Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ATO Congresium'da düzenlenen "3. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu"na katıldı ve burada yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda ortaya koyduğu bakış açısını bir kez daha hatırlatarak, İslamofobi'nin ilk dönemlerde "İslam korkusu" şeklinde tanımlandığını belirtti.
Bakan Mehmet Nuri Ersoy, "Biz ilkesel bir tutum içindeyiz. Kimsenin kutsalına, inancına hakaret etmeyi kabul etmediğimiz gibi bizim inancımıza hakaret edilmesine de izin veremeyiz. Bizim bu konudaki tavrımız nettir. Kutsala hakaret bir nefret suçudur, ırkçılıktır, hastalıklı bakış açısının yansımasıdır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gerek yurt içi gerekse yurt dışındaki toplantılarda ifade ettiği üzere artık bir İslam korkusundan değil "İslam nefreti"nden bahsedilebileceğini vurgulayan Ersoy, bu konuda çalışan bilim insanlarının forumda konuyu hem pratik hem de teorik olarak derinlemesine ele alacağını anlattı.
Bakan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak konunun bizim açımızdan nasıl göründüğünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi özellikle Batı akademilerinde ısrarlı bir şekilde İslamofobi'nin İslam korkusu anlamına geldiği vurgulanıyor fakat dünyanın farklı coğrafyalarında bu alanda yapılan çalışmalar bunun sıradan bir korku olmadığını, yaşananların bir nefrete dönüştüğünü ortaya koymaktadır.
Bu açıdan konunun en doğru şekilde anlaşılması için öncelikle tanımın doğru yapılması gerekmektedir. Bu konuda Batı dünyasının dayatmasını asla kabul edemeyiz. Sorunun hem adını koyma ve hem de içeriğini belirleme hakkı asla sadece bir tarafın olamaz. Hele ki sorunun doğrudan muhatabı bizlersek elbette bu konuda bizim de söz söyleme hakkımız sonuna kadar mevcuttur."
"İslamofobi İslam korkusu değil İslam nefreti demektir"
Ersoy, Avrupa merkezci bir anlayışla Batı'nın büyük bir bölümünün kendisini efendi, karşısındaki toplumları ise köle olarak konumlandırarak dilediği gibi tanımlama hakkını kendinde gördüğüne işaret ederek, "Bu üstenci tavrı reddediyor ve meselenin doğru anlaşılması açısından kendi tanımlarımızı geliştirmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu açıdan İslamofobi, İslam korkusu değil İslam nefreti demektir." değerlendirmesinde bulundu.
Batı dünyasında İslam nefretinin tek bir noktadan üretilmediğini, sadece aşırı sağcı siyasi partilerin politik alanda ürettiği bir nefretten söz edilemeyeceğini vurgulayan Ersoy, uzun yıllar dünya sinemasına yön veren Hollywood'un bu algının oluşmasında önemli bir rol üstlendiğine dikkati çekti.
Ersoy, Batı medyasının Müslümanları şiddeti savunan, insan haklarına saygısı olmayan, dünyanın en tehlikeli insanları olarak sunduğunu, Müslümanlara karşı ırkçı bir dil geliştirdiğini, göçmenlerin arasında hiyerarşi oluşturulduğunu söyledi.
"Bu samimiyetsizliği kabul etmemiz mümkün değil"
Dijital dünyada, sosyal medyada Müslümanların aleyhine profesyonelce içerikler oluşturulduğunu, bunların kısa sürede milyonlara ulaştırıldığını, kitlelerin adeta İslam'ın aleyhine bir kampanyanın parçası haline getirildiğini ifade eden Ersoy, şöyle konuştu:
"Ancak Batı coğrafyasında, üniversitelerinde, medyasında antisemitizm olarak kabul edilen Yahudi karşıtlığı bir suç olarak kabul edilirken İslam'a ve Müslümanlara dönük tüm hakaretler ifade özgürlüğü olarak kabul ediliyor. Bu samimiyetsizliği kabul etmemiz mümkün değil. Buradan bir kez daha söylüyorum, bizim açımızdan ne Yahudiliğe ne Hıristiyanlığa ne de İslam'a ve bu dinlerin kutsallarına hakaret mazur görülemez. Dine, kutsala, toplumların inançlarına hakaret etmek, alay etmek bir ifade hürriyeti değildir. Antisemitizm nasıl bir insanlık suçu ise İslam korkusu adı altında yürütülen İslam düşmanlığı da aynı şekilde bir insanlık suçudur."
Bakan Ersoy, kısa bir süre önce Kur'an-ı Kerim'e dönük saldırılarda aynı samimiyetsizliğin ve ikiyüzlülüğün bir kez daha görüldüğüne işaret ederek, bu saldırıya "ifade hürriyeti" diyenlerin Tevrat'a dönük saldırıyı antisemitizm bağlamında bir suç olarak görüp izin vermediğini belirtti.
Ersoy, şunları kaydetti:
"Tüm bu yaşananları gördükten sonra halen bizim İslamofobi'yi, İslam nefreti olarak değil de İslam korkusu olarak görmemizi kimse beklemesin. Biz ilkesel bir tutum içindeyiz. Kimsenin kutsalına, inancına hakaret etmeyi kabul etmediğimiz gibi bizim inancımıza hakaret edilmesine de izin veremeyiz. Bizim bu konudaki tavrımız nettir. Kutsala hakaret bir nefret suçudur, ırkçılıktır, hastalıklı bakış açısının yansımasıdır."
"Bazı alanlar arasındaki ilişkileri net şekilde ortaya çıkarmalıyız"
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, bu sorunlar çerçevesinde bakıldığında çalışmaları daha da genişleterek, diğer konularla, disiplinlerle ilişkilendirip sürdürmek gerektiğini vurgulayarak, "Bazı alanlar arasındaki ilişkileri net bir şekilde ortaya çıkarmalıyız. Üniversitelerimizde İslamofobi, oryantalizm, sömürgecilik, postkolonyalizm gibi alanlarda evrensel bir bakış açısıyla, daha yoğun çalışmalar yapmak hatta daha kurumsal yapılar inşa etmek zorundayız. Gerekiyorsa enstitüler kurup spesifik olarak bu alanlara yoğunlaşmalıyız." şeklinde konuştu.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bu organizasyonla önemli bir çalışma gerçekleştirdiğini dile getiren Ersoy, emeği geçen tüm kurumlara teşekkürlerini sundu, forumun amaç ve hedeflerine en iyi şekilde hizmet etmesini diledi.