CHP Sözcüsü Öztrak, Hükümetin memur ve emekliye yüzde 25 zammı müjde diye verdiğini, CHP Genel Başkanı “bu yetmez, bu kul hakkına girmektir” deyince zam oranını yüzde 30’a çıkardığını belirterek, “İhale yapmıyorsunuz, memurun maaşını, emeklinin aylığını belirliyorsunuz. Madem imkanınız vardı, neden baştan yüzde 30’u vermediniz. Siz böyle mi devlet yönetiyorsunuz? Allah’tan Kemal Bey var! Ya Kemal Bey olmasaydı?” diye konuştu.
Vatandaşların günlük hayatta pek çok kalemde karşı karşıya kaldığı enflasyonun yüzde 100’ün üstünde olduğunu hatırlatan Öztrak, “Rakamlar ortada, vatandaşın yaşadığı hayat pahalılığı ortada… Memura, emekliye, dul ve yetime yüzde 30 zam yeter mi? Tabi ki yetmez! Memurumuza, emeklimize çok açık çağrımızdır. Bunları sallayabildiğiniz kadar sallayın. Salladıkça dökülecekler. Salladıkça düşecekler” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:
KARANLIK BİR DÖNEM KAPANIYOR
Yeni yılın ilk Merkez Yönetim Kurulu toplantısını, bugün gerçekleştirdik. Ucube Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, berbat bir yılı daha geride bıraktık. Bu ucube sistemde, koskoca ülke, tek kişinin iki dudağı arasına sıkıştı kaldı. Yönetilmedi savruldu. Her gelen yıl, bir öncekini arattı. Milletimizin iki yakası bir araya gelmedi. Memleketimizin, evlerimizin bereketi kaçtı. Ama artık kâbus bitiyor. Karanlık bir dönem kapanıyor. Hep söylüyoruz: “Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın anıdır.” Bu topraklarda şafağın yeniden sökmesine, bu ucube sistemin tedavülden kalkmasına, yepyeni bir döneme başlamaya, artık çok az kaldı. Türkiye, birkaç ay içinde sandık başına gidecek. Milletimiz, kaderine sahip çıkacak. Sesini duymayanlara, halini görmeyenlere, kendisinden kopanlara, tasdiknamelerini verecek. Bu karanlık düzenin müelliflerini, tarihin çöp sepetine atacak.
İTO ENFLASYONU İLE TÜİK ENFLASYONU ARASI MAKAS REKOR KIRDI
Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, demokrasiyle taçlanmış, “Kralın değil, kuralın” hâkim olduğu, “Sözün millette” olduğu, büyük ve güçlü bir ülke olma yolunda, dev adımlarla ilerlemeye kararlıyız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı artık başladı. Ocak aylarının, takvimlerimizde özel bir yeri vardır. “Bir yüzüyle geleceğe, bir yüzüyle geçmişe bakar.” Çok kötü bir yılı geride bıraktık. Artçı sarsıntıları ise hala devam ediyor. 2022’ye ait enflasyon rakamları dün açıklandı. Geçtiğimiz yıl enflasyon: ENAG’a göre yüzde 138. İTO’nun endeksine göre yüzde 93. TÜİK’e göre ise yüzde 64. TÜİK enflasyonuyla; ENAG enflasyonu arasında 74 puan, İTO’nun enflasyonu ile arada 29 puan fark var. Hadi diyelim ENAG’a ait rakamlar, çok gerilere gitmiyor. Ama TÜİK’in enflasyon rakamıyla İTO’nun ilan ettiği enflasyon rakamı arasındaki makasın, bu kadar açıldığı bir başka yılı, şimdiye kadar hiç görmedik. İki enflasyon arasında 29 puanlık farkı cumhuriyet tarihinde ilk defa yaşıyoruz.
ARALIK ENFLASYONUNDA AĞIR MAKYAJ
Yine, sadece geçtiğimiz Aralık ayı için; piyasaların beklediği enflasyon yüzde 2,8’di. İTO’nun gerçekleşen enflasyonu yüzde 2,9 olmuştu ama TÜİK bir enflasyon rakamı ilan etti yüzde 1,2. Arada dağlar kadar fark var. Aralık enflasyonu, memurun, emeklinin, işçinin maaşının, aylığının, ücretinin belirlenmesinde, önemli bir göstergedir. Ve Aralık enflasyonu üzerinde daha önceki rakamlarda da var ama çok ağır bir makyaj olduğu açık seçik görülüyor. Çalışanların, emeklilerin hakkı gasp edilmiştir.
