Öne Çıkanlar bugünün gündemi kılıçdaroğlu pkk cumhurbaşkanı erdoğan abd CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin AİLE terörist çin çukurova belediye başkanı soner çetin diyarbakır chp

CHP Sözcüsü Öztrak: “ABD Ve Rusya’nın Anlaştığı Tek Konu Türkiye Ekonomisinin İbretlik Durumu”

CHP Sözcüsü Öztrak, Hazine garantili Kamu-Özel İşbirliği Projelerinin yükünün Lira değer kaybettikçe arttığına dikkat çekerek, “Bu yıl, bütçeye bu projelere ödenmek üzere 42,5 milyar lira konmuştu. Bu da 9 lira 27 kuruşluk dolar kuruyla hesaplanmıştı. Ama dolar kuru bugün 15 lira sınırına dayandı. Kur bu seviyelerde kalsa bile, yılsonunda 42,5 milyar liralık ödenek yetmeyecek. Buna en az 25 milyar lira ilave yük binecek” dedi.

CHP iktidarında uçulmayan havalimanlarına, geçilmeyen yollara, köprülere, dolarla avroyla bol keseden yatırılan garantilerin hesabını soracaklarını belirten Öztrak, bu hesabı sormamanın milletin verdiği görevi yapmamak anlamına geldiğini ifade etti. Öztrak, hafta sonu açılan Çanakkale Köprüsü’nde de benzer bir durumun söz konusu olduğunu kaydederek, “Köprü güzel! Ama milletten çok, yandaşa daha güzel” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın köprünün açılışında geçiş ücretinin “200 liracık” olacağı açıklamasını da eleştiren Öztrak, “Erdoğan’ın ufak gördüğü -cık dediği 200 lira, bu ülkedeki en değerli banknot... 200 lira, asgari ücretlinin bütün bir gün çalışarak elde ettiği gelirinden, 60 lira fazla” diye konuştu.

CHP iktidarında, Kamu-Özel İşbirliği projelerinin hepsini tekrar masaya yatıracaklarını kaydeden Öztrak, “Masrafını ve adil bir kârı önereceğiz, kabul etmezlerse bunların işletme hakkını, hukuka ve adalete uygun olarak geri alacağız. Bu haksız vergiden milletimizi kurtaracağız” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Cumhurbaşkanımız ne zaman sizi yanılttı?” sözlerini de anımsatan Öztrak, “Erdoğan dolar alan yaya kalır dedi, ona inanan yaya kaldı. Enflasyonun belini kıracaktı, enflasyon şimdi milletin belini kırıyor. 2023 yılında bu ülkenin gelirini 2 trilyon dolara, kişi başına gelirini de 25 bin dolara çıkaracağının sözünü verdi. 2023’e şunun şurasında bir sene kaldı. Ortaya koyduğu hedeflerin yarısına dahi ulaşabilmiş durumda değil. Erdoğan bugüne kadar verdiği hangi sözü tuttu ki, bu millet bugün onun sözüne inansın” değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Nebati’nin “Dünya Türkiye ekonomi modelini izliyor” sözlerini de değerlendiren Öztrak, “El-hak doğru… Sayelerinde, eloğlunun ibretlik numune gösterdiği ülke olduk. Bundan 3 ay önce Rusya Devlet Başkanı Putin, ‘Doğru olan politikaları uygulamazsak, Türkiye gibi olabiliriz’ diye açıklama yapmıştı. Dün de Amerikan Merkez Bankası Richmond Şube Başkanı ‘Enflasyonu kontrol etmek için üzerimize düşeni yapmazsak Türkiye gibi oluruz’ deyiverdi. Türkiye ekonomisinin içler acısı hali, ABD ile Rusya’nın uzun süredir üzerinde anlaştıkları tek konu” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Bugün Nevruz… Baharın müjdecisi… Ülkemizin ve dünyamızın, yenilenmeye, huzura ve berekete çok ihtiyaç duyduğu bugünlerde, Nevruz’un her türlü güzelliklere vesile olmasını diliyoruz. Tazelenen tabiat gibi insanlarımızın umutlarının da tazelenmesini, çoğalmasını temenni ediyoruz. Milletimizin Nevruz Bayramını en içten dileklerimizle kutluyoruz. Yine bugün bu toprağın sesi Aşık Veysel’in vefatının, sadık yârine kavuşmasının yıl dönümü. Kendisini bir kere daha saygı ve rahmetle anıyoruz.

