İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Şimdi benim buradan Sayın Erdoğan'a Sizin aracılığınızla bir teklifim var, biz muhalefet olarak hiçbir konuyu Sayın Erdoğan'dan öğrenemiyoruz veya ilgililerinden öğrenemiyoruz, devlet bilgisini öğrenemiyoruz. Dolayısı ile bu konuyla ilgili hem mutabakat hem Suriye'de olanlarla ilgili sayın Erdoğan'ın ister toplu olarak, isterse de tek tek liderleri çağırıp kendisiyle bilgi vermesinin onlarla görüşme yapmasın toplu olarak da olabilir, liderler zirvesi yapmasının Türkiye açısından çok doğru olacağını düşünüyorum." dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Fox TV “Çalar Saat” Programında İsmail Küçükkaya’nın konuğu oldu. Akşener, Küçükkaya’nın yönelttiği gündeme dair sorulara çarpıcı açıklamalar getirdi.
Küçükaya’nın sorularını cevaplandıran Akşener’in açıklamaları şöyle:
ATEŞKESİ OLUMLU KARŞILADIK
Ateşkes ilan edilmesini olumlu karşıladık. En azından Mehmetçiğimizin can güvenliği açısından olumlu karşıladık. Diğer taraftan şimdi Putin ve Esad'ın kazanımlarının yerinde durduğunu gördük, bu mutabakatta Soçi mutabakatı ile benzerlikleri var dolayısıyla bu gürültü niye çıktı, bu sonuca göre baktığımız zaman onu anlayamadık. Diğer taraftan gözlem noktalarımız şimdi M4 karayolunda 6 kilometre aşağıya doğru olan kısımda da Rus askeri devreye girecek güvenlik açısından dolayısı bizim gözlem noktalarımız Suriye askerleri ile çevrili bu gözlem noktalarının durumu ne olacak? Onu bilmiyoruz herhalde savunma bakanları görüşecek. TOKİ’nin ev yapacağı bölge var, Türkiye'ye gelmiş olan Suriyeli gidecekti o konu belirsiz ve sonuç itibariyle bir adımı olumlu, diğer konularda bir soru işareti var. Sayın Erdoğan’nın ekranlara yansıyan ‘Esat ile görüşüldü mü?’ sorusu var. Şimdi bütün bunlara baktığımız zaman Sayın Erdoğan rejim deyip mutlaka yıkılması gerektiğini ve onun için oralarda Suriye'de olduğumuz bir yönetimin başındaki şahsın bu Moskova mutabakatının içinde var olduğunu anlıyoruz.
Sayın Bahçeli'nin salı konuşmasında yaptığı, yani bizim askerlerimizi Rusların öldürdüğüne dair bir sonuç çıkardığımız konuşmasında, Putin'in özür dilemesini ve Türkiye'nin tazminatı istemesini çok ısrarla vurgulamıştı. Ben de bunu çok önemsedim, haklı da buldum. Putin'in herhangi bir özürün dışında sadece bir taziye de bulunması, Eğer Rus askerleri öldürmüşse bizim askerlerimizi o konuda bir kocaman soru işareti var.
Şimdi benim buradan Sayın Erdoğan'a Sizin aracılığınızla bir teklifim var, biz muhalefet olarak hiçbir konuyu Sayın Erdoğan'dan öğrenemiyoruz veya ilgililerinden öğrenemiyoruz, devlet bilgisini öğrenemiyoruz. Dolayısı ile bu konuyla ilgili hem mutabakat hem Suriye'de olanlarla ilgili sayın Erdoğan'ın ister toplu olarak, isterse de tek tek liderleri çağırıp kendisiyle bilgi vermesinin onlarla görüşme yapmasın toplu olarak da olabilir, liderler zirvesi yapmasının Türkiye açısından çok doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü bizler görüşlerimizi ancak sizlerin aracılığıyla veya salı toplantılarında dile getirebiliyoruz. Halbuki orada netice olarak Türkiye'nin menfaatleri söz konusu. Suriye ile ilgili mevzuda varsa görüşlerimiz, varsa eleştirilerimiz, varsa tekliflerimiz, tavsiyelerimiz orada konuşmalıyız.
