CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, Türkiye’de değişen iklim şartları göz önüne alınarak yerleşimi tamamlanmış tüm ilçelerde yeni hesaplamalar yapılmasının önemine işaret etti.
Meclis Depremlere Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu Üyesi, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, Türkiye’deki dere yataklarının, birinci derece sel ve heyelan bölgelerinin imara açılmaması, yeni can ve mal kayıplarının yaşanmaması adına gerekli önlemlerin alınması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) önerge sundu.
Aynı konuda daha önce kanun teklifi de sunan Dr. Şevkin, vatandaşların canını ve malını riske atan yerlerin tespit edilmesi, dönüşüm ve rehabilite çalışmaları yapılabilecek yerlerde daha fazla vakit kaybedilmeden harekete geçilmesi gerektiğini aksi durumların yaşandığı bölgelerde vatandaşların daha güvenli alanlara taşınmasının şart olduğunu vurguladı.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TAŞKINLARI ARTTIRIYOR”
Türkiye’de doğal afetlere uygun yapılar yapılmaması, özellikle dere yataklarının, birinci derece sel ve heyelan bölgelerinin geçmişten bu yana imara açılması ya da kaçak yapılarla doldurulmasının önü alınamaz felaketleri beraberinde getirdiğine dikkat çeken Dr. Şevkin, araştırma önergesini şu gerekçelere dayandırdı:
“Türkiye, daha fazla can ve mal kaybı yaşamadan iklim değişikliğinin taşkınları arttıracağını bilerek yeni önlemler almalıdır. Bilinmelidir ki küresel iklim değişikliği sadece kuraklık sorunu değildir. Yağış rejimlerinin değişmesi nedeniyle son aylarda neredeyse 5 ayda yağacak yağışın bir ya da iki günde yağdığı ve sonucunda taşkınlar oluştuğu görülmektedir.
Ocak ayından bu yana doğal afetler, heyelan, sel ve taşkınlar nedeniyle 100’den fazla vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Unutulmamalıdır ki; işgal edilen, yapılaşmaya açılan dereler, yataklarını mutlaka geri almaktadır.
“AKIŞ REJİMİ GÖZ ÖNÜNE ALINMALI”
2019 ve 2020 yılı içerisinde meydana gelen sel ve heyelan felaketleri de doğa olaylarının insan eliyle afete dönüştüğünü göstermiştir. Normal koşullarda dere yataklarında 150-200 yıllık yağış ve akış rejiminin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
İmar planlarında, Devlet Su İşleri, dere yataklarının taşkın sınırlarını belirlemiştir ve tıpkı SİT alanlarında olduğu gibi, buralara yapılaşma yasağı getirilmelidir. Dere yataklarının imara açılması mühendislik ve imar planı açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Otoyolların dahi dere yatakları içerisinde yapılması ve yolların yarısının göçmesi felaketin boyutlarının iyi irdelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Türkiye, bilimsel ve mühendislik disipliniyle akış ve yağış rejimini ve debiyi tespit ederek öngörüde bulunmalıdır. Artık dere yataklarındaki sel afetlerine, jeolojik-jeoteknik etütlerin yapılmaması sonucu insan yaşamlarının yitip gitmesine seyirci kalınmamalıdır.”