CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan’ın ülkede ne zaman bir felaket olsa önce birkaç gün ortadan kaybolmayı, ardından ortaya çıkarak milletin kafasına çay paketi atmayı alışkanlık haline getirdiğini belirterek, “İki ay öncesine kadar aya gideceğiz diyenlerin, ellerinde yangın söndürmeye uçak yok. Nereye gitti bugüne kadar kullandığınız 2,5 trilyon dolar? Beyefendi itibarı için, uçan saraylara milyarlar yatırmış. Ama orman yangınlarını söndürmek için ihtiyaç duyulan, uçakların bakımını yapmamış, hurdaya çıkarmış. Yeni uçak da almamış. Yangın söndürmeye uçak yok. Ama yangın seyretmek için uçan sarayları var” diye konuştu.
Merkez Bankası Başkanı’nın son Enflasyon Raporu basın toplantısında, Türk Lirasındaki değer kaybı, son bir yılda yüzde 30’un altında kalırken üretici ve satıcıların yüzde 30’un üzerinde zam yaptığı yönündeki açıklamasını hatırlatan Öztrak, “Şimdi herkes eğer yüzde 30 zam yaptıysa TÜİK’in enflasyonu bunun yarısında yani yüzde 15’lerde nasıl kaldı? Gerçek enflasyon yüzde 30’un üzerindeyse memurun, emeklinin, işçinin çalınan, gasbedilen hakkını bu durumda nereye koyacağız? Yarından tezi yok, ne kadar işçi ve memur sendikası varsa, Merkez Bankası Başkanını şahit gösterip, bu hükümete ve TÜİK’e hemen dava açmalıdır” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzda, ağırlıklı olarak, yurdun dört bir yanında yaşanan orman yangınlarını, bu felaket karşısında, Erdoğan Şahsım Hükümetinin aczini ve bunun sebep olduğu yönetim ve devlet krizini görüştük. Yine toplantımızda, yurdumuza yönelik yeni bir düzensiz göç dalgasını, çiftçi ve esnaflarımız başta olmak üzere, tüm toplum kesimlerini kavuran ekonomik buhranı ve bu sıkıntılardan kurtulmak için, nelerin yapılması gerektiğini ele aldık.
ORMANLARIMIZ CAYIR CAYIR YANIYOR
Son birkaç günde 30 ilimizde, onlarca orman yangını yaşandı. Ne yazık ki can kayıplarımız var. Şehitlerimiz var. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaralılarımıza acil şifa dileklerimizi iletiyoruz. Kaybettiklerimizin ailelerine ve tüm milletimize baş sağlığı diliyoruz. Orman işçilerimiz, itfaiye görevlilerimiz, yurttaşlarımız, yangın bölgesinde insanüstü bir gayret gösteriyorlar. Hepsine üstün fedakârlıkları için buradan teşekkür ediyoruz. Ortada çok acı bir gerçek var. Milli servetimiz, ormanlarımız, içindeki kurdu, kuşu, karıncasıyla birlikte cayır cayır yanıyor. Yanan her ağaçla, bizim de ciğerlerimiz dağlanıyor. Yangınlar bir an önce söndürülmelidir. Bu yangınlara sebep olan sabotaj, ihmal ve diğer nedenler, derhal ortaya çıkarılmalıdır. Sorumluları tespit edilmeli ve en ağır şekilde cezalandırmalıdır.
2,5 TRİLYON DOLAR PARA HARCADILAR
Ancak ortaya çıkan felaketin boyutu ve mücadelede yaşanan kargaşa karşısında, milletimiz haklı olarak soruyor. “Bu ülkede orman yangınlarının çıkmasını engellemek kimin görevi? Yangın çıkarsa, en hızlı ve etkin şekilde müdahale etmek kimin görevi? Bu ülkeyi kim yönetiyor?” Elbette Erdoğan Şahsım Hükümeti… Son 20 yılda; milletten 2 trilyon 330 milyar dolar vergi topladı. Yurt dışından 109 milyar dolar, milletten de 51 milyar dolar borç aldı. 62 milyar dolarlıkta özelleştirme yaptı. Atadan, deden kalan malları sattı. Toplam da 2,5 trilyon dolar parayı topladı ve harcadı. Şimdi milletimiz, “Bu kadar parayı topladınız harcadınız, neden bu yangınlara mani olamıyorsunuz, neden söndüremiyorsunuz?” diye sorunca, havaya bakıp ıslık çalıyor.
