidar Türkiye’nin geleceğiyle alakalı olarak ancak konjonktürel dalgalanmaları hesap ederek kendisine bir çıkış yolu arayan ve belki de o konjonktürel dalgalanmalardan bir umut yeşertmeye çalışan bir iktidar olma vasfıyla kendini gösteriyor. Bu iktidarın planı kalmamıştır. Bu iktidarın programı kalmamıştır. Bu iktidar bu ülkeyi 22 yıldan beri yönetiyor ama dışarıdan baktığınızda tek başına iktidar olma özelliğiyle de kendini hissettirmiyor. Ben bunu çok açık söylüyorum. Yani bu 22 yıllık dönemde zannedersiniz ki sanki 5 tane, 6 tane farklı hükümet gelmiş. İktidarın tanımlaması, öyle sistem değişiklik var. Bunun içerisinde işte meclisten çıkmış bakanlar var, denetlenebilir kabine var. Ondan sonra denetlenemez bir kabine var, tek adamlık var. Bu ülkenin kaderinin bir kişinin 2 dudağının arasına terk edildiği dönem var. Bugün içinde yaşadığımız dönem aslına bakarsanız Türkiye bu iktidarı hak etmiyor” dedi.

“BU İKTİDAR SAHALARA ÇIKAMIYOR”

İktidarın artık sahalara çıkamadığını söyleyerek Sivas Kongresi’nin yıl dönümünde Ak Parti Grup Başkanı’nın emekliler tarafından protesto edilmesine değinen Dervişoğlu;

“Bu iktidar sahalara çıkamıyor. Yani bu iktidarın bir temsilcisinin Sivas Kongresi’nin yıl dönümünde emekliler tarafından protesto edilmesi ne demek? Yani biz geçmiş dönemlerde de büyük ekonomik sıkıntılar yaşadık. Yani tarım alanında da yaşadık. Her hemen her alanda yaşadık. ‘Türkiye jeopolitiğinden kaynaklı olarak da birtakım olumsuzluklara karşı kendini hazırlamalı ve stratejik planlar oluşturmalı’ diyen bir gelenekten geliyorum ben. Tedbirsiz bu iktidar”  ifadelerini kullandı.

“BUGÜN TOPRAĞA TER DÜŞÜREN HEMEN HERKES MUTSUZ”

Türkiye’nin eski şartlarında bir kısım mutsuzken, başka bir kısmın mutlu olabildiğini ancak bugün herkesin mutsuz olduğunu söyleyen Dervişoğlu;

“Eskiden mesela çiftçinin bir kısmı ürettiği ürünle alakalı olarak elde etmiş olduğu gelirden mutlu olurdu. Bir kesimi mutsuz olurdu. Örnek soğan eken mutlu olurdu, patates çekerdi, mutsuz olurdu. Misal işte domates üreten mutlu olurdu. Öbür tarafa döndüğünüzde sebze üreten mutsuz olurdu. Kayısı üreten mutlu olduğunda, fındık üreten mutsuz oldu. Ama bugün toprağa ter düşüren hemen herkes mutsuz. Şu anda toprağa ter düşüren, terimi düşüren ve karşılığını almak üzere hasat zamanını bekleyip de para kazanan bir tane çiftçi yok. Bu plansızlık olmaktan o kaynaklı bir durum. Yani bu ülke yaşadığımız coğrafyada hem Millî İstihbarat Teşkilatı’nın başındaki kişi hem de Dışişleri Bakanlığı tarafından ‘fiilen üçüncü dünya harbi başlamıştır’ diyor. Ama, Türkiye’ye bugün gıdayı erişemem noktasında bir sıkıntıyla karşı karşıya bırakan bir hükümetin parçası olarak da görevlerine devam ediyorlar. Yani hem gıdaya erişme erişebilme noktasında önemli sıkıntıları var hem de yüksek bir gıda enflasyonuyla karşı karşıya. “ şeklinde konuştu.

Avrupa Birliği ülkeleri arasında ortalama gıda enflasyonun %1.8,  OECD ülkeler arasında %1.9 olduğunu ama Türkiye'de %44.9 olduğunu belirten Dervişoğlu;

“Biz hububatla ve bakliyatla beslenen bir ülkeyiz. Hepimizde aileleri topraktan doymuş, insanların çocuklarıyız. Bugün toprağa ektiğimiz tohumun karşılığını alamıyorsanız emeğin karşılığını alamıyorsanız maliyeti karşılamıyorsanız şayet bunun ekonomiye yansımaları da kaçınılmaz olarak önünüze çıkar” dedi.

