Öne Çıkanlar deprem tsk cumhurbaşkanı erdoğan CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk binali yıldırım Kuşadası Belediyesi Haberleri recep tayyip erdoğan palandöken pkk tüik şehit

"'Anayasa Değişikliği Dayatmadır' Demek Meclis’i Yok Saymaktır"

Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Dayatmayla anayasa olmaz’ sözlerine ilişkin, “Bu, Meclis’i yok saymaktır. Bu anayasa, Meclis’te görüşüldü. Millet iradesinin temsili Meclis’tir.  Tüm bunlar ortadayken ‘Bu anayasa değişikliği dayatmadır’ demek, siyaseti, milli iradeyi inkar etmek demektir. Talihsiz bir beyanattır.  Meclis iradesini yok saymak, günü gelir millet de sizi yok sayar. Milletin iradesini yok saymanın sonu budur. Onun için bu talihsiz beyanatı düzeltmesi yerinde olur diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Başbakan Yıldırım, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Yılın Sivil Toplum Farkındalık Ödülleri Törenine katıldı. Burada yaptığı konuşmada Türkiye’nin sosyal sorumluluk kavramının hakkını sonuna kadar veren bir ülke olduğunu ifade eden Yıldırım, en büyük sosyal sorumluluğun, savaştan canını kurtarmak için Türkiye’ye sığınan 3 milyon Suriyeli olduğunu belirtti. 5 yılda Türkiye topraklarında hayata gözünü açan 200 bin çocuğun, bu toprakların insanı olduğunu söyleyen Yıldırım, Suriye’den gelen bütün göçmenlere sağlık, eğitim hizmeti verildiğini, meslek öğretildiğini, hayata tutunmaları için ne gerekiyorsa onların yapıldığını ifade etti.

-“SOSYAL DEVLET SOLCU OLMAKLA OLUNMUYOR”-

2002 yılında Türkiye’de devlet marifetiyle yapılan sosyal desteklerin tamamının 3 milyar civarında olduğunu, bugün 45 milyara yükselerek 15 kat arttığını belirten Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:

“Sosyal devlet solcu olmakla olunmuyor, sosyal ihtiyaçları görmekle oluyor. Solcu dostlarımız, sosyal demokratlar bol bol konuşuyor, ama konuşmadan yapanlara bu ülkenin ihtiyacı var, adres de AK Parti. Milleti için ilk günden beri Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ülkemizin dağ gibi sorunlarını dağ gibi hizmetlere dönüştürerek bugünlere geldik. Bunun karşılığını da millet veriyor. 11 referandum, seçim geçirdik, her birinde de milletimiz yapılanları gördü ve gereğini yaptı. Biz de daha çok çalışacağız. Terörü ülke gündeminde en aşağı sıralara indireceğiz. Daha fazla ekonomi, daha fazla iş, daha fazla aş ve ülkemizin her köşesinde insanlarımızın mutlu olması için, emniyet içinde yaşaması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Anayasa değişikliğimiz var. Anayasa değişikliğinin amacını siz sivil toplum örgütleri biliyorsunuz. Bugünlerde kafa karıştırıcı şeyler söyleniyor.  Biraz söylenenler söylensin, herkes eteğindeki taşı döksün, biz de çıkıp hangisinin doğru hangisinin doğru olmadığını anlatacağız.”

-“TALİHSİZ BİR BEYANATTIR”-

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Dayatmayla anayasa olmaz’ sözlerine yanıt veren Başbakan Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:

“Bugün ana muhalefet partisi genel başkanı diyor ki, ‘Dayatmayla anayasa olmaz.’ Hayyalesselah.  Bu, Meclis’i yok saymaktır. Bu anayasa, Meclis’te görüşüldü. 20 Aralık’ta başladık, komisyonda, genel kurulda 1 ay boyunca gece gündüz görüştük, kendisi de oradaydı. Millet iradesinin temsili Meclis’tir.  Milletin temsilcileri de orada. Tüm bunlar ortadayken ‘Bu anayasa değişikliği dayatmadır’ demek, siyaseti, milli iradeyi inkar etmek demektir. Talihsiz bir beyanattır. Biz mecliste anayasa yapmadık, yapılacak değişikliği millete götürecek altyapıyı hazırladık. Millet bizi seçmiş, Meclis’e göndermiş. Her seçim öncesi yollara düşmüşüz. Bütün partiler, ‘Anayasa değişmesi lazım, darbe anayasası yerine Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak anayasa lazım.’ Bunu herkes söylüyor. Hepimiz söyledik, tamam hadi hep beraber yapalım. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’na şunu söyledim, ‘Tamam siz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşısınız, parlamenter sisteme tarafsınız ama yine çözüm var, siz teklifinizi getirin, biz de getirelim, birlikte oylayalım, millete götürelim, millet hangisine karar veriyorsa o olsun. Buna da yanaşmadılar. Ne yapacağız? Bizimkini kabul etmiyorsan kendininkini getir. İkisini de millete götürelim, kararı işin sahibi versin. Buna yanaşmayacaksın, bizim getirdiğimiz teklide hayır diyeceksin, olur, ona da itirazımız yok ama demokrasiyi sindireceksin, öyle dayatmaydı bilmem neydi, Meclis iradesini yok saymak, günü gelir millet de sizi yok sayar. Milletin iradesini yok saymanın sonu budur. Onun için bu talihsiz beyanatı düzeltmesi yerinde olur diye düşünüyorum.”