BU İŞLERİN SAHİBİ MECLİSTİR
Şimdi kendimize sansür koyarken öldük muhalefet partileri olarak. Çünkü bir öncelik bizim için Türkiye'nin menfaatleri oluyor, halbuki bir bakıyorsunuz, havuz medyası yazarları açısından söylüyorum, iç siyasete, dış siyasete ait her bir konunun öznesi haline getirildiği ve orada tüketildiğini görüyoruz ve biz dikkat ettikçe iktidarın hiç bu konularda dikkatli olmadığını maalesef üzülerek görüyoruz. Dolayısı ile de bir devlet ciddiyetinin devlet aklının oluşmasının şart olduğunu ben biliyorum ve buna inanıyorum. 27 yıldır aktif politika yapıyorum ben hiç bu dönemdeki kadar muhalefetin sıfır bilgi ile kale alınmadığı bir dönem hiç görmedi. Bu işlerin sahibi meclistir, meclis ise sürekli olarak yok farz edilerek, yani işlevsizleştirilen ve hiçbir önemi kalmayan bir noktada gidiyor. Bütün bunların sebebi de maalesef keşke olmasaydı ama bu Ucube Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. İnşallah bizlerin çabasıyla parlamenter demokrasiye, iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye Türkiye'nin dönmekten başka Çaresi yoktur.
CUMHURİYETİN DIŞ POLİTİKADA ORTAYA KOYDUĞU BİR VİZYON VAR
Suriye'deki şehitlerimizle ilgili bilgiler fısıltı halinde yayıldığında Sayın Hulusi Akar’ı aradım dediler ki sarayda sonra Sarayı aradık ve yani bilgi almak amaçlı kamuoyu ile paylaşmak amaçlı değil cumhurbaşkanıyla görüşmek istediğimi ilettim sonuçta Sayın Erdoğan döndü ve konuştuk sorular sordum cevaplarını aldım ve o konuşmanın bir kelimesini bile ben basınla veya arkadaşlarımla bile paylaşmadım. Buna karşılık sayın Kılıçdaroğlu Sayın Akar’ı aradı yani basın aracı ile gördüğümüzde Sayın Akar'ın dönmediği. Anamuhalefet partisinin genel başkanı aradığında dönülür. Bütün bunlara baktığınız zaman hislerin önde olduğu, duyguların önde olduğu ve devlet aklının ciddiyetin ortada olmadığı bir resim ile karşı karşıyayız. Öncelikle Sayın Erdoğan'a sizle paylaşabilirim öncelikle bu hislerden kurtulmasını, duygulardan kurtulmasını ve büyük bir ciddiyetle ve akılla Suriye politikası ve AB politikası, Amerika Birleşik Devletleri ile ilgili politikayı ve aynı zamanda da Rusya ile olan ilişkileri yönetmesini, Türkiye'nin bunu böyle yönetmesini talep ederdim birincisi bu.
İkincisi Atatürk'ün cumhuriyet kurulduktan sonra dış politikada ortaya koyduğu bir vizyon var. Şimdi Ortadoğu'nun bu bölgesi Osmanlı toprağı, biz ne yaptık bir İstiklal Savaşı verdik 1. Dünya Savaşı'nda yenildik ve sonra Misak-ı Milli sınırları içerisinde bir Cumhuriyet kurduk. Şimdi cumhuriyetin temel vizyonu dış politikada özellikle İslam dünyasının içinde taraf olmamak üzere içişlerine karışmaması üzerine, karışmayalım sizlere tavsiyem budur. Orada bir problem çıkıyor taraf olmak yerine uzlaştırıcı olma, barıştırıcı olmak vizyonu var. Sayın Erdoğan işbaşına geçtiğinden beri dış politikada dışişlerinde ki bütün kariyer memurlarını küçümsediler ve monşer dediler. Halbuki onlar bir devlet aklı ve devlet hafızasıydı.