“EĞİTİM HAKKININ İMKÂN SAHİBİ OLMAYAN ÇOCUKLARDAN ALINMASI, ÇALINMASI ANLAMINA GELİYOR”

Aynı durumunda emekliler için de geçerli olduğunu, emeklilerin de mutsuz olduğunu belirten Dervişoğlu, Millî Eğitim Bakanlığı’nın stratejilerine de değinerek şu şekilde konuştu:

“Şimdi pazartesi günü okullar açılacak. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki bu eğitim anayasal bir hak. Bu hakkın devlet tarafından karşılanması yerine getirilmesi lazım ama bizde öyle bir Millî Eğitim Bakanlığı var ki o Millî Eğitim Bakanlığı ilk ve orta öğretim çağındaki çocukların özel okullara erişiminin kolaylaştırır olabileceğine dair stratejik plan hazırlıyor. Böyle bir ülke olamaz. Bu eğitim hakkının imkan sahibi olmayan çocuklardan alınması, çalınması anlamına geliyor sözlerimin başında dedim. Rahmetli babam beni devlet okuttu. Askeri öğrenci olarak okudu ve askerken de ikinci üniversite tahsilini ikmal etti. Devlet okumak isteyenin peşindeydi. Mustafa Kemal'in yaptıklarına baksınlar bu ülkeyi aydınlık bir gelecekle buluşturmak için ama geldiğimiz yere bak”

“TAYYİP ERDOĞAN’IN TAKVİMİNİ BELİRLEYECEĞİ BİR SEÇİMİ BEN ERKEN SEÇİM OLARAK GÖREMEM”

Erken seçim tartışmalarına ilişkin görüşleri sorulan Dervişoğlu;

“Erken seçimi telaffuz ederseniz hemen seçim talebinde bulunacaksınız. Türkiye bir seçimden yeni çıktı ve dediğim gibi 22 yıldır iş başında bulunan. Bu iktidar 22 yıl önce değil de sanki bu seçimle işe başladığını ima eden söylemlerin arkasına sığınıyor. Bugün eğer yönetim anlayışından kaynaklı olarak yapılması icap eden şey nedir derseniz? Artık yeni bir iktidara ihtiyaç vardır sonucu çıkar bu tablodan ama bu vadeye yayılan bir şey olamaz. Yani ben bugün erken seçimi talep edeyim, ona da bir vade vereyim. Efendim, yani burada Sayın Özel ifadelerimden sakın alınmasın. Tayyip Erdoğan’ın takvimini belirleyeceği bir seçimi ben erken seçim olarak göremem” dedi.

“SİYASET ELBETTE Kİ BİR ARENADIR AMA SİYASETÇİ GLADYATÖR DEĞİLDİR. SİYASETÇİ RAKİBİNİ DÜELLOYA DAVET EDEMEZ”

Muhalefetin TBMM’de tek başına erken seçim kararı alabilme şansı olmadığını bu yüzden iktidarın da içinde bulunduğu bir denklemin olacağını belirten Dervişoğlu şu şekilde konuştu.

“Bu fırsatı iktidara vermek efendim sadece cumhurbaşkanının yeniden aday oluşunun önünü açmak falan değil. Ben seçim adına sayın Cumhurbaşkanı bir daha aday olacak diye bir endişe taşımıyorum. Siyaset elbette ki bir arenadır ama siyasetçi gladyatör değildir. Siyasetçi rakibine düelloya davet edemez. Siyasetin sorumluluğu var. Siyasetin kişilere yüklediği yüksek sorumluluklar vardı. Bu sorumlulukların icabının yerine getirilmesi ben onu söylüyorum.”

“EN BAŞINDAN BERİ ERKEN SEÇİM ÇAĞRILARINI, SPEKÜLATİF BULDUĞUMU İFADE EDİYORUM”

Eğer bir seçim olacaksa İYİ Parti olarak en yakın takvimde gerçekleştirilecek olan bir genel seçime hazır olduklarını ifade eden Dervişoğlu; “Ama bunu sadece ben birinci partiyim ya da bir diğeri ben iktidarım diye takvimini tanzim etmeye yönelik bir yol haritası şayet takip ederlerse biz onu spekülatif buluruz. En başından beri de erken seçim çağrılarını, spekülatif bulduğumu ifade ediyorum. Yapamayacağınız bir seçime davet ediyorsunuz insanları, bu seçime davet değil, gücünüz yok. Bu seçime davet değil, bu düelloya davet gibi bir şey. Yani bu o yönüyle ele alınması icap eden bir şey. Kendi içinde birtakım stratejiler barındıran bir talep”  dedi.

2025 Kasım ya da ilkbaharında yapılması talep edilen erken seçim kararının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylık yolunu açmak olduğunu söyleyerek konuşmasına devam eden Dervişoğlu;

“Ben bugün 2025’in Kasım ayında yapalım uygundur olmadıysa ilkbaharda yapalım. E kimle yapacaksınız? Bu kararı kimle alacaksınız? Bugünkü iktidarla alacaksınız. Bu sadece Recep Tayyip Erdoğan bir daha aday oluyor Türkiye Büyük Millet Meclisi yeniden seçim deyince deyip görülebilecek bir husus değil. Kim aday olursa olsun anayasamıza göre Cumhurbaşkanı 2 defa seçiliyor. Tayyip Bey üçüncü defa seçildi. Evet yani şu anda bize göre 3. önümüzdeki dönemde 4. oluyor. Eğer erken seçim kararı meclis tarafından alınırsa aday oluyor, başımızın üstüne. Aday olmasıyla alakalı bir şey değil bu yani Tayyip Erdoğan. Bir takım anayasal hakları avantaja dönüştürmek üzere Türkiye’de bazı kurullardan yararlanıyor olabilir. Yüksek Seçim Kurulu, Tayyip Bey’in üçüncü defa olmasına rağmen adaylığına müsamaha gösterdi. Aslında bana sorarsanız bu seçimde de olamaz” ifadelerini kullandı.

“ELBETTE Kİ BU İKTİDAR GİDECEKTİR. AMA ‘YERİNE NE OLACAKTIR?’ SORUSUNUN CEVABINI MİLLET ARIYOR. O CEVABA İYİ PARTİ OLACAK DEDİRTMEK ÜZERE HAZIRLANIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2023 seçimlerinde de aday olamaması gerektiğini belirten Dervişoğlu;

“Bence olamaması gerekirdi ama anayasanın farklı bir biçimde yorumlanmasına bağlı. Recep Tayyip Erdoğan elbette ki siyaset arenasından bir seçim mağlubiyeti yaşayarak gitmelidir. Ben buna bir şey demiyorum. Çünkü bu milletin asaleti, zaten öyle bir ferasetin sandığa yansımasını gerektiriyor. Bu millet onu yapar. Yani bunca sıkıntıdan sonra bunca yoksulluktan sonra bunca yolsuzluktan sonra, dış politikadaki bunca aymazlıktan sonra umudunu yitirmiş gençlerin vize kapılarında sabahladığı bir ülke olma özelliğiyle kendisini göstermiş olmasından sonra efendim bu ekonomik dalgalanmalardan sonra çaresi bulunamayan dertlerle milletin baş başa bırakılmasından sonra elbette ki bu iktidar gidecektir. Ama yerine ne olacaktır sorusunun cevabını millet arıyor. Ben de diyorum ki o cevaba İYİ Parti olacak dedirtmek üzere hazırlanıyoruz. Bütün kurumlarımızı hazırlanıyoruz” dedi.

“BİZ İYİ PARTİ'Yİ ADALETİN, HÜRRİYETİN VE EŞİTLİĞİN PEŞİNDE OLDUĞUMUZU GÖSTERMEK İÇİN KURDUK”

İYİ Parti’nin kurulmuş olduğu şartların bugün de mevcutta var olduğuna değinen Dervişoğlu;

“Geride bıraktığımız dönemde yaşanmış dalgalanmalar, bir kısım çevreleri demoralize etmiş olabilir ama ben Türkiye’nin her yerini geziyorum. Milletin umudu, milletin umudu dimdik ayaktadır. Ve dolayısıyla İYİ Parti kurulduğunda geçerli olan şartların her biri yerli yerinde duruyor. Biz İYİ Parti'yi hukuk ve adalet aramak için kurduk. Hürriyet için hürriyet aramak için kurduk. Eşitlik içinde kurduk. Adaletin, hürriyetin ve eşitliğin peşinde olduğumuzu göstermek için kurduk. Türkiye hâlâ rahmetli babam bana 65 sene önce bu ismi vermiş, 65 sene sonra hala Türkiye’ye adalet arıyor, eşitlik arıyor ve hürriyet arıyorsa görev tamamlanmamış demektir. Yani meseleye buradan bakmak gerekiyor” dedi.