BU DA DÖRDÜNCÜ YALAN ÇEŞİDİ: TÜİK YALANI
Herkes; yaşadığı enflasyonu, hayat pahalılığını biliyor. Cebinde, cüzdanında, sofrasında hissediyor. TÜİK’in, Sarayın vesayeti altında, enflasyon rakamlarına nasıl ağır bir makyaj yaptığını milletimiz görüyor, hatta yaşıyor. Meşhur sözdür; "Üç çeşit yalan vardır: Yalan, Kuyruklu Yalan ve İstatistik." Bu Ucube Şahsım Rejiminde, artık dördüncü bir yalanı daha gördük. "Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistikler", Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu Yalanı, TÜİK yalanı. Yalancılara hatırlatalım: “Açıkta işlenen kabahatin, tenhada özrü olmaz.” Genel Başkanımız tüm bu olacakları önceden gördü, TÜİK’in önünde gitti açıklama yaptı. Sorumluları önceden uyardı. Ama artık günah bizden gitti. Herkes yaptıklarının hesabını yargı önünde mutlaka verecek. Emeklinin, emekçinin, dul ve yetimin gasbedilen haklarının hesabı, seçimden sonra mutlaka sorulacak. Bu hak mutlaka kendilerine iade edilecek. Şunun şurası üç dört ay kaldı. Bundan kimsenin en ufak şüphesi olmasın.
YA KEMAL BEY OLMASAYDI
Sarayın Menüsünde, Pataşur içerisinde Çerkez Tavuğu, Zencefilli Somonlu Suşi, Kornişona sarılı Dana Rozbif, Ejder meyveli smoothie, Liçi meyvesi eşliğinde Efuliler olduğunu, geceleri de, manda sütünden yapılmış yoğurda, kestane balını katık yapıp, afiyetle gövdeye indirdiklerini, daha önce öğrenmiştik. Ama anlaşılan milletin rüyasında bile göremediği bu menü, Saraydakilerin gözünü doyurmuyor. “Aç doyar, açgözlü doymaz.” “Sarayın han-ı iştihasında en sevilen yemek, kul hakkı yemek…” Dün ve bugün gördük. Önce TÜİK’e makyajlı enflasyon rakamlarını ilan ettirdiler. Sonra sarayın kibirlisi çıktı; sanki kendi kesesinden ulufe dağıtırmış gibi, hiç sıkılmadan, “Yüzde 25 zammı” müjde diye verdi. Yetmedi sarı sendikacılarına ve Saray şürekâsına birde kendini orada ayakta alkışlattı. Ondan sonra Genel Başkanımız “bu yetmez, bu kul hakkına girmektir” deyince bugün birden bire müjde, “yüzde 30’a” çıktı. Memurumuz, emeklimiz de “Ya Kemal Bey olmasaydı” dedi. İhale yapmıyorsunuz, memurun maaşını, emeklinin aylığını belirliyorsunuz. Madem imkanınız vardı, neden baştan yüzde 30’u vermediniz. Siz böyle mi devlet yönetiyorsunuz? Allah’tan Kemal Bey var! Ya Kemal Bey olmasaydı?
MEMURA, EMEKLİYE, DUL VE YETİME YÜZDE 30 ZAM DA YETMEZ
Sarayından çıkmayan Erdoğan, son bir yılda, kuru soğanın yüzde 315, limonun yüzde 203, toz şekerin yüzde 165, yeşil soğanın yüzde 164, ıspanağın yüzde 163, lahananın yüzde 159, marulun yüzde 143, portakalın yüzde 142, mandalinanın yüzde 127 zamlandığını acaba biliyor mu? TÜİK marketlerinde bile; pirincin yüzde 124, taze sütün yüzde 113, peynirin yüzde 106, tereyağın yüzde 109 zamlandığından haberi var mı? Elektriğe yüzde 102, şebeke suyuna yüzde 110, doğalgaza yüzde 166 zam yaptığını hatırlıyor mu? Rakamlar ortada, vatandaşın yaşadığı hayat pahalılığı ortada… Memura, emekliye, dul ve yetime yüzde 30 zam yeter mi? Tabi ki yetmez! Memurumuza, emeklimize çok açık çağrımızdır. Bunları sallayabildiğiniz kadar sallayın. Salladıkça dökülecekler. Salladıkça düşecekler.