YANGINI İZLEMEYE UÇAK VAR, SÖNDÜRMEYE YOK
Bunların kullandığı kaynaklar çok, yetkileri çok. Ama nedense sorumlulukları hiç yok. Erdoğan, ülkede ne zaman bir felaket olsa, ne zaman bir kriz yaşansa, önce birkaç gün ortadan kayboluyor. Ondan sonra da ortaya çıkıyor, milletin kafasına çay paketi atıyor. Millet kendine yapılan bu saygısızlık nedeniyle, severek içtiği çaydan bile olacak hale geldi. İki ay öncesine kadar aya gideceğiz diyenlerin, ellerinde yangın söndürmeye uçak yok. Nereye gitti bu trilyonlarca dolar? Beyefendi itibarı için, uçan saraylara milyarlar yatırmış. Ama orman yangınlarını söndürmek için ihtiyaç duyulan, uçakların bakımını yapmamış, hurdaya çıkarmış. Yeni uçak da almamış. Yangın söndürmeye uçak yok. Ama yangın seyretmek için uçan sarayları var.
BU KURUMSAL BİR İFLAS
Orman işçilerimizin ve vatandaşların sahadaki fedakâr çalışmalarını koordine edecek, organize edecek, doğru dürüst bir kriz merkezi, kriz masası yok. Tek adamın ağzından çıkacak talimat bekleniyor. Talimat beklendikçe de, yangın ve kargaşa daha da büyüyor. Kurumlar Erdoğan’dan talimat almadan, yasal, rutin görevlerini bile yerine getiremez hale geldi. Böyle bir kurumsal iflasla daha önce hiç karşılaşmamıştık. Bu ülkede otomobilin yangın söndürme tüpü olmasa, muayeneden geçmez. Ama son yangınlarda gördük ki, bir otomobil için alınan tedbir kadar tedbir, koskoca ülke için maalesef alınmamış. Ortada masada yangınla mücadele için bir master plan yapılmamış.
HÜKÜMET YOK, YÖNETİM KRİZİ VAR
İklim değişikliği nedeniyle bulunduğumuz coğrafi konumda, orman yangını riskinin arttığını, bilim insanları kaç zamandır bar bar söylüyor, bağırıyor. Ama bu yeni riskleri dikkate alan yeni bir eylem planı, buna uygun bir hazırlıkta ortada yok. Hükümet işte böyle zamanlar için vardır. Ama hükümet yerine ortada ciddi bir yönetim krizi var.
BÖYLE KİBİR GÖRÜLMEDİ
Beylerin devlet yönetmekten anladığı, debdebe, şatafat. Marmaris’te yaşanan son rezaleti tüm Türkiye gördü. Yangın yerlerinde trafik oluşmasın diye, millet aracıyla yola çıkarılmıyor. Ama beyefendi Marmaris’te yüzlerce araçlık konvoylarla dolaşıyor. Beyefendinin konvoyu geçebilsin diye, yangın söndürme araçları yollarda bekletiliyor. Böyle bir kibir, böyle bir milleti umursamazlık, ne görüldü, ne de duyuldu.
THK’YI ÇÖKERTMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ ARDINA KOYMADI
Ekonomide bilinen bir kuraldır. Her tercih, aynı zamanda bir başka tercihten, başka seçeneklerden vazgeçiştir. Kaynakları şatafat ve sefahat için harcama tercihin yapan, Erdoğan Şahsım Hükümetinin başı, şimdi çıkmış, kendisinin onursal başkanı olduğu Türk Hava Kurumu’nu suçluyor. Uçak konusundaki sıkıntıların sebebi, Türk Hava Kurumu’nun filosunu ve teknolojisini yenilememesiymiş. Bu ülkede son 20 yılda, 2,5 trilyon dolarlık kaynağı Türk Hava Kurumu kullanmadı. Siz kullandınız. Siz, aynı zamanda, Türk Hava Kurumu’nun sözde onursal başkanısınız. Ama ideolojik bağnazlığınızla, şimdi terörist dediğiniz ortağınızla, Cumhuriyetin ilk gözbebeklerinden Türk Hava Kurumu’nu çökertmek için elinizden geleni ardınıza koymadınız.
19 UÇAK NEREDE…
2002’de Türk Hava Kurumu’nun elinde, pilotlarıyla birlikte 19 yangın söndürme uçağı vardı. Bu uçaklar 2016’da İsrail’deki büyük orman yangınları da dâhil, dünyanın pek çok bölgesindeki yangına müdahale etti. Şimdi bu uçaklar nerede? Açık söyleyeyim iktidar, hükümet ne söylediğini bilmez halde. Erdoğan çıkıyor, “Türk Hava Kurumu’nun elinde, rahatlıkla kullanılacak uçak yok” diyor. Tarım ve Orman Bakanı da; “Türkiye’nin envanterinde yangın söndürme uçağı yok” diyor. Ama sonra aynı bakan, tepkiler üzerine çark ediveriyor. “Uçak olarak, dünya üzerinde az bulunur bir filoya sahibiz” diyor.