DUVARA SAVAŞ YAZAN, ÇOKTAN VURULDU

Evet, dünyamız zor, sıkıntılı günlerden geçiyor… Rusya-Ukrayna savaşının 26. günündeyiz. Birleşmiş Milletler verilerine göre savaş yüzünden 3 milyon 300 bin Ukraynalı ülkesini terk etmiş. 9 milyon 500 bin kişi evinden, yerinden, yurdundan olmuş. Bu savaşta bebekler öldü. Sadece 3 haftada 816 sivil yaşamını yitirdi. Her iki taraftan da binlerce asker canından oldu. Brecht’in dediği gibi; “Duvara ‘savaş’ yazan da, çoktan vuruldu…”

SAVAŞA HAZIRLIKSIZ YAKALANDIK

Ülkemiz; kuzeyimizdeki bu savaşa, 2018’de fiilen hayata geçen ucube rejim elinde, Saray mamulü büyük bir buhranı yaşarken yakalandı. Sarayın kibirlisi yanlış ekonomi politikalarıyla, hızla yıprattığı devlet yönetimiyle, ülkeyi 70 sente muhtaç etmişti. “Nas” dedi, “pas” dedi. Merkez Bankasını da mefluç etti.  Paramızı pul etti. Enflasyon rekorlar kırıyor. Kuyruklarda milletimiz perişan. İşte bu savaşa, görülmemiş bir işsizlik ve hayat pahalılığı içindeyken, çok kırılgan bir ekonomik yapıda, hazırlıksız yakalandık.

TÜRKİYE EN ÇOK ETKİLENECEK 3 ÜLKEDEN BİRİ

Geçtiğimiz hafta bizim de üyesi olduğumuz, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan kriz hakkında bir rapor yayımladı. Bu rapor, bu alanda ilk olması bakımından önemli… OECD’ye göre, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, 2022’de küresel büyümeyi 1 puan aşağı çekecek. Yine bu işgalin küresel enflasyona katkısı ise 2,5 puan olacak. Ama bazı ülkelerin bu savaştan çok daha fazla etkilenecekleri de açık. Bunların arasında Türkiye en başlarda yerini alıyor. OECD’nin raporuna göre, Türkiye, Rusya’dan enerji ithalatındaki sıkıntıdan, en fazla etkilenecek üç ülkeden biri olarak gösteriliyor. Bu, Sarayın kötü yönetimi sonucu enerjide Rusya’ya aşırı bağımlı hale gelmemizin bir neticesi.

UYARDIK, KAYDA DEĞER HİÇ BİR ŞEY YAPMADILAR

Dünyada enerji ve emtia fiyatlarındaki artışlar, toplumun en yoksul, en kırılgan kesimlerini vuracak. Bu nedenle, milletimizin hayat pahalılığı altında ezilen kesimlerini odağına alan, yeni ekonomik ve sosyal politikalara çok acil ihtiyacımız var. Türkiye’de gıda enflasyonu, Şubat ayında yüzde 66’ya çıkmış. Genel Başkanımız, aylar öncesinden sarayı uyardı. Gıda krizinin kapıda olduğunu söyledi. Kayda değer hiçbir şey yapmadılar.

SARAY MİLLETİ TAMAMEN UNUTTU

Ülkemiz, dünyada gıda enflasyonunun en yüksek olduğu, beş ülkeden biriydi. İşte bu savaşa bu şartlarda yakalandık. Rusya ve Ukrayna, dünya buğday ihracatının yüzde 30’unu, gübre ihracatının yüzde 24’ünü gerçekleştiriyor. Dolayısıyla, kuzeyimizdeki savaş daha da uzarsa, gıda güvenliği açısından ilave ciddi sıkıntılar kapımızda bekliyor. Biz bu yıl tarımda olağanüstü hal ilan edilmesi gerektiğini, aylardır söylüyoruz. Çiftçimizin ayağa kaldırılması için, bu şart diyoruz. Ama ne yazık ki Saray Hükümeti milleti tamamen unuttu. Vatandaşın sesini duymuyor, halini görmüyor. Bırakın savaşın yarattığı fırsatları kullanmayı, riskleri en aza indirmek için gerekli tedbirleri ve buna yönelik bir stratejiyi bile ortaya koyamadılar. Üyelerinin “Ne yaptınız?” diye resmen sormasından korktuklarından, zabıtlara geçmesinden korktuklarından Milli Güvenlik Kurulu’nu dahi toplayamadılar. Onun yerine sen, ben, bizim oğlan partilileri toplayıp sözde güvenlik zirvesi yaptılar. Şimdilerde Sarayın kibirlisi hangi devlet adamlarıyla görüştü, bunun üzerinden oy devşirmeye çalışıyorlar. Soruyoruz: Dış politikayı iç siyasete malzeme ettiğinizde bu görüşmeleri ballandıra ballandıra anlattığınızda aç bıraktığınız milletin karnı doyuyor mu?

