Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “AK Parti olarak iktidara geldiğimiz 2002 yılı Kasım ayından beri ülkemizde yaşanan her şeyin sorumluluğu bize aittir. Şimdi bir başka operasyonla enflasyonu çift haneli rakamlara çıkarmanın gayreti içerisindeler. Ne demiştik? Bu bizi teğet geçer demiştik. Geçti mi? Geçti. Allah’ın izniyle şimdi de öyle olacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin genel merkezinde yapılan genişletilmiş il başkanları toplantısında konuştu. Seçim öncesinde yükselen döviz kurunun 24 Haziran’dan sonra düşmesini ya da yatay seyretmesini beklediklerini belirten Erdoğan, “Tam tersi bir durumla karşılaştık. Amerikan yönetiminin ülkemizle ilgili ardı ardına açıkladığı olumsuz kararlar bahane edilerek Türk ekonomisini hedef alan alçak bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. Döviz kuru gece yarısı operasyonlarıyla ne ekonomik gerekçelerle ne de mantıklı bir başka sebeple izah edilemeyecek şekilde yükseltildi” diye konuştu.
“TÜRKİYE KABİLE DEVLETİ DEĞİLDİR”
“Yılbaşında 3,8 olan, Mart başında yine bu durumu koruyan, Nisan başında yaklaşık 4 olan, Mayıs başında 4,12 olan, Haziran’da seçimlerin ertesi günü 4,6’yı bulan döviz kurunun yükselişini buraya kadar anlayabilirdik” diyen Erdoğan, kurdaki yükselişin “Seçim öncesi belirsizlikten” kaynaklandığını düşündüklerini kaydederek, şöyle konuştu:
“Buna karşılık daha sonraki gelişmeleri aynı hüsnü niyetle değerlendiremiyoruz. Temmuz ayı boyunca da aynı seviyede seyreden dövizin Ağustos’ta bir anda 7 lira seviyesine kadar yükselmesi başlı başına bir ekonomik suikast girişiminin delilidir. Ağustos ayında bu ülkede ne siyasi istikrarsızlık yaşandı ne harp oldu ne afete maruz kalındı ne de başka herhangi bir fevkaladelik görüldü. Amerikan yönetiminin ülkemizin egemenlik haklarına açıkça saygısızlık olan taleplerine cevap vermedik diye böyle bir sonucun ortaya çıkması meselenin tamamen siyasi olduğuna işaret ediyor.
Her şeyden önce şunun bilinmesi lazım Türkiye bir hukuk devletidir, kabile devleti değildir. İş, ekonomi sınırlarını aştı ve Türkiye’nin topyekun cezalandırılması boyutuna ulaştı. Ekonomi yönetimimiz başta olmak üzere tüm kurumlarımızla elimizdeki araçları kullanarak bu saldırıyı belirli bir noktada durdurduk. Bununla birlikte mücadelemiz her alanda amansız bir şekilde sürüyor. Maruz kaldığımız saldırının manivelası kur gibi gözükse de asıl kalıcı darbeleri enflasyon ve faizler konusunda alıyoruz. Bu sıkıntının çözümü için ekonomi yönetimimiz kendi programını uyguluyor.
“SABRIM BİR YERE KADAR”
Faizi yöneticiler belirler ama enflasyonu yönetici belirlemez. Enflasyon faizin akışıyla oluşur. Bugüne kadar Merkez Bankası defalarca, şu 16 yıllık Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığım döneminde enflasyonu herkes açıklamıştır. Ama hiçbir kez enflasyon Merkez Bankası’nın açıkladığı gibi gerçekleşmemiştir. Bakıyorsunuz yıl ortasında Merkez Bankası enflasyonu tekrar revize ediyor, üçüncü çeyrekte tekrar revize ediyor. Niye? Madem biliyorsun bu işi faizi belirlerken tutuyor da enflasyonu açıklarken niye tutmuyor? Bu gerçekleri şimdi Ekim ayında da göreceğiz. Dün son olarak Merkez Bankası sürekli gündeme getirilen faiz artırımını da üstelik oldukça yüksek bir oranla gerçekleştirdi. Diyor ya ‘bağımsızlık’ hadi buyur bağımsızlık. Şimdi bakalım bağımsızlığın neticesini göreceğiz. Şu an şahsen benim sabır safhamdır ve bu sabır bir yere kadar. Çünkü biz sömürü manivelalarına eyvallah edemeyiz. Sadece bir kur manivelasıyla bir ülke terbiye edilemez.”
