CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, "Dün sarayın Dışişleri Bakanı, Trump’ın yazdığı müsveddeyi “ABD’lilerin insafına” havale etti. Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı, Trump’ın hakaretlerinin muhatabının Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti olduğunun farkında bile değil. Maalesef, 96 yıllık cumhuriyet tarihimizin en beceriksiz, en aciz iktidarıyla karşı karşıyayız." dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Adana’da CHP’nin il danışma kurulu toplantısına katıldı. CHP’li Öztrak burada yaptığı konuşmada; Türkiye, her alanda büyük bir sıkışmışlık içindedir. 17 yıldır ülkeyi yönetenler, bu güzel ülkeyi uçurumun kenarına getirmişlerdir. Ülkemiz yönetilmiyor, savruluyor. Savrulmanın en fazla yaşandığı alanlardan biriyse dış politika.
SURİYE’DEKİ ÇIKMAZIN EN ÖNEMLİ SEBEBİ BU
2011’in Mart ayında Suriye krizi patladı. Ailece tatil yaptıkları kardeş Esad, tek bir gecede kalleş Esed oldu. Biz daha o gün, “Türkiye, Arap dünyasındaki çatışmalara taraf olmamalı” dedik. Ama iktidar Suriye’nin içişlerine doğrudan müdahale etti. Ortadoğu’daki sorunlara geleneksel duruşumuzu kökten değiştirdi. İktidarı bir kez daha uyardık. “Suriye yönetimiyle husumeti bitirin” dedik. Çünkü dış politikada kalıcı dost, daimî düşman olmaz. Dış politikada ülkelerin çıkarları önceliklidir. Kişisel husumet, çıkar ve beklentiler dış politikaya egemen olmaya başlarsa, o politika çıkmaza girer. Hele dış politika iç siyasete malzeme yapılırsa işin içinden hiç çıkılmaz. Bugün Suriye’de karşı karşıya kaldığımız çıkmazın en önemli sebebi de budur.
DAVETLİ LİSTESİNDE DEĞİLSENİZ, MENÜDE OLABİLİRSİNİZ
Ama saray iktidarı dış politikayı emperyal güçlerin gölgesinde şekillendirmeyi tercih etti. 2015’in kasım ayına kadar Amerika’yla, 2016 ağustos ayından sonraysa Rusya’yla, Suriye’de iş tutmaya çalışmıştır. Şimdi emperyal güçler, sobanın üzerindeki kızgın kestaneleri almak için Türkiye’yi maşa gibi kullanmaktadır. Son operasyonda bizim 20 sivil vatandaşımız bu ülke atılan roketlerle yaşamını yitirmiştir. Aslan parçası Mehmetçiklerimiz şehit düştü. Tüm dünyayı karşımıza aldık. Silah ambargoları ilan edildi. Ekonomik ambargo tehditleri savruldu. Rahmetli Dışişleri Bakanlarımızdan İhsan Sabri Çağlayangil’in güzel bir söz vardır: “Ortadoğu’da önemli bir yemeğe davetli olduğunuz halde adınız davetli listesinde yoksa, bir de menüye bakın. Adınız orada olabilir.”
İKTİDARIN HATALARINI MEHMETÇİK TEMİZLİYOR
Suriye’de iktidarın hatalarını, bugün Mehmetçiklerimiz, canları pahasına temizlemeye çalışıyorlar. Tüm yük askerimizin sırtına bırakıldı. Son bir yıldır, “Fırat’ın doğusuna bugün girdik, yarın giriyoruz” deyip durdular. Şimdi gördük ki operasyonun diplomasi cephesinde hiçbir hazırlık yapılmamış. Birbiriyle kanlı bıçaklı İsrail ve Filistin bile Türkiye’yi kınama konusunda uzlaştılar.
İKTİDARIN RÜYALARININ FATURASINI VATANDAŞ ÖDÜYOR
İktidarın Emevi Cami’nde namaz kılma rüyasının faturasını millet olarak çok ağır ödedik. Yaklaşık 4 milyon Suriyeli sığınmacı ülkemizde. Bugüne kadar Suriyeli sığınmacılar için 40 milyar dolar harcadık. Suriyeli sığınmacıların en fazla olduğu beşinci şehrimiz de Adana. Yüzlerce masum yurttaşımız Suriye kaynaklı terör saldırılarında canından oldu. IŞİD terörünü sınırlarımızdan uzaklaştırmak için, Suriye’de onlarca askerimizi şehit verdik. Halen de bedel ödemeye devam ediyoruz.
YARDIMCIYA BAŞKAN PROTOKOLÜ
Dün ABD Başkan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Saray’da Erdoğan tarafından kabul edildi. Oysa aynı Erdoğan daha bir gün önce “Trump’tan başkasıyla görüşmem” demişti. Bir gün sonra ABD Başkan Yardımcısıyla görüşmekle kalmadı. Adamı sarayında yanına oturttu, kameralara poz verdi. Yardımcıya, başkan protokolü uyguladı.