KKM’DE İLK FATURA 15 MİLYAR TL

Saray için, varsa yoksa yandaş müteahhitler, varsa yoksa rant, varsa yoksa giderayak kazanın dibini sıyırma çabası. “Ekonomist” olduğunu iddia eden Sarayın başı, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diye bir safsata ortaya attı. Ucube rejim kurulduğundan bu yana geçen 4 yılda, 3 Hazine ve Maliye Bakanı, 4 Merkez Bankası Başkanı, 5 de TÜİK Başkanı gördük. Saray rejimi ekonomiyi tarumar etti. Kendi eliyle döviz krizi çıkardı paramızı pul etti. Sonra da, “Denize düşen yılana sarılır” dedi. “Kur Korumalı Mevduat” adı altında, 60’lı, 70’li yıllarda ekonomiyi batıran, Dövize Çevrilebilir Mevduatın bir şeklini, “Yeni model” diye millete yutturmaya kalktı. Bu hafta, bu sözde “kur korumalı” hesaba yatan paraların ilk kısmının vadeleri doluyor. Toplamda 560 milyar TL’ye ulaşan bu mevduatların sadece bu hafta vadesi dolacak 70 milyar liralık ilk kısmından Hazine’nin sırtına 15 milyar lira ek yük bineceği hesaplanıyor.

EKMEĞİN VERGİSİYLE ZENGİNİN PARASINA GARANTİ

Bu modelin kimi kurdan koruduğu ortaya çıkacak. Parasını bu hesaba yatıran zengin, önce Bankadan faizini bir alacak. Üstüne bir de, bu faizin dört katını, Milletin Hazinesinden kur koruması olarak, Erdoğan’ın paramızı pul etmesinden dolayı da alacak. Bir de üstüne üstlük, bunun karşılığında da beş kuruş vergi ödemeyecek. Ama bu millet ekmek alırken dahi ödediği vergilerle, zenginin parasına verilen döviz garantisini ödeyecek. Ne diyordu üstatları, “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa…” Hak, hukuk, adalet bunun neresinde?

KÖİ GARANTİLERİNDE 25 MİLYAR LİRALIK EK KUR FATURA

Milleti değil, yandaşı kayıran ekonomi yönetiminin, millete cebinizden bir kuruş çıkmayacak diye yutturmaya çalıştığı, hazine garantili Kamu-Özel İşbirliği Projelerinin yükü de, paramız pul oldukça ağırlaşıyor. Bu yıl, bütçeye bu projelere ödenmek üzere 42,5 milyar lira konmuştu. Bu da 9 lira 27 kuruşluk dolar kuruyla hesaplanmıştı. Ama dolar kuru bugün 15 lira sınırına dayandı. Kur bu seviyelerde kalsa bile, yılsonunda 42,5 milyar liralık ödenek yetmeyecek. Buna en az 25 milyar lira ilave yük binecek.

HESABINI SORMAZSAK GÖREVİMİZİ YAPMAMIŞ OLURUZ

Şimdi elbette bu ülkede taş üstüne taş koyan herkesi takdir ederiz. Ama yandaşı abat etmek için uçulmayan havalimanlarına, geçilmeyen yollara, köprülere, dolarla avroyla bol keseden yatırılan garantilerin hesabını da, elbette sorarız, soracağız. 2021 yılında, Kütahya Zafer Havalimanı’na inen 9 bin iç hat yolcusuna karşılık, kim neden 775 bin iç hat yolcusu garantisi vermiş? Dış hatlara inen 1.904 yolcuya karşılık kim neden 543 bin yolcu garantisi vermiş? Şimdi biz bunu sormazsak, milletin bize verdiği görevi yapmamış oluruz.