KENDİNİ FİTNE, FESAT VE BOZGUNCU İLAN ETTİ
Erdoğan da yaptığı konuşmada, önce Türk Hava Kurumu’nun uçaklarına “hurda” diyor. Sonra da, “Hurda araç, gereç görüntüleri üzerinden yürütülen, fitne, fesat, bozgunculuk faaliyetlerine, kimse itibar etmemelidir” diyor. Yani kendini fitne, fesat ve bozguncu ilan ediyor. Böyle bir garabetle bu ülkede ilk defa karşılaşıyoruz. Bize ait yangın uçakları var mı, yok mu? Hurda mı, değil mi? Bu konu da tıpkı, “128 milyar dolar nerede?” sorusuna döndü. Yine her kafadan ayrı ses çıkıyor.
HURDA DEDİKLERİ UÇAĞIN AYNISINI GÖNDERDİLER
Hatta aynı kafadan bile farklı sesler çıkıyor. Ama Erdoğan’ın hurda dediği ve çürümeye terk ettikleri uçakların aynısını, şimdi AB üyesi İspanya ve Hırvatistan, Türkiye’ye yardım etmek amacıyla gönderiyor. Havacılıkta “hurda uçak” olmadığını… olsa olsa “Bakımsız uçak” olduğunu herkes biliyor. Buna rağmen Türk Hava Kurumu’nun uçaklarını, ideolojik bağnazlıkla, Cumhuriyetin kurumlarına düşmanlığınız nedeniyle, çürümeye terk ettiğiniz için, bugün ormanlarımız, ciğerlerimiz yanıyor.
SARAY FERYATLARI DUYMUYOR
İnsanlarımız çaresizce yanan yerlerin konumunu atıp, “Uçak gönderin” diye, sosyal medyadan feryat ediyor. Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti bu feryatları duymuyor. Hükümet, Belediye Başkanlarımızın sesini de duymuyor. Manavgat Belediye Başkanımızın, “Kimse telefonlarıma çıkmıyor” sözü hepimizin zihinlerine çakıldı kaldı. Dün de Milas Belediye Başkanımız, Türkülere konu Çökertme’yi kurtarmak için, canla, başla uğraştı. Ama ne yazık ki Saraya sesini duyuramadı. Maalesef Manavgat gibi, Çökertme de yandı, kül oldu.
BELEDİYELERİMİZ DAYANIŞMA İÇİNDE
Bölgedeki Belediyelerimiz kendi imkânlarıyla, fedakârca çalışıyor. Diğer illerdeki belediyelerimiz de, yangın bölgelerindeki yerel yönetimlerle, büyük bir dayanışma içerisinde. Belediyelerimiz, Antalya, Mersin, Muğla’daki yangınlar için, 150’ye yakın araç, 500’e yakında personel görevlendirdi. Yine TIR’lar dolusu temel gıda ve ihtiyaç malzemesi, kurtarma, yangın söndürme ekipmanını bölgeye gönderdiler.
DEVLETİ MEFLUÇ ETTİLER
Ama Hükümetin atanmış Tarım ve Orman Bakanı, dün çıkmış utanmadan, sıkılmadan belediyelerimizi suçluyor. Yetmiyor birde trollerini devreye sokuyor, şehirleri kurtarmaktan, ormanları kurtaramadık algısı yaratmaya çalışıyor. Yangın şehirde değil, ormanda çıktı beyefendi. Edep yahu… Size uçak aldırmayan yerel yönetimler mi? Mevcut uçaklara bakım yaptırmayan, hurdaya çıkartan yerel yönetimler mi? Ülkeyi uçuracak denen tek kişilik Erdoğan yönetimi, çok açık söylüyorum devleti mefluç etmiştir. Devlet mefluçtur.