ATATÜRK'ÜN VİZYONUNA GERİ DÖNÜLMESİNİ İSTERDİM
Son dönemde birçok yere AK Parti'nin eski milletvekilleri tayin edildi bunlardan vazgeçmesini isterdim. Çünkü Ak Parti’nin İl teşkilatı haline döner. Ozan Ceyhun tayini ise çok daha farklı bir şey şimdi Viyana Büyükelçiliği'ne nasıl gidecek orada yaşayan Türkler veya buradan giden Türkler var. Kendisi hem bir ülkücünün katili diye aranan birisi o nedenle kaçmış, vatandaşlık almış ondan sonra da milletvekili seçilir seçilmez Avrupa parlamentosuna Sözde Ermeni Soykırımı yasa tasarısını, Türkiye'yi kınayan ve bunu kabul edilmesini isteyen yasa tasarısının altında imzası var. Böyle bir kişiyi siz Viyana Büyükelçiliği’ne tayin ediyorsunuz. Kadim aklı, devlet aklını, devlet ciddiyetini ve kariyer memurluğundan gelen o alana yeniden dönüştürülmesini ve Atatürk'ün vizyonuna geri dönülmesini isterdim. Bir başka konu ise çok şahsi duygularıyla hareket ediyor Sayın Erdoğan, bundan çıkması gerektiğini söylerdim. Suriye'ye niye girdik, Suriye'de ne işimiz var diye soranlara çok çirkin saldırıldı. Türkiye'de bugün Suriye'de ne işimiz var diyemeyiz bugünkü şartlarda Ama 10 yıl evvel Suriye'ye biz niye gittik o soruyu sormak zorundayız. O gün YPG PKK PYD yoktu Suriye'de. Şimdi Esad'a kızdı, Esat sinirini bozdu Esad'ın devrilmesi ile ilgili bir sistem için, BOP Eşbaşkanı o sistem içine girdi ve sonuç itibariyle bugün biz ne kazandık o 10 yılın sonunda?
ŞEHİTLERİN YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE BURADA YAŞIYORUZ
Erdoğan'ın ve çevresinin şehitlerimizi sıradanlaştırma tavrına karşı bu grup konuşmasını yaptım. İkincisi Şehitler Tepesi doludur boştur diye milleti karşı karşıya getiren o dile karşılık yaptım. Biz bu şehitlerin yüzü suyu hürmetine burada yaşıyoruz dolayısı onların, ailelerinin kendilerinin asla unutulmaması gerekir. Bu insanlar sadece birer isim, birer rakam değil, bu İnsanlar birer Baba birer eş birer dost birer sevgili birer Baba birer evlat. Dolayısıyla bu şehitlerimizin yarım kalmış bir öyküsünün var olduğunu milletimize ve ama en önemlisi Sayın Erdoğan'a hatırlatmak amaçlıydı.
BUGÜNKÜ UDURUM UHUD SAVAŞI’YLA KARŞILAŞTIRILAMAZ
Ama bir şey daha var şimdi Sayın Erdoğan her seferinde her hadiseyi bir tarih hadise ile karşılaştırır. Şimdi çok ilginçtir gene bu konuyu da Bedir Savaşı ile Uhud Savaşı'yla karşılaştırdı, Peygamber Efendimizin başında bulunduğu savaşlarla karşılaştırdı. Kendisine sormak isterim bu bahsettiği savaşlarda komutan kimdi, sahada komutan kimdi? Hz Peygamberimiz Hz Peygamberimizin amcası oradaydı, Hz Peygamberimizin damadı Hz Ali elinde zülfikarı ile oradaydı dolayısıyla her tarihi hadise o günün şartları ve o günün olayları o yıllar içerisinde değerlendirilir. Çanakkale'de Atatürk için 57 alaya size ölmeyi emrediyorum dediğini söyledi. Saraydan sana ölmeyi emrediyorum diyemez. Mademki başkomutansın Atatürk de orada askerinin başında savaş alanında.
SORUŞTURMAYI BARIŞ BEY’E DEĞİL, SIZDIRANLARA AÇARDIM
Erdoğanın yerinde olsam bir sızıntı varsa gider ona dava açardım. Barış biyen harebi bir sonuç asıl mesele MİT’in içinden bir sızıntı var demektir. Bu sızınının bulunması gerekiyor soruşturmanın oradan başlatılması gerekiyor. Türkiye’yi yönetenler ciddiyetini kaybetti, aklını kaybetti. Bu eğer bir suçsa, bu bir hataysa bunun menşei onu sızdıran alandır oraya bakmak lazım.
CORONA VİRÜS SALGINI
Koronovirüsle ilgili bazı sorular sormuştum, sayın Sağlık bakanı doğru bilgilendiriyor en küçük şeyde çıkıp bilgilendiriyor. Enfeksiyon hastalıkları alınanda hocaları topladı hakkını teslim etmemiz lazım. Türkiye’de var ama gizleniyor şüphesinin yaratılmaması lazım.