MİLLET ERDOĞAN’I SANDIKTA EMEKLİ EDECEK
Şimdi elimdeki şu tabloya bir bakın. 2002’de net asgari ücrete 100 dersek şu çizgi, esnafın en düşük emekli aylığı 81, işçinin en düşük emekli aylığı 139, memurun en düşük emekli aylığı 204. Bugün verdikleri yüzde 30 zamla, en düşük esnaf emekli aylığı 65’, 81’den 65’e düşmüş. En düşük işçi emekli aylığı 69’, o da 139’dan 69’a düşmüş. En düşük memur emekli aylığı 81. O da 204’ten 81’e düşmüş. İş başına geldiklerinde, memurun, işçinin en düşük emekli aylığı, asgari ücretin kat be kat üstündeymiş. Şimdi asgari ücretin çok tamamen altına düşmüş. İşte bu, 20 yıllık hükümetin, 13 milyon emeklimizin hakkını nasıl çatır çatır yediğinin resmi. Milletimiz kötülükleri asla unutmaz. Şunu açıkça buradan ifade edeyim. Erdoğan, daha önce etmedik hakaret bırakmadığı, “Seçimi kaybedeceğimi bilsem bile vermem” dediği, EYT’lilerin hakkını, milletin kendisini sandıkta emekli edeceğini görünce, paşa paşa verdi. Ama korkunun ecele faydası yok, 2 milyon 250 bin müstakbel emeklilerle beraber, yaklaşık 15 milyon emeklimiz, bu hükümet döneminde yediği şu ayazı unutmayacak. Ne yaparsa yapsın Erdoğan’ı, sandıkta emekli edecek. Evine gönderecek.
İHRACATI SAHİPLENDİ, İTHALATI CAMİ AVLUSUNA BIRAKTI
Önceki Cumhurbaşkanlarımızdan, Rahmetli Demirel’in dediği gibi, “Başarının anası, babası çoktur. Başarısızlık ise öksüz ve yetimdir.” Bu sözün haklılığına, bu hafta 2022 dış ticaret rakamları açıklanırken, bir kere daha şahit olduk. Erdoğan Türkiye İhracatçılar Meclisi’ni topladı. Dış ticaretin üç kardeşinden birini seçti. Saatler boyunca 254 milyar dolarlık ihracat rakamları üzerinden caka sattı. “İhracat rekor kırdı” deyip ihracat rakamlarını sahiplendi. Oysa 2022'de sadece ihracat değil; hem ithalat, hem de dış ticaret açığı; Cumhuriyet tarihimizin rekorlarını kırdı. Ama ihracatı sahiplenen Erdoğan, ne 364 milyar doları aşan ithalatı, ne de 110 milyar doları aşan dış ticaret açığına sahip çıkmadı. İhracatın nesebi, ne kadar sahih ise, ithalatın, dış ticaret açığının da nesebi o kadar sahih. Ama Erdoğan, ihracatı sahipleniyor, ithalatı ve dış ticaret açığını, cami avlusuna bırakıp, sorumluluktan kaçıyor. Buradan sesleniyoruz. Devlet adamı sorumluluğu içinde davranın. İhracatıyla, ithalatıyla, dış ticaret açığıyla, sebep olduğunuz bu sıkıntıları sahiplensin. Her şeyden önce son 11 yıldır, 2023 hedefleri deyip deyip söz verdiği 500 milyar dolarlık ihracatın, neden bunun yarısına zar zor geldiğini bir açıklayıverin. Milletten bir özür dileyin. Sonra çıkın; “Faiz sebep, enflasyon netice” zırvasıyla, paramızı pul etmenize rağmen, neden; ithalatın, dış ticaret açığının rekorlar kırdığını şu milletimize bir açıklayın.