KÖPRÜ GÜZEL, VATANDAŞTAN ÇOK YANDAŞA GÜZEL

Önemli bir araştırma kuruluşunun raporuna göre; Kamu Özel İşbirliği projeleri nedeniyle 2021-2045 döneminde bir avuç yandaş müteahhide dolarla avroyla verilen, garantilerin toplamı 153 milyar dolar. Bu raporda, geleneksel yöntemlerle 100 liraya yapılabilecek bir şehir hastanesinin, 170 liraya çıktığı da hesaplanmış. Bu hafta sonu büyük törenlerle açılan Çanakkale Köprüsü’nde de durum bundan farklı değil. Köprü güzel! Ama milletten çok, yandaşa daha güzel! Feribotla günlük 12-13 bin geçiş yapılan Çanakkale’de köprüye 12 yıl boyunca günlük 45 bin araç geçiş garantisi verilmiş. Hem de dolarla avroyla fiyatları hesaplanarak. Geçmeyen araç başına ödenecek garanti parası 15 Avro + KDV. Yani bugünkü kurla 290 lira. Ama maddede konmuş. Bu geçiş ücretleri, Avrupa’daki enflasyona göre de, Avro cinsinden artacakmış. Köprüden geçmenin bugünkü maliyeti 290 lira, önümüzdeki dönemde Avro kuru ve Avrupa’daki enflasyon yukarılara gittiğinde bu kim bilir kaç liraya çıkacak?

 

200 LİRA-CIK

Erdoğan Çanakkale Köprüsü’nün açılış töreninde, geçiş ücretinin “200 lira-cık” olduğunu açıkladı. Erdoğan’ın “-cık” dediği 200 lira, asgari ücretlinin bütün bir gün çalışarak elde ettiği gelirinden, 60 lira fazla. Nitekim, Erdoğan da tören alanına getirdiği kalabalığa “Pahalı mı” diye sorduğunda, “Pahalı” yanıtını aldı. Erdoğan’ın ufak gördüğü “200 liracık” dediği 200 lira, bu ülkedeki en değerli banknot... Ondan sonra da Erdoğan çıkmış, “Millet hem hizmet isteyip, hem de ‘bedava olsun’ diyor” diyor. Ayıptır. Yazıktır. Günahtır. Erdoğan’ın açıkladığı fiyata göre; 290 liralık geçiş ücretinin 200 lirası geçenden alınacak. Ama Kars’ta, Iğdır’da, Şanlıurfa’da oturup, bu köprülerin yüzünü dahi görmeyenler de, bu köprüden sanki geçmiş gibi para ödeyecek. Hazine, köprüden geçen her araç için yandaşa 90 lira, geçmeyen her araç için de 290 lira ödeyecek. Nereden alacak bunu? Milletin kesesinden alacak. Kime ödeyecek? Yandaş müteahhide ödeyecek.

85 BİN CENGÂVERİ NEREDEN BULACAKSINIZ?

Aynı hatta feribot fiyatı gidiş-geliş 107 lira. Şimdi millet 400 liraya bu köprüden niye gidip gelecek? Et ve Süt Kurumu’nun satış mağazasından ucuz kıyma almak için soğukta saatlerce beklettiğiniz insanları, feribotun dört katı fiyatına köprüden geçmeye nasıl ikna edeceksiniz acaba? Anlaşılan milletin kesesinden, yandaşın cebine döşenen bu köprüler çalışsın diye, feribot seferlerini de kaldıracaksınız? Bir tarafta Gebze üzerinden, bir tarafta da Kınalı üzerinden Balıkesir’e ulaşan bir birine rakip iki köprü yaptınız. Osmangazi Köprüsü’ne 40 bin, Çanakkale Köprüsüne de 45 bin araç geçiş garantisi verdiniz. Bu yaptığınız sizin hangi iktisadi akla sığar? Allah aşkına! Bu ne yaman bir peşkeştir? Marmara Denizi’nin her gün sağından solundan arşınlayacak 85 bin cengaveri nerede bulacaksınız?

ÇANAKKALE, MAJESTELERİNİN MAHKEMELERİNE EMANET

Bunlar ülkeyi yönetemiyor. Yapılan işin Türkçe meali şudur: Majestelerinin ordularını Çanakkale’de durduran bu aziz milletin boynuna, yüz yıl sonra, Çanakkale’de köprü görünümlü borç boyunduruğu geçirilmiştir. Ulusumuzun emperyalizme başkaldırışının alametifarikası olan Çanakkale, majestelerinin mahkemelerine emanet edilmiştir. Milletimizin sırtına, çoluk çocuk ödeyeceği milyarlarca dolarlık vergi yüklenmiştir.

