Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz bir demokratik hukuk devleti olarak, ABD ile şunu konuştuk, ‘Gelin bu işi beraber yapalım’ ve biz iki tugayımızı bu iş için tahsis etmeye hazır olduğumuzu söylediğimiz gibi Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile beraber biz Rakka operasyonunu yapar, DEAŞ’ı temizleriz. Cerablus, Rai, Dabık ve Bab’da 2 bin kilometrekarelik alanda 3 bin DEAŞ’lıyı biz etkisiz hale getirdik. Diğerleri kaçıp gittiler, demek ki olabiliyor. Bu yapılabiliyor ve kimseden de destek almadan bunu yaptık. Rakka’da da biz bunu rahat rahat yapardık. Niçin bir terör örgütüyle işbirliği yaparak, bir başka terör örgütüne karşı mücadele versin demokrasiye inanmış bir ülke” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kuzey Suriye’ye gelen bütün bu ağır silahların yarın bana karşı kullanılmayacağını kim garanti edebilir? Sayın Bush döneminde aynı durumu yaşadık. O zaman da aynı şeyler söylendi bize dendi ki, ‘(Şu andaki) Kuzey Irak Yerel Yönetimi’nin o zamanki ekiplerine verilen destekleri silahları seri numaraları elimizdedir, biz buradaki mücadeleyi bitirdikten sonra biz çekileceğiz ve bu silahları da alacağız’. Daha sonra öyle oldu ki bu mücadeleler esnasında biz şu andaki Kuzey Irak yerel yönetiminin elinde Amerika ve koalisyon güçlerinin silahlarını bulduk” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Irak’ta böyle bir bağımsız devlet ilanına biz taraf değiliz, asla olamayız. ‘16 yaşında benim hayalimdi’ senin 16 yaşındaki hayalin olabilir. Benim 16 yaşımdaki siyaset anlayışımla 63 yaşındaki siyaset anlayışım aynı olamaz, aynı değildir. Ve burada atılan bu adım, bu yaklaşım kesinlikle yanlıştır ve kendini yalnızlığa doğru itmiştir bakın şu an itibariyle İsrail’den başka yanında kimse yok. Bütün dünya ülkeleri şu anda bu teze karşı durumda ve burada da yaptığımız görüşmelerde hep bunu gördüm” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu’na katılmak üzere bulunduğu Amerika’da Bloomberg Küresel İş Forumu’na katıldı. Burada kendisine yöneltilen soruları yanıtlayan Erdoğan, Suriye İç Savaşına ilişkin sorulan soruya Suriye’deki devlet terörüne dünyanın sessiz kaldığını belirterek şu yanıtı verdi:
“Burada Türkiye olarak komşumuz olması hatta akrabalık bağlarının olması hasebiyle Türkiye olarak biz olamazdık. Defaatle Esed’e uyarılarımız olduğu halde dostluğumuzu bu noktada fırsat bilerek bu uyarıları yaptığımız halde değişen bir şey olmadı. Tabii insanlar ölüyor ama ses yok, buna karşı tavrımızı koymak durumundaydık. Gerek dost ülkelerle gerekse uluslararası kuruluşlarla bunu gündeme getirmek ve buna bir çözüm bulmak durumundaydık. Sonunda Türkiye olarak müdahil olmak durumunda kaldık. Amerika ile görüşmelerimiz oldu, Sayın Obama döneminde bu konularla ilgili görüşmeler yaptık fakat istediğimiz neticeyi alamadık.
“AB VERDİĞİ SÖZÜ TUTTU MU? HAYIR TUTMADI”
Rusya ile bu arada görüşmelerimiz oldu ve Rusya ile yaptığımız görüşmelerde şu anda bir neticeye varıyoruz diyebilirim. En azından bir Cerablus, Rai, Dabık, Bab orada bir 2 bin kilometre karelik alanda şu anda bir sükuneti sağladık. Yaklaşık 100 bin ortada yaşayan halk Türkiye’den tekrar topraklarına dönme imkanı buldu ve orada adeta bir güvenlik, güvenliğin yanında okullarda sağlık kuruluşlarında bazı adımlar attık ve Suriye’nin o bölgede yaşayan halkı bir huzur bulmuş oldu. Onların tabii bütün gıda, ilaç, eğitim noktasındaki bütün desteklerini sağlıyoruz şu ana kadar bizim Suriye’ye verdiğimiz destek 30 milyar doları buldu. Peki bize AB verdiği sözü tuttu mu? Hayır tutmadı. Şu ana kadar AB’nin bize vermiş olduğu söz 3+3 altı milyar avroydu fakat bize gelen destek yaklaşık 820 milyon avro. Peki BM mülteciler komiserliğinden gelen ciddi bir şey var mı? Maalesef, buradan da gelen 520 milyon dolar civarında bir destek. Biz buna rağmen Suriye’ye yardım elimizi uzattık, şu anda 3 milyon mülteciye biz ülkemizde -260 bini konteyner kamplarda olmak üzere- bakıyoruz, bakmaya da devam edeceğiz. Çok farklı bazı çıkış yollarını da arıyoruz, bunu da armaya devam edeceğiz.
“BİZ İKİ TUGAYIMIZI BU İŞ İÇİN TAHSİS ETMEYE HAZIR OLDUĞUMUZU SÖYLEDİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ortadoğu’da Rusya’nın Amerika’dan daha etkili olduğu yönündeki değerlendirmelere katılıp katılmadığına ilişkin sorulan soruya şöyle cevap verdi:
“Şu anda tabii Sayın Donald Trump döneminde de gündeme geldi fakat burada açık net bazı şeyleri söylemem lazım. Ki bunu bizi izleyenler öğrenmeli, Suriye’de biz DEAŞ terör örgütü var fakat Suriye’nin kuzeyinde de bir başka terör örgütü var. Bu terör örgütü de Türkiye’deki malum PKK terör örgütünün bir kuruluşu ve PYD/YPG terör örgütü şu anda Amerika’nın Rakka operasyonunda DEAŞ terör örgütüne karşı birlikte mücadele verdiği bir terör örgütü. Demokrasiye inanmış bir ülkenin bir terör örgütü ile işbirliği yaparak bir başka terör örgütünü yok etmesini ben anlayamıyorum. Çünkü biz bir demokratik hukuk devleti olarak, ABD ile şunu konuştuk, ‘Gelin bu işi beraber yapalım’ ve biz iki tugayımızı bu iş için tahsis etmeye hazır olduğumuzu söylediğimiz gibi Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile beraber biz Rakka operasyonunu yapar, DEAŞ’ı temizleriz. Cerablus, Rai, Dabık ve Bab’da 2 bin kilometrekarelik alanda 3 bin DEAŞ’lıyı biz etkisiz hale getirdik. Diğerleri kaçıp gittiler, demek ki olabiliyor. Bu yapılabiliyor ve kimseden de destek almadan bunu yaptık. Rakka’da da biz bunu rahat rahat yapardık. Niçin bir terör örgütüyle işbirliği yaparak, bir başka terör örgütüne karşı mücadele versin demokrasiye inanmış bir ülke.”
“TRUMP’A İNANDIKLARIMI SÖYLEDİM”
Suriye’deki Amerikan politikalarında eski Başkan Barack Obama ile yeni Başkan Trump arasında bir değişikliğin olup olmadığı sorusuna yanıt veren Erdoğan şunları kaydetti:
“Onu tartma gibi bir gayretin içerisinde girmem. Ben sadece inandığım doğruyu söylüyorum burada. Bu inandığım doğru üzerinden ekranları başında bizi izleyenler kim kimdir, kim burada daha etkindir, bunu onlar tercih etmeli. Fakat ben Sayın Donald Trump’a ve tüm heyetine inandıklarımı söyledim. Yarın yine beraber olacağız, bunları yine beraber değerlendireceğiz. Temenni ederim ki ortak doğrularda birleşir ve ortak doğrularda birleşmek suretiyle adım atarız.
“SURİYE’YE GELEN SİLAHLARIN YARIN BANA KARŞI KULLANILMAYACAĞINI KİM GARANTİ EDEBİLİR?”