ERDOĞAN’IN “AKLININ RÜTBESİ” ORTADA
Hani “Türkiye Modeli” diyerek, millete yutturmaya kalktığınız safsataya göre: TL değer kaybedecek, rekabet gücümüz artacak, dış ticaret fazla verecek, rezervler dolup taşacak, TL değerlenecek, birde üstüne enflasyon düşecekti. Türk Lirası değer kaybetti. Milli paramızı pul ettiler. Ama onun dışında, bu dediklerinin hiç biri gerçekleşmedi. Bu rezalete rağmen, hala milletimize rekor cakası satmaya kalkıyorlar. Ama ne demişler, “İmamın dediğine değil, yaptığına bakacaksın.” 1923-2002 arasındaki 79 yılda ülkenin verdiği dış ticaret açığı: 247 milyar dolar. Son 20 yılda Türkiye’nin dış ticaret açığı toplam: 1 trilyon 250 milyar dolar. Önceki 79 yılda verilen dış açığın 5 katı, 20 yılda bir önceki dönemde 79 yılda verilen dış ticaret açığının 5 katını vermişsiniz. Biz boşuna söylemiyoruz. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz diye. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde…” Erdoğan’ın eseri de, aklının rütbesi de ortada…
PARAYI KİM ATIYORSA ONUN MÜZİĞİNİ ÇALIYOR
İşte bugün, 110 milyar doları aşan dış ticaret açığı nedeniyle, sağa, sola avuç açar hale geldiler. Dün afra tafra yaparak söylediklerinin hepsini, tükürdüklerini bugün yalayıp yutmak zorunda kaldılar. Müzik kutusu gibi, parayı kim atarsa, onun müziğini çalıyor. Çünkü seçimlere giderken, artık tulumbada su bitti. Rusya’nın 20 milyar dolarlık BOTAŞ’a ait gaz borcunu, 2024’e ötelediği yazılıp, çiziliyor. Şimdi ben buradan soruyorum, biz buradan soruyoruz, bu borç ötelemesi, neyin karşılığı yapıldı? Erdoğan seçim öncesi, Rusya’ya hangi sözleri verdi?
BEDAVA PEYNİR SADECE FARE KAPANINDA BULUNUR
“Bedava peynir, sadece fare kapanında olur.” Moskova’nın Erdoğan’ın yanında saf tutup, milletimizin seçimine müdahaleye kalkışması bu değil de nedir? Yine daha düne kadar, etmedik hakaret bırakmadıkları Körfez ülkelerine, birkaç dolar için el açıp, duruyorlar. Bunların karşılığında bu ülkelere ne veriliyor? Tüm bunları öğrenmek, milletimizin ve artık iktidara yürüyen bizlerin hakkıdır. Rus’u, Arap’ı Erdoğan’ı kullanıp milletimizin iradesine ipotek koyabileceklerini mi sanıyorlar? Neden Erdoğan’ı koltuğunda tutmak için, bu kadar para harcıyorlar? Bu ülkelere, 85 milyon vatan evladının sırtından, hangi tavizler veriliyor? Suriye ile sorunlarımız ortada. Genel Başkanımız daha 2012’de, Erdoğan’ı açık bir mektup yazarak uyarmıştı. “Suriye krizi çok büyümeden, bunun ekonomik ve sosyal maliyeti çok ağırlaşmadan, uluslararası bir mekanizmayla, bu sorunu gel çözelim” demişti. Ama Saray bütün bunlara, bu önerilere kulaklarını tıkadı. Yetmedi üstüne birde hakaret etti. Şimdi ekonomik olarak tıkanmış, gaz parası için Rusya’ya avuç açmış bir Erdoğan, Suriye ile müzakereleri yürütürken, bu bölgede, Rusya’yla çatışacak olası hayati çıkarlarımızı, ne kadar savunabilir?