ABD “ATEŞKES”, BİZİMKİLER “OPERASYON DURDURMA” DİYOR
O görüşmenin hemen ardından Trump, zafer naraları atarak bir “ateşkes anlaşması” imzalandığını duyurdu. ABD ateşkesi kim adına imzaladı? Türkiye’nin terör örgütünün uzantısı dediği PYD adına imzaladı. ABD ateşkes anlaşmasını kiminle imzaladı? Daha önce “ateşkes ilan etmeyiz” diyen Erdoğan ile imzaladı. Hani ateşkes ancak iki meşru taraf arasında yapılırdı? ABD “ateşkes” diyor, Bizimkiler “operasyon durdurma” diyor. Daha bunun operasyonu durdurma mı ateşkes mi olduğu konusunda bile aralarında mutabakat yok ama zafer naraları atan çok.
PYD’YE MEŞRULUK KAZANDIRMA ÇABALARINA SARAY SEYİRCİ KALDI
Bir sonuç var ki değişmez. Sahada savaş vekaletini PYD’ye veren ABD, Türkiye’yle müzakere masasına da PYD’ye vekaleten oturmuştur. Bu anlaşma PYD adına imzalanmış, Türkiye Cumhurbaşkanı da bunu kabul etmiştir. PYD’ye uluslararası meşruiyet kazandırma çabalarına Saray seyirci kalmıştır.
CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN BECERİKSİZ, EN ACİZ İKTİDARI
ABD başkanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne her gün ağır hakaretlerde bulunuyor. Ekonomimizi çökertmekle tehdit ediyor. İktidardan çıt çıkmıyor. Dün sarayın Dışişleri Bakanı, Trump’ın yazdığı müsveddeyi “ABD’lilerin insafına” havale etti. Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı, Trump’ın hakaretlerinin muhatabının Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti olduğunun farkında bile değil. Maalesef, 96 yıllık cumhuriyet tarihimizin en beceriksiz, en aciz iktidarıyla karşı karşıyayız. Trump’ın hakaretlerini evvela, “nükte, şaka” diyerek tevil etmeye çalıştılar, Baktılar zırva tevil götürmüyor, şimdi de işi ABD vatandaşlarına havale ettiler.
HALK BANKASI SORUŞTURMASINDA HEDEF ARTIK ERDOĞAN VE DAMADI
Bu arada, ABD Başkanı ise sosyal medyadan zırvaya devam ediyor. “Sert aşk” yaşanmasa bu anlaşma imzalanamazmış! Sert aşktan kast ettiği her halde Halkbank soruşturması… Ne damat ne de TCMB Başkanı ABD’de bu yıl Ekim ayında yapılan Dünya Bankası-Uluslararası Para Fonu toplantılarına katılabildi. Halkbank soruşturmasında hedef artık AK Parti Genel Başkanı ve onun damadıdır.
KÜRT VE TÜRK KAVGA ETMEZ, BİZ BU ÜLKEYİ BİRLİKTE KURDUK
Trump, Türkler ile Kürtleri okul bahçesinde kavga eden çocuklara benzetmiş. Araya girmiş bizi ayırmış. Bu beyefendinin bilmesi gereken bir şey var. Kürt ile Türk kavga etmez. Yüzlerce yıllık kardeşliğimiz var. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda emperyalistlere karşı omuz omuza çarpışarak biz bu ülkeyi kurduk. Türkiye’nin mücadelesi terörledir, IŞİD’ledir, PKK’yladır. Emperyalizme karşı dünyanın en haklı, en şanlı savaşını vermiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuş, genlerinde Kuvayı Milliye olan, atalarımızın iç ve dış düşmanların süngülerine göğüslerini siper ederek kurduğu bu ülkenin en köklü partisinin mensupları olarak, bu konuşmalar bizim çok ağrımıza gidiyor. Kabullenemiyoruz. Ama iktidar içine sindiriyor.
DÜN BORÇ VEREN BUGÜN EMİR VERMEYE KALKIYOR
Trump’ı bu kadar cesaretlendiren en önemli hususlardan biri, ekonomimizin içinde bulunduğu kırılganlıktır. Borca batmış ülkemiz… Dolarkolik olmuş ekonomimiz… Eriyen döviz rezervlerimiz… Bunlar, eloğlunun ekonomi üzerinden tehditler savurmasına neden oluyor. Trump, ikide bir papaz hadisesini hatırlatıyor. “Papazı verin dedim verdiler, yoksa ekonominizi yıkarım dedim gördüler” diyor. Dün borç veren, bugün ülkemize emir vermeye kalkıyor.