Bu arada ben size şimdi çok ilginç bir şeyi ifade edeceğim. Mesela Irak’tan Suriye’deki bu terör örgütlerine gelen destek 3 bin TIR’ı aşmıştır. Burada tanklar, toplar, ağır zırhlı araçlar, mühimmat var. 3 bin TIR’ın üzerinde ben Türkiye olarak düşünüyorum, Kuzey Suriye’ye gelen bütün bu ağır silahların yarın bana karşı kullanılmayacağını kim garanti edebilir? Bize şu söyleniyor, biz bunların seri numaralarını alıyoruz ve bu seri numaralarını almak suretiyle DEAŞ’ı temizledikten sonra biz bu silahları alacağız.
“BUSH DÖNEMİNDE AYNI DURUMU YAŞADIK”
Şimdi ben burada bir gerçeği söylemek durumundayım o da şudur; Sayın Bush döneminde aynı durumu yaşadık. O zaman da aynı şeyler söylendi bize dendi ki, ‘(Şu andaki) Kuzey Irak Yerel Yönetimi’nin o zamanki ekiplerine verilen destekleri silahları seri numaraları elimizdedir, biz buradaki mücadeleyi bitirdikten sonra biz çekileceğiz ve bu silahları da alacağız’. Daha sonra öyle oldu ki bu mücadeleler esnasında biz şu andaki Kuzey Irak yerel yönetiminin elinde Amerika ve koalisyon güçlerinin silahlarını bulduk. Almanların da, Fransızların da, Amerika’nın da silahları vardı. Şimdi aynı yanlış burada işleniyor bu endişeyi taşıyorum. Dolayısıyla bunu gidermek lazım. Kaldı ki bizim Amerika’yla stratejik ittifakımız var. Ve NATO’da Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa bütün hepsiyle beraberiz. Bizim dayanışmamızın ötesine bu terör örgütleriyle yapılacak dayanışmalar geçemez bunun kararlılığı içerisinde olmamız gerekir diye düşünüyorum.”
“IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNDEN YANAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) 25 Eylül’de yapacağı bağımsızlık referandumuna bakış açısının ne olduğu sorusuna şu yanıtı verdi:
“Her şeyden önce Irak’taki bu mücadele bittiği andan itibaren Türkiye olarak bizim tavrımız hep şu olmuştur; Irak’ın toprak bütünlüğü tezini savunduk. Irak asla parçalanmamalı dedik. Bugün biz aynı noktadayız, Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız. Özel temsilcilerimi ben Sayın Barzani’ye gönderdim dedim ki, ‘Sakın böyle bir yanlışın içerisinde girmeyin, biz darda kaldığınız zamanlarda size destek vermiş bir ülkeyiz ve 350 kilometre sınırımız olan bir komşumuzsunuz, komşunuz durumundayız bizde akrabalarınız var, aynı şekilde bizimkilerin sizde akrabaları var bakın böyle bir yanlışı yapmayın’ ne yazık ki bu yanlışı şu anda yapmış durumdalar.
“IRAK’TA BÖYLE BİR BAĞIMSIZ DEVLET İLANINA BİZ TARAF DEĞİLİZ”
Ayın 27’sinde benim Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantım vardı. BM gündemi sebebiyle bu toplantıyı biz 22’sine aldık. Döner dönmez Cuma günü Ankara’da MGK’yı topluyoruz. Toplantıda ne gibi yaptırımlar uygularız, bunun kararını alacağız. Tabii biz MGK olarak kararı aldıktan sonra hükümetimize göndereceğiz, hükümetimiz de Bakanlar Kurulu toplantısında kararını verecek ve ondan sonra açıklamamızı yapacağız. Hedef şudur; bir defa kesinlikle Irak’ta böyle bir bağımsız devlet ilanına biz taraf değiliz, asla olamayız. Böyle bir şeye müsaade edilmesi mümkün değildir, orada sadece Kürtler yaşamıyor, orada Türkmenler, Araplar var. Bütün bunların birlikteliğini bozmaya kimsenin hakkı yok.
“TEMENNİ EDERİM Kİ SAYIN BARZANİ VE EKİBİ HEMEN BU YANLIŞ KARARDAN VAZGEÇERLER”
‘16 yaşında benim hayalimdi’ senin 16 yaşındaki hayalin olabilir. Dünyada özellikle de siyasette güncellenen bir hayat vardır. Bu güncellemeyi biz hayatımız boyunca hep yapmışızdır. Benim 16 yaşımdaki siyaset anlayışımla 63 yaşındaki siyaset anlayışım aynı olamaz, aynı değildir. 40 yıldır da ben siyasetin içindeyim. Ve burada atılan bu adım, bu yaklaşım kesinlikle yanlıştır ve kendini yalnızlığa doğru itmiştir bakın şu an itibariyle İsrail’den başka yanında kimse yok. Bütün dünya ülkeleri şu anda bu teze karşı durumda ve burada da yaptığımız görüşmelerde hep bunu gördüm. Temenni ederim ki ayın 25’ine kadar Sayın Barzani ve ekibi hemen bu yanlış karardan vazgeçerler ve Kuzey Irak Yerel Yönetimi sürdürdüğü çalışmasına devam eder.”
“MGK’DA BUNU ÇALIŞACAĞIZ”
Erdoğan, IKBY’ye nasıl bir yaptırımın uygulanacağı sorusuna, “Tabii şimdi bunu çeşitlendirmeyi burada iade edersem doğru olmaz. MGK’da bunu çalışacağız, orada bunları ortaya süreceğiz. Hükümetimize teklifimizi yapacağız ondan sonra da hükümetimizin kararıyla bu açıklanacak” cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ben batıya önce şunu vereyim eğer insan haklarındaki pozitif gelişmeyi öğrenmek istiyorsanız Türkiye’ye gelin. Batıda öyle insan hakları noktasında adalet aramayın” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Suriye’de S-400 varken ben kendim S-400’e belki S-500’e hatta hatta S-600’e sahip olmanın gayreti içerisinde olmak durumundayım. Bunlar kendimizi korumaya yönelik atmamız gereken adımlardır. Balistik füzelerle ilgili atmamız gereken adımlarda vardır. Bunlar bir yöneticinin ülkesini, 80 milyon Türkiye’yi korumak bizim görevimizdir” dedi.
"BUNLARIN ÇOĞU GAZETECİ DEĞİL TERÖRİST"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “. Bu hapiste dedikleriniz çoğu bunların gazeteci değil, bunların çoğu terörist. Bunların çoğu birçok bombalama olaylarına adı karışmış, birçok kısmı bunların hırsızlığa karışmış hatta hatta bankamatikleri soyarak yakalanan bunların içinde birçokları var yani gazeteciyim demekle gazeteci olunmuyor bunların birçoğu böyle. Şu anda her yerde yargı makamı var, bizde de yargı makamı var. Yargı makamı bunlarla ilgili karar veriyor ve çıkması gerekenler varsa çıkar. Ama bunların birçoğu ajanlık görevi yapıyorsa onlar da bunların hesabını verecek” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu’na katılmak üzere bulunduğu Amerika’da Bloomberg Küresel İş Forumu’na katıldı. Burada kendisine yöneltilen soruları yanıtlayan Erdoğan, Rusya ile yapılan S-400 Hava Savunma Sistemi anlaşması ve Türkiye’nin NATO müttefikleri ile ilişkileri hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:
“Her şeyden önce Türkiye bir NATO ülkesidir. NATO ülkeleri içerisinde bırakın S-400’ü çok daha güçlü silahlara sahip olan ülkeler var. Hatta daha ileri gideceğim, nükleer silahlara sahip olan ülkeler var. Şimdi dünya nükleer silahları konuşuyor. Dünya nükleer silahları konuşurken NATO’nun içerisindeki ülkelere siz de NATO ülkesi olarak nükleer silahları bırakın diyor mu? Demiyor. Onlar hatta nükleer başlıklı silahların daha uzun menzilli olanlarının da yapmanın gayreti içerisindedir. Bu gerçekleri bir kenara koymanın mümkün değil.