TOPAL ÖRDEK OLMUŞ HÜKÜMETİN ZAAFLARINI KULLANMAK İSTİYORLARSA…
Evet, Rusya bizim elbette önemli bir komşumuzdur. Uzun bir tarihi geçmişimiz vardır. Önemli ticari ve kültürel ilişkilerimiz vardır. Ve bizim nezdimizde iki ülke arasındaki dostluk, kesinlikle kişilerden bağımsızdır. Biz bu dostluğun bozulmasını hiçbir zaman istemeyiz. Ama muhataplarımız, Türkiye’de topal ördek olmuş bir hükümetin zaaflarını kullanarak, ülkemizin ali menfaatlerine halel getirmeye çalışırsa, dostluğumuz baki kalmak kaydıyla, buna da rıza da göstermeyiz. Çünkü bizim için öncelikli olan, partimizin değil, ülkemizin çıkarlarıdır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bir defa daha altını çizerek söylüyorum, dış politikamız şahsi olmayacak, milli olacaktır. Bunu herkes böyle bilmelidir.
RTÜK SARAYIN SOPASINA DÖNÜŞTÜ
2022’den 2023’e miras kalan, başka ağır sorunlarımız da var. Temel hak ve özgürlükler ülkemizde tehdit altında. Türkiye’de “ifade özgürlüğü” var deniyor. Ancak “ifade ettikten sonra özgürlüğün” hiçbir garantisi yok… Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Sri Lanka’nın 3 sıra altında, Sudan’ın 2 sıra üstünde, 149. sıradayız. Yine Gazetecileri Koruma Komitesi’nin verilerine göre, 2022’de en fazla gazeteciyi hapiste tutan, dördüncü ülke Türkiye. İlk üç ülke kim? İran, Çin ve Myanmar. “Özgürlük için, gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter” diyor, Nelson Mandela. Ülkede Saray rejiminden daha tehlikeli bir şey varsa, o da ruhunu bu ucube rejime satanlar... Otoriter rejimler, itaatkâr memurları eliyle iş görür. Bunun en güzel örneği RTÜK… RTÜK sarayın özgür basın üzerinde salladığı ağır bir sopaya dönüştü. Seçimlere giderken, özgür basını RTÜK sapasıyla susturmak istiyorlar. Halk TV, Tele-1, KRT, Fox TV, Flash Haber TV gibi kanallara, 2022’de kesilen toplam ceza, 54 defada, toplam 17 milyon 335 bin lira. Onun üstüne birde yayın durdurma cezaları var o da cabası.
BUNUN ADI SİYASİ CİNAYETTİR, HUKUK KATLİAMIDIR
2022’den 2023’e sarkan, bir başka hukuksuzluğun muhatabı ise, Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisinin yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve tabi ki İstanbul halkı. Saray, vesayeti altındaki savcı ve hâkimleri kullanarak, İstanbul Büyükşehir Belediyemize, kumpas üstüne kumpas tezgâhlamakta. Önce seyyar hâkimleri eliyle, ipe sapa gelmez bir hakaret suçlamasıyla, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza ceza verdiler. Şimdi öğreniyoruz ki, bu davada beraat kararı vereceği anlaşılan, davadan el çektirilerek, başka yere sürülen hâkime, “Sen bizim istediğimiz kararı ver, İstinaf ve Yargıtay kararı ne de olsa onayacak” diyerek, üzerinde baskı kurmuşlar. Bunun adı siyasi cinayettir. Bunun adı hukuk katliamıdır. Dün; Genel Başkanımızın talimatıyla, Grup Başkanvekilimiz, Genel Başkan Yardımcılarımız, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı ziyaret ettiler. Bu ciddi iddialar hakkında soruşturma açılması, müfettiş görevlendirilmesi için talepte bulundular. Ama Adalet Bakanı, adaletin değil, Sarayın bakanı gibi davrandı. İpe un serdi. Bu hukuk cinayetinin faillerinden biri oldu. Saray sadece Adalet Bakanı ve hâkimleri eliyle hukuku katletmiyor. Bir yandan da entrikacı Atama İçişleri Bakanı eliyle, bulanık suda balık avlamaya kalkıyor. Güvenlik bürokrasisini hukuk dışı çabalarına alet ederek, İstanbul’a çökmeye kalkıyor. Seçimden önce, İstanbul’u hukuk kumpasıyla ele geçirmek, İstanbul’un maddi ve siyasi rantını seçimlerde kullanmak istedikleri artık aşikar. Bu kumpasçılara bir kez daha şunu hatırlatalım. İstanbul, İstanbullunun iradesi, milletimizin iradesi büyük lokmadır. Midenize oturur. Bugün oturduğunuz o koltuklara güvenip de, hukuku katletmeye yeltenmeyin. Ayarıyla oynamaya kalktığınız kantar, gün gelir sizi de tartar.