-“TÜRKİYE’DE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ HEP PROBLEM OLDU”-

“Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan, tek parti dönemini saymıyorum, 1950 Demokrat Parti iktidarından itibaren tek parti döneminin siyasetçileri bu değişimi kabul edemedi” diyen Başbakan Yıldırım, o günden bu güne Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hep problem olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

“Ne kadar güçlü olursanız olun siyaseten, sizin cumhurbaşkanı seçme ehliyetiniz yok anlamında seçtirmemeye çalıştılar veya istedikleri kişiyi seçtirdiler. 79 senesinde 119 tur cumhurbaşkanı seçilemedi. Darbeciler 12 Eylül darbesini gerçekleştirdi. Bütün cumhurbaşkanlığı seçimlerinde böyle bir senaryo var. Aynı şeyi 2007 cumhurbaşkanlığı seçiminde yapmaya çalıştılar. Bu sefer vesayetçiler  ana muhalefet partisini 367 icadıyla kullandılar. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmayan hukuk garabeti icat ederek, cumhurbaşkanını AK Parti’ye seçtirmediler. Niye 363 milletvekili var, cumhurbaşkanını seçemiyorsun. Halbuki 276 milletvekili olsa seçiyorsun son turlarda. Buna rağmen böyle bir hukuk garabetini önümüze koydular, biz de dedik ki ‘Biz milleti temsil ediyoruz, emaneti millete götürelim, sorunu millet çözsün.’ Hatırlayın, referandumu yaptık, o tarihten itibaren alınan anayasa değişikliği kararı referandumda kabul gördü. ‘Bundan böyle artık cumhurbaşkanını vekillere bırakmıyorum, ben seçeceğim’ dedi millet sandıkta olur verdi.

-“KİŞİLER GELİP GEÇİCİ, ÖNEMLİ OLAN MEMLEKET”-

Bugün yaptığımız değişiklik de o gün yapılan işin eksik kalan kısmıdır. O günkü şartlar o kadarına imkan veriyordu. Eğer bunu yapmasak çift başlılık devam edecek. Bir yandan güçlü parlamenter sistem var, bir yandan halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanı. Olmaz. Bir koltukta iki kaptan olmaz. Kaptanın tek olması lazım. Kişiler gelip geçici, önemli olan memleket. Koltuk sevdasında olsak biz bu değişikliğin peşinde olmayız. Ama biz milletin sevdalısıyız. Kişilerin ikbaliyle bu ülkenin geleceği asla bir tutulamaz. Onun için bu yaptığımız değişiklik iradeyi, yetkiyi, sorumluluğu milletin doğrudan ülkeyi yönetecek olanlara vermesidir.  Seçim olacak, iki tane zarf. Birinde cumhurbaşkanı, birinde milletvekilleri. Aynı anda atıyorsunuz, sonuçta memleketi 5 yıllığına yönetecek cumhurbaşkanını ve yasaları yapacak Meclis’i seçmiş oluyorsunuz.  İkisini de aynı anda seçiyorsunuz. Yani hükümete doğrudan seçiyorsunuz, güvenoyu veriyorsunuz. İşi vekillere bırakmadan kendiniz hallediyorsunuz. Bunun neresi yanlış? Vatandaşa işi yaptırmak yanlış mı? Aslı varken vekilin hükmü olur mu? Aslına yaptırıyorsunuz. Asil gelince vekil geçersiz olacak.  Sistemi vatandaş inşa ediyor, teslim ediyor. Ne kadar, iki sandık arası, 5 yıl. İki sandık arasında yetkiyi alıyorsun, iyi yaparsan ikinciyi de alıyorsun. Üçüncü yok, yeni yüzler gelsin. İnsanlar fani ama akıbet baki dediğimiz gibi memleket hizmetleri bakidir.

-“MİLLET HERKESİ DİNLEYİP KARARINI VERSİN”-

Hadi bunu anladık diyorlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde cumhurbaşkanına kimse bir şey diyemiyor, istediği gibi yetki kullanıyor, Alı kıran, baş yaran… Öyle mi, bir bakalım. Mevcut sistemde cumhurbaşkanını halk seçiyor, sorumsuz. Tek istisnası var, vatana ihanetten yargılanabiliyor, ama vatana ihanet diye tanımlanmış bir suç yok. Diyelim ki bir suç uydurdular, o suçtan yargılanmasının yolu da Meclis’teki üye sayısının dörtte üçü, yüzde 75’i evet diyecek, o zaman yüce divanda yargılanacak. Biz ne getiriyoruz? Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu kalkıyor. Herhangi bir suçla suçlanabiliyor. Yargılanmasının yolu açılıyor. Yeni değişiklikle daha az milletvekilinin oluruyla yargılanabiliyor. Yani üçte iki, yüzde 66. Neresi bu cumhurbaşkanının sınırsız yetkisi, sıfır sorumluluğu, diktatörlük?  Bunlar hepsi çaresizliktir. Söyleyecek şeyler, itirazlar bulamayınca doğru olmayan şeylere sarılmaktan başka bir şey değil. Koca koca parti başkanlarının çıkıp gerçekleri saptırması toplumda itibar kaybına da sebep oluyor. Her şeyin doğrusunu söyleyelim, abartmayalım, kendi lehimize ayrı ayrı senaryolar üretmeyelim, millet de herkesi dinleyip kararını versin.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.