Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, yaklaşan toplu sözleşme görüşmeleri öncesi Türkiye Kamu-Sen’in talepleri hakkında açıklamalarda bulundu. Genel Başkan Geylan, konfederasyon olarak memur ve emekli maaşlarına 2024 yılı için refah payı dahil olmak üzere yüzde 100,2, 2025 yılı için ise yüzde 58,4 oranında artış talep ettiklerini söyledi.
Türkiye Kamu-Sen olarak 2024-2025 yılı için maaş artış oranlarının yanı sıra yüzde 10 refah payı talep ediyoruz.
Büyüyen ekonomiden, artan milli gelirden kamu çalışanlarının da hak ettiği payı alması gerektiğini söyleyen Genel Başkan Geylan, “Her dönem memur maaşlarında oransal artış yapılmıştır. Ancak hedeflenen enflasyon ile oransal artış arasında paralellik söz konusu olmamıştır. Yapılan zam oranlarından daha fazla enflasyonda artış olduğu için Hükümet enflasyon farkı vererek ‘güya’ memurumuzu enflasyon karşısında ezdirmemeyi hedefler. Ancak bu uygulama doğru değildir. Her zaman şunu söyleriz: Enflasyon kadar zam, zam değildir. Gerçek zam, enflasyon üzerinde bir refah payı ödemesi ile gerçekleşecektir. Büyüyen ekonomiden, artan milli gelirden kamu çalışanları da faydalanmalıdır. Bunun da yolu, refah payı uygulamasının kalıcı hale getirilmesidir. Dolayısıyla Türkiye Kamu-Sen olarak 2024-2025 yılı için maaş artış oranlarının yanı sıra yüzde 10 refah payı talebini ortaya koyduk.” dedi.
Memurlarımıza 5 bin TL ısınma, servis imkânı olmayan kamu çalışanlarına bin 178 TL ulaşım yardımı yapılmasını istiyoruz.
Önümüzdeki hafta gerçekleşecek olan toplu sözleşme görüşmelerinde Türkiye Kamu-Sen’in ortaya koyacağı talepleri sıralayan Genel Başkan, özellikle ekonomideki son gelişmelerden dolayı kamu çalışanlarına birtakım destek uygulamaların getirilmesini istedi.
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında Hükümetten kamu çalışanlarının yüzünü güldürecek bonkör bir tavırla toplu pazarlık masasına oturmasını beklediklerini bildiren Genel Başkan, Türkiye Kamu-Sen’in toplu sözleşme taleplerini şu şekilde sıraladı:
Lojmandan faydalanamayan memurlarımıza aylık 7 bin 850 TL kira yardımı yapılmasını istiyoruz. Bu, sosyal devlet olmanın gereğidir. Barınma, giyim temel ihtiyaçlardır.
Akaryakıt ve doğalgazdaki artışlar devam edecek gibi görünmektedir. Bu nedenle kamu çalışanlarına aylık 5 bin TL ısınma yardımı talep ediyoruz.
Toplu taşıma ücretleri zamlanıyor. Örneğin son olarak Ankara’da toplu taşımaya yüzde 57 oranında zam geldi. Bazı kamu kurumları servis hizmetine sahip iken, birçok kamu kurumu bu uygulamadan yoksundur. Dolayısıyla servis imkânı olmayan kamu çalışanlarına bin 178 TL ulaşım yardımı yapılmasını istiyoruz.
Bunun yanı sıra aile, çocuk, evlilik yardımlarının da imkânlar zorlanarak günün şartlarına uygun şekilde revize edilmesi önemli beklentilerimiz arasındadır.
Bayram ikramiyesi görevi başındaki memurlara da verilmelidir. Bu şekilde yaşanan ayrımcılık son bulur.
Toplu pazarlık düzeninin artık değiştirilmesi gerekiyor. Şuan yetkili sendikanın 11 hizmet kolunun başkanları ve en çok üyeye sahip konfederasyonların başkanları o masada yer alıyor. Ancak son aşamada sadece bir kişinin imza hakkı var. Yetkili konfederasyon başkanının imzası milyonlarca kamu çalışanının geleceğini belirliyor. Yetkili konfederasyonun başkanı ‘evet’ ya da ‘hayır’ der ise imza atılıyor. Bu durumu kabul etmiyoruz. Yüz binlerce üyeyi temsil eden konfederasyonların ve hizmet kollarında yetkili olan sendikaların da o masada imza ve itiraz yetkisinin olması lazım. Kamu çalışanlarının genel pazarlık süreci ile hizmet kollarının toplu sözleşme süreçlerinin müstakil olarak yürütülmesini istiyoruz. Örneğin; Türk Eğitim-Sen eğitim hizmet kolunda yetkili ise, o süreci yetkili sendika yönetmelidir. Bizim yetkimizi başkası kullanmamalıdır.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu 11 kişiden oluşmaktadır. Çoğunluğu işveren tarafından atanmaktadır. Talebimiz Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun müstakil olmasıdır.
Toplu sözleşme sürecinin itibarının artırılması gerekiyor. Çünkü ocak ayında ve temmuz ayında işveren tek taraflı olarak kamu çalışanlarına ücret artışı yaptı. Çalışanlar açısından olumlu bir adım idi. Ama masanın diğer temsilcileri ile müzakere ederek bu duruma karar verilmesi gerekiyordu. Bu nedenle toplu sözleşme dönemleri dışında herhangi bir düzenleme gündeme geldiğinde işverenin taraflarla masaya oturarak, mutabakatla bu kararları alması daha doğru olacaktır.
Her yıl eğitim-öğretim yılı başında ödenen Eğitime-Öğretime Hazırlık Ödeneği asgari ücret tutarında olacak şekilde ve hizmet ayrımı yapılmadan MEB ve Yükseköğretim personelinin tamamına ödenmelidir.