BODRUM’DA YANAN ORMANIN YERİNE OTEL YAPILDIĞINI UNUTMADIK
Ama Türk Hava Kurumu’nu, Belediyeleri suçlayanlar, mevzubahis rant oldu mu, krizlerden, felaketlerden, kendilerine fırsat devşirmeyi de gayet iyi biliyorlar. Tam da orman yangınların başladığı gün, Resmi Gazete’de bir kanun yayımlandı. Ormanlarımızda turizm yatırımları için, yapılaşmaya izin veren, bir takım düzenlemeler yapıldı. Daha önce 3 bakanlığa dağıtılan yetkiler, tek bir bakanlığın Turizm Bakanlığı’nın bünyesinde toplandı. Ormanlık alanlarda yapılacak turizm yatırım kararlarında, artık Tarım ve Orman Bakanlığı da dâhil, diğer bakanlıkların hiç fikri sorulmayacak. Bu konuda doğrudan Turizm Bakanlığı yetkili olacak. Bodrum’un cennet Pina yarımadasında, daha önce yanan ormanlık alanın, sonrasında nasıl imara açıldığını, nasıl oteller yapıldığını unutmadık. Anayasamıza rağmen bu bölgeye Halep Çamı değil, beton diktiler.
NEYİN PEŞİNDE OLDUĞUNUZU BİLİYORUZ
Genel Başkanımız, bu rezaleti, bu yeni düzenlemeyi dile getirince de, burnuna pudra şekeri çeken danışmanlarla iş tutan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı çıktı, ağza alınmayacak, edepten yoksun laflar etti. Bugün bakıyorum Tarım ve Orman Bakanı da aynı yola girmiş. Bir de üstüne trollerini de harekete geçirdiler. Bakın buradan söyleyeyim, biz sizi de, neyin peşinde olduğunuzu da iyi biliriz. Biz aziz milletimizin hakkını, hukukunu korumaya devam edeceğiz. Yanan ormanlık alanlara ağaç dikmek yerine, çivi çakmaya, beton dikmeye kalkanlar, karşılarında Genel Başkanımızı ve bizi bulacaklarını bilsinler. Güçleri yetiyorsa da buyursunlar, yanan ormanlara tek bir çivi çaksınlar.
TEK BİLDİKLERİ MİLLETE IBAN ATMAK
Bunların tek bildikleri her krizde, her felakette, millette İBAN numarası gönderip, para istemek. Beşiktaş’ta terör saldırısı olur, İBAN numarası gönderirler. Eski ortakları darbe girişiminde bulunur, vatan evlatları devleti sokaktan toplarken şehit olur, gazi olur. Bunlar İBAN numarası gönderirler. Salgın olur, tüm dünya vatandaşını paraya boğar. Bunlar millete İBAN numarası gönderirler… Yangında da aynısını yaptılar. Daha önce gönderilen İBAN numaralarının cemaziyelevveli herkesin malumu… Cemaziyelahiri ise soru işareti… Toplanan yardım paraları, tıpkı, Merkez Bankası’nın kasasındaki 128 milyar dolar gibi, buharlaştırıldı. Başta Sayın Genel Başkanımız, yıllarca bu paraların akıbetini kovaladık. Vatandaş da şimdi haliyle soruyor: “Hükümet bu dar günde bağış kampanyası başlatacaksa, verdiğimiz bunca vergi kime, nereye gitti?”
SIRA AYAĞINIZDAN GELENİ YAPMAKTA
Milletimiz; “Yangınla mücadeleyi de biz yapıyorsak, hükümete ihtiyaç yok. Hükümet istifa” diye bağırıyor. Millet, Saray Hükümetine sorumluluğunu hatırlatıyor: “Elinizden geleni yaptığınızı söylüyorsunuz ama beceremiyorsunuz. Elinizden gelen yetmiyorsa, o zaman sıra ayağınızdan geleni yapmakta… Gitmek gibi mesela…” diyor.
BEHLÜL GİBİ “ERDOĞAN KAÇAR” DİYOR
Erdoğan Şahsım Hükümeti, yaşanan bu felaketin sorumluluğundan kaçamaz. Bu ülkede kupon arazilerden, devlet ihalelerinin kime gideceğine kadar, siz karar veriyorsunuz. Ama iş hesap vermeye, sorumluluk üstlenmeye gelince, Aşk-ı Memnu’nun Behlül’ü gibi davranıp; “Erdoğan kaçar!” diyorsunuz. Nereye kadar kaçacaksınız? Milletin hesap soracağı gün yaklaşıyor. Şu artık anlaşılmıştır; devleti krize sürükleyen Erdoğan’ın gönlü de, gözü de millete karşı mühürlenmiştir.
MİLLETİN ÖRFÜNDEN, ANANESİNDEN KOPMUŞLAR
Orman yangınında genç bir evladımızı kaybettik. Şahin Akdemir, orman işçilerine su taşırken alevlerin arasında kaldı. Ailesi aslan gibi yavrusunu kaybetti. Erdoğan, acılı aileye taziye ziyaretinde bulunmak yerine, korumalarını gönderdi, aileyi ayağına getirtti. Bu başlı başına bir rezalettir. Siz milletin değerlerinden, örfünden, ananesinden bu kadar mı koptunuz? İman tahtanızın altında, hiç mi yürek parçası kalmadı?
