CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, Manisa’nın Salihli ilçesi Çapaklı Köyü’nde, yaşam alanlarında biyogaz tesisi istemeyen köylülerin barışçıl protestosuna darp ve orantısız şiddetle karşılık veren kolluk güçlerine tepki göstererek meclis başkanlığına soru önergesi vermiş ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “Kolluk güçleri halka şiddet uygulamak için mi var” diye sormuştu.
Bakan Soylu’dan gelen yanıtta ise köylülere uygulanan şiddet “orantılı, gerekli ve yasal” olarak değerlendirildi. CHP’li Başevirgen, “Bakan köylüyü suçlu şiddeti haklı buldu.” ifadelerini kullandı.
“Devlet Şiddeti Haklı Buldu”
Geçtiğimiz Ağustos ayında, Manisa ili Salihli ilçesi Çapaklı köyünde, yaşam alanlarında biyogaz tesisi istemeyen köylülerin jandarmanın orantısız gücüyle karşı karşıya geldiklerini belirten Bekir Başevirgen “O gün hepimiz oradaydık. Yaşananlara bizzat şahit olduk. Jandarma Komutanını, Kaymakamı hatta Valiyi uyardık ancak bir sonuç alamadık. Kadın, erkek, çocuk demeden herkesi darp ederek biber gazı sıktılar. Kolluk güçleri her türlü barışçıl eylem için iktidardan aldığı hukuk dışı güçle “ben devletim” diyor ve halka zor kullanıyor. Şiddet polis ve jandarma eliyle uygulanıyor, devlet şiddeti haklı buluyor.” dedi.
“Bakan Çapaklı Ve Salihli Halkından Özür Dilemeli”
Polisin bir yurttaşa şiddet uygulaması ya da hakaret etmesinin bile suç işlemesi anlamına geldiğini hatırlatan Bekir Başevirgen, “ Köylüler ve yaşam savunucuları kurulmak istenen enerji santraline karşı iptal davası açmıştı. Şirket ise iptal davasının kararını beklemeden santral için yol yapım çalışmalarına başladı. Yol yapım çalışmasını engellemek isteyen köylüler, iş makinelerini engelleyip yolu kapatarak iş makinelerini alandan uzaklaştırdıktan sonra, alanda direniş başlatmıştı. Kaymakamlık tarafından mahkeme sonuçlanıncaya kadar yol yapımına izin verilmeyeceği belirtilmesine rağmen şirket kolluk kuvvetleri ile birlikte yol yapım çalışmasına devam etmek istedi. Bunun üzerine de köylüler direniş başlatarak sadece yaşam alanlarını korumaya çalıştı. Ancak Bakanın yanıtına göre, topraklarına zorla girilen, darp edilerek şiddet gören köylüler kamu düzenini bozmuş ve uygulanan şiddeti hak etmiş anlamı çıkıyor. İnsanların köyüne gidip hukuki prosedürler tamamlanmadan fiili durum yaratarak insanların tarlalarını ve yaşam alanlarını tehdit eden birilerine sahip çıkmak, kamu düzenini sağlamak değil birilerinin kamu düzenini bozmasına alet olmaktır. Emrindeki jandarmayı bu şekilde kullananların bugün bu tutumu savunmaları değil, köy halkından özür dilemeleri gerekmektedir. Zira mahkeme bu konuda Çapaklı köylülerini haklı bulmuş, yaptıkları hukuki başvuruları uygun görmüş ve orada o işletmenin işlemlerini durdurmuş durumdadır.” dedi.
“Şiddet Kullanımını Savunmak Doğru Değil”
Başevirgen, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış. Yavuz hırsız o gün ev sahibini bastırırmıştır. Buna engel olması gereken kolluk güçleri Yavuz’un tarafında yer almış ancak geçen zaman ve hukuk Çapaklı köylüsünü haklı çıkarmıştır. Zaman ve hukuk köylüleri haklı çıkarmışken, o gün yapılan orantısız güç kullanımı nedeniyle köylülerin aldığı fiziksel yaralanmalar sağlıklarını tehdit etmişken şiddet kullanımını savunmak doğru değildir.” İfadelerini kullandı.
“Oturarak Eylem Yapan Madenciler De Mi Şiddeti Hak Etti?”
Son dönemde, her türlü barışçıl eylemin olağan bir şekilde polis şiddetiyle karşılık bulduğunu ifade eden CHP’li Başevirgen, “İktidar bu uygulamayı normalleştirmiş vaziyette. En yakın örneğini geçtiğimiz günlerde Bakan Soylu’nun, Somalı ve Ermenekli madencilere verdiği tazminat sorununu çözeceğine dair söze rağmen, jandarmanın madencilere yaptığı müdahalede yaşadık. Kamu düzenini bozacak hiçbir eylem yapmayan, sadece oturarak tepkilerini gösteren madencilerde mi şiddeti hak etmişti?” diye sordu.
“Cezasızlık Şiddeti Arttırıyor”
Bakanlıkların, verilen önergelerdeki soruların çoğuna yanıt vermeme adetinin bu önergede de görüldüğünü belirten Başevirgen, “Önergemizde Bakana sorduğumuz ve polis şiddeti nedeniyle istatistiki bilgiler istediğimiz hiçbir soruya yanıt verilmemiş. Oysa ki biz önergemizde, Vatandaşlarımıza orantısız güç kullanarak müdahale eden jandarma personelleri tespit edilmiş midir? Tespit edilen bu personeller hakkında herhangi bir idari soruşturma başlatılmış mıdır? 2002 yılından 2020 yılına kadar polis ve jandarma kapsamında kolluk kuvveti personellerinin kaçına orantısız güç kullanımı gerekçesi ile soruşturma başlatılmıştır? Yurttaşlara şiddet uygulayan kolluk kuvveti personellerinin kaç tanesine yürütülen soruşturmalar sonucunda idari yaptırım uygulanmıştır? Uygulanan idari yaptırımların türü ve sayısı yıllara göre nedir? Bahsi geçen personellerin kaçı hakkında uyguladıkları şiddetin büyüklüğü göz önünde bulundurularak adli soruşturma yoluna gidilmiştir? Söz konusu personeller hakkında yürütülen adli soruşturmalar kapsamında kaç tanesi TCK kapsamında cezalandırılmıştır? gibi şiddettin cezasızlığını net bir şekilde ortaya koyacak somut veriler istedik. Ancak Bakan her koşulda ‘şiddeti hak etmişsiniz ki uygulanmış’ anlamı çıkartılacak üstün körü bir cevapla yetinmeyi tercih etmiş. Oysa ki kolluk güçleri hukuk kurallarına, insan haklarına ve demokratik esaslara uymak zorundadır. Kolluk güçlerinin tek görevi vatandaşını korumaktır. Anayasanın Bakana yüklediği görev şirketin, sermayenin değil kamunun, kamu düzeninin, köylünün ve tüm halkın yaşam hakkının arkasında durmaktır. Sayın Soylu’dan bundan sonra yaşanacak benzer durumlarda milletin vekillerinin uyarılarını dikkate almasını ve şirketlerle sermayeden değil, köylüden yana bir tavrı önemsemesini bekliyoruz.” dedi.