BU PROJELERİ TEKRAR MASAYA YATIRACAĞIZ

“Projelerin parasını ödemezseniz, uluslararası tahkimde söke söke alırlar” diyerek bizi, hakkını, hukukunu aradığımız milletimizi tehdit edenler ve onların yandaşları duysun buradan sesleniyoruz: İktidarımızda, bu projelerin hepsini tekrar masaya yatıracağız. Masrafını ve adil bir kârı önereceğiz, kabul etmezlerse bunların işletme hakkını, hukuka ve adalete uygun olarak geri alacağız. Bu haksız vergiden milletimizi kurtaracağız. Milletimiz rahmetli Demirel’in, rahmetli Özal’ın yaptığı köprülerden kaça geçiyorsa, bu yandaş besleyen köprülerden de o paraya geçecek.

DOLAR TAHVİLDE 19 YILIN FAİZ REKORU

Saray mevcut Merkez Bankası Başkanı’nı 2021’in Mart ayında, yani bundan tam bir yıl önce o makama atadı. Yeni başkan geldiğinden bu yana, Dolar kuru 7 lira 30 kuruşlardan 14 lira 80 kuruşa fırladı. İki yıllık tahvilin faizi yüzde 16’dan yüzde 25’e çıktı. Türkiye’nin kredi risk primi 300 puandan 600 puana yükseldi. Türkiye’nin dış borçlanma maliyetleri tavan yaptı. Daha yeni geçtiğimiz hafta, hazine döviz cinsinden 5 yıllık tahvil ihraç etti. Faiz yüzde 8,6 oldu. Döviz cinsinden ihraç ettiğimiz tahvillerde, bu son 19 yılın rekoru. Hükümet dışarıdan para bulmak için ABD’nin aynı vadeli tahvile ödediği faizin 4 katı, İngiltere’nin ödediği faizin ise 7 katını ödüyor. Yüzde 8,6 dolarla faiz demek, 2 milyar dolarlık borç için, 5 yılda 1 milyar dolara yakın faiz ödemek demek. Şimdi faiz lobileri bu iktidarı sevmesin de kimi sevsin.

ELİM BAĞLI DEMENENİN KAVCIOĞLUCASI

Bu Hükümet, danayı kesmeden, etini yemenin peşinde… Ama olmuyor, olmuyor, olmuyor… Merkez Bankası Başkanı işe başlarken, “Politika faizini enflasyonun üstünde tutarak” enflasyonla mücadele edeceğini söyledi. Olmadı. Ardından “Enflasyonun çekirdeğine bakarak, enflasyonla mücadele edeceğim” dedi. O da olmadı. Sonra “Cari fazla vererek enflasyonla mücadele edeceğim” dedi. O hiç olmadı. Sonunda enflasyonla mücadeleyi “Küresel barışa” bağladı. “Küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist süreç başlayacak”mış. Laf büyük. Ama bu lafın meali şu, “Ben enflasyonla mücadele edemiyorum, elim kolum bağlı” demenin; tam da Şahap Kavcıoğlucası. Oynamak istemeyen gelin, ‘yerim dar’ dermiş. Peki beyler, ayıptır sorması, siz oralarda neden oturuyorsunuz? Madem bir iş yapmayacaktınız, o koltukları boşuna işgal etmeyin. İşte bu yüzden biz, “CHP iktidarında yapacağımız ilk işlerden biri Merkez Bankası Başkanını derhal görevden almak, yerine nitelikli ve ekonomi çevrelerinin saygı duyacağı bir isim atamak” diyoruz.

SARAYIN GAFLETİ MİLLETİ YAKIYOR

Hazreti Mevlana, “İnsanı ateş değil, gafleti yakar” demiş. Bunların gafleti de koca bir milleti yakıyor. İnsanlar üç kuruş ucuz yağ, et ve hatta ekmek alabilmek için kışın ayazında kuyruklarda bekliyor. Bu ülkeyi alınlarının teriyle bugüne getiren 12,5 milyon emeklimiz bankalara borçlu. 8 milyon emeklimiz, açlık sınırı altında aylık alıyor. Bir o kadarı da milyonlarca gencin işsiz dolaştığı ülkemizde, geçinmek için iş arıyor. Onu da geçtik, insanlar artık geçinmek için böbreğini satmanın peşinde. İnternetteki arama motorlarından yapılan “Böbreğimi satmak istiyorum” aramaları yüzde 400,“İşsizlik maaşı” aramaları ise yüzde 5 bin artmış. Asgari ücret açlık sınırının altında. Borcunu ödeyemediği için icralık olanların sayısı her gün artıyor. Sadece 3 ayda icra dosyası sayısı 2 milyon 200 bin artışla, 24 milyona dayanmış. Esnaf bitmiş, çiftçi bitmiş, emekçi bitmiş, emekli bitmiş. Millet mağdur… Staj mağdurlarımız seslerini duyurmaya çalışıyor. Saray yönetimi, bu konuda verdiğimiz kanun tekliflerini reddediyor. EYT mağdurları bir yanda, KHK mağdurları diğer yanda… Ama bunlar utanmadan sıkılmadan hala ekranlara çıkıyor. Vatandaşla adeta dalga geçiyor.

 

DESTEK OLMADAN ÇİFTÇİ NASIL EKECEK?

Geçen gün Genel Başkanvekilleri, borcu gırtlağını aşan çiftçiye, “Ekebildiğiniz kadar ekin. Maliyetler yüksek, mazot yüksek, gübre yüksek, diğer girdiler yüksek. Nasıl ekelim diye düşünüyorsunuz, düşünmeyin” diyor. Nasıl düşünmeyecek? Bugün Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi yayımlandı. Endeks tek bir ayda yüzde 10’dan fazla artmış, tarihi rekor kırmış. Genel Başkanvekili çiftçiye “Ekin ekin!” diyor da, destek vermezseniz, o iş nasıl olacak? Çiftçi tarlasını nasıl ekecek? Buna yanıt yok. Bir yandan çiftçiye tarlayı ek diyor bu beyefendi diğer yandan da, Tekirdağ’da birinci sınıf tarım arazilerinin üzerine Plastik OSB’si yapılacağı müjdesini veriyor.

KURTARDIK DEDİĞİNİZ BUYSA

Grup Başkanvekilleri derseniz tam evlere şenlik, 6 liraya satılan Ramazan pidesinin hesabı sorulunca, “Pide hemen bayatlar, ekmek bayatlamaz” diyor. Yani beyefendi, “Pideyi ne yapacaksınız, kuru ekmek milletin neyine yetmiyor?” demeye getiriyor. Son atanan Nebati Bakan da çıkmış, enflasyonla mücadeleyi çok iyi bildiklerinden, “Faiz ile kur arasında sıkışan ekonomiyi kurtardıklarından” falan bahsediyor. Vallahi kurtardığınız buysa, kurtaramadığınızdan, bildiğiniz buysa, bilmediğinizden Allah milletimizi esirgesin.

ERDOĞAN HİÇ BİR SÖZÜNÜ TUTMADI

Nebati Bakan’ın her sözü, milletin bunların gözündeki yerini bu iktidarın gözündeki yerini açık seçik ortaya koyuyor. Kalkıyor yabancılara, “Siz yeter ki gelin bürokrasiyi de alaşağı ederiz, mevzuatı da değiştiririz. Arkamızda Cumhurbaşkanı var” diye garanti veriyor. Nerede hukuk? Nerede adalet? Nebati Bakan bir de dönüyor, insanlara “Cumhurbaşkanımız ne zaman sizi yanılttı?” diye soruveriyor. Yani güler misiniz ağlar mısınız? Erdoğan “dolar alan yaya kalır” dediğinde Dolar 2 lira 58 kuruştu. Şimdi 15 liraya. Dolar alan değil ama Erdoğan’a inanan yaya kaldı. Geçen Ağustos ayında enflasyonun belini kıracaktı, enflasyon şimdi milletin belini kırıyor. Faizi düşürerek her derde deva bulacaktı. Faiz; tabelada düştü, piyasada coştu… Döviz yerinde durmaz oldu. Fatura yine vatandaşın sırtına yıkıldı. Erdoğan, 2023 yılında bu ülkenin gelirini 2 trilyon dolara çıkaracağını, kişi başına gelirini de 25 bin dolara çıkaracağının sözünü verdi. 2023’e şunun şurasında bir sene kaldı. Ortaya koyduğu hedeflerin yarısına dahi ulaşabilmiş durumda değil. Erdoğan bugüne kadar verdiği hangi sözü tuttu ki, bu millet bugün onun sözüne inansın…