 2028’e kadar seçimsiz gidilemeyeceğini belirten Dervişoğlu; “Ben bu şartlarda bir seçim olacağı kanaatini taşıyorum ama iktidarın medet umduğu bazı şeyler var bunun için de. Yaşadığımız coğrafyadan kaynaklı birtakım konjonktürel dalgalanmalar da söz konusu olabilir. Ekonominin düzeleceğine dair bir beklenti üzerine de inşa edilmiş olabilir. Yani ama ben ne yaparlarsa yapsınlar, yaratmış oldukları tahribatın bizi aydınlık bir ufuk sağlayabileceğine inanmıyorum” dedi.

“BU BEYLER MİLLETTEN ÖZÜR DİLEMEK YERİNE HÂLÂ KENDİ YARATTIKLARI BİRTAKIM OLUMSUZLUKLARI BERTARAF ETMEK İÇİN ÇABA SARF EDİYOR GÖRÜNTÜSÜ SERGİLEMEK SURETİYLE MİLLETTEN ALKIŞ ALMAYA UĞRAŞIYORLAR.”

İktidarın kendi yarattığı sorunları çözmeye çalışarak bir kahramanlık devşirme gayesinde olduğunu ve sorumluluk almadığını söyleyen Dervişoğlu;

“Bakın, 22 yıl diyorum. 22 yıldır sanki iş başında, kendileri değil de başkalarıyla iş buraya geldi.  Ülkeye 5 tane, 10 tane hükümet gelmiş hala maziyi eleştiren geçmişi eleştiren bir bakış açılarına sahipler. Bu iktidar ben siyasete başladığım günden beri söylüyorum. Yani İYİ Parti içinde göreve başladığımdan beri söylüyorum. Kendi yarattığı sorunları çözmeye çalışarak ondan bir kahramanlık devşirmeye uğraşı içinde, düştüğümüz bataklığı müsebbibi kendileri bataklıktan çıkmak için çaba sarf ederek alkış almak istiyorlar. Sorumluluk üstlenmiyorlar. Milli Eğitim sistemini getirdikleri durum ortada. Tarım ve hayvancılığı getirdikleri durum ortada. Dış politikada olup bitenler Türkiye’yi bu alanda getirdikleri durum ortada. Ama hâlâ bu beyler, onların sorumlusu biziz demek ve milletten özür dilemek yerine. Ya bu alanda hiç olmasa milletle hesaplaşmak yerine hâlâ kendi yarattıkları birtakım olumsuzlukları bertaraf etmek için çaba sarf ediyor görüntüsü sergilemek suretiyle milletten alkış almaya uğraşıyorlar. Millet bunu birkaç defa müsait simayla karşılayıp ödüllendirmiş olabilir ama artık bu iktidar milletin boğazına gelmiştir. 21. yüzyılda çocuklarımız yatağa aç giriyor ve sabah mutlu uyanamıyorsa bu hepimizin ayıbıdır. Öncelikle de bu ülkeyi yönetenlerin ayıbıdır. Buna sebep olanların utanması gerekirken kendi pozisyonlarından kaynaklı böyle başarılar çıkarmaya kalkışması da demokrasi açısından bakıldığında kabul edilebilir değil” dedi.