GÖREVDE KALDIKLARI HER DAKİKA MİLLETE ZARAR
Çok açık söyleyelim: Yaşananlar devletteki krizin yeni bir zirvesidir. Ülkemiz yönetilmemektedir. Oradan oraya savrulmaktadır. Bu Hükümetin görevde kaldığı her dakika, bu ülkeye, bu ülkenin ekonomisine, toprağına, ormanına zarardır. Millete zarardır. Saray milletin çağrısına daha fazla kulak tıkamamalıdır. Sandık milletin önüne getirilmelidir.
BUNLAR YAPILMALI
Ama öncesinde de, tarım ve hayvancılığı bitiren, ormanları bitiren, Tarım ve Orman Bakanı derhal istifa etmeli ya da görevinden alınmalıdır. Yangından zarar görenlerin yaraları hızla sarılmalıdır. Türk Hava Kurumu yeniden ayağa kaldırılmalıdır. Yangınları önlemede ve söndürmede, teknoloji ve ekipman eksiklikleri acilen giderilmelidir. Kurumlar arasındaki koordinasyon sorunu derhal çözülmelidir. Parti ayrımı gözetmeksizin, hükümet, belediyelerle eş güdüm halinde olmalıdır. Yeni riskleri de dikkate alan, yeni bir yangınla mücadele eylem planı derhal hazırlanmalıdır. Ve gerekiyorsa, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, Orman Yangınlarıyla Mücadele için özel ve büyük bir birim kurulmalıdır. Silahlı Kuvvetlerimizin yangınla mücadelede, bundan önceki yangınlarda canla başla çalıştığını biliyoruz. Ama özellikle bu yangında kara birliklerimizin sahada çok fazla görülmemesi, insanlarımızın kafasında soru işaretleri doğuruyor. Zihinlerdeki sorular giderilmelidir.
SARAY ŞÜREKASI DENGEYİ YİTİRDİ
Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, sadece devlette değil, ekonomide de çok derin bir kriz yaşıyoruz. Saray şürekâsı artık dengeyi tamamen yitirmiş, bir çıkıyorlar, “Ekonomi çok iyi, şahlanıyoruz, aya sert ineceğiz, Temmuz’da uçacağız, Ağustos’ta kaçacağız, Avrupa’ya göre biz süper gücüz” diye havayı basıyorlar. Sonra birde çıkıyorlar; “Suriyeli mülteciler olmasa ekonomi çöker, memleket batar” diye ağıt yakıyorlar.
SIĞINMACILARA MUHTAÇ OLAN EKONOMİ, ZATEN AĞIT YAKILACAK HALDEDİR
Lafı hiç dolaştırmadan söyleyelim, Suriyelilerin, Afganların üç otuz paraya çalışmasına bel bağlayan bir ekonomi zaten ağıt yakılacak bir ekonomidir. Yükte hafif, pahada ağır ürün üretmeden, değer zincirlerinde üst basamaklara tırmanmadan, fakirlik tuzağından, orta gelir tuzağından çıkamayız.
BU KARNE ERDOĞAN ŞAHSIM HÜKÜMETİNİN
Nitelikli eğitim olmadan, nitelikli işgücü olmaz. Nitelikli işgücü olmadan da, nitelikli üretim olmaz. Birkaç gün önce üniversite sınav sonuçları açıklandı. Eğitim sisteminin acıklı durumu ortada. 2 milyon 592 bin üniversite adayı sınava başvurmuş. Bir milyona yakın aday, daha ilk aşama temel yeterlilik sınavını geçememiş. Lise mezunlarımız, Türkçe ve sosyal bilimler sorularının yarısından fazlasını yapamamış. Matematik testindeki 40 sorudan, ortalama net 5,5 soru doğru yapılabilmiş. Fen testinde ise 20 sorudan ortalama net 3,8 soruya doğru yanıt verilmiş. Bu zayıf karne tek başına öğrencilerimizin değil, ideolojik saiklerle eğitimi alt üst eden Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin karnesidir. Vur kaçtan para kaldırma, imar değişiklikleriyle rant kapma, köşeyi dönme anlayışının, ülkeyi ve eğitimimizi getirdiği yer işte burasıdır.
ÜRETİMDE ESAS OLAN KATMA DEĞERDİR
Oysa üretimde esas olan katma değerdir. Verimliliği artırmaktır. Esas olan, Türkiye’de çalışan bir emekçinin bir saatlik emeğiyle ürettiği ürünün ve kazandığı paranın, bir Alman’ın, bir Amerikalının, bir saatte ürettiği ve kazandığını geçmesidir. Ancak bunu yaparsak, 10 milyona yaklaşan işsizlerimize iş buluruz. Çağın gerektirdiği şartlarda üretim yaparız. Yoksullaşma sarmalını kırıp atarız.