“GAZI ALAN BASTIRIP GİDİYOR”
Finans kuruluşlarının ayakta kalmasının yatırımcının güçlü olmasına bağlı olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Biz o tulumbaya suyu koymamız lazım ki tulumbadan su gelsin. Tulumbadan su gelmediği zaman her yer susuz kalır. Kişisel olarak faiz meselesine bakışımı aynen ifade ettiğim gibi bilmenizi isterim. En son dün TESK Genel Kurulu’nda görüşlerimi tekraren ifade ettim. Buradan gazı alan bastırıp gidiyor, önüne gelen zam üstüne zam yapıyor. Faizle ilişkisi olsun olmasın, fırsatı yakalıyor ya oradan giriyor. Onun için de burada Hazine ve Maliye Bakanlığı’mızın tüm birimleriyle bu kontrol mekanizmalarını çok iyi çalıştırması lazım. İlgili bakanlıklarımızın bunu çok iyi çalıştırması lazım. Bu suiistimalleri yapanlara da gereken dersi vermemiz lazım. Yeter ki enflasyonu, kuru, faizleri kontrol altına alabileceğimiz iklime kavuşabilelim. Gelişmeleri takip ediyoruz. Bekleyip göreceğiz” şeklinde konuştu.
“BÖYLE 25 KURUŞA SİMİT YOK”
Dün yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararıyla dövizle üzerinden yapılan alım-satım, kira sözleşmelerinin yasaklandığını anımsatan Erdoğan, “Artık Türk Lirası, yerli ve milli para. Kim ki döviz talep ediyor hemen ilgili mercie bunlar şikayet edilmeli. Gereği neyse bunu yaparız. Burası Türkiye ve Türkiye’de de artık Türk Lirası bu noktada geçerlidir. Uzun zamandır şikayet konusu olan dövizle kira ödemesi sorununu ortadan kaldırdık. Bunlar öyle işlemler yapıyor ki kirayı dövizle alıyor, personele Türk Lirası ödüyor. Sen elektrik, su parasını dövizle mi ödüyorsun? Tepsi TL ama gel gör kira Dolar. Böyle 25 kuruşa simit yok. Gereği neyse bu yapılacaktır” dedi.
“SIFIRDAN BİR YATIRIM DÜŞÜNMÜYORUZ”
Bakanlıkların birleşmesi ile birçok devlet binasının boşa çıktını ifade eden Erdoğan, “Kirada olan yerlerden Bakanlarımız oraları boşaltıyor. Kendimize ait olan yerlere geçmek suretiyle ödediğimiz kiralardan kurtularak çok ciddi bir tasarrufa gitmiş oluyoruz. Kamu araçlarını hem nitelik hem kullanım bakımından onları da sınırlandırdık. Personel alımını da emekli olan personel sayısına yakın bir seviyeye çekiyoruz. Yatırımları da güncellemeye aldık, bitim noktasına gelenlerle bitmeye uzak olanlar sıralamasında ona göre yatırımlarımızı planlayıp hızlandıracağız. Sıfırdan bir yatırım düşünmüyoruz, ama olmazsa olmaz fevkaladeliği olan yatırımlar olabilir ayrı bir konu. Ama bunun dışında başlayacağız. Nereye kadar gelmiş? Yüzde 70-80-90’a gelmiş bunları bitireceğiz. Burada müteahhit firmalarımızı mağdur etmeyeceğiz. Tüm Bakanlıklarımız bu ilke çerçevesinde ellerindeki yatırım stoklarını gözden geçirecek, öncelik sıralaması yaparak çalışmalarını yürütecek” şeklinde konuştu.
“LÜTFEN PARANIZA GÜVENİN”
İthalat ve ihracatla uğraşmayan kimsenin dövizle işi olmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Vatandaşlarıma sesleniyorum, lütfen paramıza, paranıza güvenin. Tüm tasarrufların dövizden Türk Lirasına yönlendirilmesi gerekli. Yastık altı diye tabir edilen sistem dışı tasarrufların süratle bankalar, faizsiz finans kuruluşları ve diğer yollarla ekonomiye kazandırılmasını bekliyoruz. Özel sektörümüz üretimden ve yatırımdan asla vazgeçmemelidir. Hatta ihracata dönük üretim ve yatırım için tam zamanıdır. Türkiye’yi döviz kurundan vurmak isteyenlere cevabımızı kurun geldiği seviyenin avantajlarını ihracatımıza ve bununla bağlı olarak üretime, istihdama yansıtarak bu cevabı vermeliyiz” dedi.