“TÜRKİYE YENİ BİR GÖÇ DALGASINA HAZIR BİR ÜLKE DEĞİLDİR”

Iraklı vatandaşların Türkiye’ye vizesiz girişleri ile ilgili çıkan düzenlemeye dair görüşleri sorulan Dervişoğlu;

“Evet, şimdi Irak’ta biliyorsunuz özellikle Kerkük’te hususunda Telafer’de, Irak’ın birçok bölgesinde Türkmen unsurlar da var. Dolayısıyla oradaki Türkmen varlığının korunabilmesi ve gücünü muhafaza edilebilmesi bakımından da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin asırlara şamil politikaları var. Bu diyorum ya hep ben toptancıya bir tarih şuuruyla meselenin kavrayıp yorumlanıp yine kökten bir bakış açısıyla da çözüme taşınması lazım. Türkiye zaten son derece ciddi düzensiz göç alan bir ülke ve dünden bugüne yaptığımız tanımlamalara bağlı olarak bir hendek ülke konumuna getirildi ve bu bölgedeki göç dalgasının Avrupa’ya gitmemesi ve Avrupa’nın bundan etkilenmemesi için bir geri dönüş anlaşması diye tarif edilen bir anlaşma da yapıldı. Şimdi Suriye’den bu zamana kadar isteyenler istediği gibi geçti. Irak’tan bir kesim Türkiye üzerinden bu hükümetin yanlış uygulamaları yüzünden Suriye’ye intikal etti ve bazı terör unsurlarının da o bölgede ordulaşmasına vesile olundu. Türkiye yeni bir göç dalgasına hazır bir ülke değildir ve behemehâl Türkiye’deki bu sığınmacı sorununun çözümü yolunda ciddi adımlar atılması lazım” dedi.

“ÜNİTER DEVLET YAPISINI TEHLİKEYE DÜŞÜRMEDEN CİDDİ TEDBİRLER VE KARARLAR ALMAK MECBURİYETİNDEDİR”

İYİ Parti olarak sığınmacı konusunu bir doktrin çerçevesinde ele aldıklarına ve İYİ Parti’de de Göç Politikaları Başkanlığının varlığına işaret eden Dervişoğlu;

“Türkiye'nin geleceği konusunda bundan daha ciddi bir mesele olduğu kanaati sadece bugünü de kapsamıyor. Yarınlarda iklim değişikliğine bağlı olarak başka başka göçlerin de muhatabı olunan olunabilecek bir coğrafyada bulunuyor Türkiye. Dolayısıyla Türkiye bu bölgede olan varlığını, demografik yapısını zaafa uğratmadan ve üniter devlet yapısını tehlikeye düşürmeden ciddi tedbirler ve kararlar almak mecburiyetindedir. Biz bunu İYİ Parti olarak bir göç doktrini içerisinde ele alıyoruz” dedi.

“SURİYE’DEN GELİP VATANDAŞ OLANLARLA ALAKALI KAPSAMLI BİR HUKUKİ DEĞERLENDİRMEYİ DE İÇİNDE BARINDIRAN BİR DOĞRU ADIMI TÜRKİYE ADINA ATMA KARARLILIĞI ORTAYA KOYACAĞIZ”

Yakın zamanda Suriye'den gelip vatandaşlık alanlarla ilgili hukuki kapsamda kamuoyunun dikkatini çekecek bir değerlendirme yapacağını belirten Dervişoğlu,

“Özellikle Suriye’den gelip vatandaş olanlarla alakalı kapsamlı bir hukuki değerlendirmeyi de içinde barındıran bir doğru adımı Türkiye adına atma kararlılığı ortaya koyacağız ve kamuoyunun dikkatinden kaçan bir hususu gündeme getireceğiz. Bu ülkeyi yönetenleri de vaziyet almaya mecbur edeceğiz” dedi.

“YAŞADIĞIMIZ COĞRAFYAYA KURUCU ORTAKLAR ARAYAN BİR ZİHNİYETLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Gerek Iraklı vatandaşlara vize verilmesi konusunu gerekse de Suriyeli sığınmacılarla ilgili konunun Türkiye’nin demografik yapısını tehdit altına almaktan başka bir anlam taşımadığının altını çizen Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malazgirt Zaferi yıl dönümünde yaptığı konuşmayı hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

“Anadolu'nun vatan oluşunun yıldönümünde yapılan konuşmalara bakarak yaşadığımız coğrafyaya kurucu ortaklar arayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bakın ben burada hiç kimseyi incitici spekülasyona elverişli laflar sarf edeyim istemiyorum. Ama bu coğrafyanın 6. yüzyıldan beri sahibi yüce Türk milletidir. Dolayısıyla ne vatanın kuruluşunda, alınışında ne cumhuriyetin kuruluşunda hiç kimsenin ortaklığına ihtiyacı yoktur. Dolayısıyla burada Türklüğü kabul etmiş unsurlarla aynı bayrağın gölgesinde ve aynı vatanda yaşama iradesi sergilemek mecburiyetindedir. Efendim biz şunun altına şu gölgenin altına şu şu unsurları alalım diyen bir bakış açısı, Türkiye’yi yaşadığımız coğrafyada orta vadede bakın uzun vadede demiyorum. Orta vadede sıkıntıya düşürebilecek adımlar atabilirler” dedi.

