-MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin Grup toplantısında konuştu.
ANKARA(ANKA) - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisindeki taciz, tecavüz, zina, PKK'yla işbirliği ve İYİ Parti'de yaşanan şehit ailesine küfüre karşı tepkisizlik gibi gündemlerin üstünü örtmeye yönelik olduğu eleştirileri yapılan "helalleşme yolculuğu" tartışmasına katıldı. Bahçeli, "Sayın Kılıçdaroğlu sana güle güle, uğurlar olsun, madem bir yolculuğa çıkıyorsun, o zaman biletini tek yönlü alman gönülden temennimdir... Sayın Kılıçdaroğlu şunu bil ki hesaplaşmadan helalleşmemiz asla söz konusu olmayacak" dedi. Bahçeli, hesaplaşmada kastedilenin Atatürk dönemi olması halinde bunun sonuçlarının CHP açısından çok ağır olacağını kaydetti.
Yüzde 50 artı 1 sistemini eleştirenleri makul görmediklerini belirten Bahçeli, "Cumhur İttifakı'nda çatlak patlak olmaz. Cumhur İttifakı geçmiş ile gelecek arasında köprüdür" dedi. Bahçeli, hükümete bakan vermemiş olsalar da Cumhur İttifakı'nın sevabına da günahına da sonuna kadar ortak olduklarını belirtti.
Bahçeli MHP Grup Toplantısında konuştu. Bahçeli kadın cinayetleri konusuna da değindi ve "Caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar alabilmek için gerekirse idam cezası bile tartışmaya açılmalıdır" açıklamasını yaptı.
MHP Lideri Bahçeli'nin açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
"Hepinizin bildiği ve bizatihi içinde olduğu üzere, il il Anadolu’yu geziyoruz, adım adım 2023’e yürüyoruz.
Bu yürüyüş, korkaklara karşı cesurların yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, ahlaksızlığa karşı namusun yürüyüşüdür.
Bu yürüyüş, yalana ve yozlaşmaya karşı faziletin yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, hainlere, eli kanlı teröristlere, yedi düvele, bunlarla aynı hizaya giren işbirlikçilere karşı onur yürüyüştür. Bu yürüyüş, en samimi ve saf duygularla mukaddesatımıza sahip çıkanların yürüyüşüdür. Biz yürüyünce korkaklar sinecektir. Biz yürüyünce zalimler kaçışacaktır. Biz yürüyünce fitne barikatları yıkılacak, karamsarlık bulutları dağılacaktır.
Siparişle çalışan kamuoyu araştırma şirketlerinin abuk sabuk anketleri neyi söylerse söylesin 2023 Cumhur İttifakı’nın, Türk milletinin, Türkiye’nin zafer yılı olacaktır. Bizim anketimiz tuttuğumuz ellerdir, girdiğimiz gönüllerdir, tebessümle parlayan yüzlerdir, konvoylarımızı selamlayan yüreklerdir, kucak açan müşfik bedenlerdir, dua eden ihlaslı kalplerdir, yapılan köprülerdir, açılan yollardır, devasa şantiyelerdir, ezcümle büyüyen Türkiye’dir. Bizim anketimiz, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınar Harekâtlarıdır. Bizim anketimiz Türk milletinin vicdanı, istiklal haysiyetidir. Bizim anketimiz coğrafyanın dört bir yanında kahramanca ve dik duruşla mücadele eden Türkiye’yi 'yarı yolda bırakmayacağım' diyen sessiz çığlık, seciyesi göz kamaştırıcı aziz millet evlatlarıdır.
Yok MHP’nin oyu buymuş, yok AK Parti’nin oyu şuymuş diyerek aldıkları paraların bedelini yalan anket düzenleyerek ödeme kuyruğuna giren kurşun askerler sözüm sizedir, Türk milletinin bağımsızlığına, muazzam eserlere, dev yatırım hamlelerine nasıl sahip çıktığını eninde sonunda göreceksiniz. Yediğiniz şamarı ömrünüz boyunca unutamayacaksınız.
Milliyetçi Hareket; kulislerin partisi değildir, lobilerin partisi değildir, çıkar gruplarının partisi değildir, karanlık senaryoların partisi değildir, haciz altında, iradesine ipotek koyulmuş bir parti hiç değildir, bugüne kadar olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
Bilhassa söylemek isterim ki, Cumhur İttifakı’nda çatlak, patlak olmaz, ama ittifakımızı hazmedemeyip çatır çatır çatlayanların varlığı ise her türlü izahtan varestedir. Cumhur İttifakı, geçmişle gelecek arasındaki
Biz başkalarına, başkalaşarak siyasi çizgisine yabancılaşan siyasetçilere, fırsat düşkünü siyasi ittifaklara kesinlikle benzemeyiz.