AYNI NEHİRDE İKİ KERE YIKANILMAZ
Ne yazık ki 2015 Haziran’ından bu yana, Türkiye’de normal şartlarda bir seçim yapamıyoruz. 2016’da hain darbe girişimi, 2017’de tek adam şahsım rejimine giden yolların, OHAL rejimi altında döşenmesi, mühürsüz oy pusulası skandalı, 2018’de ucube rejime geçiş, 2019’da YSK eliyle millet iradesine kurulan kumpas, dış müdahaleler ve şimdi, yeni siyasi cinayet ve komplolar… Başka ülkelerden alınan seçim rüşvetleriyle, siyasi kumpaslarla, siyasi cinayetlerle, ortalığı karıştırıp milletin iradesine çökebileceklerini sananlara, koltuğunu böyle koruyacağını umanlara şunu hatırlatırız: “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.” Bu millet, 2015 Haziranından sonra, benzer senaryoları yaşadı. Artık milletimizin bunlara karnı tok. Türkiye’nin önünde, daha fazla takoz olamayacaksınız. Biz hazırlığımızı yaptık. Kurumları ve kuralları güçlü Türkiye’yi; Zenginleşen, dünyada yarışma gücüne sahip Türkiye’yi, Zenginliği Adil Paylaşan Türkiye’yi, Temiz ve Yeşil Türkiye’yi, milletimizle beraber inşa edeceğiz. Brezilya bunu yaptı. Bir otoriter popülisti sandıkta hezimete uğrattı. Ve bir kez daha gördük ki, “Hiçbir şeye benzemez, vatanını satanın korkusu…” Kendi milletinin sırtına tüneyenler, gücünü oturdukları koltuktan alanlar, görev teslimi bile yapmadan, uçan saraylarına atlayıp, yurtdışına kaçmak zorunda kaldılar.
TÜRKİYE’Yİ DÜZE ÇIKARACAK YOL HARİTASI
Aziz milletimiz! “Nereye gideceğini bilmeyen kaptana, hiçbir rüzgâr yardım edemez.” Biz ülkemizi nereye götüreceğimizi, insanlarımıza nasıl bir gelecek sunacağımızı, nasıl bir kaptana sahip olacağımızı çok iyi biliyoruz. Türkiye’nin farklı siyasi damarlarından gelen altı partisi, hukuk devleti, demokrasi, milletin topyekûn refahı için, bir araya geldi. Yarın altı partinin Sayın Genel Başkanları, bir kez daha bir araya gelecekler… Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak yol haritasına, son rötuşları yapılacak.
13. CUMHURBAŞKANI MASANIN ADAYI OLACAK
Şunu açık yüreklilikle ilan ediyoruz: Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı; “Tarafsızlık yeminine ihanet eden değil, yeminine sadık” bir Cumhurbaşkanı olacak. “Kral değil, Kural” diyen bir Cumhurbaşkanı olacak. “Yasakçı değil, özgürlüklere sahip çıkan” bir Cumhurbaşkanı olacak. “Kalpleri; korkuyla ve yalanlarla bölüp parçalayan değil, sevgiyle ve hakikatle birleştiren” bir Cumhurbaşkanı olacak. “Ben değil, biz diyen, istişareye inanan” bir Cumhurbaşkanı olacak. Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı; Altılı Masa’nın belirleyeceği aday olacak. Ve 2023 baharı, Türkiye’nin baharı olacak. Büyük Şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın ünlü dizeleriyle, “Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olacak. Ne başta dert, ne gönülde hasret olacak. Kardeş kavgası bir nihayet bulacak. Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olacak. Kış günü herkesin evi barkı olacak. Yaşamak, sevmek gibi gönülden olacak. Olursa bir şikâyet ölümden olacak.” İşte bizler, 85 milyon için, özlediğimiz böyle bir memleket için, yılmadan, yorulmadan çalışmaya kararlıyız. Kısa sürede de bunu başaracağız. Ülkemizi “önce feraha, sonra refaha” kavuşturacağız.