ERDOĞAN’IN DİLİYLE BU TUZAĞA DÜŞÜLDÜ
Bu bir algoritma. Sayın Erdoğan ne zaman başı sıkışsa bu bir kutuplaştırma siyaseti. Kahkahalarla şehitleri andı arkasından tepki gelince Sayın Kılıçdaroğlu’nun şehitler tepesi polemiğine getirdi sonra Sayın Kılıçdaroğlu’na hakaretlerle saldırdı. Sonuç itibariyle de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tepki verdi. Bu doğru mu? Hayır, zaten meclisin işlevsiz, saygınlığın ortadan kaldırıldığı, Ak Parti Milletvekilleri dahil kimsenin kıymeti harbiyesinin bulunmadığı bir süreçteyiz. sayın Erdoğan'ın bu algoritmasının, bu dilinin sonuçları olarak bu tuzağa düşürüldü. O hakaretler edildi ama Sayın Kılıçdaroğlu'na edildi tepki gösterildi ve biz neyi konuşuyoruz şu anda Erdoğan’ın söyledikleri unutuldu.
TÜRKİYE’Yİ GEZMEYE DEVAM EDECEĞİM
Şehirleri gezmeye başladım, Antalya'ya gittim, İzmir'e gittim, bu siyasi tarihimizde seçim olmadan bir genel başkanının yaptığı ilk gezi sonra Bursa, sonra Edirne, Kırklareli ve en son Balıkesir'e gittim. Önümüzdeki hafta da Tekirdağ'a gideceğim, ondan sonra sırayla bütün şehirlerin ilçeler 1 Ekim'e kadar sanıyorum 3/4 ünü Türkiye'nin bitireceğim. Mesa Diyarbakır'a gideceğim ilçelerini gezeceğim.
NEPOTİZM çıktı
Damat Bey'den vazgeçemiyor Sayın Erdoğan ve en önemlisi Sayın Erdoğan kendisini bu ülkenin babası sayıyor. O Baba ruh hali içinde Adalet dağıtıyor ve onu saraya kilitleyen anlayış ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve onun üzerine göre yapılan bir elbise bu. Şimdi sayın Erdoğan'ın kaybettiğini varsayalım seçimi ya da bu yani bitti diyelim. Ben AK Partili arkadaşlara sormak isterim, bu sistemde başka birisi geldi, ben geldim bir başkası geldi, bu sistem içerisinde yaşamak isterler mi? Asıl mesele demokrasi kurallar kurumlar ve hukuktur hukukun üstünlüğü, adaletin tecellisi öyle birşeydir ki ekonomiyi de kaldırır, ekonomiye olan güveni arttırır. Ben iddia ediyorum şu anda hiçbir vatandaş damat beyin başında bulunduğu ve hukukun kalmadı günlük hayatta bile adaletin olmadığına inanıyor.
Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi Olmadı olamıyor olamayacak. O nedenle Biz parlamentonun güçlendirildi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin hayata geçirildiği, yasamanın yürütmenin yargının birbirinden ayrı olduğu hakimlerin gelen telefona göre değil vicdanlarına ve hukuka göre karar verdiği bir Türkiye'yi oluşturmak zorundayız. Bu ekonomimiz ekonomi gelişmeleri de iyi yönde geliştirecektir. Böyle bir sistemden vazgeçilmesi lazım ki Türkiye nefes alsın.
ANAYASA YAPILIRKEN AYDINLARA, STK’LARA DA DANIŞILMALI
Bunun için bir referandumda yapılabilir vatandaşın tümünün fikrini almış oldu ama o anayasa yapılırken Türkiye'nin aydınlarına, üniversitelerine, bu konunun uzmanlarına, STK’larına daha geniş bir katılımcı bir sistemle bir şey oluşturması lazım. Biz bir taslak üzerinde çalıştık bitmek üzere onun üzerinden gidilebilinir. Dediğim gibi Ben yaptım oldu anlayışından çıkmak lazım ekonominiz güçlü olursa ordumuz güçlü oluyor.
8 MART'TA DA KADINLAR GÜNÜ
Kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin son bulduğu, kadının mutlu huzurlu bir şekilde Türkiye'nin geleceğine katkıda bulunduğu bir Türkiye diliyorum.