Başkaları gibi gözü başka kaşı başka oynayanlarla mukayese edilemeyiz; dili başka dimağı başka, fikri başka zikri bambaşka olanlar gibi da davranamayız.
Biz siyaseti mertçe yaparız, adam gibi yaparız, çünkü özümüz sözümüzün kefilidir. Bundan da şaşmayız. Şunu herkes bilmelidir ki, hükümet değilsek de, hükümete bakan vermemiş olsak da, Cumhur İttifakı’nın sevabına da günahına da sonuna kadar ortağız, anca beraberiz, kanca beraber olacağız.
Hele bir köşe yazarının, tanıdık ve bildik bir ismin, geçtiğimiz pazar günü, yuvalandığı bir gazete köşesinde; 'Erdoğan’la Bahçeli arasında sistem gerilimi var' başlıklı yazısı A’dan Z’ye yalan, saptırma ve nifakla bulanmıştır. Bu şahıs, canı öyle istediği için kalemini de zillet mürekkebine batırmış, köşe yazısını vicdanı gibi bayağılaştırmıştır. Az yalan olmaz, biraz yalan olmaz, küçük yalan olmaz, zira bir yalan bin yalanın kuluçkasıdır.
Cumhur İttifakı Türk milletinin gerçeği, Türkiye’nin gücüdür. Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızda gerginlik değil, muhabbet vardır, hürmet vardır, anlayış vardır, güven vardır, gerisi lafügüzaftır.
Yüzde 50+1 oy nisabını eleştirenleri anlayışla karşılamamız, bunu felaket olarak yorumlayan karamsarları makul bulmamız abesle iştigaldir. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Sayın Cemil Çiçek, yüzde 50+1’in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini, Türkiye’yi bir kaosa sürükleyeceğini iddia ediyor. Bu tuhaf ve tahrip gücü yüksek sözlerin benzerini Türkiye’nin istikrarsızlığa gömülmesini, siyasi anlaşmazlıkların içine düşmesini isteyen çevreler de ileri sürüyor. Sayın Çiçek, sizin kafanızda, dilinizin altında sakladığınız bir oran var mıdır? Varsa ne zaman açıklamayı düşünüyorsunuz? Açıkla da bilelim, niyetini öğrenelim. Türkiye’nin kaostan, işgalden, imhadan kıl payı kurtulduğunu ne çabuk hafıza kayıtlarınızdan çıkardınız? Buradan nereye ulaşmaya, ne yapmaya, kimlere şirin görünmeye çalışıyorsunuz? FETÖ’cü Fehmi Koru da aynı şeyleri söylüyor, farkında mısınız? Yüzde 50+1 kaos olmasın diye belirlendi, bunu da mı inkar ediyorsunuz?
Altı partinin güçlendirilmiş parlamenter sistem arayışları için seri toplantılar düzenlediği bir dönemde, tesadüfe bakınız ki, Sayın Çiçek’in beyanatı her anlamda dikkat çekicidir. Ve bize göre kuşku vericidir.
Yalnızca son bir hafta içinde işlenen kadın cinayetlerine baktığımızda nasıl bir kördüğümün içinde bocaladığımız açıkça görülecektir. Artık zaman konuşma zamanı değil, acileyet kesbeden tedbirleri sırasıyla alma, gereğini önşartsız icra etme zamanıdır. Bu arada Mersin Gülnar’da kaybolan Müslüme yavrumuzu bulmak için de belediyemiz ve tüm teşkilatımız seferberlik halindedir. Cesameti gittikçe artan şiddet selinin önünü almak, bu barbar akının önüne geçmek mecburiyetindeyiz. İnsanlık onurunu çiğneyen mahluklara bu dünyayı zindan etmek zorundayız. Kadınlarımız ölüyorsa medeniyetimiz can çekişiyor demektir. Kızlarımız, çocuklarımız, ağzı süt kokan sabilerimiz feryat figan ediyorlarsa, biliniz ki, ileri sürülecek hiçbir bahane yüzümüzün kızarmasına, kalbimizin sızlamasına, vicdanımızın hırpalanmasına mani olamaz. İnsanlık değerlerini ayaklar altına alan, yaşama hakkını gasp eden hiçbir caniye tahammül edemeyiz, sabır gösteremeyiz, kulağımızın üstüne yatamayız.
Şiddete sıfır toleransla yaklaşmaktan başka alternatifimiz yoktur. Kadın cinayetleri iç barış ve huzur ortamımızı tahrip edecek boyutlardadır. Ülkemizin sokaklarını, caddelerini, hanelerini, işyerlerini güvenli hale getirmek başlıca görevimizdir. Artık klişe sözler geçersizdir, şablon ifadeler hükümsüzdür, vakit şiddetin kökünü kurutma vaktidir. Anlaşılıyor ki, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu yeni baştan gözden geçirmek, dahası güçlendirmek, uygulanmasını harfiyen sağlamak durumundayız.