MERKEL’İN SÖZLERİ AÇIK BİR UYARI
Erdoğan Şahsım Hükümetinin böyle bir vizyonu yok. Onların öncelikleri bambaşka. Millet değil; para baronları kazansın, sığınmacılar üç para beş kuruşa çalışsın. Yandaş iş adamı kazansın, 3-5 milyar Avro rüşvet de bu işin cabası olsun. Angela Merkel’in giderayak söyledikleri milletimiz için açık bir uyarıdır. Ne diyor Merkel? “Türkiye Avrupa’nın parçası olamaz. Ancak Avrupa’nın mülteci gettosu olabilir” anlamına gelen sözler söylüyor. Bunun için de, “Türkiye’ye 3-5 milyar avro rüşvet versek yeter” diyor. Bizim, bu millete ihanet stratejisini, bu emperyalist senaryoyu, bu çarpık anlayışı içimize sindirmemiz mümkün değildir.
BEKA SORUNU AYAN BEYAN ORTADA
Türkiye’ye kurulan demografik, sosyal, ekonomik ve siyasi tuzak ve bunun arkasındaki beka sorunu ayan beyan ortadadır. Bizim bu emperyalist senaryoyla ilgili uzunca bir süredir devam eden uyarılarımız ardından, nihayet Bahçeli’nin de bu işe uyanmaya başladığı anlaşılıyor. Umarız sadece uyanmakla kalmaz. Büyüyen tehlikeye karşı, ortağını da kan uykusundan uyandırır. Ama ne yazık ki güzel ülkemizi, “Avrupa’nın mülteci gettosu” yapma pazarlığına taraf olanların, sığınmacıları siyasi ikballeri için koz olarak kullananların, Ensar-muhacir diyerek milleti yıllardır oyalayanların, insan haklarını, hukuku, adaleti tanımayanların, bu sorunu çözme kapasitesi de, kabiliyeti de, arzusu da yoktur.
SIĞINMACILAR İKİ YIL İÇERİSİNDE ÜLKELERİNE DÖNECEK
Bu sorun CHP iktidarında çözülecektir. Ülkemizde misafir olan sığınmacı kardeşlerimiz, CHP iktidarında, en geç iki yıl içerisinde, barış ve huzur içerisinde, güvenle ülkelerine dönecektir.
HERKES YÜZDE 30 ZAM YAPTIYSA, ENFLASYON NASIL YÜZDE 15’LERDE KALDI
Türkiye’deki kurumsal çöküş ve devlet krizinden, ne yazık ki ekonomik kurumlarımız da fazlasıyla nasibini alıyor. Geçtiğimiz hafta TCMB başkanı, yılın üçüncü Enflasyon Raporunu açıkladı. “Enflasyonla mücadelede yalnız kaldık” diyerek, yüksek enflasyon için meslek odalarını, şirketleri ve kurumları suçlayarak işe başladı. Zamanında Damat da bunu denemişti. Sopayla, telefonlarla etiket fiyatları baskılandı ne oldu? Enflasyon durmadı. Bu arada başkan önemli bir bilgiyi de paylaştı. Türk Lirasındaki değer kaybı, son bir yılda yüzde 30’un altında kaldı ama tüm üretici ve satıcılar yüzde 30’un üzerinde zam yaptı dedi. Şimdi herkes eğer yüzde 30 zam yaptıysa TÜİK’in enflasyonu bunun yarısında yani yüzde 15’lerde nasıl kaldı?
İŞÇİ VE MEMUR SENDİKALARI DAVA AÇMALI
Gerçek enflasyon yüzde 30’un üzerindeyse memurun, emeklinin, işçinin çalınan, gasbedilen hakkını bu durumda nereye koyacağız? Yarından tezi yok, ne kadar işçi ve memur sendikası varsa, Merkez Bankası Başkanını şahit gösterip, bu hükümete ve TÜİK’e hemen dava açmalıdır.
VERİLERLE OYNAMANIN BEDELİ AĞIR
TCMB Başkanı aynı açıklamada, Türkiye’nin kısa vadeli dış borç istatistiklerini revize edeceklerini de söyledi. Anlaşılan, 128 milyar dolarlık açığın üstünü, örtmeye artık SWAP’lar yetmiyor. Rezervlerin kısa vadeli dış borcu karşılama oranını şimdi revizyonla düzeltmek istiyorlar. Biz kendilerini şimdiden bir uyaralım. Bakın, zaten TÜİK’in verilerine güven kalmadı. Aynı güvensizliği Merkez Bankası verileri için de yaşatmayın. Bunun bedeli hem ülke hem ekonomi için ağır olur.
