CHP’li kadın milletvekilleri, şiddetle mücadelede kadınların en önemli yasal güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararından geri dönülmesi çağrısı dördüncü haftada da devam etti ve yeni göreve gelen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Yanık’a çağrıda bulundu.
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in öncülüğünde Meclis’te ortak basın toplantısı düzenleyen CHP’li kadın milletvekilleri, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"ne Türkiye’nin taraf olmasının, dönemin Başbakanı olarak tasarının altında imzası olan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı’nın “Ülkemizin gelişen uluslararası saygınlığına olumlu katkıda bulunacağı" sözlerini hatırlattı.
MUTABAKATTAN VE ŞEFFAFLIKTAN UZAK
Uluslararası alanda saygınlığın yitirildiği bir süreçten geçildiğinin altını çizen Sibel Özdemir, “Bu 10 yılın sonunda bir gece yarısı ansızın, aile yapısıyla ilgili iddia edilen gerekçeler açıkça ortaya konulmadan, çekinceler detaylı olarak tartışılmadan, toplumsal tartışma ve mutabakat sağlanmadan, Cumhurbaşkanının keyfi ve siyasi bir kararıyla Sözleşme’den çekilme süreci başlatıldı.” dedi. Özdemir, bir gece yarısı ilan edilen kararı, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin katılımcılıktan, kurumsallıktan, demokratik karar alma süreçlerinden, mutabakattan ve şeffaflıktan uzak uygulamalarından biri olarak” gördüklerini söyledi.
Kararın kadın haklarında ve kadına yönelik şiddetle mücadelede kaygı verici bir geriye gidiş olduğunu ifade eden Özdemir, “Tüm dünyada ekonomik ve toplumsal yaşamda kadının statüsünün güçlendirilmesi ve kadına yönelik her türlü şiddetle ortak mücadele konulurken ve politikalar tartışılırken bizler kadın haklarındaki kazanımlarda büyük bir geriye gidişle, uluslararası düzeyde kötü bir örnek olarak tarihe geçmiş durumdayız. Küresel bir sorun olan kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası bir sözleşmeden ayrılma kararı ülkemizi evrensel temel hak ve özgürlük değerlerinden uzaklaşmasını hızlandırmıştır.” dedi.
Özdemir konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi anlaşması olan ve ilk imzacısı olduğumuz Sözleşme'den çıkma kararının hangi gerekçeyle alındığı sorusunun yanıtını bugün dahi bilmiyoruz. Çünkü Cumhurbaşkanı, bir gerekçe göstermedi. Sadece "Gireriz, girdiğimiz gibi de çıkarız." dedi. Ancak girdiğimiz gibi çıkmıyoruz. Halkın iradesinin en geniş olarak temsil edildiği Meclis yok sayıldı. Oysa bu Meclis 24 Kasım 2011'de 247 milletvekilinden 246'sının kabul oyu ile Sözleşme'yi uygun bulan 6251 sayılı yasayı kabul etmiştir.”
“İstanbul Sözleşmenden çekilme sürecinin başlatılmasının üzerinden tam 1 ay geçti. Şu çok net bilinmelidir ki; İstanbul Sözleşmesi bugün yürürlüktedir. Ancak geçen bu sürede, Sözleşme hala yürürlükte olmasına rağmen uygulamada çok ciddi sorunlar yaşanmaya başlamıştır.”
1 AY ÖNCE 1 AY SONRA
“1 ay önce karakollara başvuru yapıp tedbir kararı istenebiliyordu, oysa şimdi kadınlar aile mahkemelerine ya da savcılıklara yönlendiriliyorlar. Fakat 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna göre kadınlar başvurdukları bütün kolluk birimlerinden koruma kararı alabilirler. 1 ay önce şiddete uğrayan veya şiddet göreceğini söyleyen kadının beyanı esastı, şimdi delil isteniyor. Yine 1 ay önce istismar failleri tutuklu yargılanırken, bugün istismar faili tutuksuz yargılanmaktadır. Yaşanan bu olaylar, 6284 Sayılı Kanun’un dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin karar, daha şimdiden uygulamaları olumsuz yönde etkilemektedir. Sadece geçtiğimiz Mart ayında en az 36 kadın cinayeti işlenmiş olması, önümüzdeki süreçte şiddetin ve kadın cinayetlerinin artacağını göstermekte olduğunu uyarısını yapıyoruz.”
KARARA KÜRESEL TEPKİ
“Mecliste Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliği ve Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Eş Başkan Yardımcılığı görevlerini de üstlenen bir milletvekili olarak, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma sürecinin resmi olarak başlatılmasını Türkiye’nin evrensel temel insan haklarından ve Avrupa Birliği üyelik sürecinden tamamen kopması bakımından da çok büyük bir gerileme olarak görüyorum. Sözleşmenin Meclis’te tartışılmadan çıkma kararı alınması sadece ülkemizden değil, kadına yönelik şiddete karşı küresel mücadele yürüten ülkelerden, aday ülkesi olduğumuz AB ülkelerinden ve kurumlarından da tepkiler gelmiştir.”
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ DESTEKLEYEN YENİ BAKANA ÇAĞRI
“Dün gece yarısı yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanlığı Kabinesindeki bakan sayısı arttı. Fakat artış olmasına rağmen 2 olan kadın bakan sayısı maalesef 1’e düşürüldü. Buradan,
“İstanbul Sözleşmesi sadece şiddetin önlenmesi tedbirlerine yöneliktir. Şiddet nedir onu tanımlıyor, ne yapman gerektiğini anlatıyor.” diyen,
“Aileyi yıkma projesi, [erkekleri] uzaklaştırıyorsunuz ya da kadının bir tek beyanı ile adam hapis yatıyor gibi Sözleşmeyle uzaktan yakından alakası olmayan söylemler var.” diyen,
“İstanbul Sözleşmesi tamamen şiddete karşı bir sözleşmedir. 6284 Sayılı Kanun ise bunun uygulamasıdır.” diyen, Kabinen tek kadın Bakanı olan Sayın Derya Yanık’tan görevinin ilk gününde, ilk icraatı olarak beklentimiz ve çağrımız var: Madem bu düşüncedesiniz; İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından vazgeçilmesi yönünde bir mesaj verin ya da bir adım atın.”
“Bizler hemen her ortamda Sözleşmeden kesin olarak çıkılmaması için bizler elimizden gelen tüm mücadeleyi hemen her ortamda yürütüyoruz. Sayın Bakan, sizinle aynı düşüncede olarak, İstanbul Sözleşmesi ile uzaktan yakından alakası olmayan söylemlerin olduğunu, Kabinede dahi bir kafa karışıklığı olduğunu çok iyi biliyoruz.”
“Bu gerekçelerle İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını tanımıyoruz, tanımayacağız. Partimiz ilk seçimde iktidar olduğunda, Sözleşme’nin gereklerini tamı tamına yerine getireceğiz. CHP Milletvekilleri olarak, düzenlemiş olduğumuz bu basın toplantısıyla Hükümete bir kez daha çağrıda bulunuyoruz, İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararını geri alın. Şiddetle mücadelede kadınların en önemli yasal güvencesi olan İstanbul Sözleşmesini tam olarak uygulayın.”