“STOKÇULARA FIRSAT VERMEYECEĞİZ”
Stokçuluk yapanlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu stokçulara gereken cevabı gerek İçişleri Bakanlığımız, gerek Hazine ve Maliye buralar verecek. Buralara baskınlar yapak suretiyle, ‘Sen stokçuluk mu yapıyorsun? Gel bakalım, bunun bedelini öde’, bunlara bunun fırsatını vermeyeceğiz. Çünkü bu stokçuluk Türkiye’de benim normal esnafımı ciddi manada sıkıntıya düşürüyor” değerlendirmesinde bulundu.
“SAYIN BAKAN BİTTİ Mİ İLAÇLAR?”
İlaç temininde problem olduğu iddialarına değinen Erdoğan, toplantıda bulunan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya seslenerek, “Sayın Bakan bitti mi ilaçlar?” diye sordu. Erdoğan, “Yok böyle bir şey. Bu kampanyaları biz icraatımızla ortaya koyuyoruz. Böyle bir şey yok. Devleti bu tür manipülasyonlarla köşeye sıkıştırarak haksız kazanç elde etmek isteyen simsarlara asla meydanı bırakmayacağız” dedi.
“SONRA YÜKLENDİLER GEZİ OLAYLARIYLA”
“AK Parti olarak iktidara geldiğimiz 2002 yılı Kasım ayından beri ülkemizde yaşanan her şeyin sorumluluğu bize aittir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizin yüzde 63’ten yüzde 4,6’ya, enflasyonun yüzde 7’lere indiğini anımsatarak, “Sonra yüklendiler Gezi olaylarıyla vesaire. Tırmandırma operasyonuydu bu. Şimdi aynen bir başka operasyonla çift haneli rakamlara çıkarmanın gayreti içerisindeler. Ne demiştik? Bu bizi teğet geçer demiştik. Geçti mi? Geçti. Allah’ın izniyle şimdi de öyle olacak” şeklinde konuştu.
“İTTİFAKIN İKİ PARTİNİN MAHALLİ İDARELERDEKİ GÜCÜNÜ ARTIRACAĞINA İNANIYORUM”
Yerel seçimlerde AK Parti-MHP ittifakının olup olmayacağına ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, şöyle devam etti:
“24 Haziran seçimlerinde MHP ile ittifak yapmıştık. Mahalli idareler seçimlerinde böyle bir imkan olur mu bakacağız. Eğer böyle bir imkanı karşılıklı olarak hakikaten ortaya koyabilirsek biz birlikte bunu da değerlendiririz. Cumhur İttifakındaki dayanışmamız neyse, yerel seçimlerde de bu ittifakı gerçekleştirme imkanımız olabilir. Arkadaşlarımız ön görüşmelerini yapar ardından da liderler olarak oturur konuşuruz. Şayet bu mümkün olursa her iki partinin de mahalli idarelerdeki gücünü artıracağına inanıyorum. Şayet bu mümkün olmazsa da kendi hedefimiz doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Diğer partilerin de gizli veya açık benzer ittifak arayışları içinde olduğunu biliyoruz. Biz milletimize karşı hep açık, samimi olduk. Şimdi de aynısını yapacak, her şeyi milletimizin gözü önünde konuşacak tartışacağız.
“TERÖR ÖRGÜTÜYLE ADAY OLMAYA YELTENENLER DEMOKRATİK BİR YAKLAŞIM BEKLEYEMEZLER”
Önümüzdeki seçimleri ideolojik hamasetle pozisyonlarını koruyan iş bilmez muhalefet belediyelerinden milletimizi kurtarmanın bir fırsatı olarak görüyoruz. Batıda ana muhalefet partisi, doğuda bölücü örgütün güdümündeki parti pek çok belediyede taş üstüne taş koymadan sırf ideolojik kamplaşmayla yönetimde kalmayı başardı ama bu defa biz doğru adaylarla ve projelerle milletimizin karşısına çıkarsak işlerinin zor olduğunu düşünüyorum. Şunu da açık söylüyorum, terör örgütüyle birlikte aday olmaya yeltenenler kurusa bakmasınlar bizden demokratik bir yaklaşım bekleyemezler zira biz bunun bedelini ağır ödedik. Bu milletin alın terini bu belediyelere biz al bunları oradaki vatandaşımıza altyapısına harca diye verirken bu verdiklerimizi oraya değil de dağa gönderenlere aynı imkanı sağlayamayız. Biz kayyumlarla bakın orada kısa sürede ne gibi hizmetler yaptık her şey ortada. Kusura bakma biz bu paraları size verirken, git kanal aç diye ne kanalı? Affedersin terör örgütüne kanallar aç diye vermiyoruz, bunları dağa gönder diye vermiyoruz. Millete hizmetkar ol diye veriyoruz.”