“ÖĞRENME DUYGUSUNDAN MAHRUM BİR ANLAYIŞLA YÖNETİLİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa değişikliği konusunda; “anayasa değişikliği konusunda çalışıyoruz bazı önyargıları aşamıyoruz” ifadesinin tehlikeli bir cümle olduğunu belirterek konuşmasına devam eden Dervişoğlu;

“Bunlar tehlikeli cümlelerdir. Bakın, bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlere yakışan ifadeler değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nde önemli makamlara gelenlere neyi söyleyeceklerini anlattıkları kadar neyi söylememesi gerektiğini de öğretirler. Ama görünen ve anlaşılan odur ki öğrenme duygusundan mahrum bir anlayışla yönetiliyoruz” dedi.

“TÜRKİYE’NİN KARŞI KARŞIYA BULUNDUĞU BÜTÜN SORUNLARIN SEBEBİ ESAS İTİBARİYLE SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİDİR”

Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var mı sorusuna Dervişoğlu şu sözlerle cevap verdi:

“Bu anayasa değişiklikleri hükûmet iş başına geldiği günden beri hangi dönemlerde yapıldı bakmak lazım. 2007’de darbe anayasasından kurtuluyorduk. Referandum yaptık. 2010’da darbe anayasasından kurtuluyorduk. Yine bir referandum yaptık. 2017’de yine darbe anayasasından kurtuluyoruz diye bir başka referandum yaptık ve Türkiye’de sistem değişti ve bugün Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu bütün sorunların sebebi esas itibariyle o sistem değişikliğidir ve bu sistem Türkiye’ye uymamaktadır. Türkiye kaderini tek adamın 2 dudağının arasından çıkacak kelama terk edecek bir ülke değildir. Türk milletinin geleceğe dair beklentileri de ortak akılla ve ahlakla inşa edilmiş bir bakış açısıyla ancak kendini hissettirebilir”

“İYİ PARTİ OLARAK SONUNA KADAR DİRENİRİZ”

“Elimizdeki anayasanın zaten değişmeyen bir maddesi yok. Bu anayasa bir değişiklik gerektiriyor, evet. 2017’deki parlamenter demokratik sistemden çıkıp Türkiye’de tek adamlığa evrilecek cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kaldırılacağı ve bizi yeniden yarım asırdan fazla tecrübe sahibi olduğumuz parlamenter sistemle buluşturacak bir anayasa üzerinde konuşulabilir. Ama bu anayasa değişikliği sayın cumhurbaşkanının yetkilerini tahkim edecek, onun tek adamlığını güçlendirecek birtakım ifadeleri içinde barındıracak ve anayasanın ilk 4 maddesini tartışılabilir hale gelecek, Anayasadaki işte Türklüğü tanımlayan 66. maddenin tartışmaya açılmasına vesile olabilecek bir denklem arzulanıyorsa, bir planlama varsa İYİ Parti olarak ona sonuna kadar direniriz”

“İKTİDAR NE YAPMAYI HEDEFLEDİĞİNİ AÇIK VE NET BİR BİÇİMDE TANIMLAMALI”

Türkiye’de parlamenter sisteme geçişi sağlayacak bir anaya değişikliğine hazır olduklarını ifade eden Dervişoğlu; “Eğer Türkiye parlamenter demokratik sisteme geçişi tartışacaksa bu yönde bir anayasa değişikliği yapacaksa biz buna hazırız. Yani ben bu yetkilerle şimdi Sayın Cumhurbaşkanı’nın hangi yetkisi eksik ki? Sayın Cumhurbaşkanı zaten kalemini çıkarıyor, bir kararname imzalıyor ve kendi etkisini arttırıyor zaten geçen hafta yaptığı gibi. Dolayısıyla eğer Türkiye’de anayasayı gerçekten ele alacaksak, iktidar ne yapmayı hedeflediğini açık ve net bir biçimde tanımlamalı”

“TEK ADAMLIĞI TAHKİM EDECEK HİÇBİR DEĞİŞİKLİĞİN YANINDA OLMAYIZ.”