IMF İLE SON ANLAŞMAYI YAPAN KENDİSİ
Biz bu iktidarı “el atına binen, tez iner” diye çok uyardık. Dinlemediler el atına binip, sağa sola çalım sattılar. “Üretmeden tüketen, kazanmadan harcayan, aradaki farkı borçla kapatan ekonomilerin sonu hüsrandır” dedik. Geldiklerinde ülkenin dış borcu 130 milyar dolardı. Şimdi dış borç 447 milyar dolar oldu kalkmışlar, IMF’ye 20 milyar dolar borç ödedik diye övünüyorlar. IMF ile son anlaşmayı yapan da aslında kendisi. Ama göreceksiniz bundan sonraki ilk anlaşmayı da onlar yapacaklar.
ATADAN KALAN GÜMÜŞLERİ REHİN VERİP ALDIKLARI BORÇLA YANDAŞ KURTARIYORLAR
Bu kadar borç yetmedi, atadan dededen kalan varlıklarını, tesisleri özelleştirme diyerek 63 milyar dolara sattılar. Gizli kararnamelerle Sakarya tank palet fabrikasını 50 milyon dolar için Katar ordusuna peşkeş çektiler. Atadan, dededen kalan son gümüşleri, Varlık Fonu’na devrettiler. Fon’un başına da Erdoğan ve damadı geçti. Ülkeyi tam bir aile şirketi gibi yönetmeye başladılar. BOTAŞ; Türk Hava Yolları, Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank, PTT, Demir Yolları, Çaykur, Eti Maden… hepsi bu Fon’a devredildi. Şimdi bunları rehin verip, dışarıdan borçlanıyorlar. Aldıkları borçla da yandaş müteahhitleri kurtarıyorlar.
TÜRKİYE BORCUNA KARŞI EN AZ DÖVİZ REZERVİNE SAHİP EKONOMİ
Biz bunların olacağını söyledik ve maalesef bunların hepsi de oldu. İktidara seslendik: “Ülkeyi borca batırıyorsun. Bari aldığın bu borçların birazını döviz rezervi, ihtiyat akçesi olarak kenara koy” dedik. Yine dinlemediler. Bugün her 100 dolarlık dış borç karşısında; Brezilya’nın kasasında 67 dolar, Hindistan’ın kasasında 72 dolar, Rusya’nın kasasında 84 dolar, Çin’in kasasında 158 dolar var. Türkiye’nin kasasında ne var? Her 100 dolar dış borç karşılığında 16 dolar var. Yemişler bitirmişler. Borcuna göre en az döviz rezervine sahip ekonomi Türkiye.
AK PARTİ DÖNEMİNDE HER GÜN 77 MİLYON DOLAR FAİZE GİTTİ
Biz iktidarı uyardıkça, iktidar ağustos böceği gibi sazla, sözle vakit geçirdi. Londra’daki, New York’taki faiz lobileriyle, “Beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkıları söyledi. 1975 ile 2002 arasındaki 27 yılda, bu güzel ülkeyi 20 ayrı hükümet yönetti. Bu 20 hükümet bütçeden faiz için 251 milyar dolar ödedi. Güne bölersek, eski hükümetlerin her bir gününde bütçeden ödenen faiz 25 milyon dolar oldu. AK Parti’nin devri iktidarındaki 17 yılda ise bütçeden ödenen faiz 469 milyar doları aştı. Yine güne vurursak, bütçeden her gün ödenen faiz 77 milyon doları buldu.
BU GİDİŞLE DUYUN-U UMUMİYE DE GELİR
Şimdi bu rezaletin sahipleri, bağırıyorlar: yok faize karşılarmış; yok yeşil finansmış; yok faizsiz bankacılığa bankacılık denilmemeliymiş; yok danışma komiteleri kurup, bu araçlara fetva alacaklarmış; yok faiz düşerse enflasyon düşermiş. Geçsinler bunları… ucube tek adam rejimi bu ülkeyi güya şahlandıracaktı? Esnaf ve işadamı iflas ve konkordato arasına sıkıştı. Şimdi ülkeyi de iflasın eşiğine getirdiler. Elbette bu haldeki bir ekonomiye Borçlanma Genel Müdürlüğü de getirdiler. Böyle giderse bu ülkenin başına Düyun-u Umumiye de gelir. Biz bu ülke yönetilmiyor, bu ülke savruluyor.
GERÇEK GÜNDEM BOŞ TENCERE
Suriye meselesi bize bir şeyi unutturmamalıdır. Bu ülkenin gerçek gündemi boş tenceredir. Yoksulluktur. Ülkemizin umudu dediğimiz ama iş verilmeyen gençlerimizdir. Milletin evlatları işsiz. İş arayan her 100 gençten 27 tanesi işsiz. Daha önce işi olan 748 bin yurttaşımız, son bir yılda, işini kaybetti. Gerçek işsiz sayısı 8 milyonu aştı. İş olmayınca, aş olmuyor, milletin yüzü gülmüyor.