Çocuk istismarı, kadın cinayetleri, tecavüz suçlarında caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar alabilmek için gerekirse idam cezası bile tartışmaya açılmalıdır.
Başak Cengiz kızımızın muhterem babasına söz verdim, arkasından da İstanbul İl Başkanlığımıza hukukçularımızla davaya müdahil olmaları ve gerekli hukuki desteği vermeleri konusunda talimatımı ilettim. Katilin hak ettiği cezayı alması için avukatlarımızın girişimiyle masumiyetin ve mazlumiyetin yanında duracağız; merhume kızımızın ve değerli ailesinin haklarını savunmak amacıyla ne gerekiyorsa yapacağız. Acı bizim acımızdır, hesabını sormak da bizim vazifemizdir.
CHP’yle yüzleşmek demek, Türkiye’nin huzursuzluk devirlerine ayna tutmak demektir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin son 50 yılının şifreleri çözüldüğünde Türkiye’nin yaşadığı yol kazalarının, yıkıcı sarsıntılarının mahiyet ve muhtevası da anlaşılmış olacaktır. Ancak bizim şuursuz Kılıçdaroğlu ve şaşkın yönetimiyle sorunumuz sonuna kadar vardır ve bu sorunumuzun çözüm adresi 2023 yılı Haziran ayında kurulacak sandıktır.
Kılıçdaroğlu geçen haftaki konuşmamdan sanıyorum etkilenmiş, tahmin ediyorum uykuları kaçmış, bu suretle günah çıkarmak, geçmişiyle yüzleşmek için devreye girmiş. Biz bunların uykularını kaçırmaya devam edeceğiz. Biz Türkiye’nin karşısına geçen, milli meseleleri kundaklamak için faal halde bulunan, emperyalizme figüranlık yapan hiç kimseyi rahat bırakmayacağız. Nefesimizi bunların enselerinde her daim hissettireceğiz.
Sayın Kılıçdaroğlu sana güle güle, uğurlar olsun, madem bir yolculuğa çıkıyorsun, o zaman biletini tek yönlü alman gönülden temennimdir.
Fakat kastettiği derin yaraları Aziz Atatürk’ün üzerine yıkmak için fırsat kolluyorsa, zemin hazırlıyorsa bu fırsatçılığının, bu simsarlığının sonuçları ikazen hatırlatırım ki, çok ağır olacaktır.
Kılıçdaroğlu’nu destekleyen, CHP’yi tebrik eden, İP’i beğenen PKK’lı terörist Duran Kalkan da geçen hafta 'Seçimi beklemeyin. Sokağa çıkalım. Erdoğan yönetimi istifaya zorlanmalı. Bu yönetimi çökertmemiz lazım. Muhalefete daha çok destek vermeliyiz. Erdoğan iktidarını indirmeli dıştan destek verilmeli. Hükümeti düşürmek gerekli' demiştir.
Terör örgütü elebaşlarını şımartan, pervasızlaştıran CHP’dir, zilletin diğer ortaklarıdır, bunların yörüngesine girip fırıl fırıl döndükleri HDP’dir.
CHP’nin kumanda odası ele geçirilmiş, yönetimi işgal edilmiştir.
Buradan bakınca, PKK’yı HDP’den, HDP’yi CHP’den ayırt etmek imkansız bir hal almıştır.
Terörist Duran Kalkan’ın CHP’ye nüfuz etmesi, bu partinin Kandil’den yönetilmeye başlaması ilk önce CHP’ye oy veren kardeşlerime kesif bir hakaret, devamında vatana ve millete karşı da affı imkansız bir suçtur.
İnanıyorum ki, bu Kalkan haininin ineceği günler de çok uzak değildir.
HDP, PKK’nın bir yüzüyse, CHP de artık diğer yüzüdür.
Babası Tevfik Fikret’in “Beklerim bir zafer esasen ben, kılıcından ziyade kalbinden” diyerek yurt dışına gönderdiği Haluk 1943’te kendisini tamamıyla Hristiyanlığa vermişti.
Bize kalırsa, Haluk’un dramı kimliğini ve kişiliğini bulamamış aydın ve siyasetçilerin ortak paydasıdır.
Merhum Cemil Meriç diyordu ki, “Haluk bir cins isimdir, tarihten kaçanların ismi.”
Bugünün Haluk’u Kemal Kılıçdaroğlu ve yakın çalışma ekibinin şahsında tecessüm etmiştir.
CHP dipsiz bir çukurdur ve bunların hakkından Allah’ın izni ve inayetiyle Türk milleti gelecektir.
Kaçsınlar kaçabildikleri kadar, ancak yakalandıkları yerde inşallah hesap vereceklerdir.
Türk milleti ayakların baş, başların da ayak olmasına müsaade etmeyecektir."