ABD VE RUSYA’NIN ANLAŞTIĞI TEK KONU TÜRKİYE’NİN İBRETLİK DURUMU

Ama Nebati Bakan da en güzel sözünü en sonuna saklamış: “Dünya Türkiye ekonomi modelini izlemeye almış durumdaymış.” El-hak doğru… Sayelerinde, eloğlunun ibretlik numune gösterdiği ülke olduk. Bundan 3 ay önce Rusya Devlet Başkanı Putin, “Doğru olan politikaları uygulamazsak, Türkiye gibi olabiliriz” diye açıklama yapmıştı. Dün de Amerikan Merkez Bankası Richmond Şube Başkanı “Enflasyonu kontrol etmek için üzerimize düşeni yaparsak, beklentiler, fiyat ve ücret artışları, istikrarlı ve sabit kalır. Yapmazsak Türkiye gibi oluruz” deyiverdi. Türkiye ekonomisinin içler acısı hali, ABD ile Rusya’nın uzun süredir üzerinde anlaştıkları tek konu.

VARLIK İÇİNDE YOKLUK ÇEKİYORUZ

Dünyayı bilemeyiz ama millet sizi gerçekten izliyor! Devri sadaretinizde 85 milyonluk ülkeyi, 800 milyar dolarlık ekonomiyi nasıl yap-boz tahtasına çevirdiğinizi, beceriksizliğin, kifayetsizliğin, liyakatsizliğin, kendini varlık içinde yokluğa nasıl sürüklediğini milletimiz görüyor. Sizin notunuzu veriyor, tasdiknamenizi de vermek için sandığı bekliyor.

NE YAPARSANIZ YAPIN SİZİ YOLCU EDECEĞİZ

6 muhalefet partisi olarak bizler, demokrasiyi, adaleti, bu güzel ülkeyi, bu asil milleti sevenler, ülkemizi bu metal yorgunu yönetimden kurtarmak, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında milletimizi aydınlığa, refaha kavuşturmak için yola çıktık. İşimiz kolay değil, biliyoruz. Önümüze türlü çeşitli engeller çıkarıyorlar, çıkaracaklarda farkındayız. Sahada ve sandıkta kazanamadıklarını, kağıt üstünde kazanmak için, ne hukuksuzluklar yapabildiklerini de gördük. Bunların hepsini daha önce yaşadık. Mühürsüz oyları gördük. İstanbul seçiminin haksız-hukuksuz iptalini gördük. Ama sonuç ne oldu? Mühürsüz oylarla, milletin iradesine darbe vurarak getirdikleri rejim, ayaklarına dolanıverdi. Ülkede en fazla nüfusa hizmet veren belediyeleri milletimiz bize emanet etti. İstanbul seçimlerinde mızıkçılık yaptılar. Sonuç? Milletten 800 bin oyluk dev bir tokat yediler. Şimdi yine kaybedeceklerini anladılar, kıvranıyorlar. Yasaları değiştirerek, seçim sistemine, seçmen kütüklerine takla attırarak, seçim kurullarını alaşağı ederek, kaybettikleri seçimi kağıt üstünde kazanmak için, plan üstüne plan kuruyorlar. Biz de, milletimiz de olan bitenin farkındayız. Ne yaparlarsa yapsınlar biz hazırız. Millettin sandıktaki iradesine sahip çıkmaya kararlıyız. Hodri meydan. Öyle de yapsanız, böyle de yapsanız milletimizle birlikte sizi bu seçimde yolcu edeceğiz.

ADALET DE EKMEK GİBİ GEREKLİ

Sözlerimi bitirmeden önce, bugün iki önemli davanın duruşmaları görülüyor. Bunlardan ilki Gezi Parkı Ana Davası. Osman Kavala’nın da ağırlaştırılmış müebbetle yargılandığı bu davada karar çıkması bekleniyordu. Duruşma bir ay daha ertelendi. Tamamen siyasi saiklerle açılmış bir davadır bu dava. Bu davanın hukuka ve maşeri vicdana uygun şekilde sonuçlanmasını diliyoruz. Yine Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne sahip çıkan bir bildiri yayınlayan emekli amirallerin davası da bugün başlıyor. Hükümetin dün tu kaka dediği, bugün dört elle sarıldığı, son savaşta da ülkemize büyük bir manevra alanı kazandıran, Montrö’ye sahip çıkan, emekli amirallerimizle ilgili bu dava da siyasidir. Bu davada da Hakimlerin hiçbir siyasi baskıya boyun eğmeden, özgür iradeleriyle hızla karar vermelerini bekliyoruz.