MİLLETİN GÜLÜŞÜNÜ ÇALDILAR
Fransız düşünür Voltaire; “Sıradan hırsız paranızı, cüzdanınızı, eşyalarınızı çalar. Siyasi hırsız geleceğinizi, hayallerinizi, bilginizi, eğitiminizi, işinizi, gülümsemenizi çalar. İki hırsız arasındaki fark şudur: Sıradan hırsız, sizi seçer. Siyasi hırsızı, siz seçersiniz” demiş. Ben bu sözü zaman zaman tekrarlıyorum bu kürsüden. Çünkü Erdoğan Şahsım Hükümeti, milletimizin geleceğini, hayallerini ve gülümsemesini çaldı, çalmaya da devam ediyor. Dünya üzerinde 116 ülkede, 160 bin kişiyle yapılan Duygu Araştırması Raporu’na göre, Türkiye, vatandaşlarının en az gülümsediği ülke. Bunun sorumlusu kim? Elbette, Erdoğan Şahsım Hükümeti!
YEDİ NÜFUSLU HANEYE, ÜÇ BUÇUYK TAYIN
Ne diyor Orhan Veli “Pireli Şiir”inde… “Bu düzen böyle mi gidecek, pireler filleri yutacak, yedi nüfuslu haneye, üç buçuk tayın yetecek.” İşte tek adam vesayet rejimi, ülkede tam olarak böyle bir düzen kurdu. Saray sosyetesi zenginleşirken, vatandaşın cebi boşaldı. Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin tercihleri milletten yana değil, emperyalistlerin çıkarlarından, bir avuç yandaş ve beslemeden, bir avuç Saray sosyetesinden yana oldu. Ama deniz bitti. Metal yorgunu Erdoğan Şahsım Hükümeti, bırakın milletin derdine derman olmayı, gözünü bile açamayacak halde.
YENİ KURUMLAR, YENİ KURALLAR, YENİ KADROLAR
Biz Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılına girerken, “Yeni Kurumlarla” “Yeni Kurallarla” ve “Yeni Kadrolarla” ülkemizi yeniden ayağa kaldırmak için göreve hazırız. Biz hazırız, milletimiz hazır. Sözlerimi tamamlarken, bu sıkıntılı günlerde çok ihtiyacımız olan, yüzümüzü güldüren bir haber geldi. Tokyo Olimpiyatlarında bugün Rusya’yı eleyerek, çeyrek finale yükselen Filenin Sultanlarını gönülden tebrik ediyoruz. Başarılarının şampiyonlukla taçlanmasını diliyoruz.
Benim söyleyeceklerim bu kadar, şimdi sorularınız varsa alabilirim. Teşekkür ederim beni dinlediğiniz için.
Soru- Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın Suriyelilerle ilgili sözleri MYK gündemine geldi mi? Geldiyse nasıl bir değerlendirme olacak, neler söylersiniz?
Faik ÖZTRAK- Konuyla ilgili değerlendirmeyi Genel Başkan Yardımcımız Sn. Sayın Seyit Torun zaten yapmıştı. Bugün bu konu gündemimize gelmedi.
Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Millet İttifakı isterse aday olurum” dedi. Adaylık konusunda son durum nedir? İttifakla tek aday üzerinde anlaşıldı mı?
Faik ÖZTRAK- Sayın Genel Başkanımız “Millet İttifakı isterse aday olurum” diyerek bu konuda gerekli açıklamayı yapmıştır. Millet İttifakı’nda demokrasi ve istişare vardır. Cumhur İttifakı’nda olduğu gibi her şeye tek kişi karar vermez.
Soru- Sayın Kılıçdaroğlu’nun ormanlarda yapılaşma yetkisiyle ilgili paylaşımı tepki çekti. Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Düzenleme zaten 39 yıldır yürürlükte sadece yetki uzmanlığı gereği bakanlığımızla sınırlandırıldı” dedi. Sizin bu açıklamalara bir değerlendirmeniz olur mu? Devamında turizm teşvik kanununa tepki gösteren CHP milletvekillerinin meclisteki oylamaya katılmadığı iddiası var bu doğru mu?
