CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyeleriyle bir araya geldikten sonra Parti Meclisi'ni (PM) topladı. Yerel seçimlerden sonraki ilk toplantısını yapan PM, toplantı sürerken yayımladığı bildirgesinde; "Belediye başkanlarımız mazbatalarını almıştır. Ancak, 28 gün geçmesine rağmen, seçim sonuçlarına itirazların değerlendirilmesi sürmektedir. Bu, demokrasi tarihimizde eşine az rastlanır bir durumdur." dedi.
CHP'de Yerel seçimlerden sonraki ilk toplantısını yapan PM, toplantı sürerken bir bildirge yayımladı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak tarafından okunan PM Bildirgesi şöyle:
Çok partili demokratik yaşamımızın, en adaletsiz, en kutuplaştırıcı ve iktidar gücünün sonuna kadar istismar edildiği bir seçimi, 28 gün önce tamamladık. Milletimiz, sandıkta sözünü söyledi, yaşadığı kentlerin belediye başkanlarını seçti.
Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti’nin seçim öncesinde gerçekleştirdiği Millet İttifakı’nı seçmenler sandıkta geniş bir demokrasi ittifakına dönüştürdü.
Belediye başkanlarımız mazbatalarını almıştır. Ancak, 28 gün geçmesine rağmen, seçim sonuçlarına itirazların değerlendirilmesi sürmektedir. Bu, demokrasi tarihimizde eşine az rastlanır bir durumdur.
Kuşkusuz seçim sonuçlarına itiraz bir haktır. Ancak hukuk, bir hakkın suistimalini korumaz.
Ülkeyi 17 yıldır yönetenler seçimle geldikleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi koltuğundan seçimle kalkmayı kabullenmemektedirler. Birbiri ardına yaptıkları itirazlar ve açıklamaların hiçbir maddi gerçekliği yoktur. Bunlar esas olarak Yüksek Seçim Kurulu’nu baskı altına almaya dönüktür.
Yüksek Seçim Kurulu’nun pusulası seçim mevzuatı ve içtihattır. Pusula şaşarsa, bunun bedelini ülkemiz ve demokrasimiz çok ağır öder. YSK bunun vebalini taşıyamaz. Kurul, baskılara boyun eğmemeli, bir hukuk cinayetine alet olmamalıdır.
Ülkemiz tarihinin en derin ekonomik krizlerinden birini yaşarken, bu krizi daha da derinleştirecek bir “hukuk krizine” yol açılmamalıdır.
Öte yandan böylesine kritik bir dönemde, ülkemizde puslu hava yaratmaya, suyu bulandırmaya çalışanlar tarafından Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na bir hafta önce yapılan linç girişimini Cumhuriyet Halk Partisi’nin Parti Meclisi olarak milletimizin huzurunda lanetliyoruz.
Bu müessif olay üzerinden bizi ve toplumumuzu terörize etmeye çalışanlara, hiçbir şekilde fırsat vermeyeceğimizi açıkça ifade ediyoruz.
Linç girişimi, hukuku devre dışı bırakmak isteyenlerin milletimize ve demokrasimize düzenlediği bir operasyondur.
İktidarın bu suçu sıradanlaştırmaya, basit bir protesto gibi göstermeye çalışması masum değildir ve suçluların telaşını yansıtmaktadır. Yalanı hakikat gibi sunanlar, linç girişimini makul ve mazur göstermeye, meşrulaştırmaya çalışanlar, bu linç girişiminin ortağıdırlar.
CHP olarak Ankara Çubuk’ta yaşanan linç girişiminin faillerinin yargı önünde hesap vermesinin takipçisi olacağız.
Bu gibi tertiplerle bizlere gözdağı verebileceğini sanan gafillere, bu partinin köklerinin Kuvayı Milliye’ye dayandığını ve Genel Başkanımızın koltuğunun ilk sahibinin boynunda padişahın idam fermanıyla Kurtuluş Savaşımızı yöneten Mustafa Kemal Atatürk olduğunu hatırlatırız.
Kimse bize, “Şehit cenazelerine gitmeyin” demeye cüret edemez. Bizim, askerlerimizin şehit edilmesini önleme görevini yerine getirmeyenlerden de, şehitlerimize “kelle” diyen kendini bilmezlerden de alacağımız hiç bir tavsiye olamaz.
CHP terörle, teröristle asla yan yana getirilemez. Ama iktidarın bugüne kadar terörle, teröristlerle herkesin gözü önünde yaptığı işbirlikleri, onları her zaman ve her yerde takip edecektir.
Milletimiz, 31 Mart’ta sandıklarda bölücü ve kutuplaştırıcı dilin sahiplerine gereken dersi vermiştir.
2014 yılında başlayan, toplumun tamamını temsil eden Gazi Meclisimizi etkisizleştirme, yönetimi tek bir kişiye devretme projesi, toplumu hızla bölmüş ve kutuplaştırmıştır.
“Tek adam-parti devleti” rejimine geçilen 24 Haziran seçimlerinden sonra ülkemiz, her alanda geriye gitmektedir.
24 Haziran’dan bu yana yaşadıklarımız, hukukun üstünlüğünü, güçler ayrılığını, denge ve denetimi sağlayacak yeni bir mutabakata duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır.