“Terziyan, 6 Eylül akşamı, Osmanbey’de zemin katta bulunan evinde, ‘büyük keyifle gazetesini’ okurken, eşi Katrin Hanım, sokaktan gürültüler geldiğini söyleyerek, Terziyan’ı uyarır. İlk başta, bunun kuruntu olduğunu düşünerek, pek aldırış etmez. Aslında gazete keyfini bölmeye hiç niyeti yoktur. Sesler giderek artar, ‘kulakları sağır eden bağırışmalar’ artık evlerine kadar geliyordur. Terziyan, ne olup bittiğini anlamak için sokağa çıkar ve ‘Bayrak asın!’ diye bağırarak gelen bir insan topluluğuyla karşılaşır. Eşinin eline tutuşturduğu bayrağı, camın önündeki parmaklıklara assa da, olan bitene hiçbir anlam veremez. ‘Bayrak asmayanların kepenklerini ve camlarını kırın’ komutunu duyunca, bunun anı kurtarmak için bir zorunluluk olduğunu anlar. Oturdukları apartmanın kapıcısının kapıya astığı dev bayrakla artık güvence altındadırlar. Ama sokağın karşısındaki kırtasiyeci arkadaşı aklına gelir, hemen kendi penceresindeki bayrağı alıp, onun kepengine bir şekilde iliştiriverir. Kalabalık, ‘kepenkte bayrak var’ diyerek dükkanın önünden geçip gider. Yıkıcı güruhun gazabından, arkadaşının dükkanı da kurtulmuştur.”