Faik ÖZTRAK- Konuşmamda da belirttim, şuanda Türkiye’de çok büyük bir yönetim krizi yaşanmaktadır. “39 yıldır yürürlükte bu düzenleme” diyorlar ama sonunda yetkinin 3 bakanlıktan alınıp tek bir bakanlığa verildiğini söylüyorlar. Şunu söyleyeyim, Erdoğan Şahsım Hükümeti istişaresiz gittiği sürece, bu ucube rejim devleti mefluç ediyor. Turizm Bakanının orman konusundaki ilmi nereden gelmektedir? “Uzman biziz” diyor kendisi. Ne uzmanlığı? İşte şecaat arz ederken sirkatin söylemek budur.
Anayasamıza göre yanan ormanların yerine sadece yeni orman yetiştirilebilir. Ama yanan ormanları kalkıp da Turizm Bakanına emanet ederseniz yerine çok kolaylıkla oteller dikilebilir.
Bugün yine iki bakan çıkmış Genel Başkanımızı bu konuda eleştirmiş. Bodrum’da yaşananlara bir baksınlar, yanan ormanların yerine nasıl otel dikildiğini görsünler. Ondan sonra çıkıp konuşsunlar. Orman Bakanı çıkmış neden bu yetki bende değil diye soracağına kalkıp Sayın Genel Başkanımızı suçluyor. Pes vallahi. Ayrıca Bakan, belediyelerimiz sanki görevini yapmıyormuş gibi açıklamalar yapıyor. Hem kendisi, hem trolleri “Belediyeler yerleşim yerlerindeki yangınları kontrol etse, biz de ormanları söndüreceğiz” gibi saçma sapan bir takım açıklamalar yapıyorlar. Sonra da buna cevap verenleri suçluyorlar. Beyefendi adı üstünde bu yangın şehirde değil, ormanda çıktı, ormanda. Belediyelerimiz orman yangınının şehre sıçramasını önlemeye çalışıyor. Durum tam tersi… Biraz önce rakamları verdim.
Diğer belediyelerimizde, bu belediyelerimizde ellerinden gelen her türlü yardımı yapıyorlar. Siz bizim belediyelerimize dua edin. Pandemide gördük, diğer afetlerde de gördük belediyelerimiz ellerinden gelen tüm imkanlarla milletimizin yanında yer almak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Siz de saçma sapan konuşmaları bırakın işinizi yapın.
İçişleri Bakanına gelince, sen milletin attığı twetlerle uğraşmayı bırak varsa bu yangınların sorumlularını bul önce, biran önce ortaya çıkart.
İkinci soruyla ilgili olarak da, milletvekillerimiz 6 gün boyunca gece gündüz demeden bu yasaya Genel Kurul’da muhalefet ettiler. Görevleri gereği başka illerde olan milletvekillerimiz dışında TBMM’de bulunan milletvekillerimizin tamamı bu yasaya ret oyu vermiştir. Tekrarlıyorum, milletvekillerimizin tamamı bu yasaya ret oyu vermiştir. Şimdi AK Partili vekiller kalkıp da kendilerine suç ortağı aramasınlar. CHP’den oylamaya katılıp da kabul ya da çekimser oy veren hiçbir milletvekili yoktur.
Soru- Orman yangınlarını PKK üstlendi, yeni yangıları da devam ettireceklerini söylediler. HDP’den bu konuya bir tepki yok. Sizin bu duruma ilişkin açıklamanız olur mu?
Faik ÖZTRAK- Bu sorunun muhatabı Cumhuriyet Halk Partisi değil. Cumhuriyet Halk Partisi ne emniyet güçleri, ne istihbarat teşkilatı Cumhuriyet Halk Partisi’nin emrinde değil. Bu sorunun muhatabı Erdoğan ve İçişleri Bakanıdır. Genel Başkanımızın sosyal medyadan açıkça paylaştığı gibi “Bu bir sabotaj mı devlet bunu mutlaka tespit edecektir. Ormanlarımızın hayatını kaybeden vatandaşlarımızın, çalışanlarımızın, ormanda yaşayan canlıların hesabı sorulur”. Genel Başkanımız bunu demiştir. Partimizin pozisyonu da budur.
Soru- Sosyal medyada FETÖ’cü hesaplarında destek verdiği uluslararası yardım çağrısı paylaşımları yapıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından bu paylaşımlara tepki geldi. Sizin bu konuya ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Doğal afetlerde ulusların birbirlerine yardım etmesi ne zamandan beri yanlış, bu ne zamandan beri yadırganıyor? Zamanı geldiğinde ülkemizde afet yaşayan diğer ülkelere yardım elini hiç bekletmeden uzatmıştır. Saraya tavsiyem, yardım çağrısının ne anlama geldiğini tefsir etmekle uğraşmak yerine önce şu yangını bir söndürün.