CHP İstanbul milletvekili ve KİT komisyonu üyesi Aykut Erdoğdu, Türkiye’de artık Merkez Bankası’nın bağımsızlığından söz etmenin mümkün olmadığını belirterek, “Merkez Bankası Başkanlarının kim olduğunun artık hiçbir önemi kalmadı, onlar artık sıradan bir memur, kararları veren saray” dedi.
Erdoğdu yaptığı açıklamada, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, döviz kurunun önemi olmadığı ve görevden alınan Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın döviz kurunun seviyesi ile ilgili bir hedefleri bulunmadığını söylediğini hatırlatarak şöyle devam etti:
“Ortalık yangın yeri gibi ama yetkililer ne olayla ilgileniyorlar ne de ağırlaşan sorunu çözümlemek için çaba sarf ediyorlar. Çünkü yetkili makamlarda bulunanlar teknik olarak o kadar yetersizler ki, Türk ekonomisinin yaşamakta olduğu sorunlara çözüm bulmak şöyle dursun sorunu dahi anlamıyorlar. Eğer sorunu ve riskleri görüyor da müdahale etmiyorlarsa başka bir hesapları var demektir. Döviz kurundaki ateşi de söndüremiyorlar çünkü ellerinde bununla savaşacak barut, yani döviz rezervleri kalmadı.”
REZERVLERİN SIFIR NOKTASINA GELMESİ İÇİN 46 MİLYAR DOLAR GEREK
Merkez Bankası’nın, 2019 yılı başından itibaren TL swap işlemlerini artırdığını ve bu işlemlerin muhasebesini, borç olarak alınan dövizleri kendi rezervinin bir parçasıymış görüntüsünü verecek şekilde ayarladığını kaydeden Erdoğdu, şunları söyledi:
“Bu şekilde Merkez Bankası’nın kasasına borç olarak kaydedilmesi gereken dövizler, rezervleri olduğundan güçlü gösterilmek için kullanıldı. Eylül sonu itibarıyla bu tür borç alınan döviz işlemlerinin stok değeri 62,9 milyar dolar seviyesindeydi. Rezervleri oluşturan ana kaynak, borç alınan dövizler olunca Merkez Bankası Brüt Döviz Rezervleri farklı bir hal aldı. Yani, Merkez Bankası’nın elindeki rezervler, ödemek zorunda olduğu swap dövizleri hesaba katılmadığında 17 milyar dolar, ödenmesi gereken borç hesaba katıldığında 46 milyar dolar ekside. Daha açık ifade etmek gerekirse, Merkez Bankası’nın hiç dövizinin olmadığı sıfır noktasına erişebilmesi için 46 milyar dolar döviz satın alması gerekiyor.”
Bu döviz rezervlerinin buharlaşmadığını, birilerine satıldığını ifade eden Erdoğdu, 2020 yılının başından Eylül ayı sonuna kadar Merkez Bankası kasasından 80,4 milyar dolar satıldığını bildirdi. Bu satışı yapılan 80,4 milyar doların satıldığı ortalama kurlara bakıldığında toplam 540 milyar lira tutarında bir satış yapıldığının ortaya çıktığına işaret eden Erdoğdu, “Oysa dolar kurunun 6 Kasım 2020 tarihi itibarıyla geldiği 8,52 lira/ABD Doları değeri üzerinden aynı miktar döviz satışı yapılmış olsaydı bu satışın değeri 685 milyar lira olacaktı. Bu hesaplamaya göre, hükümet rezervleri elinden çıkararak 2020 yılı başından bu yana birilerine yaklaşık 145 milyar lira ek kaynak sağlamış durumda” diye konuştu.
DOLARLAR YABANCIYA GİTTİ
Ocak-Eylül döneminde ucuz satış yapılması yoluyla piyasaya aktarılan 80,4 milyar doların öncelikle yabancılara gittiğini ve döviz kurunu tutamayacağı anlaşılan hükümetin elinden ucuz dövizleri alan yabancıların portföy kapatarak Türkiye’yi terk ettiğini kaydeden Erdoğdu, şu görüşleri dile getirdi:
“Hükümet tarafından peşkeş çekilen yaklaşık 145 milyar liranın 25 milyar lirası portföy yatırımını kapatarak yurtdışına kaçan yabancılara aktarılırken, yerleşikler de hükümetin politikalarına güvenmediği için döviz alımına devam ettiler. Bu şekilde yurtiçindekiler bu dönem zarfında 14,6 milyar dolar düzeyinde bir döviz tevdiat hesaplarında artışı yaptılar. Sonuç olarak hükümet, ekonomi politikasındaki uygulamalarıyla bir yandan kurlar artarken, diğer taraftan da çeşitli kesimlere ucuz kaynak dağıttı ve buna devam da ediyor.”
Açıklamasında gece yarısı kararnamesi ile Merkez Bankası başkanının görevden alınmasına da değinen Erdoğdu, “AKP döneminde çökertilen kurumlardan biri de ne yazık ki Merkez Bankası oldu. Son 16 ay içinde ikinci kez Merkez Bankası başkanı değişti ve yine liyakat yerine sadakat tercih edildi. Ataması yapılan Naci Ağbal’ın Merkez Bankası tecrübesi de yok. Zaten Merkez Bankası başkanlarının kim olduğunun artık hiçbir önemi yok, onlar sıradan birer memur. Kararları saray veriyor. Merkez Bankası başkanlarının para politikasına, ekonomi biliminin gerekliliklerine uygun yön verecek bağımsız iradeleri kalmadı. Oysa kısa vadede iyileşme için Merkez Bankası Başkanı’nın bağımsız olması, uzun vadede de yapısal reform şart. Aksi halde bir borç krizi kaçınılmaz” dedi.