GENCE İŞ BULMAYACAKSAN NE İŞE YARARSIN
Saraydakiler çıktıkları kibir kulelerinden, vatandaşın halini görmüyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı çıktı: “Efendim işsizlik var, olabilir. Her üniversite mezununun iş sahibi olması diye bir şey yok” dedi. Bu ne demektir? Şimdi bunu duyan yeni mezun bir gencin halini ve ailesinin hislerini bir düşünün. Milletin yetkiyi verdiği siyasetçi “Milletin çoluğuna çocuğuna iş bulmak benim görevim değil” diyorsa, sen ne işe yarayacaksın? Anayasa iş bulacaksın diyor, sen benim işim değil diyorsun.
ENFLASYONDA HOKUS POKUS
Bunlar milleti unuttu, saray sosyetesinin ve havuz müteahhitlerinin aşını, işini büyütmeye daldılar. Sarayda çifter çifter maaşlar, ballı yönetim kurulu üyelikleri, efuliler, ejder suları, 9 kat zırhlı milyonluk Mercedesler… Uçan saraylar, duran saraylar, kaçan saraylar… Millettin her ay elektrik, doğalgaz faturasına yüzde 15, yüzde 14,99 diyelim, zam yapıyorlar. Ama enflasyon yüzde 9. İşte bunun adı hokus pokus. Damadının arkadaşını getireceksin TÜİK’in başına, düşüreceksin enflasyonu yüzde 9’a… sonra da memura yüzde 4+4 zam vereceksin.
YOKSULLUĞU KADER ETTİLER
Ülkemizde maalesef bu iktidar yoksulluğu kader etmiştir. Resmi rakamlara göre: 53 milyon yurttaşımız konut masraflarını, 48 milyon vatandaşımız borçlarını ödemekte zorlanıyor. 26 milyon yurttaşımız iki gündeki bir masasına bir kap et yemeği koyamıyor. 24 milyon vatandaşımız ucu ucuna geçiniyor, beklemediği bir masraf çıkarsa karşılayamıyor. 11 milyon vatandaşımız soğuk kış günlerinde evini ısıtmakta zorlanıyor.
DERTLERİN ÇÖZÜMÜ DE REÇETESİ DE CHP’DE
Bugün güzel ülkemiz içine düşürüldüğü sıkıntılardan, artan huzursuzluktan nasıl kurtulacak? Bunun çözümü, reçetesi Cumhuriyet Halk Partisi’nde. Biz ülkemizi dört ayaklı bir stratejiyle ayağa kaldıracağız. Gömleğin iliklenecek ilk düğmesi hukuk devletini yeniden ayağa kaldırmak olacaktır. Kuvvetler ayrılığını, denge ve denetimi bu ülkede güçlendirmek zorundayız. Tek adam rejimleri milleti kucaklamaz, barış ve huzur getirmez. Yurttaşlarımız çağdaş, dünyanın en ileri ülkelerindeki standartlarda bir demokratik parlamenter rejimle yönetilmeyi hak ediyor.
İkinci olarak ekonominin rekabet gücünü artırmamız gerekiyor. Üçüncü olarak büyümenin kapsayıcılığını artırmak zorundayız. Hiç kimseyi arkada bırakma lüksümüz yok. Bu ülkede herkes büyümenin nimetlerinden adaletli bir şekilde yararlanabilmelidir. Bunun için bu ülkede yeni ve daha güçlü bir sosyal devleti kurmak zorundayız. Dördüncü olarak hem ekonomi hem de çevre politikalarında sürdürülebilirlik konusunda taviz vermemeliyiz. Doğru adımları atarsak bu cennet ülke dünyada en önde koşacak güce sahiptir.
BİZİM KİTABIMIZDA UMUTSUZLUĞA YER YOK
Biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Bizim kitabımızda umutsuzluğa yer yoktur. Bizler iç ve dış düşmanların süngülerine rağmen kurulmuş bir partinin üyeleriyiz. Kim ki ülkemizin içine düşürüldüğü sıkıntılardan bunalıp umutsuzluğa kapılırsa, partimizin ebedi genel başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 4. Büyük Kurultayımızın açılış konuşmasındaki şu sözlerini lütfen hatırlasın:
“Uçurumun kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllarca süren savaş. Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler.”
MİLLETİMİZİN GÖREVİ VERECEĞİ GÜN ARTIK ÇOK YAKIN
Bugün Türkiye’yi yine uçurumun kenarından çekip çıkaracak kadrolar buradadır. Milletimiz tarafından o görevin verileceği gün artık çok yakındır.