“Bu alandaki tartışmalar da kapatılmalı ama iktidar kendi alışkanlığıdır, kötü de bir alışkanlıktır. Kutuplaşmaya da vesile oluyor. Sürekli arzu ettiği alanlarda insanları tartıştırarak, muhalefet partilerinin liderlerini anayasa tartıştırarak ne yapmak istiyorsunuz? Bir tartışma olsun. O tartışmadan beslenelim, o kutuplaşma zemini oluştursun. Bu ülkenin gerçek gündemi o anayasa değişikliği üzerinden gölgelensin istiyorsanız biz İYİ Parti olarak ona sonuna kadar karşıyız. Net ve açık söylüyorum, evet tek adamlığı tahkim edecek hiçbir değişikliğin yanında olmayız.”

“BENİM ENDİŞEM VAR…”

.

Anayasa’nın ilk 4 maddesine ve Türklük tanımına gölge düşürülmesinden endişe ettiğini söyleyen Dervişoğlu;

“İlk 4 maddeyi gölgede bırakabilecek böyle marazi değişiklikler, anayasadaki Türklük tanımını zaafa düşürebilecek böyle istisnai düzenlemeler falan yerleştirilirse ki endişem var. Benim endişem var çünkü sayın Cumhurbaşkanı sebepsiz yere ‘biz aslında bir şey yapmak istiyoruz ama ön yargıları aşamıyoruz’ demediğine göre endişe ediyorum”  dedi.

MHP’NİN AKP’NİN YANINDA NE İŞİ VAR?

Vatandaşlardan gelen bir mesajda Alparslan Türkeş’in sözüne istinaden söylenen “Ülkücülük MHP'de yapılır” cümlesine ilişkin yorumu sorulan Dervişoğlu;

Türk milliyetçiliği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi. Dolayısıyla hiç kimsenin inkisamına sığmayacak kadar büyüktür. Türk milliyetçiliği dolayısıyla zaten ileride oluşacak varsayılan şemsiye şu anda Türkiye’de var. Siyasi görüşleri sorduğunuzda milliyetçiyim diyenlerle Atatürkçüyüm diyenlerin toplamı neredeyse %80’ne. O bahsetmiş olduğunuz şemsiye oluşmuş durumda. Dolayısıyla kimsenin milliyetçiliği, mütevelliği efendim yeni icatlar yaratılarak birileri tarafından inkisama alınamaz. Bu zamana kadar oldu işte laikliği, Cumhuriyeti, demokrasiyi bir kısım siyasi çevrelerin inkisamına aldılar, dindarlığı, muhafazakarlığı bir başka çevre inkisamına aldı. Milliyetçiliği de bir başka çevre elbette ki inkisamına alınmış gibi görünüyor şimdi. Milliyetçiliğinin kuruluş felsefesi olması düşüncesi menfaatlerini başka ülkelere karşı korumak, Türk milletini tıpkı Mustafa Kemal’in işaret ettiği gibi en kısa yoldan en kısa zamanda muasır milletler seviyesine ulaştırma ülküsünün adıdır. Dolayısıyla kendi kendine teşekkül etmez. Bunun için bir ömür vakfetmek lazımdır. Bunun için bir mücadele cehdine sahip olmak lazımdır. Alparslan Türkeş’in peşinde koşulacak çok sayıda özlü sözü vardır, onların hiçbirini görmeyip “ülkücülük MHP’de yapılır” düşüncesinden hareketle ithamların muhatabı kılınmak isteniyorsam o soruyu soran tarafından; Evet ülkücülük MHP’de yapılır. O zaman MHP’nin AKP’nin yanında ne işi var? diye sorarım.” dedi.