“DAHA BASİT SİG-SAUER TABANCA ALAMAMIŞIZDIR”
Şimdi Türkiye olarak yanı başımdaki Suriye’de S-400 varken ben kendim S-400’e belki S-500’e hatta hatta S-600’e sahip olmanın gayreti içerisinde olmak durumundayım. Bunlar kendimizi korumaya yönelik atmamız gereken adımlardır. Balistik füzelerle ilgili atmamız gereken adımlarda vardır. Bunlar bir yöneticinin ülkesini, 80 milyon Türkiye’yi korumak bizim görevimizdir. Bunun içinde ne gerekiyorsa A’dan Z’ye bunu yapacağız. Biz NATO ülkelerinden istediğimiz silahları alamıyorsak ne yapacağız. Başımızın çaresine bakacağız. Biz insansız hava araçlarını birçok dost NATO ülkelerinden istemişizdir paramızla. Paramızla istediğimiz halde bunları alamadık. Daha basit, Sig-Sauer tabanca bunları alamamışızdır. Alamayınca ne yapacağız. Başımızın çaresine bakacağız ve terör örgütüne bu silahları bedava veriyorlar. Para almadan veriyorlar. Türkiye senin ortağın olacak, NATO’da beraber olacaksın istediğin silahı NATO’daki ortağından müttefikinden alamayacaksın. Bu neyle izah edilir. Onun için bu adımı atmak durumundayız ve atıyoruz. Şu anda da hızla devam ediyoruz. Görüşmelerimiz devam ediyor. Ortak çalışmalarımız devam ediyor.”
“RUSYA BU YIL ALMANYA’YI DA GEÇMEK SURETİYLE TURİZMDE BİR NUMARA OLACAK”
Suriye sahasında Türkiye’nin Rusya ile ittifakının ileride daha da büyüyüp büyümeyeceğine ilişkin sorulan soruya yanıt veren Erdoğan şöyle konuştu:
“Şunu söyleyeyim. Her şeyden önce bizim siyasetteki tezimiz şu. Dostları çoğalt düşmanı azalt. Biz buna çalışıyoruz. Rusya ile bir olumsuzluk yaşadık. Ama çok kısa zamanda bu olumsuzluğu gidermek suretiyle şu anda Rusya dış ticaret hacminde ciddi bir tırmanışa geçmiş vaziyette. Biz Rusya ile 36 milyar dolara ulaşan ticaret hacmini yakaladık. Şu anda yine turizmde Rusya bu yıl öyle zannediyorum ki Almanya’yı da geçmek suretiyle turizmde bir numara olacak. Çok ciddi bir turist akımı Rusya’dan Türkiye’ye doğru geldi, geliyor. Şimdi tabii ki Türkiye olarak ‘kazan kazan’ esasına dayalı bir şekilde biz de hesaplarımızı yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Rusya, Moskova ile aramızda ki mesafe iki- iki buçuk saat. Görüşmelerimiz arada zaman zaman Soçi’de devam eder. Sadece arada bir Karadeniz var. Bir-bir buçuk saate oradayız. Görüşmelerimizi orada yaparız. Şimdi Pazartesi günü Sayın Putin ile bir araya geleceğiz. Telefonla görüşmemiz olacak. Perşembe günü de bir akşam yemeği yiyeceğiz beraber. Bu gelişmeleri, Suriye’de ne oluyor ne bitiyor bunları konuşacağız.
“İÇERDE DE TÜRKİYE’NİN KORUMA NOKTASINDA KARAKOLLARI VAR”
Bakın şu anda İdlib’te bazı sıkıntılar yaşanıyor. Bunları konuşacağız. Şimdi bütün bu olaylar karşısında İdlib bombalanırken, bütün bunlara rağmen İdlib’in çocukları şu anda okullarına gidiyor. Bir çatışmasızlık bölgesi olarak İdlib halledildi ve sınırın dış tarafında şu anda Rusya Federasyonu’nun kuleleri var, koruma kuleleri, karakollar. İçerde de Türkiye’nin koruma noktasında karakolları var. Bütün bunları Özgür Suriye Ordusu ile beraber orada bizim askerimiz yapıyor. Bu orada barış tesis edilinceye kadar devam edecek. Ondan sonra da zaten nasıl 100 bin Suriyeli şu anda topraklarına döndüyse diğer bizde kalan Suriyeli dostlarımız, onlar da kendi topraklarına dönecekler.”
“ASKERLERİMİZ SINIRDA ŞU ANDA HAZIR VAZİYETTE BEKLİYORLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye askerlerinin Suriye’de ne kadar kalacağına ilişkin sorulan soruya, “Şartlara göre değişir. Artabilir eksilebilir. Bunu şartlar belirler. Tabii ki askerimizin de kalitesi ona göre değişiyor. Zaman olur Komando olur bakarsınız düz olur. Yani bu da yine oradaki şartlara göre değişir. Şu anda burada en üst düzeyde temsili askerimiz yapıyor ve sınırda şu anda hazır vaziyette bekliyorlar, her an orada göreve hazır durumda barışı tesis edecekler” cevabını verdi.