Bu güzel duygularla, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, milletimizin ve değerli basın mensuplarımızın yeni yılını bir kez daha kutluyoruz. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Şimdi varsa sorularınız alıyım.
Soru- Geçtiğimiz günlerde eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Cinayete ilişkin Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklama yapmaması tartışmalara konu oldu. Siz neler söyleyeceksiniz?
Faik ÖZTRAK- Tabi son derece korkunç, ürkütücü bir cinayettir. Dün bu cinayetle ilgili olarak Genel Başkanımız gerekli açıklamaları yaptı. Rahmetlinin babasıyla, eşiyle görüştüğünü de ifade etti. Biz şu anda bu konunun arkasında olduğumuzu ifade edip, bu konuyu daha fazla siyasetin içine çekmemek için yetkililerin yapacaklarını izliyoruz. Bu çünkü kendi ailelerinin de talebi.
Soru- İki sorum olacak size… Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak “6 Nisan’dan sonraki bir erken seçimi kabul etmiyoruz” dediniz. Ancak AK Parti MYK’da 14 Mayıs iddiaları var erken seçim için. Bu tarihe tavrınız ne olacak?
Bir diğer sorum da Ali Babacan, “Altılı masa mutabakata varırsa hem seçilebilme sorunu olmaz, hem de en iyi şekilde ben yaparım, hiç sorun yok” dedi. Siz bu çıkışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı ön plana çıkarken acaba masada birden fazla aday çıkabilir mi?
Faik ÖZTRAK- Önce son sorunuza cevap vereyim. Konuşmamda ifade ettim, baştan itibaren sürekli söylüyorum. Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı altılı masanın belirleyeceği aday olacaktır.
Şimdi ikinci sorunuza gelince, aslında seçimle ilgili tutumumuzu defalarca ifade ettik. “Nisan başına kadar yapılacak bir seçim erken seçimdir. Destekleriz” dedik. Bu tarihten sonra yapılacak seçimin ise bir siyaset mühendisliği olduğunu ve bizim bu siyaset mühendisliğinin parçası olmayacağımızı da söyledik. Hayırlısı olsun. Demek ki, kendi göbeklerini kendileri kesecekler. Biz her an seçim olacakmış gibi hazırız.
Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni Başdanışmanı Nuşirevan Elçi’nin söylediği sözler tepki çekti. CHP’nin bu konuyla ilgili görüşü nedir?
Faik ÖZTRAK- Şimdi şunu açıkça ifade edeyim. Sayın Genel Başkanımızın, Parti Sözcüsü olarak benim ve Grup Başkanvekillerimizin dışında her beyan ancak şahsi görüşleri yansıtır. Ve partimizi hiçbir şekilde bağlamaz. Zaten bu konunun partimizin de gündeminde olmadığını anladığım kadarıyla ilgili danışman ifade etmiş.
Soru- EYT düzenlemesinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kılıçdaroğlu, “Sıra ÖTV’de” demişti. “Bakan Nebati ÖTV indirimi gündemimizde yok” dedi. Ama daha önce de EYT içinde olmaz diyorlardı. Sizce ileride bir ÖTV adımı da gelir mi? Devamında bir de geçtiğimiz günlerde Sayın Kılıçdaroğlu orman köylüleriyle buluşmuş, 15 vaadini sıralamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün 7 milyon orman köylüsü için yeni bir destek projesi açıkladıklarını da söyledi. Bu iki durumla ilgili sizin bir değerlendirmeniz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Baştan itibaren bu iktidarın metal yorgunu olduğunu, artık proje falan üretemediğini söylüyoruz. Projeleri biz üretiyoruz, onlar bizim projelerimizi alıp eksik gedik tatbik etmeye uğraşıyorlar. Şimdi şunu açıkça söyleyeyim, biz bu lafları daha önce de duyduk. Nebati Bakanı oraya o bakanlığa atayan irade Sayın Genel Başkanımız artık ne derse onu yapmak durumunda. ÖTV’yi kaldırdılar, kaldırdılar… Kaldırmadılar önümüzdeki ilk seçimde iktidara geldiğimizde biz gereğini yaparız.