Sözlerime Bertold Brecht’in bir cümlesiyle başlamıştım. Yine Brecht’in dizeleriyle bitirmek istiyorum. “Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerle yoğrulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter! (…) Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, Adalet de gerekli her gün.”

Söyleyeceklerim bu kadar. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Şimdi varsa soruları alabilirim.

 

Soru- CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş için barı insanıdır dedi. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

Faik ÖZTRAK- Demirtaş’ın haksız yere siyaseten içerde tutulduğu herkesin bildiği bir gerçektir.

 

Soru- HDP’nin düzenlediği Nevruz etkinliklerinde PKK elebaşı Abdullah Öcalan için özgürlük sloganları atılması tepkiye neden oldu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? CHP terörle arasına mesafe koymadığı eleştirisi alan HDP’ye karşı bir mesafe koyacak mı?

Faik ÖZTRAK- CHP’nin terörle arasında açık, seçik ve net şekilde koymuş olduğu mesafeyi tartışmak kimsenin haddi değildir. Hele hele bir dönem Öcalan’la mektup arkadaşlığı yapan Cumhur İttifakı’nın veya Beka Vadisi’nde terör örgütüne karanfil dağıtan yandaşlarının bize kalkıp da mesafe öğretmesi hiç hadleri değildir.

 

Soru- Adana’da Furkan Vakfı üyelerinin yürüyüşünde çıkan olay hakkında sizin görüşleriniz nedir?

Faik ÖZTRAK- Bir kere yasaya uygun bir şekilde gösteri yapmak herkesin hakkıdır. Anayasanın hükmü açıktır herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız olmak kaydıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir. Ancak bu gördüğümüz anayasaya uygun olarak gösteri yapanlara uygulanan ölçüsüz şiddetin ilk örneği de değildir. Kadınlar gününde kadınlara müdahale, haksızlığa karşı duran Boğaziçili öğrencilere müdahale... Bu şiddetin arkasında polisi aşan bir siyasi karar mekanizması olduğu aşikardır. Hiç kimse unutmasın zalim için kim olduğunuz değil kendisinden yana olup olmadığınız önemlidir. Adaleti savunan herkes sarayın zulmüyle bir gün karşı karşıya kalmaktadır. Ama sanılmasın ki bu böyle sürecek. Elbet adaleti savunanlar galip gelecektir. Zulmü artanın zevali yakındır.

 

Soru- AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan, “Ssgari ücretle ilgili olarak asgari ücretliyi, emekliyi, çalışanı enflasyona ezdirmeyeceğiz. Gerekirse Cumhurbaşkanı ara değerlendirme yapar” dedi. Ardından AK Parti Adana milletvekili Abdullah Doğru, “İşçiye, emekliye, memura zam yapacağız. Yaptığımızdan çok daha fazlasını yapacağız Haziran’ı bekleyin” açıklamasında bulundu. Bu açıklamalarla çalışan ve emekli kesimde bir beklenti ve umut oluştu. Ama Çalışma Bakanı Vedat Bilgin bugün bir gazeteye verdiği röportajda altını da çizerek “Zamların kanuna bağlı olarak belirlendiğini” söyledi. Özellikle “Asgari ücrete Aralık ayından önce zam yapılamaz” dedi. AK Partili isimler ile bakanın ayrı ayrı açıklamalarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Ben bir kere bu soruya çok teşekkür ediyorum. Yani her şeyin tek kişinin iki dudağının arasında olduğu bu ucube rejimde yaşananları gayet güzel özetlemiş. Konu milyonlarca insanımızı ilgilendiriyor. Ama öyle görünüyor ki, saray ve şürekası kendi içinde milletin derdine derman olma konusunda bir mutabakata hala varamamış. Ama biz buradan Bakan Vedat Bilgin’i uyaralım. Yani yasa falan diyor da kendisi onu oraya atayan kişi anayasayı bile takmıyor. Tarafsız kalacağına namusu, şerefi üzerine yemin etti. Sonra geçti partisine Genel Başkan oldu. Ne demek kanun? Anayasayı tanımayan, kanun falan tanımaz. Bizim Sayın Bakana tavsiyemiz, “Dışarıdan para gelsin diye bürokrasiyi de alaşağı ederiz, mevzuatı da değiştiririz” diyen Nebati Bakanı örnek almasıdır. Yoksa kanun falan derken affını istemek zorunda kalabilir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.