Her 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bir maaş tutarında ikramiye verilmesini istiyoruz.
Bilindiği gibi 1 Eylül’de 45 bin öğretmenimiz göreve başlayacak. 45 bin öğretmenin 4 bin 700’ü Hatay’a atandı. Ancak bu öğretmenlerimizin kalacak yerleri yok, barınma sorunu yaşıyorlar. Dolayısıyla kamu çalışanlarının barınma sorunu deprem bölgesinden başlamak kaydıyla hızla çözülmelidir.
Elverişsiz bölgelerde öğretmen istikrarını sağlamak için çakılı öğretmen uygulaması getirilmiştir. Yıllardır dile getiriyoruz: Öğretmen istikrarının sağlamanın yolu öğretmeni esir etmek değil, teşvik etmektir. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz; elverişsiz bölgelerde görev yapan öğretmenlere Zorunlu Hizmet Tazminatı ödemesi yapılmasıdır.
Branş öğretmenlerinin maaş karşılığı girmek zorunda olduğu dersler var. Bu ayrımı kaldıralım. Türk Eğitim-Sen olarak bütün öğretmenlerin maaş karşılığı girmek zorunda oldukları ders saatlerinin 15 saate eşitlenmesini talep ediyoruz.
3600 ek gösterge hakkı yükseköğretim mezunu tüm kamu çalışanlarına tanınmalıdır. Ayrıca şef kadrosunda görev yapan personelin kadro derecelerinin 1 ve 2. Derece olarak yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz.
Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışanların yaptıkları fiili işe ve eğitim durumlarına göre kadro intibaklarının yapılmasını, Genel İdare Hizmetler Sınıfına alınmasını talep ediyoruz. Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan arkadaşlarımızın görev tanımlarının yapılmasını istiyoruz.
Kamuda çalışan şoför, yardımcı hizmetliler, memurla çalışma süreleri 40 saati aştığında mesai ücreti ödenmesini talep ediyor ve angaryaya ‘hayır’ diyoruz.
Kamuda şoför olarak görev yapanlara Risk Tazminatı uygulaması ve Ferdi Hayat Sigortası yapılmasını talep ediyoruz.
Üniversite idari personeli eş durumundan tayin hakkına sahip değildir. Tüm üniversiteleri bağlayıcı eş güdümlü yönetmelik çıkarılarak, üniversitelerde görev yapan idari personellere üniversiteler arasında nakil ve becayiş yapabilme hakkı tanınmalıdır.
Tüm yönetim kadrolarında üniversite idari personellere de görev verilmelidir. YÖK, bütün üniversitelerin dahil olacağı merkezi bir Görevde Yükselme Sınavı yapmalı ve bunu periyodik olarak gerçekleştirmelidir.
Üniversite idaresinin 13/b maddesine göre yaptığı görevlendirmeler maalesef keyfiyet düzenine dönüşmüştür. 13/b çoğu zaman bir mobbing unsuru haline gelmiştir. Bu noktada keyfiyetin sona ermesini istiyor ve bu maddenin kamu idaresinin keyfiyet aracı olarak görülmesinden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Üniversite geliştirme ödeneği ve döner sermayeden akademik personel dışındaki personel de faydalanmalıdır.
Akademik ünvanların tahsisinde keyfiyete son verilmelidir. Tek kriter, bilimsel yeterlilik olmalıdır. Bilimsel yeterliliğini tamamlamış akademisyenlerimiz kontenjan sorununa takılmadan doçent ya da profesör olabilmelidir.
Görevi başındaki akademisyenlere ve özellikle göreve yeni başlayan akademisyenlere ‘asker akademisyen’ uygulaması hayata geçirilmelidir.
Akademisyenlerin özlük ve mali haklarının mutlaka iyileştirilmesi gerekiyor. Bilim insanlarımız kirasını, ulaşımını, çocuğunun eğitim masraflarını düşünmemelidir. Akademisyenlerimizin aklı sadece bilim üretmek ile meşgul olmalıdır. Ayrıca akademisyenlerin ek ders ücretleri de yüzde yüz artırılmalıdır.
Akademik faaliyetlere destek fonu oluşturulmalıdır. Akademisyenlerimizin yurt dışında emsali olan bilim insanları ile ilişki için olması sağlanmalıdır. Tüm akademik kadrolarda sözleşmeli istihdam uygulamasına son verilmelidir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun içeriği kamuoyunda oluşan beklentileri karşılayacak şekilde güncellenmelidir. 5 yılını doldurmuş öğretmenlere uzman, 5 yılını doldurmuş uzman öğretmenlere de başöğretmen ünvanı verilmelidir. Yüksek lisans ve doktora süreleri bu sürelerden düşürülmelidir. Ayrıca kanun öğretmenlerin yetiştirme, istihdam, atama, izin, nakil, ödül, ceza gibi hususlar kanunda yer almalıdır. ÖMK, öğretmene şiddete yönelik caydırıcı müeyyideler ve önleyici tedbirleri ihtiva etmelidir. Kadrolu öğretmen istihdam modeli kanunda yerini bulmalıdır. Liyakati esas alan bir yönetici atama sistemi meslek kanununda yer almalıdır. Yüz binin üzerinde yönetici pozisyonu olan bir mesleğin kanununda, yönetici atama sisteminin olmaması kabul edilemez. Her iktidar, her bakan değiştiğinde yamalı bohçaya dönen yönetmeliklerle yönetici atanmaz! Bu ülkede artık herkes başarısıyla, bilgisi ve birikimiyle hak ettiği yerlere gelmelidir.