“BUNLARIN GAZETECİ DEĞİL BUNLARIN ÇOĞU TERÖRİST”
Forum moderatörü tarafından Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin durumu hakkında sorulan soruya yanıt veren Erdoğan,
“Sizin burada yanlış bir iletişiminiz var önce onu düzeltelim. Bu hapiste dedikleriniz çoğu bunların gazeteci değil, bunların çoğu terörist. Bunların çoğu birçok bombalama olaylarına adı karışmış, birçok kısmı bunların hırsızlığa karışmış hatta hatta bankamatikleri soyarak yakalanan bunların içinde birçokları var yani gazeteciyim demekle gazeteci olunmuyor bunların birçoğu böyle. Fakat ne yazık ki dışarıdakiler, ‘ben gazeteciyim’ dediği zaman bunları gazeteci sayıyor. Şu anda her yerde yargı makamı var, bizde de yargı makamı var. Yargı makamı bunlarla ilgili karar veriyor ve çıkması gerekenler varsa çıkar. Ama bunların birçoğu ajanlık görevi yapıyorsa onlar da bunların hesabını verecek. Türkiye’deki olay da bu.
“SİZ TAYYİP ERDOĞAN’A HAKARET EDENLERİN SAYISINI BİLİYOR MUSUNUZ?”
Amerika ile bunu mukayese etmeye kalkarsanız, o zaman durum çok daha farklı olur. ‘Sayın Trump’a hakaret edenler içeride değil’ diyorsunuz. Siz Tayyip Erdoğan’a hakaret edenlerin sayısını biliyor musunuz? Tüm ailemi bu hakarete muhatap alarak bana her türlü hakareti yapanların acaba siz sayısını biliyor musunuz? Ben bunları sayamıyorum bile ama her zaman sabretmişimdir. Ben böyle bir şeyi benim şahsımdan, kişiliğimden kaynaklanan değildir. Bunlar teröre karışmışlardır ve PKK terör örgütünün bunlar hepsi içindedir, yandaşlarıdır ve bir kısmı da FETO terör örgütünün mensuplarıdır, yandaşlarıdır, içindedir. Yargı da bunlarla ilgili bu kararını vermiştir. Dolayısıyla yargı bağımsızdır, yargıya müdahale edemeyiz, böyle bir şey söz konusu değil.”
“DEVLETİMİZİ YIKMAYA YÖNELENLERİ SAVUNANLARIN YAKLAŞIM TARZI ADİL MİDİR?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye batıya karşı nasıl algılanmak istiyor” sorusuna şöyle cevap verdi:
“Ben batıya önce şunu vereyim eğer insan haklarındaki pozitif gelişmeyi öğrenmek istiyorsanız Türkiye’ye gelin. Batıda öyle insan hakları noktasında adalet aramayın. Bakın terör örgütü mensupları Türkiye’den kaçıyor, sığındıkları yer neresi biliyor musunuz? Almanya. Ve şu anda ben Almanya’ya 4 bin 500 dosya verdim terör örgütleri ve teröristlerle ilgili, geri dönüş yok. FETO ile ilgili aynı şekilde. Amerika’ya 85 koli gönderdim FETO terör örgütünün başı ile ilgili olarak ki bunlar yargılama sürecinde değil. Bizdekiler yargılama sürecinde. Yargılama sürecinde olmadığı halde bunlar bize verilmiyor. Burada adalet nerede acaba? Şimdi ülkemde darbe girişiminde bulunacaklar, devletimizi yıkmaya yönelecekler, devletimizi yıkmaya yönelenleri savunanların yaklaşım tarzı adil midir? Her şeyden önce bir defa hukuk içerisinde hareket etmek asıl olandır. Ama bunlar hukuk içerisinde değil ne yazık ki siyasi manevralarla kararlar verip böyle bir yaklaşık tarzı içerisinde oluyorlar ve bu da bizleri tabii ciddi manada üzüyor.”