“BÜYÜK ÇATIYI TIPKI BİR SELÇUKLU KARTALI GİBİ MUHATAPLARINI HİMAYESİ ALTINA ALAN TIPKI BİR OSMANLI ÇINARI GİBİ DE HERKESİ GÖLGESİNDE BARINDIRAN BÜYÜK BİR BİRLİKTELİĞE DÖNÜŞME ARZUSUNDAYIM”

İYİ Parti teşkilatlarına ve millete seslenerek konuşasına devam eden Dervişoğlu;

“Büyük bir yolculuk başlattık biz İYİ Parti olarak. Elbette ki eksikliklerimiz olabilir. Birtakım şartlarda kaynaklı yaşanmaması gereken birtakım olayları da yaşamış olabiliriz. Bu ülkenin yaralarını birlikte sarmak mecburiyetindeyiz. Bu ülkenin yarası varsa elbette ki İYİ Parti’nin de yarası vardır demektir. Yaralarımızı birbirimize sarılarak saracağız ve bu ülkeye yeni bir ufuk inşa edeceğiz. Yeni bir bakış açısı inşa edeceğiz. Bunun için bu partinin kuruluşundan itibaren dedim; harcında teri ve emeği olan herkesi İYİ Parti’nin hedefleri doğrultusunda yeniden sorumluluk üstlenmeye davet ediyorum. Çağrım sadece İYİ Partililere değil, çağrım milletimizedir. Uzunca bir zamandır yığınla filan ve projeyle içi boşaltılmış merkezin yeniden inşasına Türkiye’nin yeniden tıpkı Süleyman Demirel’in zamanında olduğu gibi onun samimiyetine, Bülent Ecevit’in zamanında olduğu gibi onun nezaketine, Erbakan'ın imanına ve mücadele azmine, Alparslan Türkeş’in cesaretine ve mücadeleci cehdine ihtiyacı vardır. Dolayısıyla ben Turgut Özal'la da başlayan onunla da özdeşleşen çalışkanlığı da bu işin içine dahil edersem o bahsettiğim liderleri ayak izlerine basarak siyasi yolculuğunu sürdürecek bir İYİ Parti vadediyorum. İşte o bahsettiğiniz büyük çatıyı tıpkı bir Selçuklu kartalı gibi muhataplarını himayesi altına alan tıpkı bir Osmanlı çınarı gibi de herkesi gölgesinde barındıran büyük bir birlikteliğe dönüşme arzusundayım.”

“BU HÜKÜMETİN ASLINDA BEN BU İŞİ DOĞRU YAPAMADIM DEYİP NASIL DOĞRU YAPILABİLECEĞİNİ ÇERÇEVELENDİRMESİ LAZIM”

Ekonominin 2025-2027 döneminde dair yol haritasını sunan Orta Vadeli Programının açıklanmasıyla birlikte yıllık enflasyon hedefinin 8 buçuk puan artırılarak %41,5 olarak revize edilmesine ilişkin Dervişoğlu;

“Şimdi enflasyon tahminini tutturamamışlar hiçbir şeyi tutturamadılar. Bu zamana kadar hiçbir ekonomik programı layıkıyla uygulasalar, hazırladığımız bütçenin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde daha görüşülürken üçte bir azaldığına şahit olan biriyim. Ben uzun ve orta vadeli planlarda programlarda uygulama eksikliğinden kaynaklı beklentilerin karşılanamadığına ve bu alanda da işte sayın Cumhurbaşkanı yardımcısının son sözü işte depremde bir takım büyük harcamalardan bahsediyor. Ben deprem bölgesinde de irtibatını sürdüren yakın zamanda dolayı ziyaret edecek olan bir genel başkanım orada olup bitenleri de biliyorum. Yani bu hükümetin uygulayabileceği bir şey yok. Çünkü bu hükümet doğru bir şey uygulamaya çalıştığında bile ona müdahale edebilecek birtakım müesseseler oluşturmuş olduğu için Dolayısıyla TÜİK rakamlarına göre zaten tartışmalı bir enflasyon oranı var. %33 beklenti vardı, 33 buçuk zannediyorum. Şimdi o beklenti 8 buçuk yukarıya çıkmış bana göre. O da gerçek bir enflasyon rakamı değildir. Dolayısıyla da bu hükümet bugün itibariyle ne yaparsa yapsın sadece üzerinde oynama yapılabilecek makro göstergeleri güncelleştirebilir. Bunun hiçbirinin vatandaşı olumlu bir yansıması olmaz. Satın alma gücüne bir katkısı olmaz. Dolayısıyla bu hükümetin aslında ben bu işi doğru yapamadım deyip nasıl doğru yapılabileceğini çerçevelendirmesi lazım”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.